Mustafa Karasu |
Kürt Özgürlük Hareketi devlet politikalarına karşı direndiği müddetçe
devlet içinde çatışmalar da ortaya çıkmaktadır. En son Fethullahçıların
MİT’i ele geçirecek bir hamle yapmaları da Kürt Özgürlük Hareketi’nin
direnişi sonucudur. Eğer Kürt Özgürlük Hareketi’nin direnişi olmasaydı.
Fethullahçıların böyle bir hamlesi gerçekleşmezdi. Bir yönüyle bu hamle
Fethullah Gülen’in ‘Kürt Özgürlük Hareketi’nin kökünü neden
kurutmuyorsunuz’ düşüncesinin dışavurumu gibidir.
Savcıların MİT
sorumlularını ifadeye çağırmasını müzakere isteyenler ile istemeyenler
arasındaki mücadele olarak yansıtanlar oldu. Kuşkusuz Fethullahçılar
daha sert bir mücadele yürütülmesini istiyorlar. Kürt sorununda PKK’nin
hiç dikkate alınmaması, tamamen tasfiye edilmesine odaklanılmasını
istiyorlar. PKK’ye karşı özel bir düşmanlık besliyorlar. Fethullah
Gülen’in ‘Kök kazıyın’ demesi de bunun somut ifadesidir. Ancak bu durum
AKP’nin Fethullahçılardan çok farklı politikası olduğunu göstermez. AKP
de Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek istiyor. Yine Kürtlerin
talepleri karşısındaki tutumu farklı değildir. Her ikisi de Kürtleri bir
toplum olarak tanımadığı gibi kendi kendini yönetmesini de kabul
etmiyor. Demokratik Özerklik’in şiddetle reddedilmesi bunun açık
kanıtıdır.
AKP Hükümetinin politikaları açıktır. Kürt sorununda
bir çözüm politikası olmadığı için tasfiye politikası izliyor. Bundan
başka bir seçeneği de yoktur. Siyasi yöntem mi, güvenlikçi yöntem mi
seçenekleri öyle kendi başına ele alınamaz. Kürt sorununda çözüm
politikası olmayanlar, siyasi yöntemler izleyemezler. AKP Hükümetinin
bir çözüm politikası olmadığı dikkate alındığında ortaya çıkan son krizi
müzakere isteyenlerle istemeyenler arasındaki bir çatışma olarak görmek
doğru değildir.
Fethullahçılar, Oslo görüşmelerini ve bu süreci kendi
hedefleri konusunda bir araç olarak kullanmak istemektedir. MİT’i ele
geçirme sürecinde Oslo görüşmeleri ve bu süreçteki hükümetin taktik
yumuşamalarını bu mücadelede sonuç alacakları psikolojik ortamı yaratmak
için kullanmak istiyorlar.
Fethullahçılar uzun süreden beri devletin hassas noktalarına sızmaya çalışıyorlar. Hükümet olmasalar da devletin önemli kurumlarını ele geçirmek istiyorlar. Bu konuda önemli başarılar da elde etmişlerdir. Yargıda önemli köşe başlarını tutmuşlardır. Polis içinde önemli oranda hâkimiyet kurmuşlardır. Valiler ve kaymakamlar başta olmak üzere idarede etkili olmuşlardır. Basında önemli imkânlara kavuşmuşlardır. Öyle ki TRT’nin önemli noktalarına yerleşmişlerdir. AKP içinde birçok milletvekilleri bulunmaktadır. Devletin önemli noktalarında etkili olmuşlardır. Anlaşılıyor ki, MİT içine istedikleri gibi sızamamışlardır. Erdoğan Fethullahçıların kendisini tümden kuşatmaması için buna izin vermemiştir. Fethullahçılar da MİT’i ele geçirmeden ellerindeki imkânları güvencede görmedikleri için böyle bir hamle yapmışlardır.
Fethullahçılar ayrı bir istihbarat örgütü
kurmuşlardır. Polis istihbaratını da ele geçirmişlerdir. Bu nedenle
kendilerini MİT’i de ele geçirip yönetecek güçte görmektedirler. Bu
nedenle bu hamleyi AKP ile Fethullahçılar arasındaki mücadelenin bir
aşaması olarak görmek gerekir. Bu çekişmeye siyasal İslamcı Yeşil Türkçü
faşist blok içinde kim devletin derinliklerine sahip olacak mücadelesi
olarak bakmak doğrudur. Fethullahçılar derin devleti kontrol etme
hakkını kendilerinde görüyorlar.
AKP iktidarı bir İslamcı bloktur.
Türk-İslam sentezini esas alan bir bloka dayanmaktadır. Bu blok içinde
Fethullahçılar en örgütlü ve en etkin gruptur. Belki toplumsal tabanları
AKP’nin toplumsal tabanının beşte biri bile değildir. Ancak örgütlü
oldukları için etkinlikleri fazladır. Hatta hükümetin iç ve dış
politikalarını yönlendirmek istiyorlar.
Bu siyasal blok on yıl
içinde devletleştikçe beyaz Türkçü faşizmin yerini aldılar. Şimdi bu
iktidar bloğu yeşil Türkçü faşizmi temsil ediyor. Türkiye’nin tüm
kurumlarını önceleri beyaz Türkçü faşizm şekillendirmişti, şimdi ise
Yeşil Türkçü faşizm şekillendirmek istiyor. Devletin bu şekillenişinde
yeni bir derin devlet oluşuyor. Şu andaki çekişme ‘Bu derin devleti kim
kontrol edecek’ çekişmesidir. Son kriz ortaya koydu ki, Fethullahçıların
bu derin devleti kontrol etmesine AKP içinden itirazlar yapılmaktadır.
Bu itiraz, AKP yandaşı basın ile Fethullahçıların hâkim olduğu basının
olayı değerlendirmedeki farkında çok net görülmektedir.
Her eski
devlet düzeninin yıkıldığı ve yerine yenisinin şekillendirildiği
süreçte, iktidar mücadelesinin şiddetlendiği bilinir. Kuşkusuz eski
devletin hâkimleri bir blok tarafından aşılır. Bu da evrensel bir
doğrudur. Eski devleti aşanlar sonradan kendi aralarında iktidar
mücadelesi verirler. Şimdi bu durum yaşanmaktadır. Eğer bu çatışma çok
şiddetli bir hale gelmemişse, bunun nedeni yeni iktidar bloklarının
halen devleti tam kendi istedikleri doğrultuda şekillendiremedikleri
içindir. Eğer yeni devletin artık tümüyle kendi kontrollerinde
şekillendirildiğine inanırlarsa, bu çatışmanın daha da şiddetlenmesi
beklenir. Mevcut durumda bu çatışmanın bir uzlaşma ile sonuçlandırılıp
gündemden düşürülmesini beklemek gerekir. Ancak alttan alta bu mücadele
sürecektir. Özellikle Fethullahçılar bu konuda ısrarcı olacaklardır.
Çünkü daha ideolojik ve daha gözü kara bir tarza sahiptirler.
Bu
blok halen devlete tümden hâkim olmadığını düşünüyorsa, bunun nedeni
Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilememesidir. Onlar beyaz Türkçü
faşizm yerine, yeşil Türkçü faşist otoriter bir devlet şekillendirmek
istemektedir. Kürt sorununda çözüm politikası olmayanlar, devleti
kuramsal faşist biçimde şekillendirmek zorundadırlar. Kürt Özgürlük
Hareketi ise devletin Kürt sorununa bir çözüm bulmasını ve demokrasiye
duyarlı olmasını dayatıyor. Kürt sorunu çözüldüğünde Türkiye herhangi
bir ideolojik ve siyasi gücün hâkimiyetinde bir ülke olmaktan
çıkacaktır. Her siyasi güç, sistem içinde halktan aldığı destek
düzeyinde bir güç olacaktır. Ama sistem tümüyle benim istediğim gibi
olsun diyemeyecektir. Nispi demokratik bir ortam olacaktır. AKP ve
Fethullahçılar ise herhangi bir siyasi güç olmak istediklerinden Kürt
Özgürlük Hareketi’nin Türkiye’yi demokratikleştirme mücadelesini
bastırmak istiyorlar. 1930’ların CHP’si gibi sistemin kendi ideolojik ve
siyasi çizgilerinde olmasını dayatıyorlar.
Demokratik bir ülkede
böyle bir iddiada bulunmaları mümkün olmayacağından, Kürt Özgürlük
Hareketi’ni bu hedeflerine ulaşmada engel görüyorlar. Bu nedenle PKK’yi
tasfiye etme konusunda AKP ve Fethullahçılar arasında bir fark yoktur.
Bu konuda ortak davranmaktadırlar. Belki Fethullahçılar daha ideolojik,
daha dogmatik olduğundan ve her alanda tam hâkimiyet kurmak
istediklerinden PKK’ye düşmanlıkları daha fazladır. PKK’yi sadece
Türkiye’de değil, her alanda kendi gelişmesi önünde engel
görmektedirler.
Fethullahçılar Kürdistan’da her alanda
örgütlenmektedir. ‘Kürdistan’da devleti en iyi ben temsil eder, devletin
toplum üzerinde etkisini en iyi ben sağlarım’ diyor. Bu konuda AKP
Hükümeti ve devlet kurumları da Fethullahçılara bu imkânları
tanımaktadır. Bu yönlü Kürdistan’da ideolojik mücadele ve toplumu
etkileme esas olarak Fethullahçılara bırakılmıştır. Fethullahçıların AKP
Hükümeti tarafından destek ve himaye görmesinin esas nedeni de budur.
AKP
devlete ve topluma ‘Kürt Özgürlük Hareketi’ni en iyi ben tasfiye
ederim’ diyerek iktidar olurken, Fethullahçılar da ‘Devlet ve AKP
etkinliğini Kürdistan’da en iyi ben sağlarım’ diyerek kendisini her
alanda güç yapmaya yönelmiştir. AKP Kürt karşıtlığı üzerinden iktidarını
sürdürürken, Fethullahçılar da iktidar bloğu içinde ‘PKK’ye karşı en
iyi ben mücadele ederim’ diyerek kendini güç yapmaktadır. Kuşkusuz
politika daha pragmatiktir. Politika amacına ulaşmak için birçok yol ve
yöntemi dener. Bu açıdan AKP’nin farklı yol ve yöntemler denemesi onun
anlayış konusunda çok farklı olduğunu göstermez. Kürt sorununun çözümü
konusunda bir politikası ve projesi olmayanların zaman zaman yumuşak bir
politik dil kullanması kimseyi aldatmamalıdır. AKP’de bir gün Bülent
Arınç bir şey söylüyor, Atalay farklı söylüyor, Başbakan farklı
söylüyor. Ama iş somuta ve pratiğe gelince hiçbir şey değişmiyor. Bu
nedenle söylemler değil, pratiğe ve yapılanlara bakarak bir yargıya
varmak en doğrusudur.
Mustafa Karasu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder