Göçmenler özellikle son yıllarda Batı dünyasında en çok tartışılan
konular arasında. Dünyada ekonomi giderek daha da globalleşirken artık
iş gücü oluşturan kesimleri için sınırlar daha kolay aşılır hale geldi.
Özellikle nitelikli işgücünü oluşturan insanlar için neredeyse artık
sınır yok.
Dünyada şu anda 215 milyon kayıtlı göçmen bulunuyor. Kaçak göçmenler de hesaba katıldığında bu rakamın 250 milyonu bulabileceği tahmin ediliyor. Küresel alanda gelişmiş ülkeler en çok göçmeni barındıran ülkeler. Dünyadaki göçmenlerin yüzde 50’sinden fazlasına gelişmiş ülkeler ev sahipliği yapıyor. Körfez ülkeleri de yine işgücü açığını göçmen işçilerle karşıladığı için bu bölgede de göçmenlerin oranı son derece yüksek.
Günümüzde ABD’nin nüfusunun yüzde 13’ünü, Avrupa Birliği’nin nüfusunun yüzde 10’unu göçmenler oluşturuyor. Hem ABD hem de AB en çok göçmene ev sahipliği yapan ülkeler sıralamasında ilk iki sırayı paylaşıyorlar.
Uluslararası Göç Ajansının verdiği bilgilere göre son 50 yılda dünyadaki göçmenlerin sayısı ikiye katlandı. Bu tarihten önce en çok göçmen zaten göçmenlerin kurduğu ABD’de bulunuyordu. Son 50 yıldaki artışın yüzde 75’inden fazlası AB ülkeleri ve Ortadoğu’da gerçekleşti. Yine Rusya da ciddi bir göçmen nüfusuna ev sahipliği yapan bir ülke olarak dikkat çekiyor.
DEMOGRAFİ
Tüm Avrupa kıtasının siyasal ve demografik yapısını değiştiren 5. yüzyıldaki Kavimler Göçü sırasında dünyanın nüfusu 250 milyonu biraz geçiyordu. Doğudan gelen göçmen kabilelerinin ve onların yerlerinden ettiği barbarların batıya doğru göçleri Batı Roma İmparatorluğunu yıkmış ve Avrupa kıtasında asırlar boyunca güçlü bir merkezi idare kurulamamıştı.
Bugün ise dünya üzerinde büyük bir çoğunluğu gelişmiş ülkelerde olmak üzere 215 milyon kayıtlı göçmen bulunuyor. Yani dünya nüfusunun yüzde 3’ünden biraz fazla. Başka bir deyişle dünyanın beşinci en kalabalık toplumunu oluşturuyor göçmenler.
Dünyada en çok göçmene 45 milyonla ABD ev sahipliği yapıyor. ABD’nin en yakın rakibi olan Rusya 12,3 milyonla takip ederken Almanya ise 10 milyon göçmenle üçüncü sırada. AB ülkeleri bir bütün olarak ele alındığında yaklaşık 115 milyon göçmen bu bölgede yaşıyor.
Göçmenlerin nüfusa oranları açısından ilk sırada nüfusunun yüzde 86’sını göçmenlerin oluşturduğu Katar yer alıyor. Katar’ı yüzde 71 ile Monaco, yüzde 70 ile Birleşik Arap Emirlikleri ve yüzde 68 ile Kuveyt takip ediyor.
En çok göçmen veren ülkeler sıralamasında ise Meksika, Hindistan, Rusya ve Çin ilk dört sırada yer alıyor. Türkiye de bu listede 10’uncu sırada.
GÖÇÜN NEDENLERİ
Küresel alanda göçün nedeni hiç şüphesiz ki çok çeşitli. Göçmenlerin büyük bir kısmı ekonomik nedenlerle kalıcı olarak göç ederken dörtte biri ise kendi ülkelerinden zorla ya da politik nedenlerle çıkarılmış ya da çıkmak zorunda kalmış insanlardan oluşuyor.
ABD ve AB merkezli küresel ekonomik sistemine uyumlu olarak göçmenlerin büyük bir bölümü nitelikli işgücü olarak planlı bir şekilde kabul ediliyor. Nitelikli işgücü, beyin takımı kendi ülkelerinden koparılarak küresel sistemin kalbine çekiliyor ve buraya hizmet etmeleri sağlanıyor.
GÖÇÜN AVANTAJLARI DEZAVANTAJLARI
Göçmenler geldikleri ülkeye bir dizi avantaj ve dezavantajla beraber geliyor. Öncelikle göçmen işçiler daha ziyade yerli nüfusun yapmadığı ya da yapamadığı işlere koşuluyor, ucuz işgücü olarak çalışabiliyor, ev sahibi ülkenin toplumuna kendi kültüründen izler bırakarak bir zenginlik oluşturabiliyor ve yeni göçmen nesiller ülkenin nitelikli nüfus potansiyelinin artmasını sağlıyor.
Dezavantajlar ise çok düşündürücü. Göçmen işçiler köle gibi çalıştırılarak sömürülebiliyor, beyin göçü ile gelişmekte olan ülkeler kalkınma sürecinde geri bırakılabiliyor ve göç etmek isteyen insanlar uluslararası suç şebekeleri tarafından kullanılıyor. Yine ev sahibi ülkelerde özellikle sağ siyasetçiler göçmen politikalarını popülist bir şekilde kullanabiliyor.
HEM NEDENLER HEM DE ENGELLER ÇOK
Göçmenler için başka bir ülkeye, tamamen yabancı olduğu başka bir yaşama adım atmanın nedenleri çok fazla ama bunun önündeki engeller de oldukça fazla. The Guardian gazetesinin yazar Gary Younge’a göre dünya üzerinde mallar ve eşyalar insanlardan daha özgürce dolaşabiliyor. Hatta dünyanın bazı ülkelerinde insanların ülke içindeki hareketlerine dahi sınırlamalar getirilebiliyor.
Dünyanın en çok göçmen alan ülkesi konumunda ABD’de Göç Ofisi tarafından tutulan göçmenlerin hükümlülerle aynı muameleyi gördükleri ve insanların senelerce kapalı kapılar ardından cezaevini aratmaya koşullarda tutulduğu biliniyor. ABD özellikle 1990larda patlayan göçmen akınını filtreleyerek sadece belli düzeyde eğitim almış insanlara kapılarını açıyor. Kalifiye olmayan göçmenler ise reddediliyor.
İngiltere’de ise göçmenlerin önü son yıllarda çıkarılan yasalarla ciddi anlamda kesilmiş durumda. İngiltere, Hollanda, Belçika gibi ülkelerde bırakın bir göçmen olarak kabul edilmek varolan göçmenlerin aile birleşimi yapmaları önünde dahi yasal engeller bulunuyor.
Bu ülkede medya da göçmenler konusunda sıkça eleştiriliyor. Sağ ve hatta bazen sol görüşlere yakın yayın organlarında dahi göçmenlik karşıtı göçmenlere karşı önyargı oluşturacak haberlere yer veriliyor. Bunun bir yansıması olarak İngiltere’de geçtiğimiz yıllarda yapılan bir ankete göz atabiliriz.
İngiltere’de nüfusun yüzde 73’ü ülkeye çok fazla göçmen alındığını düşünüyor. Yüzde 75’i göçmenlerin sosyal hakları suistimal ettiğine, yüzde 39’u göçmenlerin ülkeye hastalıkları taşıdığına inanıyor. İngiltere’nin göçmenler sayesinde çokkültürlü bir ülkeye dönüştüğüne inananların sayısı ise sadece yüzde 25.
EKONOMİ, FAKİRLİK VE GÜNAH KEÇİLERİ OLARAK GÖÇMENLER
Göçmen işçiler genel olarak geldikleri ülkede ya küçük işletmeler kuruyor ya da işçi olarak çalışmaya başlıyor. Göçmenlerin çalıştıkları ülkelerde ekonomik durum kötüye gittiği ya da işsizliğin arttığı zaman hemen ilk gündeme gelen şey yine ülkelerin göçmen işçi politikaları oluyor. Almanya’da 2008 yılında işsizliğin arttığı sırada sık sık ülkede Almanların işsiz kalıp göçmenlerin çalıştığı yönünde yapılan yorumları hatırlatabiliriz.
1970 ve 80lerde Hindistan ve Pakistan kökenli göçmenler İngiltere’de sürekli olarak ırkçı tacizlerle karşılaşırdı. Bu göçmenlerin hemen hemen tümü Doğu Afrika’da göçmen konumundayken kaçmak zorunda kalmış ve İngiltere’ye yerleşmişti. Bu süreçte İngiltere’de sayısız protesto gösterisi düzenlendi. Neyse ki yıllar geçtikçe göçmen Hindistan ve Pakistanlılar ile İngiliz toplumu arasındaki temas arttıkça bu tepkiler azaldı. Ama 2000li yıllara geldiğimizde aynı tepkiler Polonyalı işçilere karşı yapılmaya başlandı.
1990ların sonlarında da Doğu Asya küresel ekonomik krizden oldukça kötü etkilenmişti. Bu sırada Endonezya’da 2 haftaya yakın bir süre Çinli göçmen işçilere karşı saldırılar düzenlendi. Bu saldırılarda çok sayıda kişi de öldü.
Yakın tarihe gelecek olursak 2008 yılında Güney Afrika’da yerliler ile Zimbabweli göçmenler arasında çatışmalar yaşanmış ve en az 50 göçmen öldürülmüştü. Bu saldırıların artından binlerce göçmen tekrar ülkelerine dönmek zorunda kalmıştı.
GÖÇMENLERİN MEMLEKET EKONOMİSİNE KATKISI
Göçmenlerin gelişmiş ülkelerde çalışarak kendi ülkelerine gönderdikleri paranın işlevi oldukça önemli. Bu paranın toplamının, zengin ülkelerin yoksullara yaptığı mali yardımlardan daha fazla ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri için büyük önem arz eziyor. Örneğin göçmen işçiler her sene Bangladeş’e 11,1 milyar dolar para geri gönderiyor. Nijerya’da 10, Lübnan’da 8, Mısır’da ise 7 milyar dolarlık bir miktar her sene ülke dışında yaşayan vatandaşlar tarafından bu ülke ekonomilerine kazandırılıyor.
Göçmen işçilerin gönderdiği paralar Tacikistan’ın gayrı sarfi milli hasılasının (GSMH) yüzde 36sına tekabül ediyor. Bu oran Nepal ve Moldova’da yüzde 23, Ürdün’de yüzde 16, Haiti’de ise yüzde 15.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu’ndan Jeni Klugman’a göre “Göç, göç edenlere olduğu kadar, etmeyenlere de fayda sağlıyor. Fakat göç, tek başına, insani gelişmeyi hızlandıracak bir ulusal strateji olamaz. Ülkeler, kendi insani gelişmeleri önündeki engellerle baş etmeye devam ederken, göçü de, geniş kapsamlı politikaların potansiyel bir öğesi olarak görmeliler.”
GÖÇMENLER İŞSİZLİK YARATMIYOR
Özellikle Batılı ülkelerde göçmenlerin işsizlik yarattığı yönündeki mitini destekleyecek hiçbir kesin kanıt bugüne kadar tespit edilemedi. Örneğin 2004 yılında AB ülkeleri tarihi genişleme öncesinde bir göçmen akınından, dolayısıyla işsizliğin artacağından endişe ediyordu. Ama bu hiçbir şekilde yaşanmadı. İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelere Doğu Avrupa ülkelerinden çok sayıda göçmen geldi ama bu ülkelerin hiçbirinde işsizlik buna bağlı olarak artış göstermedi. Aksine her üç ülkenin de ekonomisi dinamizm kazandı.
Aynı durum kendi ülkeleri içinde göç eden 740 milyon kadar insan için de geçerli.
GÖÇMENLER EKONOMİK GELİŞMEYİ DE SAĞLIYOR
2011 yılında Amerika'da sıfırdan yaratılan (start-up) en büyük 50 şirketin yarısını göçmenler kurdu. Göçmen çalışanlar aynı zamanda ülkenin büyük şirketlerinin hayati öneme sahip yönetim ve geliştirme kademelerinin %75'ini oluşturuyor.
Göçmenlerin kurduğu şirketler arasında kitap kiralama şirketi Chegg ve zanaat sitesi Etsy de bulunuyor. "National Foundation for American Policy "(NFAP) tarafından hazırlanan rapora göre girişimciler en çok Hindistan, İsrail, Kanada, İran ve Yeni Zelanda kökenlilerden oluşuyor.
KÜRESELLEŞMENİN ASKERLERİ
Göçmenler küreselleşen dünyanın en yakın tanıkları. Gittikleri ülkeye yabancı olan ve kendi ülkesine de kuşak atladıkça yabancılaşan göçmenler bir dünya kültürünü temsil ediyor aynı zamanda. Kimlik her ne kadar ciddi bir sorun olsa da çok farklı kültürlerle bir arada yaşamayı bilen, değişik toplumlarla temas edebilen milyonlarca insan var. Ne kendi köklerinden, ne de başka ülkelerde kurdukları yaşamlarından vazgeçiyorlar.
Birçok aydın göçmenleri küresel kültürün sinir hücreleri olarak nitelendiriyor. Onlar kültürleri birbiriyle buluşturuyor ve birbirine tanıtıyorlar. Yani dünyaya katkıları sadece ekonomik değil aynı zamanda kültürel. Öyle ki zamanla ev sahibi topluma dahi kendi kültürlerini benimsetebiliyor.
Buna en hoş örneklerden biri Almanya Dışişleri Bakanı Otto Schily’nin Afganistan ziyareti sırasında yaşadığı bir anı.
Schily Afganistan’daki Alman askerlerini ziyaretinde Afgan polislerini eğitmekle görevli Berlinli bir Alman polisle sohbet eder. Kendisine “Almanya’yı özledim” diyen polise “en çok neyi özledin” diye soran Schily’nin aldığı cevap oldukça ilginçtir: “Döner Kebap”.
ANF NEWS AGENCY
Dünyada şu anda 215 milyon kayıtlı göçmen bulunuyor. Kaçak göçmenler de hesaba katıldığında bu rakamın 250 milyonu bulabileceği tahmin ediliyor. Küresel alanda gelişmiş ülkeler en çok göçmeni barındıran ülkeler. Dünyadaki göçmenlerin yüzde 50’sinden fazlasına gelişmiş ülkeler ev sahipliği yapıyor. Körfez ülkeleri de yine işgücü açığını göçmen işçilerle karşıladığı için bu bölgede de göçmenlerin oranı son derece yüksek.
Günümüzde ABD’nin nüfusunun yüzde 13’ünü, Avrupa Birliği’nin nüfusunun yüzde 10’unu göçmenler oluşturuyor. Hem ABD hem de AB en çok göçmene ev sahipliği yapan ülkeler sıralamasında ilk iki sırayı paylaşıyorlar.
Uluslararası Göç Ajansının verdiği bilgilere göre son 50 yılda dünyadaki göçmenlerin sayısı ikiye katlandı. Bu tarihten önce en çok göçmen zaten göçmenlerin kurduğu ABD’de bulunuyordu. Son 50 yıldaki artışın yüzde 75’inden fazlası AB ülkeleri ve Ortadoğu’da gerçekleşti. Yine Rusya da ciddi bir göçmen nüfusuna ev sahipliği yapan bir ülke olarak dikkat çekiyor.
DEMOGRAFİ
Tüm Avrupa kıtasının siyasal ve demografik yapısını değiştiren 5. yüzyıldaki Kavimler Göçü sırasında dünyanın nüfusu 250 milyonu biraz geçiyordu. Doğudan gelen göçmen kabilelerinin ve onların yerlerinden ettiği barbarların batıya doğru göçleri Batı Roma İmparatorluğunu yıkmış ve Avrupa kıtasında asırlar boyunca güçlü bir merkezi idare kurulamamıştı.
Bugün ise dünya üzerinde büyük bir çoğunluğu gelişmiş ülkelerde olmak üzere 215 milyon kayıtlı göçmen bulunuyor. Yani dünya nüfusunun yüzde 3’ünden biraz fazla. Başka bir deyişle dünyanın beşinci en kalabalık toplumunu oluşturuyor göçmenler.
Dünyada en çok göçmene 45 milyonla ABD ev sahipliği yapıyor. ABD’nin en yakın rakibi olan Rusya 12,3 milyonla takip ederken Almanya ise 10 milyon göçmenle üçüncü sırada. AB ülkeleri bir bütün olarak ele alındığında yaklaşık 115 milyon göçmen bu bölgede yaşıyor.
Göçmenlerin nüfusa oranları açısından ilk sırada nüfusunun yüzde 86’sını göçmenlerin oluşturduğu Katar yer alıyor. Katar’ı yüzde 71 ile Monaco, yüzde 70 ile Birleşik Arap Emirlikleri ve yüzde 68 ile Kuveyt takip ediyor.
En çok göçmen veren ülkeler sıralamasında ise Meksika, Hindistan, Rusya ve Çin ilk dört sırada yer alıyor. Türkiye de bu listede 10’uncu sırada.
GÖÇÜN NEDENLERİ
Küresel alanda göçün nedeni hiç şüphesiz ki çok çeşitli. Göçmenlerin büyük bir kısmı ekonomik nedenlerle kalıcı olarak göç ederken dörtte biri ise kendi ülkelerinden zorla ya da politik nedenlerle çıkarılmış ya da çıkmak zorunda kalmış insanlardan oluşuyor.
ABD ve AB merkezli küresel ekonomik sistemine uyumlu olarak göçmenlerin büyük bir bölümü nitelikli işgücü olarak planlı bir şekilde kabul ediliyor. Nitelikli işgücü, beyin takımı kendi ülkelerinden koparılarak küresel sistemin kalbine çekiliyor ve buraya hizmet etmeleri sağlanıyor.
GÖÇÜN AVANTAJLARI DEZAVANTAJLARI
Göçmenler geldikleri ülkeye bir dizi avantaj ve dezavantajla beraber geliyor. Öncelikle göçmen işçiler daha ziyade yerli nüfusun yapmadığı ya da yapamadığı işlere koşuluyor, ucuz işgücü olarak çalışabiliyor, ev sahibi ülkenin toplumuna kendi kültüründen izler bırakarak bir zenginlik oluşturabiliyor ve yeni göçmen nesiller ülkenin nitelikli nüfus potansiyelinin artmasını sağlıyor.
Dezavantajlar ise çok düşündürücü. Göçmen işçiler köle gibi çalıştırılarak sömürülebiliyor, beyin göçü ile gelişmekte olan ülkeler kalkınma sürecinde geri bırakılabiliyor ve göç etmek isteyen insanlar uluslararası suç şebekeleri tarafından kullanılıyor. Yine ev sahibi ülkelerde özellikle sağ siyasetçiler göçmen politikalarını popülist bir şekilde kullanabiliyor.
HEM NEDENLER HEM DE ENGELLER ÇOK
Göçmenler için başka bir ülkeye, tamamen yabancı olduğu başka bir yaşama adım atmanın nedenleri çok fazla ama bunun önündeki engeller de oldukça fazla. The Guardian gazetesinin yazar Gary Younge’a göre dünya üzerinde mallar ve eşyalar insanlardan daha özgürce dolaşabiliyor. Hatta dünyanın bazı ülkelerinde insanların ülke içindeki hareketlerine dahi sınırlamalar getirilebiliyor.
Dünyanın en çok göçmen alan ülkesi konumunda ABD’de Göç Ofisi tarafından tutulan göçmenlerin hükümlülerle aynı muameleyi gördükleri ve insanların senelerce kapalı kapılar ardından cezaevini aratmaya koşullarda tutulduğu biliniyor. ABD özellikle 1990larda patlayan göçmen akınını filtreleyerek sadece belli düzeyde eğitim almış insanlara kapılarını açıyor. Kalifiye olmayan göçmenler ise reddediliyor.
İngiltere’de ise göçmenlerin önü son yıllarda çıkarılan yasalarla ciddi anlamda kesilmiş durumda. İngiltere, Hollanda, Belçika gibi ülkelerde bırakın bir göçmen olarak kabul edilmek varolan göçmenlerin aile birleşimi yapmaları önünde dahi yasal engeller bulunuyor.
Bu ülkede medya da göçmenler konusunda sıkça eleştiriliyor. Sağ ve hatta bazen sol görüşlere yakın yayın organlarında dahi göçmenlik karşıtı göçmenlere karşı önyargı oluşturacak haberlere yer veriliyor. Bunun bir yansıması olarak İngiltere’de geçtiğimiz yıllarda yapılan bir ankete göz atabiliriz.
İngiltere’de nüfusun yüzde 73’ü ülkeye çok fazla göçmen alındığını düşünüyor. Yüzde 75’i göçmenlerin sosyal hakları suistimal ettiğine, yüzde 39’u göçmenlerin ülkeye hastalıkları taşıdığına inanıyor. İngiltere’nin göçmenler sayesinde çokkültürlü bir ülkeye dönüştüğüne inananların sayısı ise sadece yüzde 25.
EKONOMİ, FAKİRLİK VE GÜNAH KEÇİLERİ OLARAK GÖÇMENLER
Göçmen işçiler genel olarak geldikleri ülkede ya küçük işletmeler kuruyor ya da işçi olarak çalışmaya başlıyor. Göçmenlerin çalıştıkları ülkelerde ekonomik durum kötüye gittiği ya da işsizliğin arttığı zaman hemen ilk gündeme gelen şey yine ülkelerin göçmen işçi politikaları oluyor. Almanya’da 2008 yılında işsizliğin arttığı sırada sık sık ülkede Almanların işsiz kalıp göçmenlerin çalıştığı yönünde yapılan yorumları hatırlatabiliriz.
1970 ve 80lerde Hindistan ve Pakistan kökenli göçmenler İngiltere’de sürekli olarak ırkçı tacizlerle karşılaşırdı. Bu göçmenlerin hemen hemen tümü Doğu Afrika’da göçmen konumundayken kaçmak zorunda kalmış ve İngiltere’ye yerleşmişti. Bu süreçte İngiltere’de sayısız protesto gösterisi düzenlendi. Neyse ki yıllar geçtikçe göçmen Hindistan ve Pakistanlılar ile İngiliz toplumu arasındaki temas arttıkça bu tepkiler azaldı. Ama 2000li yıllara geldiğimizde aynı tepkiler Polonyalı işçilere karşı yapılmaya başlandı.
1990ların sonlarında da Doğu Asya küresel ekonomik krizden oldukça kötü etkilenmişti. Bu sırada Endonezya’da 2 haftaya yakın bir süre Çinli göçmen işçilere karşı saldırılar düzenlendi. Bu saldırılarda çok sayıda kişi de öldü.
Yakın tarihe gelecek olursak 2008 yılında Güney Afrika’da yerliler ile Zimbabweli göçmenler arasında çatışmalar yaşanmış ve en az 50 göçmen öldürülmüştü. Bu saldırıların artından binlerce göçmen tekrar ülkelerine dönmek zorunda kalmıştı.
GÖÇMENLERİN MEMLEKET EKONOMİSİNE KATKISI
Göçmenlerin gelişmiş ülkelerde çalışarak kendi ülkelerine gönderdikleri paranın işlevi oldukça önemli. Bu paranın toplamının, zengin ülkelerin yoksullara yaptığı mali yardımlardan daha fazla ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri için büyük önem arz eziyor. Örneğin göçmen işçiler her sene Bangladeş’e 11,1 milyar dolar para geri gönderiyor. Nijerya’da 10, Lübnan’da 8, Mısır’da ise 7 milyar dolarlık bir miktar her sene ülke dışında yaşayan vatandaşlar tarafından bu ülke ekonomilerine kazandırılıyor.
Göçmen işçilerin gönderdiği paralar Tacikistan’ın gayrı sarfi milli hasılasının (GSMH) yüzde 36sına tekabül ediyor. Bu oran Nepal ve Moldova’da yüzde 23, Ürdün’de yüzde 16, Haiti’de ise yüzde 15.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu’ndan Jeni Klugman’a göre “Göç, göç edenlere olduğu kadar, etmeyenlere de fayda sağlıyor. Fakat göç, tek başına, insani gelişmeyi hızlandıracak bir ulusal strateji olamaz. Ülkeler, kendi insani gelişmeleri önündeki engellerle baş etmeye devam ederken, göçü de, geniş kapsamlı politikaların potansiyel bir öğesi olarak görmeliler.”
GÖÇMENLER İŞSİZLİK YARATMIYOR
Özellikle Batılı ülkelerde göçmenlerin işsizlik yarattığı yönündeki mitini destekleyecek hiçbir kesin kanıt bugüne kadar tespit edilemedi. Örneğin 2004 yılında AB ülkeleri tarihi genişleme öncesinde bir göçmen akınından, dolayısıyla işsizliğin artacağından endişe ediyordu. Ama bu hiçbir şekilde yaşanmadı. İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelere Doğu Avrupa ülkelerinden çok sayıda göçmen geldi ama bu ülkelerin hiçbirinde işsizlik buna bağlı olarak artış göstermedi. Aksine her üç ülkenin de ekonomisi dinamizm kazandı.
Aynı durum kendi ülkeleri içinde göç eden 740 milyon kadar insan için de geçerli.
GÖÇMENLER EKONOMİK GELİŞMEYİ DE SAĞLIYOR
2011 yılında Amerika'da sıfırdan yaratılan (start-up) en büyük 50 şirketin yarısını göçmenler kurdu. Göçmen çalışanlar aynı zamanda ülkenin büyük şirketlerinin hayati öneme sahip yönetim ve geliştirme kademelerinin %75'ini oluşturuyor.
Göçmenlerin kurduğu şirketler arasında kitap kiralama şirketi Chegg ve zanaat sitesi Etsy de bulunuyor. "National Foundation for American Policy "(NFAP) tarafından hazırlanan rapora göre girişimciler en çok Hindistan, İsrail, Kanada, İran ve Yeni Zelanda kökenlilerden oluşuyor.
KÜRESELLEŞMENİN ASKERLERİ
Göçmenler küreselleşen dünyanın en yakın tanıkları. Gittikleri ülkeye yabancı olan ve kendi ülkesine de kuşak atladıkça yabancılaşan göçmenler bir dünya kültürünü temsil ediyor aynı zamanda. Kimlik her ne kadar ciddi bir sorun olsa da çok farklı kültürlerle bir arada yaşamayı bilen, değişik toplumlarla temas edebilen milyonlarca insan var. Ne kendi köklerinden, ne de başka ülkelerde kurdukları yaşamlarından vazgeçiyorlar.
Birçok aydın göçmenleri küresel kültürün sinir hücreleri olarak nitelendiriyor. Onlar kültürleri birbiriyle buluşturuyor ve birbirine tanıtıyorlar. Yani dünyaya katkıları sadece ekonomik değil aynı zamanda kültürel. Öyle ki zamanla ev sahibi topluma dahi kendi kültürlerini benimsetebiliyor.
Buna en hoş örneklerden biri Almanya Dışişleri Bakanı Otto Schily’nin Afganistan ziyareti sırasında yaşadığı bir anı.
Schily Afganistan’daki Alman askerlerini ziyaretinde Afgan polislerini eğitmekle görevli Berlinli bir Alman polisle sohbet eder. Kendisine “Almanya’yı özledim” diyen polise “en çok neyi özledin” diye soran Schily’nin aldığı cevap oldukça ilginçtir: “Döner Kebap”.
ANF NEWS AGENCY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder