13 Ekim 2011 Perşembe

Tecrit

Tecrit bir insanın dış dünya ile alakasını kesip onun ruhunu. bedeninin kendi haline bırakılmasıdır. 

İspanyol F tipi cezaevinde 16 yıl tutsak kalan Tomax Carara Juarros “kişiliğinizi parçalamaktan başka amacı yoktur tecridin diyor” ve ekliyor “insanlar onbeş gün tecritte kalarak nasıl konuşmayı unuttuklarını, daha doğrusu konuşamadıklarını gördüm.”

Tecrit bir işkencedir. İnsanın üzerinde iz bırakmaz, ama insanı insanlığından alır götürür. 

Konuşmasını, cümle kurmasını, düşünmesini, çevresini algılamasını felç eder. Dünyadaki işkencelerin en kötüsü, en arsızı, en ahlaksızıdır. 

Öcalan on iki yıldır cezaevindedir. Bu oniki yılın on yılını tek başına İmralı adasında geçirdi.

On yılın yarısını tam tecritle geçirdi. İnsanların yüzünü görmesine kerhen müsaade ettikleri Çarşamba günleri avukatlarıyla, ailesi ile görüşemedi. Kah hava muhalefeti, kah koster bozuk hikayesi, kah görüşme yasağı konulması on yılın beş yılı bu minval üzeri geçti.
Tüm amaçları kişiliğini parçalamak, konuşma, düşünme, algılama, yazma kabiliyeti dumura uğratmaktı. 

Hemşehrisi Hz. Eyyüp(a. s.) zengin bir insandı. Bağı, bahçesi çocukları vardı. Allah(c. c.) onun sabrını, bağlılığını sınadı. Malını mülkünü sel aldı götürdü. Çocuklarını zelzelede kayıp etti. Amansız bir hastalığa düştü. Kalbi ve dilli hariç bütün vücudu yara bağladı. Toplumdan tecrit oldu. Yıllarca bir mağarada kalmış, ama sonunda Allah’ına olan bağlılığından dolayı mükafatlandırılmıştı. 

Öcalan’da sabır küpüdür. Günlerce dışarı çıkmadan yaşamayı sürgünde olduğu Ortadoğu’dan öğrenmiştir. En ufak bir ışıktan nasıl kocaman bir ışık yaratabileceğini ondokuz yıllık Ortadoğu, onik yıllık İmralı süreci doğrulamıştır.

Öcalan’ın sabrını denediler. Şimdi sevgili, kadirşinas, onurlu Kürt ulusunun sabrını ölçüyorlar. Bu nedenlede Kürdistan’da ve batının metropollerinde yaşayan Kürtlerin sabırlarını ölçmeye başladılar. İmralı’daki tecritti demokratik yollardan kınamak için yola çıkan Kürdistan’da ve metropol şehirlerinde oturan Kürtleri tecride aldılar. Seyahat etme hürriyetlerini toplantı ve gösteri hürriyetlerini ellerinden aldılar. Kürtler sabırlı bir ulustur. Her türlü baskı inkar, asimilasyona karşı direnmesini bilirler. Bin yıldır sabrediyorlar. Sabırlarının son noktasına geldiler. Sabır taşı da olsalar bir gün ortadan çat diye çatlayabilirler. Düştükleri zamanda vay üstüne düştüklerinin haline. Unutulmasın ki Kürtler le, lee, leeri çoktan bitirdiler. Lo, loo, loooları da bitirmek üzereler. Sonrası ne mi olur köylü köyüne, evli evine döner. Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanırlar olur biter. 

YUSUF SERHAT FAİK

serhatbucak46@hotmail.de

***
KÜRDİSTAN TARİHİNDE BU HAFTA:

* 11 Ekim 1992 tarihinde PKK ile YNK-KDP arasındaki çatışmada YXK kurucusu, Kürt diplomatı, militanı Hüseyin Çelebi Kürdistan’ın güneyinde şehit düştü.

* Kürt romancı Mehmed Uzun yakalandığı amansız hastalıktan dolayı 11 Ekim 2007 tarihinde Diyarbekir’de yaşamını yitirdi. 

* Kürt Milli Marşı Ey Reqip’in yazarı Dildar (Yunus Rauf) 12 Ekim 1948 tarihinde Hewler’de geçirdiği bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Dildar, ‘Ey Reqip’ marşını İran’da cezaevide iken yazdı. Şairin yazı ve şiirleri Hiwa ve Gelawêj dergilerinde yayınlandı. 

* 13 Ekim 1992 tarihinde ARGK komutanlarından Kazım Kulu (Şiyar) Güney Kürdistan’a giderken Cizre’de TSK ile girdiği çatışmada beş arkadaşı ile birlikte şehit düştü. Şehit düşenlerin arasında Şehit Dr. Baran’ın oğlu Taylan’da vardı. 

* 14 Ekim 1989 tarihinde Paris’te Kürt Enstitüsünün öncülüğünde Kürt konferansı yapıldı. Konferansa katılan SHP’li 7 milletvekili ihraç talebi ile disipline verildi. 

* 15 Ekim 1992 tarihinde Malatya’nın Doğanşehir kırsalında gerillaya katılmak üzere yola çıkan 23 Kürt genci katledildi. Bu gençlerin on’u onbeşyaşından küçük, ikisi ise silahlıydı.

Hiç yorum yok: