25 Ocak 2012 Çarşamba

Türk Sömürgecilerinden Tüm Katliamların Hesabı Sorulmalıdır-2


Halkımız, öncelikle çocuklarını yitirerek mağdur olan Roboski ve Bêcih yurtsever köylüleriyle her türlü maddi-manevi dayanışmasını geliştirmelidir. Bunu sadece taziye ziyaretleriyle sınırlı tutmamak, şehit yakınlarını, ailelerini AKP’nin sadakalarına, korucu maaşlarına muhtaç etmemek gerekiyor.

Öte yandan, halkımız Kürdistan halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ve beş-buçuk aya yaklaşan, giderek ağır bir işkenceye dönüşen tecrit ile Qileban’da gerçekleşen katliam arasındaki ilişkiyi iyi görmek lazım.  Kürdistan halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, gerillaya yönelik imha saldırıları, siyasi soykırım operasyonları ve katliam Kürdistan halkının özgürlük iradesini kırmaya, teslim almaya yönelik bir politikanın parçalarıdır. Onun için, yeni dönemde hem Kürdistan halk Önderi üzerinde uygulanan tecride karşı hem de Qileban katliamı şahsında sömürgeci Türk devletinden, AKP hükümetinden Kürdistan’da bugüne kadar gerçekleştirilen tüm katliamların hesabının sorulması için,  serhıldanlar aralıksız, hem yaygın, hem yoğun bir şekilde geliştirilmelidir. Tabi böyle bir zorlu direniş örgütsüz olmaz. Düşmanın her türlü operasyon ve rehin alma saldırılarına karşı örgütlü hareket edilmelidir. Tek bir Kürdistan’lının rehin alınması büyük bir serhıldan gerekçesi yapılmalıdır. Roboski katliamına karşı ayağa kalkan halkımız, tüm siyasi soykırım operasyonlarıyla Kürtleri esaret altına alma saldırılarına karşı da, aynı ulusal refleksle harekete geçmelidirler.

Hiçbir yazılı Türk basınının Kürdistan’a girmesine, bayilerde satılmasına izin verilmemelidir. Hiçbir Kürt ve Kürdistanlı bu gazeteleri almamalıdır. Kürdistan halkına karşı birer özel savaş mekanizması gibi çalışan televizyonlarını izlememelidir. Onları yalanlarıyla, psikolojik savaşlarıyla baş başa bırakalım. Hiçbir gazete bayisi de, üç-beş kuruş için Kürdistan halkına savaş açan, her gün hakaret, aşağılama dolu yazılar ve uydurma haberlerle dolu bu gazeteleri satma tenezzülünde bulunmamalıdır.

Gelinen aşamada artık hiçbir Kürt genci sömürgeci Türk ordusuna askerliğe gitmemeli, hiçbir Kürdistanlı aile de çocuklarını askere göndermek için zorlamamalıdır. Zaten birçok Kürt genci askerde, kaza, eğitim kazası, intihar vb. adı altında katledilmektedir. Neden Türk sömürgecilerinin ordusunda askere gidelim, neden öldürülelim? Bunun bir anlamı, izahı olamaz.

Hiçbir Kürdistanlı aile çocuklarını Fethullah denilen Kürt katliamına fetva çıkaran münafıkın dershanelerine göndermemelidir. Gönderenler de çocuklarını geri çekmelidirler. Kürt gençleri de, bu dershanelerden geri çekilmelidirler.

 Halkımızın soylu ve haklı direnişine karşı kimse, siyaset ve makul adam veya makul kadın olma adına provakasyon vb. kavramlar kullanmamalı. Burkay’lık yapılmamalıdır. Yurtsever saflarda da benzer yaklaşımları zaman zaman gösterenler vardır. Kendisine mikrofon uzatıldığında, “halkımızı sağduyulu olmaya çağırıyorum, provakasyonlara gelmeyelim” vb. söylemleri dile getirmektedirler.  Halkımız kimden gelirse gelsin, rütbesi, mevkisi ne olursa olsun, bu yönlü değerlendirme ve çağrı yapanları, sabır telkin edenleri, bir kenara koymasını bilmelidir. Kulaklarını böyle teslimiyetçi, korkak, cesaretsiz değerlendirme ve çağrılar yapanlara tıkamalıdırlar. Bu tür süreçlerde böyleleri adeta devrim yangınını, halkımızın yangına dönüşen öfke ve bilincinin üzerine su sıkan itfaiyeciler gibidirler. Katleden, saldıran sömürgecilerin, Kürt-Kürdistan düşmanlarını üzerine yürüyeceğine, buna öncülük edeceğine,  halkımızı engellemeye yönelen yaklaşımlar içine girmektedirler. Farkında değiller ama Türk sömürgecileri cephelerini netleştirmişlerdir. Kürt halkı da her bakımdan cephesini netleştirmesini ve saflarını düzenleyip ileriye, özgürlüğe doğru ilerlemesini bilmelidir.

Bugüne kadar,  Türk sömürgecileri tarafından,   “Kürt isyanları Kürdistan’ın Kürtlere vatan olarak kalmaması için acımasızca ezildi… Sömürgecilik ve soykırımın yaşandığı bir vatan gerçekliği olsa da, Kürdistan’ın varlığı inkâr edilemez. Üzerinde tarihine ve toplum gerçekliğine bağlı ve layık şekilde özgür yaşamak isteyenlerin son ferdi durdukça varlığı devam edecektir. Yalnız Kürtlerin değil, Ermenilerin, Süryanilerin, Türkmenlerin, Arapların ve özgür yaşamak isteyen her birey ve kültürün demokratik, özgür ve eşitçe paylaştığı bir ortak vatan olacaktır.” 

İşte bunun için de, Kürdistan halkı son yüzyılda halkımıza karşı gerçekleştirilen tüm sömürgeci katliamların hesabını sorma kararlılığı temelinde örgütlü serhıldanlarını süreklileştirmeli ve kendi anavatanında özgür yaşamını inşa etmelidir. 2012 yılına verilecek doğru karşılıkta budur.

Herdem Serhıldan

Hiç yorum yok: