‘Yaşamın Ucuna Yolculuk” romanının yazarı Tezer Özlü; bu dünyadan göçüp gitmeden “burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi” sözünü not etmiş. 35 kişinin katledildiği 28 Aralık gününden bu yana bu cümle dilime dolanıp durmuş. Zihnimin bir kenarında taze tutuyorum. Çünkü Türkiye’de yaşayan Kürtlerin duygusunu nasıl da tarif ediyor bir bilseniz! İçinde yaşadığımız zamanı anlatıyor.
İşte bu nedenle
diyorum ki Kürtlerin bu başlıktaki üç kavramın üzerinde iyi durması
gerekiyor. Çünkü AKP ve Cemaat bizi öldürmek isteyenlerin iktidarını
oluşturuyor. Onların “Yeni Türkiyesi” bizim ülkemiz değil, bizi öldürmek
isteyenlerin ülkesidir. Hem de sadece Kürtlerin değil, kendisine
“insanım ve vicdanlıyım” diyen herkesin de. Çünkü, Roboski köyünde 35
sivilin Türk savaş uçakları tarafından katledilmesi AKP ve Fethullah
Gülen’in inşaa ettiği ve ortaya çıkardığı “Yeni Türkiye”nin gerçek
tablosudur. Bu tabloda Kürt olan herşeyin ölüsüne ve teslim alınana yer
vardır. Korucu, asker, PKK’yi, BDP’li olmasının bir ayırımı yoktur. Bu
tablonun iyi okunması, doğru sonuçlar çıkarılması zorunludur. İnsanlık
açısından da, din ve vicdan açısından da böyledir.
28 Aralık 2011 tarihinde Uludere’de sınır hattında Türk savaş uçaklarının bombardımanı ile 19’u çocuk 35 kişinin katledilmesinin planlı olduğu gün geçtikçe çok daha net verilerle ortaya çıkmaktadır. O gün Ankara’da Milli Güvenlik Kurulu toplantısı vardı. AKP iktidarının temsilcileri, askerler, MİT ve ilgili bütün organlar vardı. Hava hareketinden sorumlu olan komuta kademesi de sivil siyaset temsilcileri oradaydı.
Genelde bu tür bombardımanlarda Başbakan, içişleri, savunma ve bu savaşı yürüten koordinasyon bakanlıkları, MİT, Emniyet ile genelkurmay arasında eşgüdüm vardı. Bilgi hemen paylaşılır. Medya da bu konularda hemen haberdar edilir. Türk medyasında her askeri operasyon daha başlatılmadan çıkan haberlere baktığımız da habersiz olmamalarının ihtimal dışı olduğu rahatlıkla görülecektir. Ayrıca o katliamın yapıldığı gün ve gece de Tayyip Erdoğan, İdris Naim Şahin, Beşir Atalay, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Hava Kuvvetleri Komutanı bu bombardımandan haberdardı. Bu zatlar bombardımanın PKK gerillalarına yönelik olmadığını da biliyorlardı.
Medyayı da bu konuda uyarmışlardı. Eğer DİHA; ROJ TV ve ANF haberi geçmeseydi, BDP’liler katliam yerine hemen gitmeselerdi katliamı örtmek için oluşturulan söylem ve hazırlanan gazete ve tv haberleri “Mazot bidonları patladı, köylüler yanarak can verdi” ve “PKK’den hain pusu” şeklinde olacaktı. Zaten AKP’nin gazeteleri Yeni Şafak, Star, Bugün, Akit gibi gazeteleri ile Fethullah Gülen’in gazetesi Zaman haberi böyle işlemeye hazırlandı. Hatta bütün açıklamalara rağmen bu gazete ve uzantıları olan televizyonlar katliamın üzerine örterek sürdürmek istedi. Ama çabaları nafileydi. Çünkü, Kürtler bir bütün olarak katliamın üzerinin örtülmesine izin vermedi. Medya, siyaset ve halkın çabası bunu engelledi. Ayrıca Kürtler, AKP ve Cemaatin böyle katliam planları yaptıklarını önceden ön görmüş ve bunu ortaya koyan açıklamalar yapmıştı.
İşte şimdi ortak yapılan katliam planının erken deşifre edimesi AKP ve cemaat kendi içinde tartışmaya zorlamıştır. Cemaat AKP’nin katliam planını başarısız uyguladığı için saldırı atağına geçti. AKP ise Fethullah Gülencilerin kendilerine dayattığı konseptin yaratacağı sonuçları kaldıramayacağının çabası ile bir tartışmaya girdiler. Tartışmanın tarafları Tayyip Erdoğan ile Mehmet Baransu değil. Fethullahçıların daha fazla sonuç alıcı katliamların yapılması için AKP ile girdiği tartışmadır.
AKP ise “ben zaten yapıyorum, siyasal riskini de alıyorum. Ama cemaat kendini sıyırıyor” diyerek birbirlerine girmişlerdir. Bu tartışmanın ahlaki zemini de yoktur. Tayyip Erdoğan’ın kendince harlanıp sağa sola sataşması da bu nedenledir. Ayrıca cemattçiler Emniye İstihbaratı ele geçirmiş, bununla yetinmeyip MİT’i de ele geçirmenin kavgasını vermektedirler. Yani asıl tartışma, inşaa edilen Yeni Türkiye’nin -ki Taraf gazetesi bu yeni devlet yapılanmasını bütünüyle destekleyendir- iktidarı olanların kim daha büyük katliamı yapacak ve Kürtleri ezecek tartışmasıdır. Kürtlerin ve kamuoyunun bu oyunu iyi görmesi gerekiyor. Kaldı ki AKP ve Fethullah Gülen’in İmralı‘da da büyük bir provokasyon hazırlıkları yaptıkları, ortaya çıkan uygulamalarla gündeme gelmektedir.
AKP ve Fethullah Gülencilerin ABD desteğini alarak Kürtlere daha kötüsünü yaşatacak, zulüm politikalarını uygulayacaklarının kokusu Ankara’dan ve Washington’dan yükseliyor. Ancak bunların hesap hatası çok büyük. Kürtlerin öfkesi bir bütün olarak Türkiye’nin üzerine çökecek. Bu öfke öylesine derin ve katmerli ki, bu öfke öylesine güçlü olacak ki, topyekün bir direniş hamlesi ile sonuca gidecek.
Geçenler de PKK’nin önemli isimlerinden Cemil Bayık bir cümle ile özetlemişti; “AKP bu kışın bitmesini hiç istemiyor!” Ama kışın ortasında bile Kürt direnişinin öfkesi AKP’yi rezil ve rüsva etmeye yetmiştir. Günler geçtikçe AKP ve Fethullah Gülen’in katliamcı politikaları dönüp kendilerini vuracaktır. Çünkü direnişle geçirilen zaman zalimlerin sonunu, mazlumların da gücünü ortaya çıkarır.
KEMAL BURKAY’A NOT:
“Burkay TRT 6 Partisi mi kuruyor?” yazısına çok kızmış Burkay? Ama soruları yanıtlamak yerine Emre Uslu gibi düzeyi düşük ve cahilce şeyler yazmış. Birincisi; Kemal Burkay, hiç de yaşının olgunluğunda değil. Bizim Dersimlilerin terbiyesini ise hiç almamış gibi. Biraz da siyaset cahili gibi!.. İkincisi; Kürtlere katliam uygulayanların zemininde yürüyor. Üçüncüsü; katliamı gizlemeye çalışan Fethullah Gülen’in gazetelerinde boy göstererek, kendisini eleştirenleri AKP’nin ve cemaatin komiserleri ve polisleri gibi konuşarak susturmaya çalışıyor. Ha benim kim olduğumu öğrenmek isterse onun yaşında babam var, ondan öğrenebilir. Dersim’in neresinden geldiğimi de Aksiyon dergisi yazmıştı. Ordan öğrenebilir!..
28 Aralık 2011 tarihinde Uludere’de sınır hattında Türk savaş uçaklarının bombardımanı ile 19’u çocuk 35 kişinin katledilmesinin planlı olduğu gün geçtikçe çok daha net verilerle ortaya çıkmaktadır. O gün Ankara’da Milli Güvenlik Kurulu toplantısı vardı. AKP iktidarının temsilcileri, askerler, MİT ve ilgili bütün organlar vardı. Hava hareketinden sorumlu olan komuta kademesi de sivil siyaset temsilcileri oradaydı.
Genelde bu tür bombardımanlarda Başbakan, içişleri, savunma ve bu savaşı yürüten koordinasyon bakanlıkları, MİT, Emniyet ile genelkurmay arasında eşgüdüm vardı. Bilgi hemen paylaşılır. Medya da bu konularda hemen haberdar edilir. Türk medyasında her askeri operasyon daha başlatılmadan çıkan haberlere baktığımız da habersiz olmamalarının ihtimal dışı olduğu rahatlıkla görülecektir. Ayrıca o katliamın yapıldığı gün ve gece de Tayyip Erdoğan, İdris Naim Şahin, Beşir Atalay, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Hava Kuvvetleri Komutanı bu bombardımandan haberdardı. Bu zatlar bombardımanın PKK gerillalarına yönelik olmadığını da biliyorlardı.
Medyayı da bu konuda uyarmışlardı. Eğer DİHA; ROJ TV ve ANF haberi geçmeseydi, BDP’liler katliam yerine hemen gitmeselerdi katliamı örtmek için oluşturulan söylem ve hazırlanan gazete ve tv haberleri “Mazot bidonları patladı, köylüler yanarak can verdi” ve “PKK’den hain pusu” şeklinde olacaktı. Zaten AKP’nin gazeteleri Yeni Şafak, Star, Bugün, Akit gibi gazeteleri ile Fethullah Gülen’in gazetesi Zaman haberi böyle işlemeye hazırlandı. Hatta bütün açıklamalara rağmen bu gazete ve uzantıları olan televizyonlar katliamın üzerine örterek sürdürmek istedi. Ama çabaları nafileydi. Çünkü, Kürtler bir bütün olarak katliamın üzerinin örtülmesine izin vermedi. Medya, siyaset ve halkın çabası bunu engelledi. Ayrıca Kürtler, AKP ve Cemaatin böyle katliam planları yaptıklarını önceden ön görmüş ve bunu ortaya koyan açıklamalar yapmıştı.
İşte şimdi ortak yapılan katliam planının erken deşifre edimesi AKP ve cemaat kendi içinde tartışmaya zorlamıştır. Cemaat AKP’nin katliam planını başarısız uyguladığı için saldırı atağına geçti. AKP ise Fethullah Gülencilerin kendilerine dayattığı konseptin yaratacağı sonuçları kaldıramayacağının çabası ile bir tartışmaya girdiler. Tartışmanın tarafları Tayyip Erdoğan ile Mehmet Baransu değil. Fethullahçıların daha fazla sonuç alıcı katliamların yapılması için AKP ile girdiği tartışmadır.
AKP ise “ben zaten yapıyorum, siyasal riskini de alıyorum. Ama cemaat kendini sıyırıyor” diyerek birbirlerine girmişlerdir. Bu tartışmanın ahlaki zemini de yoktur. Tayyip Erdoğan’ın kendince harlanıp sağa sola sataşması da bu nedenledir. Ayrıca cemattçiler Emniye İstihbaratı ele geçirmiş, bununla yetinmeyip MİT’i de ele geçirmenin kavgasını vermektedirler. Yani asıl tartışma, inşaa edilen Yeni Türkiye’nin -ki Taraf gazetesi bu yeni devlet yapılanmasını bütünüyle destekleyendir- iktidarı olanların kim daha büyük katliamı yapacak ve Kürtleri ezecek tartışmasıdır. Kürtlerin ve kamuoyunun bu oyunu iyi görmesi gerekiyor. Kaldı ki AKP ve Fethullah Gülen’in İmralı‘da da büyük bir provokasyon hazırlıkları yaptıkları, ortaya çıkan uygulamalarla gündeme gelmektedir.
AKP ve Fethullah Gülencilerin ABD desteğini alarak Kürtlere daha kötüsünü yaşatacak, zulüm politikalarını uygulayacaklarının kokusu Ankara’dan ve Washington’dan yükseliyor. Ancak bunların hesap hatası çok büyük. Kürtlerin öfkesi bir bütün olarak Türkiye’nin üzerine çökecek. Bu öfke öylesine derin ve katmerli ki, bu öfke öylesine güçlü olacak ki, topyekün bir direniş hamlesi ile sonuca gidecek.
Geçenler de PKK’nin önemli isimlerinden Cemil Bayık bir cümle ile özetlemişti; “AKP bu kışın bitmesini hiç istemiyor!” Ama kışın ortasında bile Kürt direnişinin öfkesi AKP’yi rezil ve rüsva etmeye yetmiştir. Günler geçtikçe AKP ve Fethullah Gülen’in katliamcı politikaları dönüp kendilerini vuracaktır. Çünkü direnişle geçirilen zaman zalimlerin sonunu, mazlumların da gücünü ortaya çıkarır.
KEMAL BURKAY’A NOT:
“Burkay TRT 6 Partisi mi kuruyor?” yazısına çok kızmış Burkay? Ama soruları yanıtlamak yerine Emre Uslu gibi düzeyi düşük ve cahilce şeyler yazmış. Birincisi; Kemal Burkay, hiç de yaşının olgunluğunda değil. Bizim Dersimlilerin terbiyesini ise hiç almamış gibi. Biraz da siyaset cahili gibi!.. İkincisi; Kürtlere katliam uygulayanların zemininde yürüyor. Üçüncüsü; katliamı gizlemeye çalışan Fethullah Gülen’in gazetelerinde boy göstererek, kendisini eleştirenleri AKP’nin ve cemaatin komiserleri ve polisleri gibi konuşarak susturmaya çalışıyor. Ha benim kim olduğumu öğrenmek isterse onun yaşında babam var, ondan öğrenebilir. Dersim’in neresinden geldiğimi de Aksiyon dergisi yazmıştı. Ordan öğrenebilir!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder