14 Ekim 2011 Cuma

Big Tayyip İş Başında!

İki yılı aşkın bir süredir Kürtlere yönelik tutuklamaların önü arkası kesilmiyor. Önce DTP’de siyaset yapanlarla başlandı, daha sonra DTP’nin kapatılıp, yerine BDP’nin kurulması ile devam etti, hala da ediyor. Siyasetçiler, belediye başkanları, gazeteciler herkes hedef… Yarın kim nasiplenir bilinmez… 

Trajik-komik bir hal almaya başladı tutuklamalar…

Ne Kürtler bitiyor tutuklanmak ile ne zindanlar bitiyor Kürt yutmak ile. Eskiden biraz daha farklı idi; Kürtler bitmedi vurulmak ile katiller doymadı vurmak ile…

Polisin en önemli delili telefon dinlemeleri! Her bir cümleniz “suç” sayılabilir. En sıradan bir konuşma dahi tutuklatabilir sizi…

Dinlemelerin çoğu Aziz Nesinlik...

Adam eşini telefonla arıyor ve eve gelirken bir şey isteyip istemediğini soruyor. Kadın, “gelirken karpuz getir” diyor. Ama telefonu dinleyen devlet kafası karpuzu ‘Molotof’ olarak anlamak istiyor ve adamı tutukluyor. Yeter ki istesin, roket diye anlamadığına mı şükretmeli!

Başka bir telefon konuşmasında, bir delikanlı bir kız ile konuşuyor; “her zamanki yerde buluşalım.” Büyük ihtimal flörtan bir konuşma. Kız “tamam” diyor. Delikanlı süslü püslü, kızdan önce gidiyor, heyecanla gittiği buluşma yerinde özel timler, bomba imhacıları, keskin nişancılar önceden tedbir almış! Tam ‘ekşın film’; ‘Tehlikeli Randevu!’ Delikanlı, kız ile buluşma eyleminde kıskıvrak yakalanıyor…

Kürtseniz üyesi olduğunuz siyasi partinin basın açıklamalarına katılırken, “çatışmalar dursun, barış içinde yaşayalım” derseniz büyük suç işlersiniz. Çünkü suçu ve suçluyu övmek maddesinden yargılanırsınız. Siz “çatışmalar durmasın, barış içinde yaşamayalım” derseniz de suç işlersiniz. Hele bir de kollar havada zafer işareti yapmışsanız vay halinize! Gelsin 7 yıl!

Tutuklamak için neden aramaya gerek yok. Savcı ne delil ister, ne delil hane, mahkemenin gönlü Kürt tutuklamak ister, KCK, PKK, BDP, DTK, STK, HPG bahane…

George Orwel’in “1984” adlı kitabını anımsatıyor Türkiye’deki devlet terörü. Yanılmıyorsam kitap 1949’larda sanki bugünün Türkiye’sini nişan almışçasına yazılmış. Orwel “1984” adlı eserinde despotizmin egemen olduğu ütopik bir dünyayı tasvir ediyor. Bu ütopyaya göre, dünya eşit güce sahip üç bloğa ayrılmıştır. Yönetenler tek egemen güçtür. İnsanlar yöneticilerin korkusu ile sinmiş, özgürlükler kaldırılmış, ahlaki ve insani duygular yok edilmiş, düşünme ve düşündüğünü söyleme yasaklanmış, yaşam tüm güzelliklerini yitirmiştir. Hiç kimse birbirine güvenememektedir. Ortalık casus kaynamaktadır. En yakınlarını yönetime gammazlama bir ödev haline getirilmiştir. Bireylerin kişilikleri tamamen silinmiştir. Kitaptaki Big Brother (Büyük kardeş) yatak odasına kadar herkesi izlemektedir. Orwel bu eserinde, gelecek üzerine korkularını dile getirmiştir.

Görülen odur ki; bizde de Big Tayyip iş başında. Neredeyse yatak odalarımıza, yastıklarımızın altına dahi dinleme cihazı yerleştirmiş durumdalar. En mahrem anlarımız bile gözetlenmekte. Hadi evler dinleniyor, kendimizi sokağa atalım dediğimizde ise ortam dinlemeleri yakamızı bırakmıyor.
Hatta öyle bir an gelir ki; tıpkı Orwel’in kitabında olduğu gibi ileride düşünce polisleri peydahlanır ve düşüncelerimiz bile kayıt altına alınır, işte o zaman neden yargılanır ve tutuklanırız ben bile tahayyül edemiyorum…

Fakat hayat Orwel’in öngördüğü gibi olmuyor hep! Genellikle öyle elini sallayıp onu bunu tutuklayanların sonu pek hayırlı olmuyor! Bir yana yazıla!

ESRA ÇİFTÇİ
e.ciftci96@gmail.com

Hiç yorum yok: