25 Ocak 2012 Çarşamba

Hüseyin Gülerce Şırnak Eski Valisi Gibi Konuşuyor

Cahit Mervan


Bundan 11 yıl önce Türk mahkemesi tarafından kapatılan HADEP’in Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ile ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz'in gözaltına alındılar. Silopi Alay Komutanlığı'na girerken görüldüler. Ancak kendilerinden bir daha haber alınmadı. Kaybettirildiler.

Aradan geçen 11 yıla rağmen her iki Kürt politikacısının akıbetin ortaya çıkarılması ve suçluların yakalanması için hiçbir şey yapılmadı. 9 yıldır iktidarda bulunan AKP hükümeti de hiçbir yapmadı. Aslında kaçıranlar, katiller o günde belliydi, bugünde.

O günlerde Şırnak Alay Komutanı Levent Ersöz, Silopi İlçe Komutanı Süleyman Can'dı. Taşkın Akgün ve astsubay Selim Gül ise Şırnak JİTEM'de çalışıyordu. Ancak Ergenekon davasından tutuklanan Levent Ersöz’e bugüne kadar Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'i nasıl kaybettirdiğine dahil tek bir soru daha sorulmadığı ortaya çıkı.

Tıpkı bugün Roboski katliamında olduğu gibi o günde bu vahşi cinayet, Türk basını tarafından, savcı, Şırnak valisi ve hükümet tarafından Kürtlere yıkılmak istendi. Şırnak valisi ve savcısının "HADEP'lileri arkadaşları kaçırmış olabilir" yalanını malum medya sekiz sütün üzerinden manşetlere taşıdı. Katilleri kolladı ve korudu. Daha fazla cinayet işlemleri için teşvik etti.

Aradan geçen onca zaman rağmen devletin, hükümetin, onun emrindeki kolluk küvetlerinin, polisin, özel timin, ordunun, vali ve savcı gibi mülkü amirlerin Kürtler bakışı hiç değişmedi. AKP hükümeti döneminde 160 aşkın çocuk öldürüldü.

Ancak bu ırkçı ve düşmanca tutum Türk medyası tarafından, onun kiralık kalemleri tarafından allandı –pullandı, demir bir pençe, zalim bir el, kadife bir eldiven içinde sunulmaya çalışıldı.

Geçmişti utanmadan “HADEP’lileri arkadaşları kaçırmıştır” diye manşet atan Türk basını bugün dünyanın gözü önünde 34 Kürt gencinin F16 savaş uçaklarıyla Roboski’de katledilmesini Kürt Özgürlük Harekatı’nın üstüne yıkacak kadar vicdan ve ahlak yoksunu olabiliyor.

Örneğin AKP’nin gizli ödenekten beslediği iddia edilen Sabah gazetesi ‘PKK Uludere’den Altı ceset kaçırdı’ türünden, tümüyle kirli ve özel savaş haberine yer verebiliyor.

Güya istihbarat raporlarına göre 34 Kürt genciyle birlikte, hava saldırısında 6 PKK militanı da öldürülüyor! Ve PKK kaşla göz ararsında, neredeyse yıldırım hızıyla 6 gerillanın cenazelerini olay yerinden kaçırıyor!

AKP tetikçisi Sabah gazetesi bu yalan haberiyle tekrar tekrar 34 Kürt gencini öldürmekle kalmıyor. Aynı zamanda okuyucusunu da, kamuoyunu da aptal yerine koyuyor. Veya öyle sanıyor.

Elbette ki bu kirli işi sadece Sabah yapmıyor. Türk başbakanı katliamın hesabını vereceğine, kendi emriyle öldürülen insanları ‘terörle mücadele kapsamına’ sokarak, öldürdüğü insanlar için ‘terör tazminatı’ ödüyor. Parayla Kürtlerin acısını, kamuoyunun ise vicdanını satın almaya çalışıyor. Erdoğan bununla kalmıyor. Ve tüm ekibiyle, psikolojik savaş uzmanlarıyla, basın ordusuyla, kronik ve klinikte tedaviye muhtaç PKK düşmanlarıyla Roboski katliamını Kürt hareketine yıkmaya, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Erdoğan-Gülen ekibi sadece bunumu yapıyor? Bu iki ekip kıran kırana yürüttükleri iktidar ve rant kavasına rağmen, ‘Kürt düşmanlığı söz konusuysa eğer gerisi teferruattır’ diyerek kara bir propaganda ile 12 Eylül cuntasının sonuçlarını, 90’lı yıllardaki kirli savaşın faturasını ve yeni soykırımcı politikalarının sonuçlarını Kürt hareketine kesmek istiyorlar.

Örneğin Fethullah Gülen’in sözcüsü olduğu söylenen Hüseyin Gülerce Zaman gazetesinde ‘Fırat’ın doğusu aydınlanırken’ başlıklı yazısında bu kirli oyun için sahtekarca kelime oyunlarına başvuruyor. Amed’te JİTEM karargahı bahçesinde yapılan kazılardan BDP’nin rahatsızlık duyduğu imajını yararak, katil devletini gizlemeye çalışıyor.

Gülerce tıpkı 11 yıl önce Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in Silopi Alay komutanlığında kaybedilişlerini gizlemek için “HADEP’lileri arkadaşları kaçırmıştır” diyen Şırnak valisinin taktiğini uyguluyor. Katil devleti gizlemek için sahtekarlığa başvuruyor. Ve Gülerce, ‘Fırat'ın doğusundaki karanlıklar aydınlandıkça PKK'nın içyüzü, derin devlet bağlantıları da ortaya çıkacak’ diyor.

Zaman’ın soykırım fetvalarına çanak tutan, badem bıyıklı ırkçı yazarı neredeyse 200 yıllık Kürtlerin özgürlük arayışıyla yaşıt olan bir yalanı, bir kara propagandayı, yani Kürt hareketinin arkasında, yanında, yönünde içte veya dışta bir ‘derin bağlantı’ bulma hevesini, tekrar tekrar pazara sürüyor.

Gülerce bu kara propagandaya inandırıcılık kazandırmak için artık kamuoyunda ‘Türk mahallesinde dış kapının mandalı’ olarak adlandırılan bazı sözde Kürt liderlerinden de alıntılar yapıyor. 40 yıldır Kürlerin özgürlük arayışını, onun öncülerini bir çırpıda, aynı zamanda her biri birere klinik vaka olan Burkay, Güçlü gibi tek kişilik ‘liderleri’ de kurduğu yalan sofrasına sos yaparak, hiçleştirmeye, Kürdistan Özürlük Harekatı’ni bir devlet ve Ergenekon projesi olarak yutturmaya çalışıyor.

Yerler mi? Yutarlar mı? Vallahi de billahi de Kürtler yemez, yutmaz. Bırakalım gerisini ise soykırım fetvası yayımlayan Gülen’in tetikçisi Gülerce ve onun yalan sofrasına oturanlar düşünsün.

Hiç yorum yok: