15 Eylül 2010 Çarşamba

Bir Roman'ın trajik ölümünden 'devlet ırkçılığı'na...

Fransa’da Temmuz ayında bir jandarma tarafından genç Roman’ın öldürülmesi ardından hükümetin ani bir şekilde ırkçı uygulamalar hayata geçirmesi, sorunu Avrupa düzeyine taşırdı. Ülke içinde kabaran tepkiler son olarak AB’nin Fransa’yı cezalandırma girişimiyle sonuçlandı.

Romanlara karşı geliştirilen ırkçı politikanın başlangıcında bir adli olay yatıyor. Ancak hükümet bu durumu, içerisinde bulunduğu skandallardan kurtulmak için hızlı bir şekilde siyasi hamle haline getirdi. Ancak bu kez güvenlik endeksli ırkçı politika tutmadı. Toplumun her kesiminden tepkiler geldi. Hükümet kaybettiği güveni kazanmak için aşırı sağa saparak bu açığı kapatmaya çalışırken, daha fazla güvensizlik oluşturdu. Aradan geçen iki ay içerinde büyük sokak gösterileri yapıldı, sivil toplum örgütleri ve sol partilerin sert muhalefeti ile uluslar arası toplumun tepkisi büyüdü.

Trajik bir ölümden bugüne nasıl gelindi? 16-17 Temmuz gecesi hırsızlıktan arandığı belirtilen 22 yaşındaki bir Çingene (Roman) olan Luigi Duquenet, jandarma kontrolünü geçmeye çalıştığı sırada bir jandarma tarafından öldürüldü. Bunun üzerine 50 kadar Roman, Loir-et-Cher bölgesindeki Saint-Aignan jandarma karakoluna saldırdı.

SKANDALLAR ARASINDAN AŞIRI SAĞA SAPMA

Bu olayın yaşandığı sıralarda hükümet, Fransa’nın en zengin kadını Lilian Bettencourt ile olan illegal finansman itirafları ve skandallarıyla sarsılıyordu. Olayın ucu Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye değdiğinde, Sarkozy 21 Temmuz günü yaptığı açıklamada Saint-Aignan’da yaşanan olayların “bazı Romanların davranışlarının oluşturduğu sorunları” gösterdiğini savundu. Sarkozy’nin Romanları açık bir şekilde hedef alması ardından, 28 Temmuz günü Elysee Sarayı’nda konu üzerine bir toplantı yapıldı. İçişleri Bakanı Brice Hortefeux, toplantı sonrasında üç ay içerisinde ülkede var olan 600 “yasadışı” Roman kampının yarısının boşaltılacağını, kamu düzenine zarar verenlerin derhal sınırdışı edileceğini açıkladı.

19 Ağustos’ta Romanya ve Bulgaristan’a yönelik toplu sınırdışılar başladı. Yüzlerce Roman toplu bir şekilde uçaklara doldurularak sınırdışı edildi. Romanları hedef alan ırkçı politikaya karşı uluslar arası alanda ilk tepki Papa XVI. Benediktus’tan geldi. Ardından AB Adalet ve Vatandaşlık Hakkı Komiseri Viviane Reding, Avrupa Komisyonu’nun sınırdışılar karşısında endişeli olduğunu bildirdi. AB cephesinden gelen ilk tepkiler “endişe” ile sınırlıydı. 27 Ağustos günü BM’nin ırkçı ayrımcılığa karşı komitesi, toplu sınırdışılardan kaçınılmasını istedi.

RESMİ IRKÇILIK

Tepkiler bunlarla sınırlı kalmadı, her geçen gün büyüdü. Ancak Göçmen Bakanı Eric Besson tepkileri dinlemeyerek 30 Ağustos günü, “agresif dilencilik”ten suçlu bulan yabancıların sınırdışı edilmesini sağlayan bir proje hazırladıklarını açıkladı. İçişleri Bakanı Brice Hortefeux de hırsızlık yapan her beş kişiden birinin Roman olduğunu savundu.

Tepkiler 4 Eylül günü zirveye ulaştı. Fransa genelinde 100 bin kişi hükümetin “yabancı düşmanı” politikalarına karşı sokaklara çıktı. Ülke içinde sertleşen tepkilere paralel olarak uluslar arası toplumun da tepkileri sertleşti. Fransa’da sol muhalefet ve sivil toplum örgütleri hükümeti “devlet ırkçılığı yapmak” ve “resmi ırkçılığı geliştirmek”le suçladı.

8 Eylül’de Avrupa Parlamentosu Fransa’dan Romanların sınırdışı edilmesini derhal durdurmasını istedi ancak Paris bunu reddetti.

UTANÇ GENELGESİ

Bu tartışmalar sürerken hükümetin 5 Ağustos günü valiliklere Romanlara ilişkin bir genelge yolladığı 10 Eylül’de ortaya çıktı. Genelgede başta Romanlara ait olanlar olmak üzere 3 ay içerisinde 300 “yasadışı” kampın boşaltılması talimatı veriliyor. Bu genelge Fransız yasalarında da bulunmamasına rağmen azınlıkları hedef alan konseptin resmileştirildiğini gösteriyor.

13 Eylül’de Göçmen Bakanı Besson, İçişleri Bakanlığının genelgesinden haberdar olmadığını söyledi, tepkiler üzerine İçişleri Bakanı Hortefeux de herhangi bir etnik grubun adını yazmadan yeni bir genelge imzaladı..

Bir gün sonra 14 Eylül’de Avrupa Komisyonu Fransa hakkında AB yasamasına uymadığı için Avrupa Adalet Divanı’nda dava açma niyetinde olduğunu bildirdi. Komisyon, Fransa’nın Roman politikasını “utanç” olarak değerlendirdi. AB Adalet ve Vatandaşlık Hakkı Komiseri Vivian Reding, Romanlara yönelik uygulama ile İkinci Dünya Savaşı yıllar arasında paralellik kurdu. Bu tepkilerin geldiği gün Fransa, Romanya’ya 160 Roman’ı daha sınırdışı etti.

BAKAN GENELGEDEN HABERDARDI

Genelge üzerindeki tartışmalar dinmeden mizah gazetesi Le Canard Enchaîné, 15 Eylül Çarşamba tarihli sayısında, Besson’un genelgeden haberi olduğunu ortaya çıkardı. Gazeteye göre Besson’un bir temsilcisi genelgenin hazırlandığı İçişleri Bakanlığı’ndaki 4 Ağustos’ta yapılan toplantıda yer alıyordu.

İçişleri Bakanlığı’na göre 28 Temmuz’dan bu yana 441 “yasadışı kamp” boşaltıldı. Göçmen Bakanlığı’na göre ise Temmuz sonu ve Ağustos sonu arasında bin Roman sınırdışı edildi.