3 Ocak 2013 Perşembe

YJA STAR: 2013 Yılı Kadın Gerilla Öncülüğünde Gelişecek Devrimin Yılı Olacaktır







2012 yılı, genel olarak bölgede önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. Kimilerince “Arap Baharı” denilse de “Ortadoğu’da halkların baharı” olarak nitelendirilebilecek bir mücadeleyle geçti ve halkların özgürlük ayaklanması bölge gelişmelerine damgasını vurdu. Bölge, mevcut durumu kendi lehlerine çevirmek isteyen Batılı kapitalist modernite güçlerinin ve buna karşı bölgedeki rejimlerin statükocu konumlarını korumak için içerisine girmiş oldukları direnişle yoğun çatışmalara sahne oldu. Çelişki ve çatışmalar bu güçler arasında gözüküyor olsa da, esasta sürece yön verenin, halkların artık varolan rejimleri kaldıramadığı ve özgürlükleri pahasına ayağa kalkışları olmaktadır. Tunus’tan, Libya’ya, Yemen’e, Bahreyn’e, Mısır’a ve en son Suriye’ye kadar varan halk ayaklanmaları ve buna karşı gerek dış güçlerin gerekse de içte statükocu rejimlerin müdahalesi ile çözüm adına geliştirilmek istenen herhangi bir yapılanmayı halkların kabullenmemesi ve görkemli direnişleri bunu yeterince kanıtlamaktadır. 2012 yılı boyunca Suriye’de süren çatışmalar aslında 3. Dünya Savaşı olarak nitelendirebilecek bir karakterdeydi ve güçlerin bölgeyi yeniden paylaşım savaşı olmaktadır. Bu savaşın startı verilmiş ama uluslararası güçlerin ortak bir konsensüsle uzlaşarak sonuca bağladığı bir pozisyona henüz ulaşılamamıştır. Mevcut bu durum Batılı güçler arasında bir bloklaşma durumudur. Bir taraftan Rusya, Çin ve bölgede İran rejimi ile ABD, AB ülkeleri bölgedeki Türk rejim desteği ile ayrı bir blok oluşturmaktadırlar. Bloklaşan bu güçler uzlaşma yollarını arayacaklar, ancak uzlaşma sağlanamazsa daha büyük savaş ve çatışmalarla sonuç almak isteyeceklerdir. Dolayısıyla 2013 yılının daha şimdiden çok yoğun mücadelelere sahne olacağı belirtilebilir.

Suriye’ye odaklanan bölge savaşında en etkili ve mevcut zemini halklar lehine değerlendirebilen Kürt halkı olmuştur. Özellikle 19 Temmuz özgürlük devrimi ile Kürt halkı Rojava Kürdistan’ında bir statüye kavuşarak, kendi özgürlüğünü ilan etmiştir. Bu nedenle 2013 yıl mücadelesine girerken, bölgede en avantajlı, örgütlü bir güç konumunda olan Kürt halkıdır. Kürt halkı, bölgede temel bir aktör olarak rol oynayacaktır. Tabii ki Kürt halkının bölgede etkili bir güç ve temel aktör olma pozisyonu sadece Rojava Kürdistan’ında yürütülen mücadele ile sınırlı değildir. Devrimci halk savaşı temelinde Kuzey Kürdistan’da bir mücadele yürütülmüş ve bu mücadele halkların çözümü olan demokratik özerkliğin inşasıyla önemli bir düzeye ulaşmıştır. Bu anlamda 2012 yılı Kuzey’de ve Rojava’da yoğunlaşan ama tüm Kürdistan’da kapsamlılaşarak yaygınlaşan bir mücadeleye tanıklık etmiştir.

2012 yılı boyunca yürütmüş olduğumuz devrimci halk savaşı hamlesiyle, mücadelemiz önemli bir aşamaya ulaşmış ve halkımızın özgürlük sorunu çözüme doğru büyük bir mesafe sağlamıştır. Dolayısıyla devrimci hamle kapsamında Kürt sorununu çözümsüzlük sınırında tutan Türk devleti ve ordusuyla yoğun çatışmalı bir süreç içerisine girilmiştir. Önder APO’nun 2011 yılı Temmuz ayından itibaren İmralı’da başlatmış olduğu görkemli direniş, bu yılın gelişmelerini öngörerek 4. stratejik dönem mücadelesi olan devrimci halk savaşı ile çözüm sürecini başlatmamıza olanak sunmuştur. 2011 yılı Temmuz ayından itibaren özgürlük hareketi olarak devrimci hamle sürecini başlattık. Fakat 4. dönem mücadelesinin gerektirdiği gerillacılık tarz ve temposunu yakalayamadığımız için ulaşılması gereken sonuçlara ulaşamadık. Tarz ve tempoda yenilik ve artışın olması gerektiğinden yola çıkarak, gerilla kendisini 2012 yılına kapsamlı bir biçimde hazırlamış ve bu temelde de esas mücadele 2012 yılında yürütülmüştür.

2012 yılı mücadelemiz, Eriş ve Andok arkadaşlarımızın 25 Mayıs’ta Kayseri’de gerçekleştirmiş oldukları fedai eylemle start aldı. Bu anlamda 2012 yılına damgasını vuran, Eriş ve Andok arkadaşlarımızın fedai bir ruhla donanan mücadele tarzları olmuştur. Bu fedai ruh ve tarz, gerilla güçlerimizin yıl boyu içine girmiş oldukları mücadele duruşu, ruhu ve tarzı olmuştur. 19 Haziran’da gerçekleştirilen Oramar-Şitazan devrimci operasyonuna öncülük eden bu ruh, hem devrimci halk savaşının gerilla açısından hayata geçirilmesine hem de gerillacılıkta yeni bir tarz ve taktiğin gereklerine uygun bir biçimde hareket edilmesine yol açmıştır. Yine Kürdistan’da düşman işgalini kırarak, arazi denetiminin sağlanmasına ve demokratik özerk alanların zeminini oluşturmaya imkan sunmuştur. Gerilla öncülüğünde aralıksız bir biçimde devam eden devrimci hamle, her yönlü boyutlanarak tüm mücadele sahalarını kapsamış ve siyasal-askeri olarak ciddi anlamda kazanımlar yaratmıştır. Şemzinan, Çelê, Beytüşşebap, Dersim, Amed, Bingöl ve Serhat devrimci operasyonları, gerilla direnişinde yeni bir aşama olmuş, bu dönem mücadelesini pekiştirmiş ve zirveye taşırmıştır.

2012 yılı boyunca geliştirmiş olduğumuz devrimci hamle, AKP hükümetinin çözümsüzlük ve oyalama politikalarını tüm kamuoyu nezdinde deşifre etmiş, iktidarını sağlamlaştırma oyunlarını boşa çıkarmıştır. Önderliğimizin, halkımızın ve hareketimizin direnişi karşısında çözümsüz kalan faşist ve sömürgeci Türk devleti, Önderliğimiz üzerindeki tecridi derinleştirmiş, siyasi soykırım operasyonlarıyla halkımızı sindirmeye çalışmış ve gerilla güçlerimize imha operasyonlarıyla yönelmiştir. Gerilla güçlerimizin 2012 yılının bahar aylarıyla birlikte geliştirmiş olduğu devrimci hamle ve bu kapsamda geliştirilen devrimci harekatlar, faşist, işgalci ve sömürgeci Türk devletini ve ordusunu askeri anlamda oldukça zora sokmuştur. Bu anlamda süreç, bölgede “sıfır problem” şiarıyla hareket eden AKP hükümetinin en sorunlu dönemini yaşadığı ve siyaseten de iflas noktasına geldiği bir süreç olmuştur. Hem devrimci hamlemiz karşısında zorlanan hem de Ortadoğu siyasetinde iflas eden AKP hükümeti, yeni siyasi manevralarla bu yenilgisinin üstünü örtmeye ve kendisine nefes borusu açma çabası içerisine girmiştir. Bunu en başta İmralı’da Önderliğimiz üzerindeki politikalarla devreye koymuştur. Önder APO’nun İmralı direnişini başta gizlerken, daha sonrasında ise tecridin olmadığını, bu süre içerisinde iki kez ailesiyle görüştüğünü kendileri kamuoyuna ifşa etmiş, bu anlamda görüşmelerin olduğunu, hatta çözüm için gerekirse Oslo görüşmelerinin tekrardan başlatılabileceği yönünde bazı açıklamalarda bulunmuşlardır. Aslında İmralı’da gelişen direnişi itiraf ettiğinin de farkında olmayarak, demokratik kamuoyunu tekrardan beklentiye koymuş, yanıltmaya ve bu politikasıyla bazı Kürt işbirlikçi çevreleri de yanına çekmeye çalışmış, çözümsüzlük ve tasfiye politikasında ısrar etmiştir. Önderliğimizin ve özgürlük hareketimizin öngörü ve duyarlılığıyla AKP hükümetinin söylemlerinin içinin boş olduğu, Kürt özgürlük probleminin çözümüne dair hiçbir projesinin olmadığı, sadece kendi yenilgi ve zorlanmasını böylesi bir karşı siyasi hamle ile atlatmak istediği açığa çıkmıştır. Bu biçimiyle çok açıktan yalana başvurması, halkta ve kamuoyunda çözüme dair bir beklentiye yol açması, tamamen AKP hükümetinin özel savaş politikaları sonucudur. Yine son dönemde Türkiye’de idam tartışmalarının gündeme getirilmesi, yürütülen bu özel savaş politikalarının bir parçası olup Kürt halkı üzerinde korku ve sindirme yaratma amaçlıdır.

Türk devleti ve AKP hükümetinin bu politikalarını esas açığa çıkaran, Kürdistan’daki mücadelenin tüm dinamiklerle her alanda kapsamlılaşarak sürdürülmesi gerçeği olmaktadır. Önderliğimizin direnişi ile gerilla güçlerimizin hamlesini desteklemek ve mücadele sürecine aktif katılmak üzere, zindanlarda kendi bedenlerini ölüme yatırarak gerçekleştirilen fedai zindan direnişi, mücadelemizi en üst boyuta ulaştırmıştır. 68. gününü geride bıraktıktan sonra amaçladığı hedefe ulaşan zindan direnişi, tüm kamuoyu nezdinde Türk devleti ve AKP hükümetini oldukça zora sokmuş, etkileri tüm insanlığı sarsacak düzeyde olmuştur. Özellikle İmralı tecridini kırmak için önemli bir başlangıç oluşturmanın yanı sıra, zindan direnişini sahiplenme temelinde tüm Kürt legal siyasetinin ayağa kalkışı ve halkımızın görkemli serhildanlarıyla ciddi bir kamuoyu oluşmuştur. Zindanlarda başlatılan bu fedai direniş, dışarıda halk ve gerillanın direnişi devralarak sürdürmesi temelinde sonlandırılmıştır. Fedai zindan direnişinin özgürlük hareketimize yüklediği sorumluluk, dışarıdaki tüm mücadele dinamiklerimizin harekete geçerek sonuç almaya kilitlenmesi ve bu süreci başarı ile zafere ulaştırmaktır.

Devrimci hamlesel gelişmeler bu biçimiyle yaşanırken, Güneybatı Kürdistan ve Suriye’de yaşanan gelişmeler paralelinde oluşan devrim imkanlarına dayanarak bu alanda da mücadele yoğunlaşarak sürdürülmüştür. Güneybatı Kürdistan’da Kürt halkı ve özgürlük hareketi, devrim yapma imkanına ulaşmıştır. Halkımız Güneybatı Kürdistan’da özgürlüğünü sağlama mücadelesine girmiş ve bu temelde kendisini özgürlük, eşitlik ve demokratik ilkeler çerçevesinde örgütlemiştir. Bu örgütlenme çalışmaları ve mücadelesi devam ederken, Türk devleti ve AKP hükümeti bu gelişmeleri hazmedemeyip her türlü hile, komplo ve kirli oyunlara başvurmuştur. Batılı kapitalist modernist güçlerin Suriye’ye müdahalesini hızlandırmak ve bir aktör olarak Suriye’deki gelişmelerden pay sahibi olmak isteyen Türk devleti ve AKP hükümeti, ''uçaklarının düşürülmesini'' ve ''Türkiye sınırındaki bölgelerin Suriye’de yaşanan savaştan etkilendiğini'', ''topraklarına saldırının olduğunu'' sürekli medyası yoluyla propaganda ederek, diplomatik yollarla da kamuoyu oluşturarak destek arayışı içerisinde olmuştur. Ancak gerekli desteği bulamayınca, Suriye’deki muhalif güçleri ve bu güçler içerisinde bulunan batılı dış güçlerden Kürt ihanetçi-işbirlikçi kesimleri destekleyerek, Güneybatı Kürdistan’ında provokasyonlar, Kürtler arası ve Kürt-Arap halkları arasında çatışma yaratma çabasındadır. Son süreçte Halep-Afrin ve Serêkaniye hattında gelişen çatışma ve katliamlar bunun göstergesidir. Halkımız bu saldırılar karşısında öz savunmasını kendisi yapmaktadır. Bu anlamda halkımız, bu alanda elde etmiş olduğu kazanımlara yönelecek saldıra karşı -nereden gelirse gelsin- sessiz kalmayacağını ve direnişle elde etmiş olduğu haklarını savunacağını ortaya koymuştur.

Doğu Kürdistan hattında da 2011 yılında İran rejimi Medya Savunma alanlarımıza bağlı Kandil alanına yönelik bir operasyon gerçekleştirmiş ve bu operasyonda İran rejimi HRK güçlerinin büyük direnişiyle karşılaşmış ve geri çekilmek zorunda kalmıştır. HRK güçlerinin direnişi karşısındaki yenilgisini kabul eden İran rejimi, özgürlük hareketimizle uzlaşma yollarına girmiştir. Bu anlamda 2011 yılının Temmuz ayından bu yana, hem hareketimizin yenilmezliği hem de bölgeye gelişen batılı güçlerin müdahalesinde sıranın kendisine geleceğini bilen İran rejimi hareketimizle çatışmasızlık pozisyonunu tercih etmektedir. 

Güney Kürdistan parçasında ise Güneyli işbirlikçi güçler AKP hükümetinin tasfiye ve inkar politikalarının yanında yer almıştır. Kürt halkının diğer parçalarındaki özgürlük sorununa yeterli desteği vermemesi ulusal birliğin sağlanmasını da zorlamaktadır. Yine Kürt halkının Güney’deki diğer halklarla eşit, özgür ve demokratik bir temelde yaşayabilmesi için yeterli çabayı göstermemektedir. Bu parçamızda bulunan halkımız da yerel hükümetin politikalarına itibar etmemekte ve daha çok hareketimize yakınlık duyup hareketimizi destekler konuma gelmektedir. Zaten bu son yıllarda Güney’deki halkımızın özgürlük hareketimize ilgisi gelişmekte ve diğer parçalardaki mücadeleyi de sahiplenme tutumu gelişmektedir.

Kadın özgürlük hareketi olarak, gelişen bu halk devrimi süreçlerinin kadın öncülüğüyle gelişeceği, şekilleneceği ve kalıcılaşacağı bilinciyle hareket ettik ve kendimizi örgütledik. Kadın devrimi halkların özgürlük devrimidir de. Bu anlamda mevcut gelişmeleri karşılamak ve devrimci hamleyi Önder APO’nun özgürlüğü ekseninde yükselterek tüm mücadele sahalarına taşımak bizim açımızdan önemli olmaktadır. Kadın özgürlük hareketi olarak, bu temelde gelişen ‘Önderliğe Özgürlük’ hamlesine, devrimci halk savaşı hamlesine öncü düzeyde aktif bir katılım sergiledik. Kadın öncülüğü halk serhildanlarına da rengini vermiş ve serhildanları yükseltmiştir. Bölgede ve Türkiye’de kadının yaşadığı sorunlara da ağırlık verilerek, bu temelde geliştirilen kampanyalarla toplum duyarlılığa sevk edilmiştir. Ayrıca Güney’de geliştirilen 2. Ulusal Kürt Kadın Konferansı'na kadın özgürlük hareketi olarak öncü düzeyde katılmak, Kürt halkının ulusal birliğe gidişinde önemli bir ön adım olmuştur.

Kadın hareketinin meşru savunma ayağı olan YJA Star gerilla güçleri olarak da geliştirilen gerilla hamlesine öncü düzeyde bir katılım sağladık. Hem genel eylemselliklerde öncü güç olarak rol oynandık hem de öz gücümüzle içine girmiş olduğumuz özgün eylemlilikler devrimci hamle sürecine ciddi anlamda ivme kazandırdık.

Komuta ve savaşçı yapımızla büyük bir fedakarlık ve cesaretle hamleye katılım sağlandık. Bunu devrimci hamle boyunca, fedaice şehit düşen yoldaşlarımızın pratik duruşlarında netçe görmek mümkündür. Yine YJA Star gerilla güçlerimizin pratiğe katılımı genel çalışmalar açısından da öncülük düzeyinde olmuştur. Katılımı ve öncülük düzeyiyle geneli de etkilemiş ve sürükleyici bir duruşa sahip olmuştur. Pratik karşısında kendine güven, kendi özgücü ve örgütlülüğü ile harekete geçerek başarıya inanç gelişmiştir. Bu düzey özgün örgütlülüğüne dayalı eylemsellik içerisinde olma, bu konuda yoğunlaşma ve arayışlara da yol açmaktadır. Bunun neticesinde YJA Star gerilla güçlerimizin geliştirdiği ciddi bir özgün eylemsellik düzeyi açığa çıkmıştır.

YJA Star gerilla güçleri olarak özgün kadın ordulaşmamızın amacı, sadece kaba anlamda bir savunma gücü olarak rol oynamak değil, esasta ideolojik-örgütsel mücadele ile özgürlük düzeyinin yakalanması, özgür kişiliklerle özgür toplumun yaratılmasıdır. Bu da özgür kadın militanlığı ile yaratılır. PKK ve PAJK parti militanlığının yoğun mücadelesi ile söz konusu olabilir.

Savaşı öncü düzeyde sahiplenme, gerekli fedakarlığı sergilemeyle birlikte taktik öncülük yapmada önemli bir rol sahibi olundu. Devrimci harekatlar kapsamında gelişen tüm genel eylemselliklerin gelişmesinde YJA Star komuta ve yapımızın öncü düzeyde katılımı oldukça etkili olmuştur. 2012 yılı, özgün eylemselliklerin de en fazla yoğunlaştığı bir yıl olmuştur. Gelişen özgün eylemleri komutası ve kendi gücüyle, hazırlığından tutalım, planlama ve kararlaşmayla gerçekleştirmeye kadar bizzat özgün kendi gücüyle geliştirme durumu söz konusu olmuştur. Yine taktikte belli bir zenginlik düzeyi yakalanmıştır. Yol kesme eylemlerinden tutalım, sabotaj-suikast taktiğini etkili kullanma, karakol ve mevzi baskınları ve araziyi denetimde tutmak için savunma taktikleri ile ulaşılan sonuçlar bunun ifadesi olmaktadır.

Sonuç olarak 2012 yılı her bakımdan yoğun bir pratik süreç olarak yaşanmıştır. Mevcut bu pratiği doğru değerlendirmek, gerekli dersleri açığa çıkararak gelinen noktadan süreci başarıyla zafere ulaştırmak bizim için önemli olmaktadır. YJA Star güçleri olarak süreci başarıyla zafere taşırmak en başta öncülük misyonu olan bizlerin görevi olmaktadır. Hamle süreci boyunca şehit düşen yoldaşlarımızın vasiyetleri ve anılarına bağlılık da bunu bizlere emretmektedir. Bu bilinçle dönem görevlerine yaklaşıp kendimizi bu iddia ve kararlılıkla önümüzdeki sürece hazırlayacağız.
Mevcut gelişmeler, mücadelenin kapsamlılaşarak tüm Kürdistan’da yaygınlaşacağı ve 2013 yılının çok daha çetin bir yıl olacağını göstermektedir. 2013 yılında yürüteceğimiz mücadeleyle Önderliğimizin özgürlüğü ve Kürdistan devrimini gerçekleştirme koşulları sağlanacaktır. Önderliğimizin özgürlüğü ve Kürdistan devrimi ancak kadın öncülüğü ile gerçekleşebilir. Kadın öncülüğünde gelişecek devrim mücadelesi özgür kadın devrimi olduğu kadar halkların özgürlük bayramı olacaktır. Bu sürecin YJA Star gerilla güçlerimize her zamankinden daha fazla öncülük rolü ve görevi yüklediğinin bilincinde olarak sürece katılmak bizler için esas olacaktır. Önderliğimizin direniş tutumundaki ısrarı, zindandaki yoldaşlarımızın fedaice kararlılıkları, halkımızın ve kadınların bu direnişi sahiplenme temelindeki büyük iddiası ve gerilla hamlemize öncülük yaparak kahramanca şehit düşen başta Rojin Gevda, Jîn, Ezda, Revan, Nergis, Canda, Medya, Beritan arkadaşlarımız olmak üzere yüzlerce yoldaşımızın şahadetlerinin anısı daha fazla direnişi ve savaşmamızı emretmektedir. Bunun için YJA Star gerilla güçleri olarak devrimci hamlenin daha da yükseltilmesinde öncülük rolümüzü yerine getireceğiz. Kendi özgücümüzle özgün eylemselliklerimizi daha da yükselteceğiz ve hamlenin zafere ulaşması için aktif katılacağız.

Kaynak YJA STAR Resmi web sayfası

http://www.yja-star.com/tr/yja-star/166-2013-yili-kadin-gerilla-oencuelueguende-gelisecek-devrimin-yili-olacaktir

Tunus'ta Aranıyor, Erdoğan'dan Ödül Alıyor



Tunus’ta halk ayaklanması ile devrilen Bin Ali rejiminin etkili isimlerinden ve hakkında yolsuzluktan uluslar arası yakalama emri olan Saida Agrebi, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile aynı karede görüntülendi. Tunus, Türkiye’nin 'ödüllendirdiği' Agrebi’nin iadesini istedi.

Tunus Sosyal İşler Bakanı Halil Zawiya, ulusal televizyon El Wataniya’da yaptığı açıklamada, hakkında uluslar arası yakalama emri olmasına rağmen Saida Agrebi’nin Ankara’da düzenlenen Uluslararası Aile ve Sosyal Politikalar Zirvesi’nde görüntülenmesinin Tunus hükümetini şok ettiğini söyledi.

Zawiya, Tunus’un zirvedeki temsilcisi Moez Bin Dhia’nın protesto amaçlı olarak zirveyi terk etmesini istediklerini de sözlerine ekledi.

Tunus, Türkiye’den bu duruma ilişkin hem açıklama ve hem de Agrebi’yi tutuklayarak iade etmesini istedi. Zawiya, Agrebi’nin hiçbir şekilde Tunus’u değil, başkan yardımcısı olduğu Dünya Aile Örgütü’nü temsil ettiğini söyledi.

ANKARA'DAN AGREBİ'YE ÖDÜL

Türk Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı resmi sitesinde yer alan fotoğraflarda 2-3 Ocak tarihlerinde organize edilen zirvedeki davetliler arasında Paris’teki Dünya Aile Örgütü’nün başkan yardımcısı Saida Agrebi’nin de yer aldığı görülüyor.

Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da eşlik ettiği Agrebi’ye ödül verildiği de fotoğraflarda göze çarpıyor. Erdoğan, bu konferansta bir konuşma yaparak yine kadınlara “üç çocuk yapma” çağrısında bulunmuştu.

Bin Ali rejiminin devrilmesi ardından Tunus’tan kaçan Saida Agrebi hakkında 15 Ağustos 2011 tarihinde uluslar arası yakalama emri çıkarılmıştı. 1992 yılında kurduğu Tunus Anneler Örgütü bünyesinde yolsuzluk yapmakla suçlanan Agrebi, yakalama emri çıkarılmasından 15 gün önce (30 Temmuz) Fransa’ya gitmek üzere ülkeden kaçmıştı. 12 Mart 2012’de Paris’teki Charles-de-Gaulle havaalanında tutuklanan Agrebi, adli kontrol altında serbest bırakılmıştı. Agrebi, Bin Ali'nin eşi Leila Trabelsi ile olan yakın arkadaşlığı ile de biliniyor.

17 Aralık 2010’da Muhammed Buazizi isimli seyyar satıcı yoksulluk ve polisin yaşattığı eziyetlere karşı Sidi Buzid valiliği önünde bedenini ateşe vermesi ardından başlayan isyanda, 24 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali iktidarı yıkılmıştı. Buazizi’nin bedeni ateşe vermesinden 28 gün sonra, yani 14 Ocak 2011’de Bin Ali, iktidarı bırakarak ülkeden kaçmıştı. 


ANF