Halkımız, öncelikle çocuklarını yitirerek mağdur olan Roboski ve Bêcih yurtsever köylüleriyle her türlü maddi-manevi dayanışmasını geliştirmelidir. Bunu sadece taziye ziyaretleriyle sınırlı tutmamak, şehit yakınlarını, ailelerini AKP’nin sadakalarına, korucu maaşlarına muhtaç etmemek gerekiyor.
Öte yandan, halkımız Kürdistan halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ve beş-buçuk aya yaklaşan, giderek ağır bir işkenceye dönüşen tecrit ile Qileban’da gerçekleşen katliam arasındaki ilişkiyi iyi görmek lazım. Kürdistan halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, gerillaya yönelik imha saldırıları, siyasi soykırım operasyonları ve katliam Kürdistan halkının özgürlük iradesini kırmaya, teslim almaya yönelik bir politikanın parçalarıdır. Onun için, yeni dönemde hem Kürdistan halk Önderi üzerinde uygulanan tecride karşı hem de Qileban katliamı şahsında sömürgeci Türk devletinden, AKP hükümetinden Kürdistan’da bugüne kadar gerçekleştirilen tüm katliamların hesabının sorulması için, serhıldanlar aralıksız, hem yaygın, hem yoğun bir şekilde geliştirilmelidir. Tabi böyle bir zorlu direniş örgütsüz olmaz. Düşmanın her türlü operasyon ve rehin alma saldırılarına karşı örgütlü hareket edilmelidir. Tek bir Kürdistan’lının rehin alınması büyük bir serhıldan gerekçesi yapılmalıdır. Roboski katliamına karşı ayağa kalkan halkımız, tüm siyasi soykırım operasyonlarıyla Kürtleri esaret altına alma saldırılarına karşı da, aynı ulusal refleksle harekete geçmelidirler.
Hiçbir yazılı Türk
basınının Kürdistan’a girmesine, bayilerde satılmasına izin
verilmemelidir. Hiçbir Kürt ve Kürdistanlı bu gazeteleri almamalıdır.
Kürdistan halkına karşı birer özel savaş mekanizması gibi çalışan
televizyonlarını izlememelidir. Onları yalanlarıyla, psikolojik
savaşlarıyla baş başa bırakalım. Hiçbir gazete bayisi de, üç-beş kuruş
için Kürdistan halkına savaş açan, her gün hakaret, aşağılama dolu
yazılar ve uydurma haberlerle dolu bu gazeteleri satma tenezzülünde
bulunmamalıdır.
Gelinen aşamada artık hiçbir Kürt genci sömürgeci
Türk ordusuna askerliğe gitmemeli, hiçbir Kürdistanlı aile de
çocuklarını askere göndermek için zorlamamalıdır. Zaten birçok Kürt
genci askerde, kaza, eğitim kazası, intihar vb. adı altında
katledilmektedir. Neden Türk sömürgecilerinin ordusunda askere gidelim,
neden öldürülelim? Bunun bir anlamı, izahı olamaz.
Hiçbir
Kürdistanlı aile çocuklarını Fethullah denilen Kürt katliamına fetva
çıkaran münafıkın dershanelerine göndermemelidir. Gönderenler de
çocuklarını geri çekmelidirler. Kürt gençleri de, bu dershanelerden geri
çekilmelidirler.
Halkımızın soylu ve haklı direnişine karşı kimse,
siyaset ve makul adam veya makul kadın olma adına provakasyon vb.
kavramlar kullanmamalı. Burkay’lık yapılmamalıdır. Yurtsever saflarda da
benzer yaklaşımları zaman zaman gösterenler vardır. Kendisine mikrofon
uzatıldığında, “halkımızı sağduyulu olmaya çağırıyorum, provakasyonlara
gelmeyelim” vb. söylemleri dile getirmektedirler. Halkımız kimden
gelirse gelsin, rütbesi, mevkisi ne olursa olsun, bu yönlü değerlendirme
ve çağrı yapanları, sabır telkin edenleri, bir kenara koymasını
bilmelidir. Kulaklarını böyle teslimiyetçi, korkak, cesaretsiz
değerlendirme ve çağrılar yapanlara tıkamalıdırlar. Bu tür süreçlerde
böyleleri adeta devrim yangınını, halkımızın yangına dönüşen öfke ve
bilincinin üzerine su sıkan itfaiyeciler gibidirler. Katleden, saldıran
sömürgecilerin, Kürt-Kürdistan düşmanlarını üzerine yürüyeceğine, buna
öncülük edeceğine, halkımızı engellemeye yönelen yaklaşımlar içine
girmektedirler. Farkında değiller ama Türk sömürgecileri cephelerini
netleştirmişlerdir. Kürt halkı da her bakımdan cephesini netleştirmesini
ve saflarını düzenleyip ileriye, özgürlüğe doğru ilerlemesini
bilmelidir.
Bugüne kadar, Türk sömürgecileri tarafından, “Kürt
isyanları Kürdistan’ın Kürtlere vatan olarak kalmaması için acımasızca
ezildi… Sömürgecilik ve soykırımın yaşandığı bir vatan gerçekliği olsa
da, Kürdistan’ın varlığı inkâr edilemez. Üzerinde tarihine ve toplum
gerçekliğine bağlı ve layık şekilde özgür yaşamak isteyenlerin son ferdi
durdukça varlığı devam edecektir. Yalnız Kürtlerin değil, Ermenilerin,
Süryanilerin, Türkmenlerin, Arapların ve özgür yaşamak isteyen her birey
ve kültürün demokratik, özgür ve eşitçe paylaştığı bir ortak vatan
olacaktır.”
İşte bunun için de, Kürdistan halkı son yüzyılda
halkımıza karşı gerçekleştirilen tüm sömürgeci katliamların hesabını
sorma kararlılığı temelinde örgütlü serhıldanlarını süreklileştirmeli ve
kendi anavatanında özgür yaşamını inşa etmelidir. 2012 yılına verilecek
doğru karşılıkta budur.
Herdem Serhıldan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder