14 Ekim 2011 Cuma

Bölgemizde Fırtınalar Kopabilir

kurd-suriyeAmerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği Ortadoğu'daki zengin kaynakları ellerine geçirmek/tutmak istiyorlar.  Bu nedenle Afganistan rejimini militarist zoru kullanarak değiştirmekle başlangıç yapıp Irak rejimini aynı yöntemlerle değiştirip devam ettiler. Kullandıkları yöntem hepinizin bildiği gibi doğrudan askeri müdahaleydi ve doğal olarak maliyeti çok yüksek oldu.

Zengin kaynaklara ulaşmanın daha ekonomik olması için Büyük Ortadoğu Projesi oluşturuldu. Bu projenin eş başkanlığına bölgenin içinden bir ülke olarak Türkiye seçildi/tercih edildi. Bunun birçok nedeni ve boyutu olduğu muhakkak, ancak en önemlisi Türkiye'de Milli kurumların özelleştirilmesi, global kapitalizme açılması, global kapitalizme sunulması, liberal ekonomik düzenin hakim kılınmış olmasıdır.

Türkiye'nin Demokrasi ve insan hakları karnesi bölgenin en zayıflarından, ırkçı/ulusalcı ideoloji egemenliğinin liberalizmle çekişmesi ve buna rağmen özelleştirmelerin devam etmesi, Milli kurumların satılması ideolojik özelliklerini ortadan kaldırmamıştır.
Yine de emperyalizm Türkiye'yi bu büyük projenin eş başkanlığına atamakta sakınca görmedi. Buna Kaleyi içerden fethetme hesabı da diyebilirsiniz.

Bölge Devletleri rejimleri çağımızın sahip olduğu insan hakları ve demokratik değerlerle derin çelişkilere sahiptir. Batının Demokratik değerleri ile çelişmeleri ve taşıdıkları bu farklı özelliklerden dolayı halkların nefretini kazanmış olmaları yeni yöntemin, projenin en önemli ayağıdır. Batı, Emperyalizmi bu çelişkiden yararlanıp halkları ayaklandırmaktadır.

Mısır, Tunus, Libya ve sıradaki Suriye... Daha bu başlangıç, esas fırtına İran'la kopacak, henüz kopmadı.

Bu değişim göreceli olarak bölge halklarına şeker uzatabilir, fırtına dindikten sonra özellikle ülkelerin ekonomik zenginlik değerlerine inecek kamçı ile feleğini şaşırabilirler.

Mevcut rejimler ve ideolojiler emperyalizme bu olanağı adeta altın tepside sunmaktadır. Yağmurdan kaçıp doluya yakalanmak, halkların beklentileri, ihtiyaçları ve talepleri global kapitalist düzenlerle karşılanamaz. Şimdi bölge halkları genel olarak yoksulluk içindedirler ve diktatörlerin zulmünden dolayı acı çekiyorlar. Global kapitalizm yanlısı Hedeflenen, liberal iktidarlarla yine yoksul kalacaklardır.

Libya'da on binlerce yoksul iç savaşta hayatını kayıp etti ve hayal ettiği, uğruna canını verdiği düzen, sistem hiçbir zaman kurulamayacaktır. Çünkü onların hayal ettiği düzenin sosyal ve siyasal altyapısı oluşmamış, emperyalizm, oluşmasına da asla müsaade etmeyecektir. Ülkedeki zengin kaynakları şimdiden paylaşmaya ve talan etmeye başladılar bile, küçük bir azınlık zengin olmaya devam edecek, diktatörlüğün yıkılması için canını veren ve çoğunluk olanlar, emekçi ve yoksul sınıflar ise yine aç ve hasta kalmaya devam edeceklerdir.

Suriye rejimi Demokratik uygarlık felsefesini kavrayabilirse, ittifaklarını seçebilirse, bölgenin talihini derinden etkileyebilir. Fırtınalar değil, bölgede meltemler yaratabilir ve emperyalizmi, global kapitalizmi hayal kırıklığına uğratabilir. Bu da milyonda bir olasılık, olmayacak duaya amin demek gibidir.

İran rejimi de yıkılacağı sırasını bekliyor, bölgede iktidardaki diktatörler hayal kurmaya devam ediyor, global kapitalizme direnebileceklerini düşünüyorlar.

Gerçekten rejimler halklara dayanırlarsa, zorun rolü olmadan, gönüllü olarak halklara dayanırlarsa bunu başarabilir varlıklarını sürdürebilirler. Bugüne kadar yaptıkları gibi zorun araçlarını kullanarak, militarizm ve para militarizm baskı ve şiddet güçlerine dayanarak halkları kontrol ederek iktidarda kalacaklarını düşünüyorlarsa bu imkansızdır.  Döktükleri kan ve zulümle sadece global vahşi kapitalizme imkan sunmaktan başka işe yaramadığının en güzel örneği Afganistan, Irak, Mısır ve Libya rejimleridir, yıkıldılar, şimdi halkları tarafından nefretle anılıyorlar.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanı Türkiye'yi ülkede yaşanan ayaklanmaların en önemli destekçisi olarak görmeye başlaması ve İran'ı arkasına alma çabaları var. Türkiye'nin emperyalizmle birlikte, ıslah edilen Bağdat hattını yanına alıp, konumunu Suriye ve İran'a karşı güçlendirme arayışlarına sahne oluyor. Görünürde dört ülkenin karıştığı bu ikili kamplaşmanın en önemli kozlarından birini bölgenin Kürt siyasal hareketi oluşturuyor. 

Kürt halkı Demokratik uygarlık projesi ile bölge halklarına alternatif bir proje sunmuştur. Merkez noktada duran, bir tarafında vahşi kapitalizmin Büyük Ortadoğu Projesi, diğer tarafta ırkçı/ulusalcı diktatörlükler.

Ortadoğu üç değişik sistemin çatışma seslerinin, yakıcılığı altında yön bulmaya çalışıyor. 

Irkçı/ulusalcı rejimlerin yıkılıp yok olacağı gün gibi ortadadır. Çünkü halklar istemiyor, sosyal sınıflar istemiyor, farklı kültürler bu rejimleri istemiyor. Bu sosyal kesimlerin istemediği bir rejimin zorla ayakta kalması, varlığını sürdürmesi mümkün değildir.
Bundan önceki dayanakları Emperyalizmdi, Sovyetler Birliği bloku ve karşı her iki tarafa tampon görevi nedeniyle kabul edilebilir bir noktada tutuluyordu. Sovyet rejiminin yıkılıp global kapitalizme sığınması ırkçı/ulusalcı rejimlere olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.
Ortadoğu halkları şimdi kendi seçimlerini yapmak zorundadırlar. Mevcut ırkçı/ulusalcı rejimleri tarihin çöplüğüne atılacak, bunun aşağısı, yukarısı, lamı, cimi yok. Önlerinde kalan seçenek global kapitalist veya demokratik uygarlık düzenidir. Global kapitalizm herkesin bildiği, tanıdığı bir düzen ve Ortadoğu'ya yerleşme çabasını hızla sürdürüyor.

Demokratik uygarlık ise yeni bir anlayış, yeni bir düzen/sistemdir. Demokratik uygarlık kısaca her türlü bitkinin, nesnenin, toplumun, canlının öz değerleri, kökü üzerinde yeşermesi, hayat bulmasıdır. Devletleşme özgür özerk halkların gönüllü ortaklaşması sonucu oluşacak örgütlenmedir. En küçük birimden en büyük topluluğa kadar milliyet ve inançların özgürlüğü ve özerkliği ve paylaşımcı ekonomik sistem olarak tarif edilebilir.

Demokratik uygarlık sisteminde vahşi kapitalizme geçit yok ve kaynaklar değerlendirilirken çevrenin doğal haliyle kalması sağlanır. Enerji, madenler elde edilirken ekolojiye uygun çalışmalar yapılır.

Vahşi kapitalizmin dünyamıza, canlılara verdiği zararı gözlemlediğimizde ciddi ve büyük bir vahşetin yaşandığını, geleceğin kar ve para hırsı ile yok edildiğini görebiliyoruz.
Dünyamızın bitki popülasyonu ve hayvan popülasyonu ağır tahribat altında ve yok olma ile yüz yüzedir.  Demokratik uygarlık sistemi buna asla müsaade etmeyen bir düzen meydana getirir.
Vahşi kapitalizmin yer altından çektiği fosil yakıtların yerine dünyayı yok edebilecek galeriler, boşluklar, mağaralar oluştuğu biliniyor. Vahşi kapitalizm yaşam kaynaklarını aşırı hoyratça kullanıyor. Gelecekte çok büyük yıkımlara neden olabilecek şekilde kullanmaya devam ediyor.

Global vahşi kapitalizm yeryüzündeki halklar ve toplumlar arası savaşın ana nedeni olarak değerlendirilebilir. Yüksek düzeyli stratejik iş birliği bölge üzerindeki hesaplara dayalı olarak hız kazanmıştır. Demokrasi adı sıkça kullanılarak sürecin şekillendirilmesine hız verilmiştir. Hiç kimse bir diğerine demokrasi getirmiyor, yönetimsel bazda göreceli bazı değişiklikler olacak, sürü zihniyeti ile yönetilip hiçbir hakkı olmayan halklara insan oldukları hatırlatılacak, ancak yaşam kaynakları olan değerler iliğine kadar sömürülecektir.  Geçmişte örnek olarak Afrika halklarına uygulandı, şimdi tümü açlıkla karşı karşıyadır.

Ortadoğu'da fırtına öncesi sessizliğe kanmamalıyız. Bu yalancı bahar, bunun ardından tufan gelebilir. Medeniyeti kurtarmanın, huzurun, özgürlüğün ilacı Demokratik uygarlık sisteminin anlaşılması ve inşasıdır.

nkizilban@gmail.com

Hiç yorum yok: