15 Ocak 2011 Cumartesi

Tunus'ta ilk Arap Halk Devrimi!

 
 Tunus'ta iki büyük tehlike!...

Batılıların gelişmekte olan ülkeler için “model” olarak sunduğu Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta adı konulmamış bir devrim yaşandı. İlk kez bir Arap lider halkın baskısı sonucu ülkesinden kaçtı. Buna “Yasemin Devrimi” ve internetin etkisinden dolayı “ilk siber devrim” diyenler de var. Peki bu diğer Arap ülkelerinde domino etkisi yaratacak mı?

Günümüz dünyasında “devrim” tanımlamasından uzak duruluyor. Bu hem otoriter hem de gelişmiş ülkelerdeki iktidarların pek hoşuna gitmeyen bir kavram. Oysa Tunus’taki halk isyanının yol açtığı sonuç, 23 yıllık iktidarın yıkılmasına yol açtı. Yerine neyin geçeği henüz belli olmasa da ilk kez bir Arap ülkesinde halkın baskısı ile Devlet Başkanı’nın kaçması ancak bir devrim olarak tanımlanabilir.

Tunus’taki halk çok basit taleplerle yola çıktılar. Kısaca “ekmek” için yapılan bu başkaldırıda, hayat pahalılığı, işsizlik, yolsuzluk ve devlet bakıları protesto edildi. Halk taleplerini tek bir kelimeyle “özgürlük” olarak dile getirirken, bu isyan nedenlerinin kökeninde 23 yıllık baskıcı bir rejim var.

HÜKÜMETİ KURBAN ETTİ, YETMEDİ…

Olaylar 17 Aralık’ta Muhammed Buazisi isimli üniversite mezunu seyyar satıcı bir gencin bedenini ateşe vermesiyle başladı. İsyan kısa sürede ülkenin her tarafına yayıldı. Bunda Facebook ve Twitter gibi sosyal internet ağları önemli rol oynadı. İsyanın başından bu yana 80 dolayında kişi hayatını kaybetti. Bununla birlikte bedenini ateşe verenler oldu. Hükümet eylemleri polis şiddeti ve katliamla susturmaya çalıştı ama bu kez ters sonuç verdi, eylemler durmadığı gibi daha da yayıldı, iktidar sembolleri ve Devlet Başkanı Zeynel Abidin Ben Ali’nin yakınlarına ait işyerleri hedef alındı. Protesto eylemleri başkent Tunus’a ulaştığında Devlet Başkanı, önce ekmek, şeker ve yağ gibi temel gıdaların fiyatlarının düşeceğini açıkladı, ancak eylemler durmadı. Ardından Ben Ali, İçişleri Bakanı’nı kurban verdi. Bakan’ın görevden alınmasını bir rejiminin değişikliği olarak görmeyen halk isyana devam dedi. Son birkaç gün içinde her şey çok hızlı gelişti. 13 Ocak günü Ben Ali, 2014’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olmayacağını açıkladı, “daha fazla ifade özgürlüğü” ve “sansüre son” sözü verdi. Polise de “gerçek mermi kullanmayın” talimatı verildi. Aynı akşam Tunus sokaklarında şiddetli çatışmalar yaşandı, 10 kişi daha hayatını kaybetti.

PARİS’E SIĞINACAKTI AMA…

14 Ocak’ta Tunus merkezinde binlerce kişinin katıldığı bir gösteride yine çatışmalar yaşanırken, Ben Ali hükümeti feshetti ve altı ay içinde seçimlere gidilmesi kararını aldı. Hükümetin kurban edilmesi de isyanı durduramayınca, ülke genelinde olağanüstü hal ilan edildi, hava sahası kapatıldı. Akşam saatlerinde de Ben Ali bir uçakla ülkesinden kaçtı. Geç saatlere kadar Paris’e ineceği yönünde haberler geldi, ancak Fransa’daki Tunusluların tepkilerinden endişe duyan Fransız hükümetinin Ben Ali’yi istemediği ifade edildi. Fransa, en yakın ittifaklarından birine yer açmadı, sonunda kendisininkine benzer bir anlayışın hakim olduğu Suudi Arabistan’a gitti.

Bu arada Tunus’taki isyanda Fransız banliyölerindeki isyanların etkilerini de görmek mümkün. Kuzey Afrika kökenlilerin yoğun olarak yaşandığı Paris banliyöleri, özellikle Fas, Tunus ve Cezayir’i dolaylı olarak etkiliyor. Ayrıca Tunus’taki başkaldırı her şeyden önce gençliğin başkaldırısı olarak görülmeli, bu durumda Ben Ali Paris gençliği tarafından hiç de hoş karşılanmayacaktı. Ben Ali’nin Paris’e gelmesi hem Fransa’ya kabul edilmesi hem Fransız halkı hem de Tunus halkına hakaret olacaktı.

BATI’NIN MODELİ ÇÖKTÜ

23 yıldır değişmeyen bu iktidarın varlığını korumasında Fransa’nın da önemli rolünden bahsetmek gerekiyor. Fransız hükümeti onlarca kişinin hayatını kaybetmesi ardından ancak son günlerde sesini yükseltmeye başladı. 18 Aralık günü IMF’nin sosyalist kökenli Fransız Başkanı Dominique Strauss-Kahn, Tunus’a yaptığı ziyaret sırasında Ben Ali’yi ekonomi politikalarından ötürü kutlayarak, burada kabul edilen ekonomi politikasının gelişmekte olan çok sayıda ülke için en iyi model olduğunu savunmuştu. Oysa küresel ekonomik krizin de etkisiyle bu “model” çoktan çökmüştü. Bu rejimin destekçileri arasında ABD ve Avrupa Birliği de var. Ancak eylemlerin başından bu yana ABD dikkat çekici bir şekilde hem AB, hem de Fransa’dan daha etkin bir şekilde olaylarda yer aldı. İlk tepkiler ABD’den geldi.

SORULAR

İsyanın başarısından geriye birçok soru kaldı. Ben Ali bitti ancak Ben Ali rejimi de son bulacak mı? Ben Ali’nin ülkeden kaçmasına neden izin verildi? Bu bir uzlaşmanın olduğu anlamına mı geliyor? Seçimler nasıl bir ortamda yapılacak? 1987’deki geçici hükümetin sonucunda olduğu gibi yine baskıcı bir rejim mi çıkacak? Organizeli bir muhalefetin olmadığı ülkede, nasıl bir hükümet kurulacak? Ben Ali’nin kaçmadan önce vaat ettiği, özgürlükler gelecek mi? Batılı ülkeler, Tunus’ta daha demokratik bir rejimin gelişmesi için nasıl bir rol alacak, zira bugüne kadar adı konulmayan bir diktatör destekleniyordu. Kısaca bir iktidar düştü ama yerine ne konulacak? Son olarak da Ben Ali ve diğer ortakları yargılanacak mı?

İSYANIN ETKİLERİ VE ÇIKARILACAK DERSLER, ARAP ÜLKELERİ TEDİRGİN

Eylemler sırasında kitlelerin “korkmuyoruz” diye haykırması, diğer Arap ülkeler için de önemli bir mesaj olarak okunabilir. Tunus’taki isyan ilkin Cezayir’i etkiledi. Aralık ayı sonundan itibaren Cezayir’de geniş protesto gösterileri yapılmaya başladı. Ürdün’de hayat pahalılığına karşı 14 Ocak günü 5 bin kişi sokaklara çıktı. Özellikle Arap ülkelerinin bu isyandan çıkarması gereken dersler var. Zira Ürdün Kıralı I. Abdullah, babası Hüseyin’in yerine geçtiği 1999’dan bu yana iktidarda, yani 11 yıldır. Libya kıralı Muammer Kaddafi 40 yıldır iktidarda, Cezayir Devlet Başkanı Abdulaziz Buteflika 19 yıldır iktidarı bırakmadı. Suriye’de de Başar El Esad’ın babasının iktidarını devraldı. Tüm bu ülkeler kalkınma ve demokrasinin gelişmediği yerleri temsil ediyor. Tunus’taki isyanın diğer Arap ülkelerinin başkentlerine sıçraması muhtemeldir. Sırada belki Rabat, Riyad, Kahire ve Sana var. Bugüne kadar hiç kimse devrilen domino taşlarının birincisinin Tunus olacağını tahmin etmezdi. Tunus’taki isyan hiçbir Arap ülkesinin değişimden kaçamayacağını gösteriyor. Nitekim Ürdün, Cezayir ve Fas gibi Arap ülkeleri “Tunus salgınını” durdurmak için, özellikle gıda fiyatlarını düşürerek, önlem almaya çalışıyor. İsyan aynı zamanda Batılı ülkeler için de önemli mesajlar içeriyor. Batılı ülkelerin on yıllardır koruduğu ve ilişkilerini üst boyutta tuttuğu Arap diktatörlüklerin mutlak olmadığını anlaması gerekiyor. Zira ayakta tutulmaya çalışılan bu rejimler, er ya da geç çözülecek.

DÜNYADAKİ İLK SİBER DEVRİM Mİ?

Bir Tunuslunun France 24 haber kanalına gönderdiği “Artık bize geri muamelesi yapılmasın, bütün ezilen halklara iyi bir örnek olduk” şeklindeki mesaj bu durumu iyi özetliyor. Kuşkusuz Tunus’taki isyan ve yol açtığı sonuçlar, sadece Arap ülkeleri değil, ezilen tüm halkların umudunu arttırdı.

Peki Tunus’taki isyanın sonuçlarını Tunuslu gençler nasıl değerlendiriyor? İnternet ortamında da Tunusluların dile getirdiği tepkiler, bir yandan büyük bir sevinci gösterirken, diğer yandan tereddütlü olduklarına da işaret ediyor. Salma Eva adıyla Facebook’taki bir sayfada “Geçici olarak kaldığı sürece zafer ilan etmeyin” şeklindeki tepkisi bu tereddütleri ifade ediyor. Bahzed Mechri, “Evet haklısın, Ben Ali’nin ülkeyi uzaktan yönetmesi için kaçmasına izin verdiler. Abdallah Kallel (Danışmanlar Meclisi Başkanı) teröristi halan iktidarda”

Blida Ourkika isimli bir başka internet kullanıcısı, “Dünyadaki ilk siber devrim” tanımını yapıyor. İnternetin bu isyandaki temel rolü dikkate alındığında, Tunus’taki yaşananlar, isyanlar tarihi açısından yeni bir durumu ifade ediyor. Mon Massir ise “Aynı zamanda ilk Arap devrimi” diye ekliyor.