13 Eylül 2011 Salı

Karayılan: Sıra İran'a Geliyor

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, ''Suriye’nin durumunu görüyoruz. Sıra İran’a da geliyor. Füze kalkanın Türkiye’ye konuşlandırılması İran'a dönük bir saldırı hazırlığının ilk adımlarıdır'' dedi. İran’a karşı uluslararası konseptte taraf olmak istemediklerini belirten Karayılan, PJAK ile İran arasında ateşkesin uzun süreli olması hedeflediklerini söyledi.

Sorunun İran-Irak sınırı arasındaki tartışmalı olan bazı stratejik tepelerden kaynaklandığına dikkat çeken Karayılan, PJAK’ın silahlı mücadeleden ziyade siyasal ve örgütsel faaliyetlere ağırlık vermesinin daha doğru olacağını belirtti.

ANF’ye konuşan Karayılan’ın mesajları şöyle:

‘’’Daha önceden planlanan bir konsept temelinde İran Devleti’nin 16 Temmuz’da Kandil’e dönük başlayan harekatını çeşitli açılardan değerlendirmek mümkündür. Biz bunu daha önce de anlattı. O zaman 12-13 gün süren bir çatışma yaşandı. Daha sonra bazı dostlar araya girdi, birtakım görüşmeler yapıldı. O görüşmeler belli bir sonuca ulaşmadı. Bu sefer daha farklı kesimler aracı olmak üzere araya girdiler. Onların da sürdürdüğü görüşmeler nihayetinde belli bazı yerlerde tıkandı.

SORUN TARTIŞMALI STRATEJİK TEPELER

Esasen sorun, İran-Irak sınırı arasında tartışmalı olan bazı stratejik tepelerdir. Orada da tekrar tıkanma olunca İran yeniden 2 Eylül’de Kotaman ve Casusan alanlarına dönük yüksek tekniğe dayalı silahlarla saldırılar başlattı. Bir kez daha üç gün boyunca çok yoğun bir çatışma yaşandı. Bütün bu çatışmalar boyunca PJAK’ın HRK gerillaları komutan Şehit Simko şahsında gerçekten çok kahramanca direndiler, büyük bir direniş sergilediler.

HPG SON ÜÇ GÜN ÇATIŞMALARA KATILDI

 
Son üç günkü çatışmaya HPG’nin de bir kısım güçleri katıldı. Çünkü biz sınırı giderek HPG güçlerine devretme sürecindeyken bu saldırı gelişti. O açıdan biraz daha geride olan HRK güçleri de katılmış oldular. Esas olarak HPG güçleri de cevap vermek durumunda kaldılar. Biz resmen İran’a karşı savaş pozisyonunda olmamamıza rağmen gelişen saldırılar karşısında böyle bir savunma vaziyeti ortaya çıkmış oldu. Şimdi bir bütün olarak Kürdistan özgürlük gerillasının burada göstermiş olduğu performans çok yüksek bir performanstır. Bir kez daha görüldü ki hiçbir güç ve hiçbir ordu zorla Kürdistan özgürlük gerillasına bir şey dayatamaz. Dayandığı otuz yıllık bir tecrübe vardır. Çok sağlam bir askeri tarzı söz konusudur. Aslında İran devletinin güçleri de savaşkan güçlerdir, bir hayli cesaretli çıkışları oldu. Ama özgürlük gerillasının direnişi mevzilerin korunmasında başarı sağladı.

İRAN’LA SAVAŞ İSTEMİYORUZ
Böyle önemli tarihsel bir direnişin ardından PJAK’ın, dostların ve aracıların araya girmesiyle ateşkes ilan etmesi çok önemlidir. Çünkü sorunlar şiddetle değil, diyalogla, barışçıl yöntemlerle çözülebilecek sorunlardır. Sorunları barışçıl yöntemlerle çözmek gerekiyor. Onun için biz de KCK olarak bu ateşkesi hem destekliyoruz hem de bizzat geliştirilmesinde rol almış bulunuyoruz. Çünkü bizim de orada güçlerimiz var. Dolayısıyla biz bu ateşkesin başarılı olmasını diliyoruz. Özellikle biz hareket olarak İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı çatışmalı vaziyette olmak istemiyoruz. Neden? Çünkü hem bizim üzerimizde bir konsept var, bu konsepti uluslararası güçler desteklemekte; hem de İran üzerinde bir konsept var.

FÜZELER İRAN İÇİN
Libya’nın, şimdi de Suriye’nin durumunu görüyoruz. Sıra İran’a da geliyor. Bu füze kalkanlarının Türkiye’ye konuşlandırılması hayra alamet değildir. Bu İran’a dönük bir saldırı hazırlığının ilk adımlarıdır. Bu açıdan İran’a karşı da bir konsept var iken bizim özellikle taraf olmak istememe gibi bir politikamız var. Biz taraf olmayız, olmak istemiyoruz. Bölge güçleri ile uluslararası güçler arasında sadece PKK olarak biz değil, hiçbir Kürt taraf olmamalıdır.

Bölgenin sorunlarını, bölge halkları kendi arasında çözmelidir. Ayrıca uluslararası güçlerin gelip araya girmesine de gerek yoktur. Biz bölge halkları kendi aramızdaki sorunları çözme yeteneğini göstermeliyiz. Bizim stratejik bakış açımız budur. Bu açıdan biz İran ile çatışma değil, sorunların diyalogla çözülmesi politikasını doğru buluyoruz. PJAK’ın bu anlamdaki attığı adımı da çok yerinde görüyoruz. Çünkü PJAK direnişiyle kendisini kanıtladı. Bütün dünya alem gördü, Kürdistan halkı gördü. Yani öyle bir zaaf gösterme gibi bir durumu yok. Tersine koskoca, büyük bir devlete karşı bir tutum ortaya koydu.

PJAK SİYASAL FAALİYETLERE AĞIRLIK VERMELİ

 
Bu açıdan biz bundan sonra PJAK’ın aslında silahlı mücadeleden ziyade siyasal örgütsel faaliyetlere ağırlık verilmesi, kendi toplumuna dönük yürüteceği çalışmaları siyasal örgütsel çalışmalar biçiminde yürütülmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu, geleceğe dönük bir perspektiftir. PJAK ile İran arasındaki ilişkiler veya karşılıklı tutumlar biraz da bu sonucu ortaya çıkarabilir diye düşünüyoruz. Eğer İran’ın da tutumu bu anlamda şiddet eksenli olmazsa biz PJAK’ın şiddet kullanmaması gerektiğini düşünüyoruz.

ÇATIŞMALAR ABD VE TÜRKİYE’YE HİZMET EDER

 
İran, PJAK’ı gerekçe göstermiştir, fakat İran saldırısı özellikle top atışları tüm PKK alanlarına ve tüm Güney Kürdistan halkına dönük yapılmıştır. Halktan şehitler verildi, yaralılar oldu. Yine büyük mal, mülk zararları yaşandı. Eğer durdurulmazsa giderek çatışma bir PKK-İran çatışmasına dönecektir. Böyle bir çatışma da ne İran devletine hizmet eder, ne de PKK’ye hizmet eder. Böyle bir çatışmadan daha çok ABD ve Türkiye faydalanmış olur.

İRAN KONSEPTE DAHİL OLMADIĞINI SÖYLÜYOR

Bu nedenle biz şunu söylüyoruz: Hareketimize karşı Türkiye’nin öncülüğünde geliştirilen bir imha konsepti vardır. İran devleti bu konsepte dahil olmadığını söylemektedir. Eğer durum böyleyse Kandil’e dönük saldırılarına son vermelidir. Çünkü Kandil’e dönük saldırının üçüncü kez başlaması artık çatışmanın çok kapsamlılaşmasını beraberinde getirecektir. Oysa söz konusu edilen sorunlar diyalogla pekala çözülecek sorunlardır. Ancak belli ki arada ciddi bir güvensizlik sorunu var. Ayrıca İran’ın bilgi kaynaklarının önemli oranda yanlış olduğunu ve bu nedenle de yanlış bir savaşta ısrar ettiğini söylemek mümkündür. Çünkü ısrarlı bir biçimde Kandil saldırısı, PJAK ve PKK karşıtlığı ile Kürtleri hedeflemesi İran’ın çıkarlarına kesinlikle hizmet etmemektedir. Bu nedenle çok karmaşık bir duruşu söz konusudur. Bu durum İran’ın gerçekten bu konsept içerisinde olup olmadığını muğlak hale getirmiş bulunuyor. Biz kendi açımızdan sorunun barışçıl yöntemlerle çözümü için gereken yaklaşımı geliştireceğiz. Ancak sonucu tabii ki İran’ın tutumu belirleyecektir.

SORUNA DAR YAKLAŞIM
Bize göre İran İslam Cumhuriyeti bu soruna stratejik değil, taktik yaklaşmaktadır. Hatta taktik de diyemeyeceğimiz çok dar bir yaklaşıma sahiptir. Stratejik bakış açısını biz fazla göremedik. Sorunu tepelere kilitlemiştir; “Şu tepeyi bırakırsan saldırmam, şunu bırakmazsan, saldırırım” noktasına getirmiştir. Bu da bazı karşılıklı tepkileri ortaya çıkarmaktadır. Biz hareket olarak sınırları pek önemsemiyoruz. PJAK ya da PKK kalkıp da İran-Irak sınırını mı düzeltecek? Böyle bir sorunu olamaz. Bırakalım böyle bir sorunu, ideolojik olarak biz sınırları anlamsız buluyoruz. Biz, devletlerarası, halklar arası sınırlar olmamalı, diyoruz. Bütün Ortadoğu halkları, tıpkı AB gibi, Avrupa’daki halklar gibi kendi aralarındaki sınırları kaldırmalıdır. Biz bunu savunuyoruz. Bu açıdan kalkıp da sınır üzerinde çalışma yürütecek değiliz.

Ancak İran devletinin bu şekildeki dayatmaları, sorunu çıkmaza sokmaktadır. Halbuki bazı şeyler var ki zamana bırakılabilir, tartışarak yapılabilir. Böyle salt dayatma yöntemiyle sonuç alma doğru değildir. Esas çıkmazın ana nedeni böyle dayatmacı bir tarzdır.

UZUN SÜRELİ ATEŞKES

Umut ediyorum ki İran İslam Cumhuriyeti’nin ilgili yetkilileri bu konudaki dar yaklaşımı değil, daha geniş bir perspektifle yaklaşarak, sorunu ele alırlar. Sorun, birkaç tepenin sorunundan çok daha önemli ve çok daha büyüktür. Biz sorunun köklü çözümü için siyasi bir yaklaşımın gerekli olduğuna inanmaktayız. Eğer İran devleti de bu çerçevede yaklaşır, bu sınır üzerindeki sorunu bir biçimde çözme temelinde; idamları yapmazsa, PJAK güçlerine ve Kürt halkına karşı askeri operasyonlar yapmazsa, PJAK güçleri de ateşkesi uzun süreli kılmalı, hatta süresiz kılmalıdır diye düşünüyoruz. Ve giderek zaman içerisinde diyalog ve tartışmayla daha köklü çözümlere ileriki aşamalarda ulaşılabilir. Önemli olan burada doğru anlayışı yakalamaktır. Bunun da karşılıklı olması gerekiyor. Bir taraf bir şey söylerken, öbür taraf sürekli şiddeti dayatarak veya şiddetle “böyle yapmazsan 24 saat içerisinde şöyle yaparım” biçimindeki tehditlerle hiç kimse bir sonuca gidemez. Bu sorunlar bir günün sorunları değildir ki bir günde çözülebilsin. Zamana ve bir de çözüm perspektifine ihtiyaç vardır.

DÜŞMANLIK DEĞİL, DOSTLUK

Umarız ki, İran devleti bu konuda hem bölgedeki genel süreci, durumu gözetir, hem kendi içindeki Kürt halkına hem diğer parçalardaki Kürt halkına karşı şiddetle yaklaşmaz, dostlukla yaklaşır. İran’ın Kürt halkıyla düşmanlık değil, dostluk yapmasında çıkarı vardır. Kürt halkı bölgenin en eski halkıdır. Bu halka düşmanlık değil, dostluk yapmada faydaları daha fazla olacaktır.’’

Hiç yorum yok: