5 Ekim 2011 Çarşamba

DSP Lideri Türker: BDP'ye Yönelik Operasyon Endişe Verici

DSP Genel Başkanı Masum Türker, BDP’lilere yönelik dün gerçekleşen operasyon konusunda hükümetin kamuoyunu bilgilendirmesini istedi.

Yeni anayasa yapılmasına dönük hazırlık çalışmalarının yapıldığı bir dönemde oluşturulacak komisyona üye verecek bir partinin üst düzey yönetici ve üyelerinin gözaltına alınmasının "endişe verici" olduğunu dile getiren DSP Genel Başkanı Masum Türker, böylesine büyük bir operasyonun gerekçeleri konusunda kamuoyunun aydınlatılması gerektiğini söyledi.

BDP'nin Türkiye siyasal hayatı içerisinde yer alan bir parti olduğunu belirten Türker, "Gözaltına alınan konusunda hassasiyetle yaklaşmak gerekir. Bir yandan kendileri ile görüşülürken, BDP'lilerin 'KCK' üyesi olmakla suçlanması, KCK'nin siyasal sistem içinde var olduğu iddiası içerir. Demokratik bir çözüm arayışının var olduğu bu süreçte gözaltına alınan kişilerin neyle suçlandıklarının kamuoyuna açıklanması lazım" diye konuştu.

Hasan Cemal: Öcalan'ı Çökertmek İçin Her Yol Deneniyor

Kısa bir süre önce “Kürt Sorununa Yeni Bakış: Barışa Emanet Olun” adlı kitabı çıkan gazeteci yazar Hasan Cemal, PKK lideri Öcalan’ı psikolojik olarak çökertmek için her yolun denendiğini ancak çökmediğini söyledi.

Cüneyt Özdemir'in sunduğu 5N1K programına konuk olan Hasan Cemal, PKK'nin dağla sınırlı militer bir güç olmadığını, şehirde ve sosyal-siyasal hayatın odağında bir yapı olduğunu vurguladı. Cemal, “Artık PKK sadece dağda değil, PKK şehirde, PKK belediyelerde, PKK sivil toplum kuruluşları içinde, PKK Kürtlerin önemli bir bölümü içinde kök salmış durumda” dedi.

Gazeteci Cengiz Kapmaz’ın yasaklanan İmralı Günleri kitabına da dikkat çeken Cemal, “10 yıllık sürecini anlatan bir kitap. Avukatlarıyla görüşmeleri falan... Orada benim dikkatimi çeken şu oldu; Öcalan'ı psikolojik olarak çökertmek için her türlü yol deneniyor ama çökmüyor adam. Çünkü Devlet ne yapıyor; Öcalan’ı kullanarak PKK’yı nasıl bölerim, çökertirim. Ve hep Öcalan’a uzun yıllar kullanma amacıyla yaklaşıyor. Fakat buna rağmen PKK bu anlamda bölündü ne de çöktü.”

Heinrich Böll Vakfı: ''Amaç Kürt Muhalefetini Kriminalize Etmek''

Alman Heinrich Böll Vakfı’ndan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sert yanıt geldi: “Alman siyasi derneklerine yönetilen iddialar, sivil Kürt muhalefetini kriminalize etme stratejisinin bir parçasıdır.”

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’de faaliyet gösteren Alman vakıflarının dolaylı yoldan PKK’ye finansal destek verdikleri iddialarına ilişkin Alman Heinrich Böll Vakfı Eşbaşkanı Ralf Fücks ve Türkiye Temsilcisi Ulrike Dufner ortak açıklama yaptı. Açıklamada, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi Alman siyasi derneklerinin altyapı projelerini desteklemediği, kredi vermediği belirtildi.

Temsilciliğin Türkiye’de öncelikle sivil toplum örgütleri, insan hakları grupları, araştırma enstitüleri ve meslek odaları ile birlikte çalışmalar yürüttüğü anlatılarak “AB tarafından finanse edilmiş yerel yönetimler ve enerji verimliliği ile ilgili bir proje çerçevesinde de yerel yönetimlerle birlikte bir proje yürütülmektedir. Bu işbirliklerinde siyasi parti ayrımı yapmamaktayız. Ayrıca AKP’li yerel yönetimlerle de çalışmaktayız” denildi.

‘KÜRT MÜHALEFETİNİ KRİMİNALİZE ETME STRATEJİSİNİN BİR PARÇASIDIR’

Açıklamada, Başbakan’ın derneklerini “PKK’ye destek gibi gri bir alana çekmeyi” hedeflediği belirtilerek, “İki buçuk yıl içinde 3000’den fazla Kürt siyasetçi ve sivil toplum aktivisti gözaltına alınmış, bunların arasında birçok belediye başkanı, seçilmişler ve yerel siyasetçiler PKK’yi desteklemekle suçlanmıştır. Alman siyasi derneklerine yöneltilen iddiaları, sivil Kürt muhalefetini kriminalize etme stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriyoruz” ifadeleri kullanıldı.

İDDİALAR SAÇMA

Bazı medya kuruluşlarının, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ile 2 Ekim tarihinde gerçekleştirilen görüşmeyle ilgili taraflı yayınlarının da bunu gösterdiği, görüşmenin “PKK’ye desteğin kanıtı” olarak sunulmasının “saçma bir iddia” olduğunu belirten Heinrich Böll Vakfı, şunları söyledi:
‘BARIŞÇIL ÇÖZÜMÜ DESTEKLİYORUZ’


“Derneğimiz, bu belediyeye herhangi bir finansal destek vermemiştir. Ayrıca Kürtlerin seçilmiş temsilcileri ile temasta bulunmak ve siyasi görüşmeler yapmak bizce normal ve doğaldır. ‘Kürt sorunu’nda barışçıl bir çözüm isteniyorsa, sivil güçlerin her taraftan güçlendirilerek tartışmalara dahil edilmesi gerekiyor. Abdullah Demirbaş bu görüşmede sivil bir çözüm için gereken alanı açmak amacıyla şiddetin son bulmasını talep etmiştir. Bu görüş ve talebi biz de desteklemekteyiz.”
ALMAN VAKIF AKP’YE DE KREDİ VERMİŞ

Öte yandan Başbakan Erdoğan'ın CHP ve BDP'li belediyeleri kredi işbirliği yapmakla suçladığı Alman Kalkınma Bankası KfW'nin destek verdiği belediyeler arasında Bursa Tramvayı, Galata Köprüsü gibi projelere imza atan AKP'li belediyelerin de bulunduğu ortaya çıktı. CNN Türk'ün haberine göre, KfW yetkilileri, Türkiye'nin tamamı için 10 milyar Euro'luk, sadece Belediyeler için bile 1 Milyar Euro'luk bir kredi portföyü hazırladı.

KfW'nin kredi ve hibe verdiği projeler ağırlıklı olarak temiz enerji, içme suyu ve katı atık projelerine yoğunlaşıyor. Öyle ki banka, önemli bir çevreci enerji projesinde Türkiye'de bir ihaleye girdiğini sitesinden "Önemli haberler" bölümünde de duyurdu.

KfW'nin hali hazırda işbirliği yaptığı projeler arasında Bursa Tramvayı, Galata Köprüsü gibi önemli AK Partili Belediyelerin projeleri de var. KfW ayrıca Kayseri, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Malatya, Denizli ile de kredi anlaşması yapmış ve projelerini tamamlamış. Bu portföyün büyüklüğü 700 milyon Euro civarında.

KfW'nin halen devam ettirdiği projeler arasında Samsun, Van, Batman ve Siirt Belediyelerinin katı atık ve içme suyu projeleri bulunuyor. Banka yakın zamanda Muş, Diyarbakır, Trabzon, Antalya ve İzmir belediyeleri ile de kredi anlaşması imzalama noktasında. Bu portföylerin her biri de 150 Milyon Euro büyüklüğünde.

KfW kaynakları, "Verdiğimiz kredilerin tamamının nihai onay noktası Türk Hazinesi'dir ve para da oradan çıkar" dedi. KfW ve Avrupa Yatırım Bankası kredilerin tahsisinde Türkiye'nin üç büyük bankası olan İŞ, Garanti ve Şekerbank ile çalışıyor. KfW ayrıca Türkiye'nin önemli bir bölümünde KOBİ'lere de destek sağlayacağı bilgisine sunumunda yer verdi.

Alman Vakfı AKP'li Belediyelere de Kredi Vermiş

Başbakan Erdoğan'ın CHP ve BDP'li belediyeleri kredi işbirliği yapmakla suçladığı Alman Kalkınma Bankası KfW'nin destek verdiği belediyeler arasında Bursa Tramvayı, Galata Köprüsü gibi projelere imza atan AKP'li belediyelerin de bulunduğu ortaya çıktı.

CNN Türk'ün haberine göre, KfW yetkilileri, Türkiye'nin tamamı için 10 milyar Euro'luk, sadece Belediyeler için bile 1 Milyar Euro'luk bir kredi portföyü hazırladı.
KfW'nin kredi ve hibe verdiği projeler ağırlıklı olarak temiz enerji, içme suyu ve katı atık projelerine yoğunlaşıyor. Öyle ki banka, önemli bir çevreci enerji projesinde Türkiye'de bir ihaleye girdiğini sitesinden "Önemli haberler" bölümünde de duyurdu.

KfW'nin hali hazırda işbirliği yaptığı projeler arasında Bursa Tramvayı, Galata Köprüsü gibi önemli AK Partili Belediyelerin projeleri de var. KfW ayrıca Kayseri, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Malatya, Denizli ile de kredi anlaşması yapmış ve projelerini tamamlamış. Bu portföyün büyüklüğü 700 milyon Euro civarında.

KfW'nin halen devam ettirdiği projeler arasında Samsun, Van, Batman ve Siirt Belediyelerinin katı atık ve içme suyu projeleri bulunuyor. Banka yakın zamanda Muş, Diyarbakır, Trabzon, Antalya ve İzmir belediyeleri ile de kredi anlaşması imzalama noktasında. Bu portföylerin her biri de 150 Milyon Euro büyüklüğünde.

KfW kaynakları, "Verdiğimiz kredilerin tamamının nihai onay noktası Türk Hazinesi'dir ve para da oradan çıkar" dedi. KfW ve Avrupa Yatırım Bankası kredilerin tahsisinde Türkiye'nin üç büyük bankası olan İŞ, Garanti ve Şekerbank ile çalışıyor.

KfW ayrıca Türkiye'nin önemli bir bölümünde KOBİ'lere de destek sağlayacağı bilgisine sunumunda yer verdi.

Kaplan: 5 Bin Kişi Yerine 50 Bin Kişi İkame Edeceğiz

Başbakan Erdoğan'ı "postal giymek ve asker kafalı" olmakla eleştiren BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, partilerini hedef alan operaysonların "siyasetle müzakere" değil "siyasetle muhabere" olduğunu söyledi. Geri adım atmayacaklarını söyleyen Kaplan, “5 bin kişi yerine 50 bin kişiyi ikame ederek” saldırılara cevap vereceklerini söyledi.

BDP Grup Başkanvekilleri Hasip Kaplan ve Pervin Buldan Meclis gündemine gelecek olan "sınır ötesi operasyon tezkeresi", BDP'ye yönelik sürdürülen "siyasi operasyonlar" ve gündemdeki gelişmelere ilişkin Meclis Grup Toplantı Salonu'nda basın toplantısı düzenledi. Kürt sorunu konusunda 30 yıldır süren "asayiş", "güvenlik" kapsamlı çözüm arayışlarına tepki gösteren Kaplan, "Kürt meselesi siyasi ekonomik, sosyal kültürel, tarihsel boyutları olan bir sorundur ve çözümü de barışçıl demokratik yollardan Mecliste sağlanmalıdır" dedi.

TEZKEREYE HAYIR DİYECEĞİZ

Çatışmaların sonra ermesi için geniş bir toplumsal mutabakat sağlanması ve ortak akıl oluşturulmasını isteyen Kaplan, bu amaçla Meclise geldiklerini hatırlatarak, "Bu meclisin ilk işi savaş tezkeresi olmamalıydı" diye konuştu. Bugün Meclis Genel Kurulu'na gelecek olan "sınır ötesi operasyon tezkeresi"ne BDP ve Blok vekilleri olarak "oy birliği ile" hayır diyeceklerini vurgulayan Kaplan, milletvekillerinin çoğunluğunun siyasi operasyonlar nedeniyle illere gönderildiğini ve bu yüzden oylamaya sembolik olarak katılacaklarını ifade etti.

GÖRÜLMEMİŞ HUKUKSUZLUK

Meclise gelmeleriyle birlikte gözaltı operasyonlarının yoğunlaştırıldığına dikkat çeken Kaplan, gözaltına alınlarının tamamının BDP üyesi yöneticisi, belediye başkanı ve genel merkez yöneticileri olduğuna vurgu yaptı. Kaplan, "AKP hükümeti operasyonlar için 2009 yılında düğmeye bastı, emrindeki polis ve siyasallaşan özel yetkili mahkemeler aracılığıyla 12 Eylül'de bir benzeri görülmeyen bir hukuksuzluk yaşanıyor. Kamuoyu yanlış bilgilendirilerek kolektif sorumluluk yöntemiyle KCK adı altında BDP'ye toplu operasyonlar yapılıyor. 'Terörle mücadele' bahanesi adı altında AKP demokratik siyasetin içindeki siyasi muhalifleri ezmek sindirmek istiyor" şeklinde konuştu.

Hasip Kaplan, olan bitenle birlikte Başbakanın "siyasetle müzakere" anlayışının "siyasetle muhabere" olduğunun ortaya çıktığını belirterek, "Erdoğan daha önce 'iyi niyet göstermeyeceğiz' diyerek kötü niyetini deşifre etmiştir" dedi.

BAŞBAKAN AÇIKÇA HUKUKUN IRZINA GEÇİYOR

AKP döneminde yapılan TCK ve TMK düzenlemelere de değinen Kaplan, Başbakanın kendisini Yargıtay Başsavcısı, hükümet kabinesini de Anayasa Mahkemesi yerine koyduğunu ifade ederek, "Başbakan sınır tanımıyor, açıkça hukukun ırzına geçiyor" sözleri ile tepkisini dile getirdi.

DÜŞÜNCELERİNDEN DOLAYI 200 BİN KİŞİYE SORUŞTURMA AÇILDI

Belediye başkanlarının kapılarının kar maskeleri polisler tarafından kırılarak içeri girilmesine sert tepki gösteren Kaplan bununla AKP'nin Kürt halkına, "Sizin seçtiklerinizi, oyunuzu, belediye başkanlarınızı tanımıyoruz" diyerek gözdağı verdiğini ifade etti. "KCK operasyonu" kapsamında BDP'nin bütün faaliyetlerinin kriminalize edilmesine tepki gösteren Kaplan, düşüncelerinden dolayı haklarında 200 bin soruşturma açıldığını hatırlatarak, "Daha kaç bin soruşturma var sırada?" diye sordu.

EL BEŞİR VE MİLOSEVİÇ’TEN DERS ÇIKAR

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun BDP ile görüşeceğini, AKP'nin BDP'den randevu talep ettiğini hatırlatan Kaplan, "Eğer BDP, KCK ise neden bizimle görüşüyorsunuz?" diye sordu. Kaplan, operasyonlarla esas olarak aldıkları halk desteğinin hedef alındığına işaret ederek, operasyonların ortak yaşam arzusunu baltaladığını söyledi. Kaplan, operasyonlara yönelik tepkisini, "Kandil bahane edilerek, Ankara'ya sefer düzenleniyor" sözleriyle dile getirdi. Hükümeti, "İzlediğiniz yol insanlığa karşı suç ve soykırım yoludur" sözleriyle uyaran Kaplan, "Erdoğan da bu suçları işleyen El Beşir/Milosevich gibi savaş suçlularının mahkemesinde yargılanmasından ders çıkarmalı" dedi.

5 BİN KİŞİ YERİNE 50 BİN KİŞİYİ İKAME EDECEĞİZ

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kaplan, "Anayasa Uzlaşma Komisyonu"na ilişkin bir soru üzerine, "Uzlaşma komisyonu vefat etti, yerine hazırlık komisyonu geldi. Üye vermek içinde 10 Ekim'e kadar zamanımız var" dedi. Kaplan, operasyonlarla kendilerinin sindirilmek istendiğini de belirterek, "Eğer sineceğimizi, teslim olacağımızı sanıyorlarsa, yanıldıklarını en kısa sürede kendilerine göstereceğiz" şeklinde konuştu. Kaplan, 5 bin kişi yerine 50 bin kişiyi ikame ederek saldırılara cevap vereceklerini söyledi.

Askeri taburun meclis dışına çıkarılacağına ilişkin bir başka soruyu da yanıtlayan Kaplan, "Başbakan asker ve polis kafalı olunca… Aynı koridoru paylaşıyoruz, geldiğinde 60 koruma ile birlikte geliyor. Zihinlerdeki askeri plaka değişmeyince askerin dışarı çıkarılması ne yazar. Başbakan postal giymişse, askeri tabur dışarı çıkarılsa ne yazar" dedi.

Bu 'Vatanın' Parçalandığının Resmidir!



Fotoğrafın nerede ve ne zaman çekildiği belli değil. İpe bağlanmış iki gerilla cesedi. Arkada ‘Vatan bir bütündür parçalanmaz’ sözleri… Bir kurban töreni gibi… Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlere Ağrı, Şeyh Sait ve Dersim’de yaptıkları katliamdan bu yana hiçbir şeyin değişmediğinin fotoğrafı bu.

Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Bu denli acımasızca insanların öldürüldüğü bir ülkede özgürlük ve demokrasi olamaz” diyor. Erdoğan, sivillerin ölümü karşısında, ‘’ciğerinin yandığını” söylüyor. Nerede ne zaman çekildiği bir yana bu fotoğraf, AKP iktidarının sonuna kadar sahiplendiği, ”Vatan bir bütündür parçalanamaz” sözünün ”ışığında” gencecik bedenlerin parçalandığını gözler önüne seriyor.

Erdoğan'ın, ”ciğeri” mi yanıyor. Kürdistan cayır cayır yanıyor. Kürt gençleri bu başbakanın iktidarında parçalanıyor. Kürtlerin sırtına vurulan bu baltanın bir gün sahibine iade edileceği asla unutulmamalı...

Baş eğmemenin, diz çökmemenin bedeli bu denmek isteniyorsa daha çok bakacaklar Kürt halkının gözlerine. Kendine Kürdüm deyip AKP'nin yamacına sığınan herkes daha bir dikkatli bakmalı bu resme. Ellerine bulaşan kana bir kez daha bakmalı...

Belki de Şemdinli'deki Askeri Nizameyenin önünde çekilmiş olan bu fotoğrafı, Kürt kurumlarına gönderen şahıslar Kürtlere ölüm korkusunu sunuyor belki, ancak bu vakitten sonra bu fotoğraf korku değil, isyan gerekçesi olur.