13 Eylül 2011 Salı

KDP ve YNK 'nin Gizli Tarihi

Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) Genel Başkanı Dr. Faik Gulpi, YNK’nin tarihinin komplo ve tasfiyelerle dolu olduğunu söyledi. 22 Mayıs 1975’te Şam’da kurulan YNK’nin tarihinde özellikle İran’la ilişkileri Kürtlere felaket olarak döndü. Faik Gulpi, Halepçe katliamında İran’la YNK dostluğunun payını olduğunu söylerken, İKDP’nin bugün güçten düşmesinin nedeninin ‘’Talabani İranla yaptığı işbirliğine bağlıyor. Lekolin.org’a Gulpi YNK’nin gizli tarihini anlattı. YNK 22 Mayıs 1975 tarihinde Şam’da kuruldu. YNK oluşumunun nedeni, Barzani liderliğindeki Eylül devriminin 6 Mart 1975 tarihinde tasfiye edilmesidir. İran Şahı ile Saddam Hüseyin arasında imzalanan Cezayir antlaşmasından sonra -ki ABD ve İran Şahı bu süreçte artık Eylül devrimine ve Barzani’ye olan desteklerini çektiler- Barzani teslim oldu, savaşı durdurdu ve güçlerini dağıttı. Güney Kürdistan sahasında siyasi boşluk oluştu. Zaten Talabani henüz 1970’te tasfiyeye başlamıştı. Kendisini hazırlıyor ve Barzani tarafında hep bir zayıflık ya da kırılma yaşanmasını bekliyordu. Böylece mücadeleye başlayacaktı. 1975 felaketiyle Eylül devrimi son buldu. Talabani de hemen bir kısım eski taraftarı (Celalî) ve KDP içerisindeki bir kesim yeni dostlarıyla toplandı. İlk toplantı Şam’da yapıldı. Bu toplantıda Celal Talabani, Noşirwan Mustafa, Dr. Fuat Masum, Dr Kemal, Adil Murat, Feyli bir kişi ve ismini hatırlamadığım başka bir kişiden oluşan 7 kişilik bir grup YNK’nin kuruluşunu ilan ettiler. O zaman Komeleyî Rencderan (Emekçiler Derneği ya da Birliği) vardı. Bu grupla ilişkiye geçtiler ve onlar da YNK’ye üye oldular. Emekçiler Derneğinin genel sekreteri Xalit Şahap’tı. Şehirde kalıyorlardı, bir heyetlerini YNK’ye gönderdiler ve ilişkiye geçip üye oldular. Aynı dönemlerde bir örgütlenme daha vardı. İran’dan dönen Kürt siyasetçileri tarafından 1975’ten sonra kurulmuştu. Bu örgütün adı Bizûtneweyî Sosyalîstî Kurdistan (Kurdistan Sosyalist Hareketi), başkanı da Seyda Salih ….. idi. Bu örgütte Seyda Salih, Elî Eskerî, Dr Xalit ve birçok kişi daha vardı. Celal Talabani YNK’yi kurduğunda bu iki örgütle ilişkiye geçti ve onlar da YNK’ye üye oldular. Kendisi de, “ben bu örgütlerden değilim, ben ‘Genel Çizgi’ yi temsil ediyorum” dedi. Bu “Genel Çizgi”yi, etrafına topladığı bazı bağımsız şahsiyetlerle aşiret reislerinden oluşturdu. YNK bu biçimde üç kanattan oluştu: Komeleyî Rencderan, Bizûtneweyî Sosyalîst ve Genel Çizgi. 

HAKKARİ FELAKETİ 

Bu dönemde siyasi sahada boşluk olduğu için eski Celalîler ve yenilgi yaşadığı için birçok KDP taraftarı YNK’ye rağbet gösterdiler. Öyle oldu ki kuruluşundan bir yıl sonra yani 1976 başlarında YNK, dağa silahlı savaşçı birlikleri gönderip partizan savaşı başlatma gücüne ulaştı. İlk silahlı müfrezeler Hewreman sınırına gönderildi. O zamanlar birkaç kişiydi. Mihemed Hecî Mehmûd, Şêx Elî, Şewketê Hecî Mûşîr (Tanrı rahmet eylesin) ve Hamidê Hecî …. Ve adını hatırlayamadığım birkaç kişi daha vardı. Süleymaniye bölgesine de aynı tarzda silahlı birlikler gönderildi. Burada da meşhur Cemalî Elî Bapîr ve Elî Eskerî vardı. Halk bunlara çok yakınlaştı. Şehirde kalanlar YNK’ye destek verdiler. Yapabilenler ise dağa çıktılar ve YNK’nin savaşçıları arttı. YNK ilerleme kaydetti. Ta ki 1978 yılının Haziran ayına kadar. Bu tarihte YNK büyük bir felaket yaşadı. KDP’liler, YNK’nin kurulup silahlı savaşım verdiğini görünce, onlar da meydana çıktılar. “KDP Geçici Konseyi”ni kurdular. Onlar da 1976 sonu ile 1977 başlarında birçok bölgeye yerleştiler. Zaxo, Hewlêr ve Hewreman bölgelerine girdiler. YNK de bu sahalarda olduğu için çelişki ve çatışma yaşanmaya başladı. Fakat YNK açısından en büyük felaket kendi deyimleriyle “Hakkari Felaketi” oldu. YNK’nin bu dönemdeki amacı kendi liderliğini Hakkari’ye taşımaktı. Çünkü Hakkari bölgesi birincisi zorlu ve sarptır. İkincisi dört ülkenin arasına düşmektedir. Eğer YNK buraya yerleşirse bu KDP açısından yenilgi ve ölümü kendi gözleriyle görmek anlamına gelirdi. Bu yüzden KDP liderliği bunu kabul etmedi. Kendileri de bu alana gittiler ve 1978 yılının Haziran ayında savaş çıktı. Bu YNK’nin savaşa başlamasından yaklaşık olarak iki yıl sonrasına denk geliyor. YNK bu savaşta büyük bir mağlubiyet yaşadı. Birçok peşmergesini kaybetti. Birçoğu da Irak hükümetine teslim oldu. Liderliğinden de birçok kişi yakalandı. Eli Ekserî, Dr Xalit, Huseyin Babaşêx ve Mulazim Omer gibiler ele geçti. Bunlardan üçü derhal öldürüldü. KDP, Elî Ekserî, Dr Xalit ve Huseyin Babaşêx’i katletti. Huseyin Babaşêx, Êzîdî şeyhlerinden idi. Elî Eskerî Bizûtnewey’in sekreteri ve Celalî idi. Dr Xalit de Celalî idi. Bu yenilgi YNK’yi epeyce geriletti. Fakat buna rağmen savaşa yeniden başladı. Çünkü halk yanındaydı. Şehirde örgütlülükleri vardı. Bu yüzden peşmerge gücünü zaman içerisinde yeniden oluşturdu.

YNK KÜRTLERLE ÇATIŞMA HALİNDEYDİ. 

YNK 1979/80’de yılında parçalandı. Bizûtnewey Sosyalîst, YNK’den koptu. Bunların içerisinde Resul Mamend ve diğerleri vardı. Az bir kesim Bizûtnewe taraftarı da YNK içerisinde kaldı. Bundan sonra ayrılan Bizûtnewe ile YNK arasında savaş çıktı. Kanlı bir savaş oldu. Bizûtnewe yenildi, küçüldü ve sınırlara çekilerek KDP ile ilişki kurdu. Bizûtnewe’nin ayrılmasından sonra YNK içerisinde kalan Bizûtnewe üyeleriyle “Genel Çizgi” birleşti ve “Yekîtî Şoreşgeran” (Devrimcilerin Birliği) adını aldılar. Böylece 1980/81 tarihinde “Genel Çizgi” kalmadı ve YNK üç yerine artık iki kanat oldu. Celal Talabani başından beri olduğu gibi yine Genel Sekreter oldu. Daha önce Bizûtnewe’nin sekreteri için Seyda Salih dedim. Fakat dağa çıkış gerçekleştiği zaman Seyda Salih şehirde kaldı. Bu yüzden dağdaki Elî Eskerî genel sekreter olmuştu. Komeley Rencderan genel sekreteri de Xalit Şahap’tı. Fakat idam edilince yerine Aram geçti. O da 1978’te savaşta şehit olunca Noşîrwan Mustafa sekreterliğe geçti. Artık 1990 – 91 yılına kadar Noşirwan Mustafa sürekli Komeley Rencderan’a sekreterlik yaptı.

YNK’DEN AYRILANLAR 

YNK’nin İran – KDP’si ve Komeley Zehmetkêşanî İran örgütüyle de ilişkileri vardı. Kuzey Kürtleri ile ilişkileri vardı. Güney örgütleriyle ise genelde çatışma halindeydi. Irak hükümetiyle de zaman zaman ilişki ve diyaloglar gelişiyordu. 1986 yılına kadar durum bu iken bu yılda YNK içerisinde yeniden bir parçalanma baş gösterdi. Bu sefer de Komeley Rencderan ayrıldı. Stratejik bir konudan dolayı parçalanma gerçekleşti. Komeley Rencderan örgütü tüm Kürdistan’ın bir örgütü mü olacaktı yoksa sadece Irak Kürdistanı’na mı ait olacaktı? Bu örgütün üyelerinin çoğunluğu “Büyük Kürdistan”a inanıyordu. Bir kısmı ise Irak Kürdistan’a fikrini benimsiyordu. Irak Kürdistanı’ndan yana olanlar Mele Bextiyar, Salar Eziz, Şêx Elî, Pişko Necmeddin ve İmad Ehmed gibi şahsiyetlerdi. Bunlar diğer üyelerle bu konuda çelişiyordu. Bu yüzden “Alay Şoreş” (Devrim Bayrağı) adlı gizli bir örgütlenmeye gittiler. Bu örgütlenme esas itibariyle 1982 -83’te başlamıştı. 1986 yılında bu örgütlenme açığa çıktı. Kendilerini Komeley Rencderan’dan ayrı bir örgüt olarak ilan ettiler. Alay Şoreş örgütünün liderliği daha çok Karadağ’da üslenmişti. YNK, bunların ayrıldığını görünce saldırıya geçti. Liderliğini tutukladı. Üç kişiyi zindana attı. Diğerlerini ise alan dışına gönderdi. Bunlardan bir kısmı İran’ın Rızaiye (Urmiye) şehrine gittiler. Bunlar İmad Ehmed ve birkaç kişiydi. Bunlar orada çalışmalarına devam ettiler. Fakat Mele Bextiyar, Şêx Eli ve Pişko içeri atıldılar. Bunların öldürülme kararı da vardı. Fakat Talabani affetti ve “öldüremem” dedi. Bir süre sonra Şêx Eli ile Pişko serbest bırakıldılar. Ama Mele Bextiyar 1988 yılına kadar bırakılmadı.

HALEPÇE YNK İLE İRAN’IN DOSTULUĞUNUN BİR SONUCUYDU 

1988 yılı YNK için ikinci bir felaketti getirdi ilki KDP ile Hakkari olayında yaşamış olduğu çatışma ikincisi ise Halepçe olayıydı. Fakat bunun öncesinde YNK ile Irak hükümeti ilişkilerinden bahsetmek gerekir. 1983 sonunda iki taraf anlaştılar. Bu anlaşma bir yıldan fazla sürdü ve savaş durdu. Ancak bundan sonra anlaşma tekrardan bozuldu. Bunun temel sebebi de Türkiye idi. Türkiye, Irak hükümetine, Kürtlerle anlaşmaması konusunda baskı uyguladı. “Kürtlere haklarını verirsen, ülkemdeki Kürtler de yakın bir zamanda hak isterler” dedi. Bu durum, Kuzey’de de gerilla savaşının başladığı 1984 sürecine denk gelmektedir. YNK ile Irak Hükümeti arasındaki anlaşma bozulunca 1985’te tekrardan savaş başladı. Bu sefer YNK, İran’ın stratejik bir dostu haline geldi. YNK ile İran hükümeti, Irak BAAS hükümetine karşı birçok ortak operasyon gerçekleştirdiler. Bunun üzerine savaş kızıştı. Irak hükümeti de saldırılarını artırdı, köyleri boşalttı, kimyasal silah kullandı, Enfal katliamlarına başladı. Bunların sonucunda YNK tekrardan kırılmaya uğradı. 1988 yılının yedinci ve sekizinci aylarında tümüyle İran topraklarına çekildi. İran’da mülteci durumuna düştüler. Sakız, Bane, Meriwan, Sine ve Mahabad gibi kentlerde mülteci olarak kaldılar. Fakat sınırda bazı üslerini bırakmışlardı. Örneğin Kasımareş? mıntıkasında bazı üsleri vardı. Yine bazı partizan müfrezeleri de bulunuyordu. Hewlêr, Germiyan ve Süleymaniye benzeri mıntıkalar için vardı. 

KÖRFEZ SAVAŞI SÜRECİ 

 2 Ağustos 1990 yılındaki Irak’ın Kuveyt işgaline kadar bu durum sürdü. BM, ABD ve ittifak güçleri Irak’ı Kuveyt’i boşaltması için uyardılar. Fakat Irak Kuveyt’ten çıkmayınca Körfez savaşı başladı. ABD ve ittifak güçleri Irak’ı mağlup ettiler. Irak ekonomik ve askeri olarak zayıfladı. Bunun üzerine Güney’de Şiiler Kuzey’de de Kürtler ayaklandılar. 5 – 20 Mart 1991 tarihinde yani 15 günlük bir sürede Kerkük de dahil Kürdistan şehirleri Irak kurum ve kuruluşlarından temizlendi. O zamana kadar İran’da mülteci konumunda olan YNK ve KDP de döndüler. Mart’ın 5’inden sonuna kadar yaklaşık 25 gün Kürdistan’da kaldılar. Hemen sonrasında Irak hükümeti saldırıya geçti. YNK, KDP ve diğer küçük partilerin silahlı güçleri vardı. Bunlar kırıldılar. Fakat Irak hükümeti tekrardan Süleymaniye, Hewlêr ve Duhok’u aldı. Ama eskisi gibi değildi ve zayıflamıştı. Diğer taraftan BM 986 sayılı kararıyla, Irak hükümetinden kaçan Kürtleri koruma altına aldı ve Irak’a geçti. Bunun üzerine Nisan ayında geri çekilen Peşmerge güçleri toparlandı ve Temmuz ayında tekrar Irak rejim güçlerine saldırdılar. Çoğu şehri rejim askerlerinden temizlediler. Irak ordusu Duhok, Hewlêr ve Süleymaniye’yi boşalttı. Fakat Kerkük’ü elinde tuttu. Artık o zamandan sonra bu üç vilayet KDP ile YNK’nin denetimine geçti. 

PARLAMENTO VE HÜKÜMET KDP VE YNK’NIN KURUMLARI GİBİYDİ 

Raperin’den önce Kürtler “Kürdistani cephe” adıyla bir oluşum gitmişlerdi. Bu cephede KDP, YNK, Parti Gel, Zehmetkêş, Hizbi Sosyalist ve Hizbi Şui vardı. Tüm taraflar vardı. Sadece İslamiler yoktu. Bu cephe yoluyla hem Raperin’e katıldılar hem de hüküm sahibi oldular. Irak rejim güçleri çekildikten sonra bu cephe bir toplantıya gitti. Toplantıda seçim yapma ve hükümet oluşturma kararı alındı. 19 Mayıs 1992 yılında seçimler yapıldı, parlamento oluşturuldu. Seçimlerde KDP’nin ve YNK’nin listeleri vardı. Yine küçük partiler vardı. Bizutnewey İslami’nin de listesi vardı. Sadece KDP ve YNK parlamentoya giriş için yeterli oyu aldılar. KDP’nin oyları biraz daha fazlaydı. Fakat bu, parlamento üyelerinin YNK’den daha fazla olması kadar değildi. İkisi de eşit bir biçimde, elliye elli parlamentoya girdiler. Sonra hükümet oluşumuna gidildi. Meclis başkanlığı KDP’ye (Cewher Namık – KDP Merkez Komite üyesi), Hükümet başkanlığı (Dr. Fuat Mahsum – YNK Merkez Komite üyesi) YNK’ye verildi. Parti başkan ve sekreterleri ise parlamentoya katılmadılar. Parlamento ve hükümet, partilerin kurumları gibiydi. Devletin iki kurumu gibi özgür ve irade sahibi değillerdi, kararları etkili değildi. Merkez komiteleri tarafından yönlendiriliyorlardı. O zamanlar ben de YNK listesinden parlamentoya girdim. Bir süreye kadar hükümetin çalışmaları çok gevşekti. Yeşil liste (YNK) Fuat Mahsum’u işleri yürütemediği, yetmez ve gevşek olduğu biçiminde eleştiriyordu. Bir ya da bir buçuk yıl sonra Fuat Mahsum değişti yerine hükümet başkanlığına Kosret Resul geçti. Kosret Resul aktifti fakat o da yasalara göre iş yapmamakla ve particilik yapmakla eleştiriliyordu. YNK ondan razıydı. Halkla ilişkileri vardı, çalışıyordu. 

BEHDİNAN KDP’YE SORAN YNK’YE TAPULANMIŞ
 
Bu süreçte YNK ve Bizûtnewey İslami arasında çelişkiler baş gösterdi. Kelar’daki YNK peşmergeleriyle Bizûtnewe güçleri arasında ufak çatışmalar yaşandı. Ranya’da da aynı durumlar yaşandı. YNK’nin bir kadrosu öldürüldü. Bundan sonra iki parti arasında büyük savaş başladı. Germiyan, Ranya ve Süleymaniye’de çatışmalar yaşandı. En ağır çatışmada da YNK güçleri Bizûtnewe’nin liderliğinin bulunduğu yere saldırdı ve onları yakaladı. Hatta genel sekreteri Mele Osman’ı da ele geçirdi. Doğal olarak Bizûtnewe büyük bir mağlubiyet yaşadı ve kalan güçlerini Halepçe’ye nakletti. Bir süre sonra da YNK – KDP savaşı başladı. 1994 sonu 1995 başlarında başladı ve devamlılık kazandı. Süleymaniye’de YNK güçleri güçlüydü. Birkaç saat içerisinde KDP temsilciliğini (liq) ele geçirdiler. Duhok’ta KDP güçlüydü, neredeyse çatışmasız YNK temsilciliğini (malbend) ele geçirdi. Yani Behdinan KDP’nin, Süleymaniye ise YNK’nin denetimine geçti. Geriye Hewlêr kaldı. Burada ortak yönetim sürdü. Çünkü parlamento da buradaydı. Fakat zamanla YNK burada KDP’yi zorlamaya başladı. Hatta neredeyse onu şehirden çıkaracak düzeye geldi. YNK artık Süleymaniye ve Hewlêr’in kontrolünü sağlıyordu. 

YNK İKDP’Yİ İRAN’A SATTI

İki parti arasındaki çelişki ve çatışmalar yaygınlaşarak sürdü. Bu durum 1996 yılının Temmuz ve Ağustos aylarına kadar sürdü. Artık iki taraftan biri diğerini bitirmek istiyordu. Talabani liderliğindeki YNK İran’la ortak bir plan geliştirdi. 29 Temmuz 1996 yılında İran Pasdaran güçleri Koye ve Teqteq’teki İran – KDP güçlerine saldırdı. Öyle anlaşılıyordu ki; İran’ın İ-KDP güçlerine saldırısında YNK’nin yardımı karşılığında, bu partinin KDP ile savaşında ona destek sunması biçiminde bir anlaşmaya varılmıştı. İran, İ-KDP güçlerini vurup döndükten sonra 18 Ağustos 1996 tarihinde KDP ile YNK arasında başlayan savaşta YNK’ye, lojistik ve cephane desteği sağladı. YNK Çoman’ı aldı. Savaş Bradost alanına kaydı ve büyüdü. Bu savaşlarda YNK kırıldı. Bu arada KDP, YNK’ye olan İran desteğini gördüğünde kendisi de Irak’tan yardım istedi. Bundan sonra 31 Ağustos’ta Irak ordusu tanklarla Hewlêr’e girdi ve YNK’yi buradan çıkardı. Burada da YNK kırılınca KDP, savaşa devam etti. Süleymaniye’ye kadar ilerledi. YNK savaşmadan Süleymaniye’yi de bıraktı. Geri çekildi ve sınıra konumlandı. Bane ve Meriwan dolaylarına üslendi. Artık dönmeyeceğini açıkladı. Bu belirtilen çatışmalar 15 Eylül’e kadar sürdü. YNK’nin geri çekilme süresi de dahil bu süreç bir buçuk ay sürdü. Bu süreç boyunca tüm Kürdistan KDP’nin eline geçti. Süleymaniye, Germiyan, Hewlêr, Duhok tüm bölge onun kontrolüne girdi. Sonrasında İran’ın tekrardan ağır cephanesi desteğinde YNK karşı saldırıya geçti. Ekim ayının ortalarında KDP yenilip geri çekildi. Fakat Dukan tutulduğu için Kerkük’e doğru geri çekildi ve Irak hükümetinin yardımıyla Hewlêr’e geri dönebildi. Böylece Süleymaniye ve Ranya YNK’nin denetimine geçti, diğer yerler ise KDP’nin elinde kaldı. 

KDP VE YNK WASHİNGTON’A ÇAĞRILIYOR 

Bu biçimde 1998 yılına kadar çatışmalar süregeldi. Bu yılda iki taraf ABD tarafından Washington’a çağrıldı. İkisine artık kendi aralarındaki savaşlarının kabul edilemeyeceği söylendi ve anlaşmaya zorlandılar. Bu süreçten sonra artık savaş durdu ve yavaş yavaş iki partinin ilişkileri gelişti. İkiye ayrılan parlamento 2002 yılında tekrardan örgütlendirildi. 2006 yılında da hükümet oluşturuldu. Şimdi ilişkileri iyidir. Örneğin bugünlerde stratejik bir ittifak imzalamışlar. Yine KDP ve YNK, iki büyük Şia partisiyle de başka bir ittifak imzaladılar. Irak ve Kürdistan işlerini bu ittifak anlaşması dahilinde yürütecekler.’’ 

Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) Genel Başkanı Dr. Faik Gulpi, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin sağlık durumu gittikçe kötüleşmesi nedeniyle YNK içerisinde ayrışma ve tartışmaların şimdiden başladığını belirtti. Talabani sonrası YNK’nin parçalanma riski taşıdığını söyleyen Gulpi, Amerika’nın YNK’nin başına Berhem Salih’i düşündüğünü vurguladı. PÇDK Genel Başkanı Dr. Faik Gulpi YNK’nin yakın tarihini anlattı: ‘’Güney Kürdistan toplumu diğer Kürdistan parçalarına göre sosyal açıdan daha geri olduğu biliniyor. Güney’de aşiret ve feodal yapılanma daha fazladır. Okuma ve tahsil düzeyi var. Fakat buna rağmen yine de feodal zihniyetle düşünüyorlar. Geri kalmanın nedeni de budur. Türkiye’nin bölgede hakimiyeti var. Devlet sahibidir. İran da hakeza devlet sahibidir. Irak, Türkiye’nin hakimiyeti altındaydı. Biz de o hakimiyetin hakimiyeti altındaydık. Kuzey ve Doğu Kürdistan’da sosyal ve tarımsal alanda yapılan reformların benzeri Güney’de yapılmadı.

TOPRAK REFORMUNDAN KÜRT DEREBEYLERİ RAHATSIZ OLDU 

Mesela, Abdülkerim Kasım ihtilali zamanında Güney Kürdistan’da mülk ve toprak reformu yapılmaya çalışıldı. Ancak Eylül devrimi sürecinde bu Kürt derebeylerini rahatsız etti. “Bu reformlar Kürt davasına karşı yapılıyor” denilerek ve silahlı mücadele gerekçe yapılarak reformların önü alındı. Böylece Güney’de feodal yapılanmanın kırılmasının önü alınmış oldu. Bunun temel nedeni siyasi partilerdir. KDP de YNK de aşiret temelli partilerdir. Fakat YNK nasıldır? YNK’nin liderliği aşiret temelli değildir. Fakat aşiret ağalarına dayanır. Aydınlara dayanır. O aydınlar ki görünürde aydın ama zihniyet itibariyle aşiretçidirler. KDP’nin kendisi zaten bir aile partisidir. Bu açıktır, aşiret temellidir. YNK kurulduğu zaman “biz devrimciyiz, ilericiyiz ve ulusal bir partiyiz. Kitlemiz ise devrimci aydınlar, emekçiler, işçiler ve çiftçilerdir” diyordu. YNK bir süre bu iddiasını sürdürdü. Sonra yorgun düştü. İşçi ve aydınlara öncülük yapamayacağını anladı. Derebeyi ve feodallere karşı mücadele edemeyeceğini gördü. Bu yüzden teslim oldu. Aşiret liderlerine teslim oldu. Şimdi YNK içerisinde aşiret ağalarının ve aşiretçiliğin rolünün olduğunu söyleyebilirim. Aydınların da rolü var. Fakat sermaye kesimi de var. YNK liderlerinin hepsi sermayedardır. Fakir halk ise geridedir. Halka önem verilmiyor. Hizmet yapılmıyor. Belirleyici olanlar zenginlerdir, aşiret ağalarıdır. Bunların sözleri YNK’nin kararları haline geliyor. 

YNK OLİGARŞİK BİR AİLE PARTİSİDİR

Kendini devrimci ilan eden YNK şimdi bir aile partisi durumundadır. Celal Talabani’nin güvendiği kişiler yakınlarıdır. Eşidir, oğludur, damadıdır. Kız alıp kız verdikleridir. YNK’nin oligarşik bir parti olduğunu söyleyebilirim. Bu oligarşi bir grup akrabadan meydana geliyor. Bu yüzden YNK’nin emekçilerin ve işçilerin partisi olduğunu söyleyemeyiz. Partinin yönetimi ve denetimi bir ailenin elindedir. Talabani’nin yeğenleri, damatları, eşi, çocukları partinin sahibidir. Mesela Talabani’nin bacanağı Şêx Dr. Latif var. İngiltere’deydi. Zamanında YNK gizlice mali açıdan onu destekliyordu. Dr. Latif, Irak rejimi yıkıldığından bu yana sürekli Irak hükümetinde bakandır. Tüm toplantılarında da Talabani hazırdır. İkincisi Latif’in eşi var. Talabani’nin eşinin kardeşidir. Hêro’nun kız kardeşi yani İbrahim Ehmed’in kızıdır. En özel işler Hero’nun elindedir. YNK’nin Avrupa temsilcisi Şanaz’dır. YNK’nin ABD temsilcisi Talabani’nin oğlu Kubat’tır. YNK’nin tüm istihbaratının başında yine Talabani’nin Bavêl adında oğlu var. Yanında da kardeşinin eşi Hewl var. Irak’ta ve Güney Kürdistan’da YNK’nin tüm maliyesi Talabani’nin eşi Hêro’nun elindedir. Tüm projeler ondan sorulur. Diğer akrabaların da yetkileri var. 

TALABANİ PARTİ İÇİNDEKİ MUHALEFETİ SİNDİRDİ 

Talabani’nin bu tutumları aydınlar arasında rahatsızlık yarattı. Aydınlar YNK’yi ilerici ve devrimci bir parti olarak düşünürken bu tür uygulamalarla karşılaştılar. Özellikle son yıllarda bu rahatsızlıklar daha da arttı. Hatırlıyorum 1998 – 99 yıllarında, geçenlerde ölen Cabbar Ferman bu yüzden istifa etti. Talabani’ye de en fazla muhalefet eden kişiydi. Noşirwan Mustafa bu yüzden rahatsız oldu ve ülke dışına çıktı. Kosret Resul hükümet başkanıydı. Talabani, onun fazla yetki almasını riskli bulduğu için görevden aldı ve teşhir etti.. Yerine gelen Behrem Salih iki yıl boyunca bu görevde kaldı. Ancak Talabani onu da görevden aldı. YNK’de kim sivrildiyse, liderlik konumuna gelmişse Talabani müdahale edip onu düşürmüştür. 

2005 YILINDAKİ AYRIŞMA 

2005 yılında Noşirwan Mustafa, Kosret Resul ve Omer Şêx Elî ve diğer bazı Merkez Komite üyeleri toplandılar. Mulazim Omer ve Qadirê Hecî Elî gibi Merkez Komite üyeleriyse Talabani’nin bu tutumlarından dolayı çalışmaktan vazgeçip oturdular. YNK üyesi olduklarını ancak sorumluluk almayacaklarını açıkladılar. Talabani’ye bir nota verdiler. Notada şu maddeler vardı: Talabani diktatörlük yapmaktadır. Partinin yürütülmesinde bizlerin görüşünü almamaktadır. Tüm çevrelerle ilişki kurmakta ancak bundan haberimiz olmamaktadır. YNK’nin maliyesi hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Gelirler, giderler, masraflar vb konularda bilgi sahibi değiliz. Bunlar yine YNK basınının kullanım tarzından da şikâyetçiydiler. Bunların amacı reform değildi. Talabani tüm yetkileri kendinde ve akrabalarında toplamıştı. Talabani buna karşı parçalama siyaseti geliştirmeye başladı. Mele Bextiyar Celal Talabani’nin tarafında yer almaktadır. Talabani oğlunu (Bavêl) onun kızıyla evlendirmiş. Yani Mele Bextiyar, Talabani ailesinin bir üyesi sayılır. Talabani’ye karşı örgütlenenler de iki gruptan oluşuyordu. Bir gruba Noşirwan diğerine Kosret öncülük ediyordu. Talabani onları parçalamayı önüne koydu. Kosret ile oturdu ve onu kendi yardımcılığına atadı. Yine Güney Kürdistan Bölge başkan yardımcılığına aday gösterdi. 

NOŞİRWAN İLE TALABANİ ARASINDAKİ İLGİNÇ İLİŞKİ 

Geriye Noşirwan’ın grubu kaldı. Yapılan malbend seçimlerinde Noşirwan yenilgiye uğradı. Yenilgiye uğrayan Noşirwan istifasını verdi ve kenara çekildi. Bunun üzerine eski istifacılar da (Mulazım Omer, Qadirê Hecî Elî, Salar Ezîz, Heme Tewfîq) Noşirwan’ın tarafına geçti. Bunlar “Kompanyayî Wûşe” (Söz Şirketi) adıyla bir oluşuma gittiler. Noşirwan, “siyasetle uğraşmayacağım; televizyon, gazete ve sitem olacak, bunlarla uğraşacağım” dedi. Fakat halk diyor ki, bu durumun Noşirwan ile Talabani arasında bir senaryo olduğunu, YNK’nin zor durumda olduğunu, YNK kadrolarının kopup başka partilere gitmemesi için ya da başka örgütler kurmamaları için bunun düzenlendiğini söylüyorlar. Sonrasında Noşirwan’ın tekrardan YNK’ye tekrardan döneceğini belirtiyorlar. Geçen günlerde Talabani, Noşirwan ile görüştü Tekrardan anlaşmak için olduğu söyleniyor. Talabani’nin Noşirwan’a, hükümet başkanlığını teklif ettiği ancak kabul etmediği söyleniyor. Fakat bunun gerçek olup olmadığını bilmiyorum. YNK Merkez Komitesindeki Dr. Fuat Mahsum, Dr. Kemal Fuat, Mele Bextiyar, Erselan Bayiz, Azad Cundiyanî, Mahmut Sengawî ve Celal Cewher Talabani yandaşıdır ve onu savunuyorlar. Hewlêr ve Kerkük Malbend sorumluları, Osmanê Hecî Mehmut ve bazı Merkez Komite üyeleri ise Kosret’e yakındır. Mevcut durumda YNK içerisinde üç grup var. Bunlar Talabani, Kosret ve Noşirwan gruplarıdır. Talabani ile Kosret’in grupları beraberdir.
 
TALABANİ SONRASI YNK TARTIŞILIYOR 

Gelecekte Talabani’nin ölümü durumunda yerine geçebilecek üç adaydan bahsediliyor. Kosret Resul, Noşirwan Mustafa ve Dr. Behrem Salih. Behrem Salih, YNK içerisinde çok eski değil. Savaşta kalmamış, iç çatışmalara katılmamış. Diplomat biri, Amerika’da kalmış, ABD’ye yakın bir isim. Süleymaniye’deki hükümet başkanlığı döneminde başarılıydı. Aslında YNK, ideolojisi ve stratejisi olmayan bir partidir. Şimdiye kadar Talabani’nin taktikleri ve görüşleriyle ayakta kalan ve yürüyen bir partidir. Bu yüzden olası ölümü durumunda YNK parçalanabilir. Eğer YNK’nin başına Noşirwan geçerse partinin durumu kötü olacaktır. Çünkü Noşirwan’ın halkla, kadrolarıyla ve diğer partilerle ilişkileri iyi değildir. Katı bir kişiliği var. Bir de onu sevmeyenler çoktur. KDP, Hizbi Şui, Zehmetkêş ve Sosyalistler onu sevmezler. Bu yüzden genel sekreterlik yapabileceğini sanmıyorum. Kosret ise pratiki ve açık bir kişilik. Fakat ideolojik ve stratejik bir duruş sahibi değil. En uygun kişi Behrem Salih gibi görünmektedir. Eğer YNK üyeleri, Behrem’i kabul ederlerse parti gelişme kaydeder. Fakat Noşirwan, Kosret ve Omerê Şêx Elî kabul etmezler. Diğer eski merkez komite üyeleri kabul etmezler. Çünkü biz daha eskiyiz, daha fazla yorulmuşuz derler. Ama onun gibi güçleri de yok. Çağdaş değiller. Behrem’in diğer örgütlerle örneğin KDP ve PKK ile diğer küçük örgütlerle çelişkisi yok. ABD’ye yakındır, zaten ABD taraftarıdır. 

GÜNEY SİYASETİNİN CİDDİ SORUNLARI VAR

Güney Kürdistan’da siyaset dış güçlere bağımlıdır. Dış güçlere bağlı olmadan siyaset yürüten çok az örgüt vardır. Bu yüzden Güney siyasetinin ciddi sorunları vardır. Bunun temel sebebi de ulusal, stratejik ve ideolojik bir duruşun gerçekleşmeyişidir. Örneğin bir genç BAAS sistemine tepki duymuş ve dağa çıkmıştır. Kürdistan için canımı feda edeceğim demiştir. Ondan sonra hep öyle kalır. Ulusal, siyasi ve ideolojik bir eğitim görmez. Geldiği ilk günkü gibi kalır. Gelişme kaydetmez. Öte taraftan partilerin bir stratejileri ve programatik bir yaklaşımları da olmamış. Örneğin 1970’lerde Mustafa Barzani, Dara Tewfiq öncülüğündeki bir heyeti Bağdat’a gönderir. Saddam Hüseyin heyete, “bizden ne istiyorsunuz?” diye sormuş. Bunun üzerine Dara Tewfiq, “Vallahi bilmiyorum, pazarlık yapmaya geldik” demiş. Saddam da yine “neden otonomi istemiyorsunuz?” diye sormuş! Ve böylelikle onlar otonomiyi kabul ediyorlar. 

1983’te ben doktor olduğum için YNK Merkez Komitesi ile serbestçe dolaşabiliyordum. Bir defasında Talabani, Noşirwan, Fuat Mahsum ve Mulazım Omer oturmuşlar, Bağdat hükümetiyle pazarlıklarda neyi isteyeceklerini tartışıyorlardı. Ben de oradaydım. Sonunda “otonomiden daha ileri bir şey isteyelim” dediler! Bu yüzden Güney siyaseti stratejiden yoksundur. Neyi istediklerini, kiminle ittifak yapabileceklerini, dostlarının kim olduğunu bilmiyorlar. Örneğin Güney Kürdistan’ın stratejik müttefiki kimdir? Elbette Kürdistan’ın diğer parçalarındaki Kürt halkının örgütleridir. Normal olan budur. Fakat Güney’de böyle yapılmaz. Bağdat hükümetiyle mi savaşıyorlar, onların stratejik müttefikleri Bağdat’ın düşmanları olur. 

Eylül devrimi neden tasfiye oldu. Çünkü tüm stratejilerini İran’a dayandırdılar. Bu yüzden Güneyli örgütler silahlı mücadelelerinde hep İran, Suriye ve Türkiye gibi ülkelere dayanmışlar ve onlardan destek istemişler. Elbette bu devletler de onlardan birçok şey istemiş. Bu ülkelerin istihbaratları hemen devreye girmiş ve bu durumu kullanmışlar. Partiler içerisinde örgütleme yapmış ve bilgi akışı sağlamışlar. Ya da örgütledikleri kişiler aracılığıyla kendi çıkarlarının savunulmasını sağlamışlar. Dolayısıyla, mesela denilir ki filan partinin içerisindeki kişi falan devletin ajanıdır. Birçok parti ve örgütün merkez komite üyeleri, konsey üyeleri hatta genel sekreterleri bu biçimde bu devletlerin ve dış güçlerin istihbaratlarına ajanlık yapmışlardır. Örneğin 1990’lı yıllardaki ayaklanma sonrası ve Saddam’ın düşürülmesinden sonra Peşmerge güçlerinin eline Irak istihbaratına ait birçok belge geçti ve anlaşıldı ki Güney parti ve örgütlerinden birçok yönetici ve yetkili zamanında Saddam’a ajanlık yapmış. Güney’de bunlara “faildar” (dosya sahibi!) deniliyor. Yani kendi partisinin içerisinde resmi görevi var. Ama alttan alta ve gizlice Saddam’a da çalışmış.''

Hiç yorum yok: