Batılılar Libya’da Kaddafi rejimini devirdikten sonra uzun yıllardır derin ittifak içinde oldukları Suriye rejiminin de düşmesi için baskılarını arttırdı. Ancak Libya’ya uygulanan senaryonun Suriye’ye uymadığı görülüyor. Rusya, Başar El Esad rejiminin yanında yer aldı ve BM Güvenlik Konseyi’nde iki kez veto kullandı. Bu ülke neden Rusya için önemli?
Suriye’de 40 yıldır iktidarda olan Baas rejimi sonsuza dek iktidarda kalmayacak. Diğer zorba iktidarlar gibi er veya geç yıkılacak yada değişecek. Tunus ve Mısır devrimleriyle başlayan halk ayaklanmaları, Batı müdahalesiyle karşılaştı ve Libya’da devrim adı altında katliamlar yapıldı. Batılıların devrimci ve laik olarak öne sürdüğü Ulusal Geçiş Komitesi, Kaddafi rejiminin devrilmesinden hemen sonra şeriat ilan etti. NATO tarafından Kaddafi’nin linç edilerek katledilmesinden önce ülkede Fransa, İngiltere ve ortakları arasında petrol paylaşımı yapılmıştı zaten.
Kirli hesaplar
Libya savaşı sırasında büyük bir medya savaşı yürütüldü. Sahte görüntüler oluşturuldu, Kaddafi halkı tarafından nefret edilen bir canavar olarak sunuldu, binlerce kişinin rejim tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Ulusal Geçiş Komitesi, daha ilk günlerde 6 bin kişinin öldürüldüğünü savundu, ancak insan hakları örgütleri bunu 200-300 kişiye indirdi. Buna karşın NATO bombardımanında Sirte şehri yerle bir edildi, binden fazla kişi katledildi. Batılıların devrim olarak sunduğu şu anki durumu ise Uluslararası Af Örgütü’nün Ocak ayı sonlarında yaptığı bir açıklama özetliyor. Örgüt, son haftalarda ve aylarda tutukluların işkencelerde hayatını kaybettiğini belirtirken, Kaddafi yanlısı savaşçılar ve Kaddafi yanlısı olmakla suçlananların genel bir işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını ifade ediyor.
Batılı güçler Libya savaşında işledikleri suçlar ve kirli hesaplarıyla deşifre oldular. Libya’ya müdahale edenler onlarca yıldır bu rejimle her açıdan ilişki içerisindeydi, öyle ki Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin 2007’deki seçim kampanyasını Kaddafi’nin finanse ettiğinden şüphe ediliyor. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da, Libya’ya açılan savaştan kısa bir süre önce Kaddafi İnsan Hakları Ödülü’nü almıştı. Mart 2011’de Suriye’de ayaklanmalar patlak verdiğinde, aynı güçler hızlı bir şekilde devreye girdiler. Katar ve Türkiye öne sürülerek, İstanbul’da bir muhalefet oluşturuldu. Bugüne kadar ülke içindeki katliamlara sessiz kalanlar birdenbire ìinsan hakları savunucusuî kesildiler.
Suriye Farklı
Suriye’deki hesaplar sanıldığı gibi işlemedi. Libya’dakinden daha karmaşık ve daha tehlikeli bir oyun olduğu görüldü. Zira bu kez İran ve Rusya’nın çıkarları doğrudan hedef alınıyor. Ayaklanmanın başından bu yana Libya savaşında olduğu gibi uluslararası ajanslar üzeri yoğun manipülasyonlar yapılıyor. İçerdeki hak ihlalleri, Müslüman Kardeşlere bağlı Londra merkezli bir insan hakları örgütü üzeri aktarılıyor. 2004 yılında Qamişlo’da onlarca Kürt katledildiğinde aynı ülkeler sessiz kalmıştı. Uzağa gitmeye de gerek yok. 28 Aralık 2011’de AKP rejimi Roboski’de 34 sivili katletti, batılı hükümet değil kınamak, açıklama yapma gereği bile duymadı. Batılı iktidarlar ve Türk hükümetinin Suriye’ye yönelik insani duygular taşımadığı hiç olmadığı kadar çıplak bir şekilde görülüyor.
Rusya’nın son varlığı
Yoğun bilgi kirliliği arasında Suriye’de yaşananlar anlaşılmaya çalışılırken, Rusya’nın pozisyonu özellikle Suriye’nin geleceği açısından stratejik önem taşıyor. Aynı şekilde Suriye de Rusya için stratejik önem arz ediyor. Ortadoğu’daki varlığını korumak isteyen Rusya, Esad rejiminden vazgeçemiyor. Eski Sovyetler Birliği’nin kenti toprakları dışındaki tek deniz üssü Suriye’de bulunuyor.
Ekim 2011’de ve 4 Şubat’ta Suriye’yi kınayan tasarıyı BM Güvenlik Konseyi’nde iki kez veto eden, Suriyeli muhalif grupları kabul etmeyi reddeden Rusya, kendi çıkarlarını korumak için Esad rejiminden başka seçenek görmüyor. Her şeyden önce Baas rejimin 40 yıldır Rusya ile çok güçlü ilişkilere sahip. Ekonomik alanda Rusya için çok iyi bir müşteri. İki ülke arasındaki ticaret 2004’ten 2008’e 220 milyon dolardan 2 milyar dolara yükseldi. Her iki ülke aynı zamanda demiryolu ulaşımı, deniz ulaşımı veya turizm alanında çok sayıda proje oluşturdular.
Rusya’nın Şam’a verdiği destek aynı zamanda stratejik faktörlere dayanıyor. Moskova, Ortadoğu’daki varlığını korumak istiyor. Deniz üssü sayesinde Rusya, NATO üyesi olan Türkiye’nin kontrolündeki boğazlardan kaçınabiliyor. Bu kolaylığı elinden yitirmesi halinde Türkiye’nin rehinesi haline gelebilir.
Boru hattı
Rusya’nın Suriye gibi bir ortağını kaybetmesi, Ortadoğu’daki varlığına son vereceği gibi ekonomik açıdan da Rusya’yı zor günler bekleyebilir. Zira analistlere göre eğer Batılılar Suriye’yi denetimleri altına alırlarsa, buradan bir gaz boru hattı geçirecekler. Rus gazı yerine Körfez ve merkez Asya gazını Avrupalılara taşıyan böyle bir boru hattının, Gazprom ve Rus ekonomisinin çöküşüne yol açabileceği iddia ediliyor.
Suriye’de 40 yıldır iktidarda olan Baas rejimi sonsuza dek iktidarda kalmayacak. Diğer zorba iktidarlar gibi er veya geç yıkılacak yada değişecek. Tunus ve Mısır devrimleriyle başlayan halk ayaklanmaları, Batı müdahalesiyle karşılaştı ve Libya’da devrim adı altında katliamlar yapıldı. Batılıların devrimci ve laik olarak öne sürdüğü Ulusal Geçiş Komitesi, Kaddafi rejiminin devrilmesinden hemen sonra şeriat ilan etti. NATO tarafından Kaddafi’nin linç edilerek katledilmesinden önce ülkede Fransa, İngiltere ve ortakları arasında petrol paylaşımı yapılmıştı zaten.
Kirli hesaplar
Libya savaşı sırasında büyük bir medya savaşı yürütüldü. Sahte görüntüler oluşturuldu, Kaddafi halkı tarafından nefret edilen bir canavar olarak sunuldu, binlerce kişinin rejim tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Ulusal Geçiş Komitesi, daha ilk günlerde 6 bin kişinin öldürüldüğünü savundu, ancak insan hakları örgütleri bunu 200-300 kişiye indirdi. Buna karşın NATO bombardımanında Sirte şehri yerle bir edildi, binden fazla kişi katledildi. Batılıların devrim olarak sunduğu şu anki durumu ise Uluslararası Af Örgütü’nün Ocak ayı sonlarında yaptığı bir açıklama özetliyor. Örgüt, son haftalarda ve aylarda tutukluların işkencelerde hayatını kaybettiğini belirtirken, Kaddafi yanlısı savaşçılar ve Kaddafi yanlısı olmakla suçlananların genel bir işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını ifade ediyor.
Batılı güçler Libya savaşında işledikleri suçlar ve kirli hesaplarıyla deşifre oldular. Libya’ya müdahale edenler onlarca yıldır bu rejimle her açıdan ilişki içerisindeydi, öyle ki Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin 2007’deki seçim kampanyasını Kaddafi’nin finanse ettiğinden şüphe ediliyor. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da, Libya’ya açılan savaştan kısa bir süre önce Kaddafi İnsan Hakları Ödülü’nü almıştı. Mart 2011’de Suriye’de ayaklanmalar patlak verdiğinde, aynı güçler hızlı bir şekilde devreye girdiler. Katar ve Türkiye öne sürülerek, İstanbul’da bir muhalefet oluşturuldu. Bugüne kadar ülke içindeki katliamlara sessiz kalanlar birdenbire ìinsan hakları savunucusuî kesildiler.
Suriye Farklı
Suriye’deki hesaplar sanıldığı gibi işlemedi. Libya’dakinden daha karmaşık ve daha tehlikeli bir oyun olduğu görüldü. Zira bu kez İran ve Rusya’nın çıkarları doğrudan hedef alınıyor. Ayaklanmanın başından bu yana Libya savaşında olduğu gibi uluslararası ajanslar üzeri yoğun manipülasyonlar yapılıyor. İçerdeki hak ihlalleri, Müslüman Kardeşlere bağlı Londra merkezli bir insan hakları örgütü üzeri aktarılıyor. 2004 yılında Qamişlo’da onlarca Kürt katledildiğinde aynı ülkeler sessiz kalmıştı. Uzağa gitmeye de gerek yok. 28 Aralık 2011’de AKP rejimi Roboski’de 34 sivili katletti, batılı hükümet değil kınamak, açıklama yapma gereği bile duymadı. Batılı iktidarlar ve Türk hükümetinin Suriye’ye yönelik insani duygular taşımadığı hiç olmadığı kadar çıplak bir şekilde görülüyor.
Rusya’nın son varlığı
Yoğun bilgi kirliliği arasında Suriye’de yaşananlar anlaşılmaya çalışılırken, Rusya’nın pozisyonu özellikle Suriye’nin geleceği açısından stratejik önem taşıyor. Aynı şekilde Suriye de Rusya için stratejik önem arz ediyor. Ortadoğu’daki varlığını korumak isteyen Rusya, Esad rejiminden vazgeçemiyor. Eski Sovyetler Birliği’nin kenti toprakları dışındaki tek deniz üssü Suriye’de bulunuyor.
Ekim 2011’de ve 4 Şubat’ta Suriye’yi kınayan tasarıyı BM Güvenlik Konseyi’nde iki kez veto eden, Suriyeli muhalif grupları kabul etmeyi reddeden Rusya, kendi çıkarlarını korumak için Esad rejiminden başka seçenek görmüyor. Her şeyden önce Baas rejimin 40 yıldır Rusya ile çok güçlü ilişkilere sahip. Ekonomik alanda Rusya için çok iyi bir müşteri. İki ülke arasındaki ticaret 2004’ten 2008’e 220 milyon dolardan 2 milyar dolara yükseldi. Her iki ülke aynı zamanda demiryolu ulaşımı, deniz ulaşımı veya turizm alanında çok sayıda proje oluşturdular.
Rusya’nın Şam’a verdiği destek aynı zamanda stratejik faktörlere dayanıyor. Moskova, Ortadoğu’daki varlığını korumak istiyor. Deniz üssü sayesinde Rusya, NATO üyesi olan Türkiye’nin kontrolündeki boğazlardan kaçınabiliyor. Bu kolaylığı elinden yitirmesi halinde Türkiye’nin rehinesi haline gelebilir.
Boru hattı
Rusya’nın Suriye gibi bir ortağını kaybetmesi, Ortadoğu’daki varlığına son vereceği gibi ekonomik açıdan da Rusya’yı zor günler bekleyebilir. Zira analistlere göre eğer Batılılar Suriye’yi denetimleri altına alırlarsa, buradan bir gaz boru hattı geçirecekler. Rus gazı yerine Körfez ve merkez Asya gazını Avrupalılara taşıyan böyle bir boru hattının, Gazprom ve Rus ekonomisinin çöküşüne yol açabileceği iddia ediliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder