26 Mart 2013 Salı

Karayılan: Tercihimiz Çözümden Yana



Güney Kürdistan basını ile bir araya gelen KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, savaşabilecek güçte olduklarını ancak tercihlerini çözümden yana kullandıklarını söyledi.  Kuzey Kürdistan’daki tüm gerilla güçleri ile konuştuğunu belirten Karayılan, güçlerinin ateşkese bağlı kalacağını kaydetti.

Daha önce dünya ve Türk medyasıyla görüşen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan; 25 Mart tarihinde de Güney Kürdistanlı basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Medya Savunma Alanları’nda düzenlenen basın toplantısına Kurtsat, NRT, Kurdistan TV, KNN, GK gibi kanların yanı sıra çok sayıda ajans ve gazete temsilcisi katıldı.

Düzenlenen basın toplantısına Karayılan’a KCK Yürütme Konseyi Üyeleri Ronahi Serhat ve Xebat Hewleri de eşlik etti.  

GAZETECİLERLE ÖĞLE YEMEĞİNDE BİR ARAYA GELDİ

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ilk olarak basın mensuplarıyla öğle yemeğinde bir araya geldi. Karayılanla yapılan sohbetli yemekten sonra basın toplantısına geçildi. Karayılan, konuşmasına Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı Demokratik Çözüm Süreci ve ilan ettikleri ateşkesi anlatarak başladı. Çözümden yana olduklarını söyleyen Karayılan; sorunun çözümsüz bırakılması durumunda savaşa da hazır olduklarını söyledi.

SAVAŞ UÇAKLARININ GÖLGESİNDE BASIN TOPLANTISI

Yaklaşık iki saat süren basın toplantısında gazeteciler Karayılan’a; yeni sürecin karakteri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, gerillanın geri çekilme süreci, ABD, AB cephesinden gelen açıklamalar, İran, Suriye, Güney Kürdistan ile ilgili sorular sordu.

Basın toplantısının sürdüğü saatlerde Türk savaş uçakları Medya Savunma Alanları üzerinde alçak uçuş yapmaları tepkilere neden oldu. Karayılan, Türk savaş uçaklarının yeniden alana gelmesini manidar bulduğunu da sözlerine ekledi.

Bir soru üzerine Karayılan; bugün Kuzey’de bulunan bütün gerilla güçleriyle konuştuğunu, güçlerinin ateşkese bağlı kalacağını söyledi. Karayılan, savaşabilecek güçte olduklarını fakat tercihlerini çözümden yana kullandıklarını sözlerine ekledi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve gerillanın geri çekilme sürecini ilişkin bir soruya ise Karayılan, bunun üç aşamalı bir süreç olduğunu asıl aman Öcalan’ın özgürleşmesi olduğunu belirtti.

Karayılan, “Güney Kürdistan’ın siyasi partilerine danıştınız mı?” sorusu üzerine, Kürdistan Federal Hükümetinin sürece verdiği açık desteği kastederek bu süreç için birçok Güneyli dostlara danıştığını ve onların da kimi kaygılarının olduğunu fakat süreci desteklediklerini ifade etti.

Almanya’da tedavisi süren Irak Cumhurbaşkanı ve YNK Lideri Celal Talabani’nin 1993 yılından bu yana arabuluculuk rolünü oynadığını hatırlatan Karayılan, Talabani’nin kısa zamanda sağlığına kavuşması temennisinde bulundu.  

İran’ın bu sürece yaklaşımı sorusunu da yanıtlayan Karayılan; bu sürecin bütün bölgenin yararına olduğunu İran’ın da yarına olduğunu ve bu süreci desteklemelerini umduklarını dile getirdi.
   
RONAHİ SERHAT: SAVAŞ UÇAKLARININ ALANA GELMESİ BİR PROVAKASYONDUR

Türk Savaş uçaklarının Medya Savunma Alanları üzerinde alçak uçuş yapmalarını yorumlayan KCK Yürütmek Konseyi Üyesi Ronahi Serhat; bu davranışın güven ortamının oluşmasına, çözüme hizmet etmediğini, provokasyon girişimi olduğunu söyledi. Serhat, Türk ordusunun operasyonlarını izlediklerini, olası saldırılara karşı gerillanın misilleme hakkının bulunduğunu daha önce yaptığımız açıklamada yer verdiklerini hatırlattı.

Gerillanın ateşkese bağlı kalacağını söyleyen Serhat, “karşı taraftan da bunu bekliyoruz” dedi. 

ANF

Türk Ordusundan Gerilla Alanlarına Girme Teşebbüsü

Halk Savunma Güçleri Türk ordusuna ait Skorsky tipi helikopterlerin dün öğle saatlerinde Medya Savunma Alanlarına girme teşebbüsünde bulunduğunu ancak gerilla güçlerinin karşılık vermesi sonucunda geri çekildiğini duyurdu.

HPG Basın-İrtibat Merkezi tarafından yayınlanan açıklamaya göre 25 Mart günü 12 sıralarında Türk ordusuna air Skorsky helikopterleri Haftanin bölgesi içinde bulunan Kuraniş Vadisi üzerinden gerilla alanlarına girmeye çalıştı. Helikopterler, gerilla birlikleri tarafından açılan ateş sonucunda geri çekildi.

Bu girişimin ardından Türk ordusu olayın yaşandığı Kuraniş vadisi başta olmak üzere Deriye Dawetiya, Şehit Kendal ve Gire Nerina alanlarına yönelik olarak obüs ve hava toplarının kullanıldığı bir bombardıman gerçekleştirdi. 

Türk ordusundan 'sınır dışına çekilme' haberlerine yalanlama 

Türk Genelkurmay Başkanlığı bugün 2 ayrı gazetede yer alan 'İlk grup sınırı geçti, jetler izledi' ve 'Operasyonlar 3 ay önce durduruldu' başlıklı haberleri yalanladı.

Genelkurmay'dan yapılan açıklamada, haberin gerçek dışı olduğunu belirterek, "25 Mart 2013 tarihinde sınır ötesinde 13 ayrı noktanın hava keşfi yapılmış olup, haberde belirtilen uçaklar Hava Keşif Uçakları'dır" denildi.

“Operasyonlar 3 ay önce durduruldu” başlığı altında yer alan haberi de tamamen asılsız olarak niteleyen Genelkurmay, Türk ordusunun “kendisine verilen vazifeyi” devam ettirdiği ifade edildi. 

ANF

“Kuto” Herkesi Uyarıyor! “Rehavete Kapılma!”

Veysi Sarısözen

“Rehavet” ne demektir?

“Rehavet”, tembellik demektir, uyuşukluk demektir, dikkatin gevşemesi, sorumluluk duygusunun aşınması, aklın uykuya dalması ve en kötüsü de şahsiyet gücünün zayıflaması demektir.

Büyük kavgalardan ve savaşlardan sonra, yorgun halklarda görülen rehavet ise rehavetlerin en tehlikelisidir…

Şu anda Türkiye’de ve Kürdistan’da barış isteyen halkların böyle bir rehavete kapılıp kapılmadığını bilmiyorum. Bunu anlamak kolay değil. Ama ne demişler, “sanatçıdan al haberi!” Özgür Gündem’de “Qırıx”ta “Kuto” beni uyandırdı. Sanatçı ta uzaklardan kendi toplumunun nabzını elinde tutuyor. 

Siyasi mücadeleyi yürütenler, halkın psikolojisini anlamak için, gözlerine sanatçının “gözlüğünü” takmalıdır.

“Kuto” kendi “ailesini” şöyle uyarıyor: “Hop hop hop, ne oli? Başqan daha müzakereye bile geçmemişken nedir, sanki Kürdistan qurulmuş gibi bi havaya giriyiz. Baqiyem de hemen bi gevşeme, bi kendini qoyverme…Yanlış!”

“Kuto” Kürdistan’ın ve tüm barışsever insanların sağduyusudur.

“Kuto”nun kendi ailesine yaptığı uyarı o kadar önemlidir ki, onun uyarısını dikkate almayanlar barış mücadelesini kaybederler.

“Kuto”nun “rehavet” denilen belaya karşı yaptığı uyarısını büyük bir dikkatle okuduğum sırada, ANF’ye şu haber düştü:

“Alınan bilgilere göre bugün sabah saatlerinde Türk savaş uçakları sınır ihlali yaparak gerillanın denetimindeki Behdinan bölgesi içerisinde bulunan Kurajaro, Avaşin, Geliyê Balinda ve Muzira alanları üzerinde uçuş yaptı. Uçakların bombalamada bulunup bulunmadığı konusunda bilgi alınamadı.

Ayrıca bir insansız hava uçağının (Heron) saat 09.00'dan bu yana gerilla alanları üzerinde dolaştığı da edinilen bilgiler arasında.”


Şimdi anlayacağız: 21 Mart’dan sonra bir rehavet durumunun toplumu gevşetip gevşetmediğini göreceğiz.  Toplumun rehavete kapılmasına karşı hepimizin neler yapıp, neler yapmadığımız da şu haber karşısında takınılacak tavırla ortaya çıkacak…

Şimdi kararlı bir sese ihtiyaç var. Türkiye Cumhuriyeti Devletine şu söylenmelidir: 

“Uçaklarını indir! Kürdistan hava sahasını ihlal etmekten vazgeç! Karşılıklı ateşkes durumunda savaş uçaklarını gerilla bölgelerinin üzerinde uçurtmak, insansız hava araçlarıyla keşif yapmak tehlikeli bir kışkırtmadır.”


Bu sözler öyle “fısıltıyla” değil, “diplomasinin” çelebi diliyle değil, gürültüyle dile gelmeli. 

“Bu uçakların Kürdistan hava sahasında ve gerilla bölgelerinde işi ne?” 

Bu soru sorulmalıdır.

Biliyorum, “rehavete kapılmış” olan kişi, içinden şöyle demekte: “Büyütmeyelim, devlettir uçağını uçuracaktır, keşfini yapacaktır…Bomba atmıyor ya…”

İşte bu “rehavetin” zehirleyici sonucudur.  

Şimdi Kuzey dağlarında mevzilenmiş gerilla ne düşünecek? 

“Çekileceğimiz anayurt topraklarımızın üzerinde Türk devletinin savaş uçakları uçuyor, insansız hava araçlarıyla keşifler yapılıyor? Acaba neden bütün bunlar oluyor? Savaş uçaklarının Medya Savunma Alanlarında uçması bir tehdittir; insansız hava araçlarının keşif yapması bir saldırı hazırlığıdır. Bu ne biçim ateşkestir? Bu ne biçim iştir?”

Evet. Onlar haklı olarak böyle diyeceklerdir. 

Biz birbirimize, “aman şu barış sürecine zarar vermeyecek bir dil kullanalım” diye uyarı üstüne uyarı yapıyoruz. Kürt özgürlük hareketinin en radikal insanları ve bu hareketle ittifak kurmuş en “radikal” sosyalistler bile dillerine “fren” yaptırmış. Herkes “yeni dönemin” istikrar kazanmasına kitlenmiş. 

Hükümet ise, bırakalım bağırıp çağırmayı, ses hızını aşan savaş uçaklarının semada yaptığı patlamalarla Türkiye sınırları dışındaki gerillaların üzerinde güç gösterisi yapıyor.

Amed’den kalkan ve sınırı aşıp gerilla alanları üzerinde uçan her uçak, barış sürecine karşı yapılmış büyük bir suikasttir. Kürt halkının devlete güveni yok. Bunu herkes biliyor. O halde ve o nedenle sınırı aşan her uçağın, barış sürecine karşı bir provokasyon olduğunu nasıl bilmiyor? 

Eğer gerilla “sınır dışına” çekilecekse, Türk devleti de kendi sınırlarının içine çekilmelidir. Barışın en önemli şartlarından birisi de budur. 

TBMM’de barıştan yana herkes, hükümetin “sınır ötesi” her türlü operasyonunu, her türlü “sınır ihlalini” durdurmak için harekete geçmelidir. 

Hükümete açıkça şu söylenmelidir: Uçaklarını ve askeri güçlerini kendi sınırlarının içinde tut. Sınırı ihlal eden her uçak, barış sürecine karşı atılmış bir bombadır. 

Rehavet barış süreci bakımından en büyük tehlikedir. “Bomba atmayan” uçağın sınır ihlaline ve gerilla üzerinde güç gösterisine sesini çıkartmayanlar, yarın “bomba atan” uçağa karşı ses çıkaracak gücü kendilerinde bulamazlar.