“Berde binê te erde” diyen efsane Kürt deyiminin Fizik biliminde
açamadığı çığır aşkına ve rüyasında İç işleri bakanını görüp Gurê Manco
efsanesini nihayet keşf eden bir çocuğun büyüyen evreninden geçen Edwin
Hubble aşkına selam ederekten. Şimdi bu selamı şifreli gören zevatı da
düşünerekten öncelikle kara delikler hatırına sakin olmasını ve saptığı
aklın yoluna tekrar girmesini salık veririm. Western camiasının yaşlı
Kürtlerinin de ifade etti gibi “Adamım! Êdî bese?”…
Ama yetmiyor işte. Bildiğiniz gibi evrenin genişleme sorunsalı
yüzyıllardır devam ediyor. Bu alanda en ufak bir çalışma yapanda kapıyor
Nobel’i. 2011 Nobel Fizik Ödülü de evrenin genişleme hızı azalma
yerine, hızla arttığını bulan üç bilim insanına verildi.
Yeminle içten söylüyorum! Ben olsam başbakana verirdim. Neden mi?
Çünkü KCK’nin genişleme hızı evrenin büyüyüp dallanma hızından fazla.
Kürt evrenini ve şemasını daraltıp daraltıp en son oluşacak muazzam
enerjinin altında kalacak olan bu sistemin evrenden anladığı tek şey ise
‘operasyon genişliği’dir…
İnsanoğlunun çekim kuvveti ile dansı amansız bir şekilde devam ediyor.
Uzaya gönderilen roketler çekim kuvvetine yenik düşene kadar gider de
gider, sonra aşağı düşer… AKP’nin korkunç ve insanlık dışı yaptırımları
da Kürt’ün acı çekim gücü ile orantılı olarak inceliyor da inceliyor.
Eğer bilim bize doğru söylüyorsa, bu yaptırımların da elbet bir noktada
biteceği ve ters döneceğidir. Bunu da bir yere not edelim şimdilik, ben
başka bir şeyden bahsedeceğim.
Bu bahsettiğim evrenin genişleme hızının artış meselesini duyan Sayın
Cumhurbaşkanı ne yaptı derseniz? O’da genişleme kararı aldı. Köşkten
çıktı, çemberi genişletti…
TSK’nın kimyasal kokulu başını da yanına alarak, taa Gever’e, ana
akım medyanın da tabiri ile sıfır noktasına vardı. Ellerine bayrak
tutuşturulmuş, hayatının kimyasal bağları ile moleküllerine kadar rahmet
okutulmuş birkaç korucu da karşılama için “büyük coşku ile karşılandı”
kalıbının iç suyu olarak hazır ve nazırdı.
Evet, o sarp dağların tepesine kurulmuş mevzilerden bakınca sahiden
evren genişmiş. Görünen saha alabildiğince uzuyormuş. Hazır yoksulluğu
bitirmesi için program tasarlayan Tubitak’ta tam kadrolaşmışken, yeni
çalışmalara da artık başlayıp Nobel için biraz bıyık inceltebilirdi.
Başkomutanın tam tekmil asker giysisi ile dağlarda içtiği çayın ne kadar
moral olduğu tabi ki Biyoloji biliminin konusu. Diğer türlüsü bizi
aşar…
İnsanlara moral yerine, Durkheim’in mekanik dayanışmasından fırlamış
tank-tüfek ve nalet aletlerin moral kutsayıcısı olup “Demokrasi” denen
öksüz insan evladının Cern deneyinden camiye terk edilmiş halini bize
göstermesi açısında da en azından “Sosyal Mesaj” ödülüne layık
görülebilir. Biz yine biraz Polyana olup “Aa ne güzel! Cumhurbaşkan’ı
bile Kürt evrenin genişlediği yeri keşfetmiş” diyelim…
***
Seçim döneminde Başbakan’ın koz olarak diline doladığı “Zerdüşt”lük
meselesi arifesinde “Ohee! Şaka gibi” dediğimiz söylemlerine binaen ve
Bağlar çocığının deyimi ile “Madem êle, gel bêle” felsefesi ışığında da
“Şimdiye kadar Anadil istiyorduk, artık Anadin’i de isteyelim” diyerek
dostlarla bir fısıltı yapmıştık.
BDP’nin meclise baş örtüsü ile ilgili verdiği yazılı istemin neresi
zorlarına gitti bilmiyorum. AKP, BDP’ye CHP gibidir…Yani CHP’nin alakaya
musakka muhalefeti ne kadar absürt ise AKP’nin de bize öyledir. Her
türlü şarta da girebiliriz. BDP çıksın desin ki “Sayın Erdoğan, AKP’nin
genel başkanıdır.” Aradan on saat geçmeden yazılı açıklama yada basın
açıklaması gelir. ‘Hayır değildir, Terör yanlılarının bize attığı bir
iftiradır’… Hatta vitesi artıralım. BDP desin ki “Allah birdir!”… İlk
grup toplantısında eğer AKP karşı çıkmazsa bende boşuna yaşıyorum demek.
Çünkü her şeyimize karşı adamlar. Bununla yatıp kalkıyorlar.
Başörtüsünden de olayı Zerdüştlüğe kadar götüren bir anlayıştan ne
beklenir? O değil de, ona oy veren Kürtler neden ses etmez. Yüz binlerce
dindar Kürd’e hakaret değil mi? Aloo! Sana söyliyem, niye ses etmisen?
Zoruna gitmedi mi? Haa! Pardon. İhalelerin vardı demi, iş falan
ayarlanmış, birkaç makarna verilmişti. Sende haklısın, işin zor…
Kısaca demem o ki, Erdoğan bize Anadin tartışmasını dayatıyor. İşin
yok tekrardan git Malazgirt’e savaş, yok Bizans yok bilmem ne , yok
tekrar kıyımlar. Yemezler ciğerim. Ciğerim demişken, sahi o yanan bir
ciğer vardı, iyileşti mi zamlarla? Son yapılan zamlar yanan ciğeri bir
nebze olsun dindirmiştir. Ötv’si öpülecesi canısı oy oy….
Özgür Amed
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder