13 Eylül 2011 Salı

Türkiye Kamuoyuna Gerilla Nasihati


Bu dağlarda TC’nin kullanmadığı bomba kalmadı. Kazan, misket, fosfor, napalm gibi bombalar hava araçlarıyla atıldı.

Bu dağlarda TC’nin kullanmadığı bomba kalmadı. Kazan, misket, fosfor, napalm gibi bombalar hava araçlarıyla atıldı. Yine obüs, havan, katuşa rampalarından ve tanklardan atılan bombalarla bu dağlar binlerce kez bombalandı. Çatışmalarda ve operasyonlarda askerlerin ferdi silahları olan law, B7, savunma ve taarruz bombaları da cabası. 40 kg’dan başlayarak 100, 250, 500 ve 1000 kilogramlık bombalar dağı taşı, ağacı suyu bombaladı. 

Bir tonluk bir bombanın değdiği yerde hiçbir canlı kalmaz. Bunun yanında yerde açtığı çukur ve etrafa yaydığı kimyasal bileşenle toprağı da öldürür. Orada bitki yetişmez. Doğa buna karşı direnerek küçük otlar ve fidanlar yetiştirse de bunlar öyle sağlıklı bir bitki örtüsü oluşturmaz. Doğaya zararı etrafa yaydığı parçalarla da pekişir. Yüz-yüzelli metre kare içinde bulunan tüm ağaçlar bombanın parçalarıyla yaralanır, dalları kopar, kimileri ölür.
Bir kurşunun toprakta yarattığı zararın yıllarca giderilemediği düşünülürse aslında bu bombardımanlarla toprağın ne kadar zarar gördüğü anlaşılır.

Bize bir zarar veriyor mu bu bombalar?

Şimdi aklıselim, mantık sahibi ve dağı tanıyan insanlar bunun çok zor olduğunu bilir. Kürdistan dağlarının doğal koruyuculuğu olduğunu, ağacın, taşın, derenin, toprağın bir kalkan gibi gerillayı koruduğunu bilirler. Öyle atılan bombanın sayısını, gramajını arttırarak, uçakların sorti sayısını arttırarak, vurulan hedeflerin sayılarını arttırarak gerillaya zarar veremeyeceklerini de iyi bilirler.
Gerillalar doğaya uyum sağladıklarından nasıl korunacaklarını ve en çetin fırtınalardan bile nasıl sağlam çıkacaklarını bilirler. Doğa onu zorladığı kadar korunma yöntemlerini de öğretir. Bu nedenle yıllardır sömürgeci ordunun her türlü yönelimi karşısında kendisini korumayı ve ayakta durmayı da doğaya, Kürdistan doğasına bağlamak yanlış olmaz. Tabii otuz yıl bu, şaka işi değil. Nesilden nesle aktarılan bir gerilla tecrübesi, savaş kabiliyeti de burada önemli rol oynuyor. 

Neden mi anlatıyorum bunları?

Gerillaların fiziki ve ruhsal yapısı koşullara göre uyum sağlar. Zorlu koşullar tıpkı zorlu fırtınalara, keskin güneşe, susuzluğa rağmen en yüksek doruklarda yaşama inatla tutunan meşe ağacının toprağa saldığı köklerin güçlenmesi gibi güçlü kılar gerillayı. Bu doğal bir döngüdür. Dağda yaşamaya başlayan her gerilla bunu bilir, öğrenir. Saldırılar karşısında kendini korumayı öğrenen gerilla meşe ağacı gibi sağlam olur. Onu hiçbir şiddet, fırtına yerinden edemez. Küçük, bodur meşeler zarar görse de yangınla asla bitmez, devam eder.

Anlayacağınız bombardımanlar fos çıktı. Yine her zamanki gibi…
Kandırılmışlar topluluğu olarak Türk toplumu olarak sizler bizlere ölüm projeleri çizseniz de gün geçtikçe vicdanı çürüyerek yaşayan bir ölüye dönüştüğünüz ortada. Gelin biraz daha bombalayın. Bombalamakla doğaya zarar verirsiniz. Ama onu bile bitiremezsiniz. Gerillayı bitiremediğiniz gibi. Zavallı, hiçbir şeyden haberi olmayan sivilleri vurursunuz. Sırf bize tepkilensin de arayı açsın, yeniden Kürtler arası çatışma başlasın diye 6 aylık bebeleri vurursunuz. Ama o da nafile. Uyanan ulusal birlik ruhunu da engelleyemezsiniz. 

Bunun dışında tek bir kazanımınız olur. AKP iktidarının bir yalakası, bir propagandacısı olmaktan öteye bir işleviniz olmaz. Bağlı olduğunuzu iddia ettiğiniz vatan, millet, Sakarya edebiyatınız bundan öte iş görmez. 

Paranız bitecek, vicdanınız kararacak, ruhunuz daralacak, mantığınız kuruyacak ama biz yine burada olacağız. Onlarca, yüzlerce bombardımandan geçsek de yine burada sizin başınızın belası olmaya devam edeceğiz. Bizden, bizi öldürerek kurtulamazsınız. Kurtulmak istiyorsanız yolunu iyi biliyorsunuz. Biraz aklıselime gelin de daha fazla zarar görmeden, Önderliğimizin şartlarını kabul edin. Yoksa inanın yaşanacaklar yaşananların yanında hiç kalır. 

Ayrıca bir de bu değirmenin suyunu da bir zahmet bir araştırın. Tam da ekonomik krizden geçen bir dünyada Türkiye nasıl ekonomik olarak ayakta kalıyor? Bu ayakta kalma durumunu hangi dış güç ve gizli yardımlara borçlusunuz? Bunların ileride size ödetilebilecek olmasına nasıl tepki vereceksiniz? Yine, tam da böyle bir saldırı ihtimalinin gündemde tartışılır olduğu bir dönemde faşist AKP’nin Somali ilgisi nasıl gelişti? Somali’ye yardım adına toplanan paraların hepsi şimdi nerede? 

Somali’ye yardım adından vicdanınızı aydınlattığınızı sanıyorsunuz ama o yardımların ne kadarının bu hava saldırılarına kaynak olduğundan haberiniz bile yok. Kandil’deki bebeyi, 7 sivili vuran bombanın parası sizin cebinizden çıkmış olabilir.
Şu yöneticilerinizin sizi kandırmasını bırakıp biraz gerçeklere dönme zamanı gelmedi mi? Dönün de bakın bu saldırılar geleceğinizi karartıyor mu, aydınlatıyor mu?
Cevabını siz verin…

Pir Kemal

Hiç yorum yok: