22 Temmuz 2012 Pazar

HPG Gerillaları Hakkari'de Helikopter Düşürdü

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinden kalkan helikopterlerden birinin Dağlıca (Oramar) mıntıkasında düştüğü bildirildi. Helikopterin HPG Gerillalarının ateşi sonucu düştüğü haber veriliyor.

Türk kaynaklarının geçtiği bilgilere göre türü henüz öğrenilemeyen askeri bir helikopter Dağlıca'daki bir askeri birliğe inişi sırasında düştü. Olayda ölü ve yaralı sayısı konusunda henüz bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklardan edinilen bilgilere göre helikopter HPG gerillaları tarafından açılan ateş sonucu düştü. Bölgede çatışmaların da devam ettiği bildirildi. 


ANF

Batı Kürdistan'daki Durumu PYD lideri Salih Müslüm Anlatıyor(VİDEO-Haber)

İMC TV canlı yayınına bağlanan PYD lideri Salih Müslim Kobani'de yaşanan son gelişmeleri ve Suriyeli Kürt'lerin siyasi tutumlarını anlattı.

Suriye'deki en büyük Kürt örgütü olan PYD'nin lideri Salih Müslim, Kobane civarında yaşanan çatışmaların Kürt şehirlerine sıçramaması için halkın yönetime el koyduğunu açıkladı. Devletin bütün güçlerinin ve kurumlarında çalışan memurların şehri terk ettiğini ve Kobani'nin şuan halkın elinde olduğunu söyledi. 
Yönetime el koyulması sırasında herhangi bir direnişle karşılaşılmadığını belirten Salih çatışan Suriye resjimi ve Özgür Suriye Ordusunun Kürt şehirlerine girmesine izin vermediklerini belirtti.

Kobani'deki durumun zorunlulukdan kaynaklandığını belirten Salih Muslim çatışan grupların Kürt bölgelerine girmek istemeleri durumunda halkın kendi savunmasını alacağını ve diğer şehirlerde de halkın yönetime el koyabileceğini açıkladı.

Kaynak: http://www.imc-tv.com/haber-pyd-lideri-imcye-konustu-3852.html#ixzz21MVVxyxh


Kürtler 5 şehrin yönetimine el koydu

Kürt halkı yaşadığı şehirlerin kontrolünü birer birer ele geçirmeye başladı. Kobani'nin ardından bugün de Efrin, Cindirês, Amûde ve Tirbespi’nin yönetiminin ele geçirildiği iddia edildi.

Geçtiğimiz Çarşamba günü (18 Temmuz) SuriyeUlusal Güvenlik Binasına yapılan bombalı saldırının ardından  Kürt halkı yaşadığı şehirlerin kontrolünü birer birer ele geçirmeye başladı.
Bugün Suriye’deki bütün Kürt kentlerinde “Özgürlüğe Yürüyüş” adıyla etkinlikler düzenledi. Kürtler dün Kobani şehrini Baas rejiminden arındırdıktan  sonra bu gün de, Efrin, Cindirês, Amûde ve Tirbespi’nin  Halk Savunma Birlikleri tarafından yerel halktan oluşan güçlerin eline geçtiği duyuruldu.

Rudaw’a konuşan Suriye^deki bir Kürt partisinin lideri Fevzi Şengal şuana kadar 5 şehrin yönetiminin Kürt’lerin eline geçtiğini ve Derik’in de kısa süre içerisinde Baas rejiminden arındırılarak halkın eline geçeceğini duyurdu.


Kaynak: http://www.imc-tv.com/haber-kurtler-5-sehrin-yonetimine-el-koydu-3856.html#ixzz21MVl0jb0

Sınırdaki Andiver Karakolunda Suriye Bayrağı İndirildi


Cizre - Derika Hamko'da Kürtler yönetime el koyarken, sınırdaki Andiver kasabasındaki karakolda da düne kadar asılı bulunan Suriye bayrağı bugün indirildi.

Alınan bilgilere göre, Batı Kürdistan’da Afrin, Kobani ve ardından Derika Hamko'da Kürtlerin yönetimi ele geçirmesi ardından, Şırnak'ın Cizre ilçesi karşısında bulunan Andiver kasabasındaki karakolda Suriye bayrağı indirildi.

Sınır kesimindeki karakolda Suriye bayrağının indirilmesinin ardından Türkiye tarafında bulunan karakollarda da hareketlilik yaşanmaya başladı. Karakollar arasında devriyeler arttırırken, önlemler de üst seviyeye çıkarıldı.


ANF

Milliyet'in Psikolojik Savaş Muhabirleri Ortaya Çıktı!

Amed - Batı Kürdistan’da Kobani, Afrin ve Derik’te halkın yönetimi ele geçirmesi ardından, Türk medyası psikolojik savaş taktiğini tekrar gündemine aldı. Günlerdir sessiz kalan rejim medyası, sonunda beklenen reaksiyonu gösterdi. Milliyet gazetesinin bu konuda "uzman" muhabiri Tolga Şardan imzalı yayınlanan haberde, ''Hafız Esad yönetiminin Suriye Gizli Servisi El Muhaberat aracılığı ile PKK'ye silah ve mühimmat takviyesinde bulunduğu'' ileri sürüldü.

Sınır ötesi ve sınır içi operasyonlarda, miting ve gösterilerde sık sık psikolojik savaş doğrultusunda yayın yapan Türk basınının bu konuda yıllardır "uzman" olan muhabirleri, Kürtlerinin Kobani, Afrin ve Derik'te yönetimi ele geçirmeleri ardından, psikolojik savaş doğrultusunda yayına başladılar.

Çok değil, on gün kadar önce yabancı basının Türkiye'nin Katar ve Suudi Arabistan işbirliği ile Suriye'deki muhaliflere MİT aracılığı ile silah yardımı yaptığı haberlerini görmezden gelen Türk basını, Kürtlerin sınır bölgesinde kendi öz yönetimlerini oluşturmaya kalkışmaları ardından, psikolojik savaş yayınlarına başladılar.

PSİKOLOJİK SAVAŞIN EL ALTINDAKİ MUHABİRLERİ


Milliyet'in bu konuda sabıkalı ve "uzman" muhabiri Tolga Şardan tarafından bugün yayınlanan haberde, Jandarma Genel Komutanlığı'nın, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderdiği bir raporda, ''Suriye Gizli Servisi El Muhaberat tarafından PKK'ye silah ve mühimmat takviyesi yapıldığı'' ileri sürüldü.

Psikolojik savaş uzmanlarının, her zaman kullanmaya hazır tuttukları muhabirlere el altından verilen raporlarla, Suriye Kürtlerinin çatışmaların kendi topraklarına yayılmasını engellemek amacıyla son üç gündür başlattığı ayaklanma görmezden geliniyor.
Kürt basının hemen hemen saat başı sınırdaki Kürt isyanlarını haber vermesini görmezden gelen Türk basını, şimdi de Kürtlerin başlattığı halk ayaklanmasını karalama gayretleri peşinde.

GÜNLERDİR SESSİZ KALAN MEDYA, REJİMDEN SİNYAL BEKLİYORDU


Kürt hareketi konusunda 30 yıldır kalemlerini psikolojik savaşın emrinde kullanmaktan çekinmeyen Türk medyası ve onun sabıkalı kalemleri, bugüne kadar yaptıkları yayınlarını şimdi de sınır ötesine taşıyacaklar gibi.
Psikolojik savaşın emrinde göreve hazır "uzman" muhabirleri, yarın da PKK'nin Afrin, Kobani, Derik ve Qamişlo'daki esrar tarlalarını ve araziye kavanozlarda gömdükleri milyonları yazarsa şaşmamak lazım.

Daha geçen ay ''sınırda bir bayrak dikildi'' diye kıyamet koparan Türk medyasının, 19 Temmuz’da Kobani yönetiminin ele geçirilmesinden bu yana sessiz kalmasının nedeninin, iktidardan sinyal bekleyişi olduğu artık bir sır değil.

MEDYA KÜRTLERİ GÖRMÜYOR

Türk medyası da hükümetinin emir eri olarak, Batılı devletlerin Suriye’ye ilişkin dezenformasyon ve manipülasyon kampanyasının bir parçası olarak rolünü en çirkin şekilde oynuyor. Suriye’de yaşanan kriz ve genel olarak adına “Arap Baharı” denilen sürecin unutulmuşları olan Kürtler, Batılı medyanın da halen gündeminde yer almıyor.

Rusya ve İran destekli Esad rejimi ile Batı ve Türkiye-Katar-Suudi Arabistan destekli çoğu paramiliter ve rejimin eski üyelerinden oluşan silahlı gruplar arasında yaşan çatışma konusunda yoğun bir psikolojik savaşın parçası olan medya, Kürtleri görmezden gelmeye devam etse de Kürtler Ortadoğu’da gerçek yerini almakta kararlı görünüyor. 


ANF

‘Türklerin Lozan’ı Kürtlerin Sevr’idir’



Yazın ortasındayız ve Kürt baharı işte şimdi başlıyor. Batı Kürdistan’da devrimci güçleri birleştiren TEV-DEM “devrimi” ilan etti:

“Geleceğimizi yeni bir temel üzerinden yeniden inşa ediyoruz. Böylesi anlar tarihin en heyecanlı, en dinamik, en yaratıcı anları olmaktadır. Devrimin zafer günlerini yaşıyoruz.

Kürdistan halkı 19 Temmuz’da Kobani’de, 20 Temmuz’da da Afrin’de halk meclisi komiteleri öncülüğünde yönetime el koyarak tarihi bir adım daha atmıştır.”

Batı Kürdistan Kürt örgütleri, Hewler’de güçlerini birleştirmişlerdi. Medyada bu büyük adımın Karayılan ve Barzani anlaşmasıyla gerçekleştiği duyurulmuştu. Şimdi atılan bu adımın ilk sonuçları, anlaşmanın mürekkebi kurumadan ortaya çıkmış bulunuyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde bölgenin haritası Kürdistan’ın bölünmesi ve paylaşılması temelinde gerçekleşti. Irak-Türkiye sınırı ve Suriye-Irak sınırı Kürdistan topraklarından geçiyor. Bu sınırların her iki tarafında bölünmüş Kürtler yaşıyor. İran-Türkiye sınırı da öyle.

İşte bu statüko şimdi yıkılmakta.

Haritayı açın ve bakın:

Artık Irak devletinden söz etmek zor. Bölünmenin eşiğinde. Kürt, Sünni ve Şii toplumları birbirinden ayrılmak üzere... Sıra Suriye’de. Gidiş o gidiş ki, iç savaşın sonunda bu ülke de Kürt, Sünni Arap ve Alevi Arap-Hıristiyan toplumları arasında bölünecek...

Sonra?

Sırada İran var. Orada şimdilik Şii harcı güçlüyse de bölünme potansiyeli de büyük. İran topraklarında Azerbaycan’da yaşayan Azeri nüfustan daha büyük bir Azeri toplum var.

Daha sonra?

Daha sonra sıra Türkiye’de olacak... Gidiş budur.

Şimdi bölünmeye aday bu iki ülke, İran ve Türkiye, kendilerini de bölecek bir yolda doludizgin yürüyor.

Durum şu: İran, Irak’taki Şii çoğunluğun Irak’a egemen olması için müdahale ediyor. Bu durum Güney Kürdistan’ı tehdit ediyor.

Türkiye, Suriye’deki Sünni çoğunluğun Suriye’ye egemen olması için müdahale ediyor. Bu durum Batı Kürdistan’ı tehdit ediyor.

İki rakip devletin çıkarları Kürtlerin özgürlüğüyle çatışıyor. Bu ikili tehdit, Kürtlerin birliğiyle aşılabilir. Kürtler kendi aralarında birleşir ve Irak’ta tehdit altındaki Sünni azınlıkla ve Şii çoğunluğun demokratik güçleriyle, Suriye’de tehdit altına giren Alevi azınlıkla ve Sünni çoğunluğun demokratik güçleriyle ittifak kurabilirse, İran ve Türkiye’nin hegemonyacı saldırısı geriletilebilir. Aynı zamanda Ortadoğu’nun yeniden parçalanmasının önüne geçilebilir.

Sınırların bu şekilde değişmesi ve ülkelerin parçalanması, dolayısı ile de uzun bir tarihsel dönem boyunca bölgenin kanlı savaşlara sahne olması kader değildir.

PKK’ye karşıtlığı çok iyi bilinen Prof. Taner Akçam, geçtiğimiz günlerde New York Times gazetesine yazdığı bir makale vesilesiyle verdiği demeçte, bu görüşü çok açık bir şekilde dile getirdi. İzninizle Akçam’dan uzun bir alıntı yapacağım.

“Suriye ve Ortadoğu’da 1916 ‘Sykes-Pichot düzeni’ sona ermiştir. Yeni düzen, İngiliz ve Fransızların çizdiği sınırlar üzerinden olmayacak.

Sömürgeciliğin dayattığı sınırların anlamsızlaşması, yeni sınırların çizilmesi zorunluluğu olarak anlaşılmamalı... Ortadoğu’da izlenecek strateji, yeni düzene uygun yeni sınırlar çizmek olmamalı. Ortadoğu ve Balkanları ‘sınır çizmek’ zihniyeti kan gölüne çevirmiştir.

Yapılacak şey ‘sınırları anlamsızlaştıracak’ bir çizgi izlemektir. Bu da ulusal devletler modelinin ötesine geçen bir perspektife sahip olmaktır. Çarpıcı bir örnek vermek isterim; bizlerin çok onur duyduğu, Türk Lozan’ı aslında; Kürtler’in Sevr’idir.

Ortadoğu’da artık Kürtlerin Sevr’ini sona erdirecek bir çizgi tutturmak gerekir, diye düşünürüm. Kürtler bölge halklarının sınırlar ötesi birlikteliği için büyük bir şanstır. Ve Kürtlerin Sevr’ine son verecek tutum, bölgenin geleceğini kurar.

Bunun için ama yeni sınır çizmek değil, var olanları anlamsızlaştıracak bir çizgi gerekir. Bunu yapabilmeniz için ise, Ortadoğu’yu herkesin evi olarak örgütlemeyi bilmeniz gerek. Ortadoğu, Hıristiyan, Müslüman, Musevi, Alevi, Türk, Kürt, Arap, Yahudi herkesin ortak vatanı olabilir.”

Şu tezlere katılıyorum:

1. Türk Lozan’ı aslında, Kürtlerin Sevr’idir.

2. Bölge halklarının sınırötesi birlikteliği için Kürtler büyük bir şanstır.

3. Ortadoğu herkesin “Ortak Vatanı” olabilir.

Eğer Akçam’ın bu görüşleri Türk aydınlarına, demokratlarına da mal olursa, biliniz ki, Türkiye’de gerçek bir demokratik hareketin de temelleri atılmış olacak.

Evet, bu görüşler “ucu açık” görüşlerdir. “Ortak vatan” bir Amerikan-Türk “projesi” de olabilir; PKK önderinin temellerini attığı “Konfederal” bir özgürleşme hareketi de... Şurası kesin: Parçalanmış vatanlara, ulus devletlere kıyasla, “ortak vatan” ikinci alternatif için çok daha elverişlidir.

Gözlerimizin önünde bir devrim gerçekleşiyor. O devrim bize “Tahrir Meydanı’ndan” çok daha yakın. “Ortadoğu: Ortak Vatan”ın yolu, Batı Kürdistan’ın kurtuluşundan geçiyor.

Devrimi selamlıyor ve herkesi devrimle dayanışmaya çağırıyoruz.

Veysi Sarısözen