21 Haziran 2012 Perşembe

'Tam da' AKP'nin Hesap Hatası ve Gerilla

Baki Gül
 
 
Dağlıca’da yaşanan gerilla eylemi konusunda devlet ve medya yine doğru bilgileri kamuoyuna vermedi. Hem HPG kaynakları, hem birden fazla yerel kaynak ve tanık ile konuştuk. Hem de devlet kaynaklarını dikkatle inceledik. HPG kaynakları, yerel kaynakların verdiği bilgiler, görüntüler, tanıklıklar devletin verdiği bilgileri yalanlıyor. Ölen asker sayısı devletin açıkladığından çok fazladır. 4 Skorsky helikopter düşmüştür. 9 helikopter de darbe almış. Asker cenazeleri saatlerce arazide kalmıştır. Daha önceki çatışmalarda olduğu gibi bu çatışmada da gerçekler gizlenmiştir. Devletin gerçekleri gizleme konusu yaşanan çatışmanın sonuçlarının yorumlanmasında da kendisini göstermektedir.

Çünkü ne zaman kapsamlı bir gerilla eylemi olsa, Türkiye’de bu eylemlerin sonuçları yanlış bir zeminde ve söylemde konuşuluyor. “Tam da...” diye başlayan cümleler ile provokasyon ve komplo teorileri yapılıyor.

Bu konuda Ankara merkezli Türk siyaseti, medyası ve kendisini bu konuda Ankara bakışına yatırmış olanlardan ortak sesler çıkıyor. “Tam da Başbakanımız Obama ile görüşürken, tam da devlet adım atmaya hazırlanırken, tam da hükümet reformları sürdürürken” diye başlayan cümleler uzayıp gidiyor.

Bu söylemin medya ayağında ise ölen askerlerin öyküleri de katılarak durum tam bir trajediye dönüştürülüyor. Medya bununla yetinmeyip çatışmada yaşamını yitiren gerilla sayısını abartıyor, onların hayatına dair bir tek cümle kullanmazken, askerler için olmadık senaryolar, öyküler yazmaya başlıyor. Sonra “300 PKK’li çemberde” “5 bin özel timimiz kuşatmada” vb sos haberlerle kitleler uyuşturulmaya çalışılıyor.

Cengiz Çandar, Emre Uslu, Ahmet Altan, Yalçın Doğan ve daha birçokları... Kelli felli, jöleli, boyalı ekran abonesi nöbetçi bütün yorumcular AKP’nin hesap hatasını, kendilerinin dar görüşlülüğünü topluma kabul ettirmek için müthiş bir psikolojik şiddet uygulamaktadırlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar uzmanlıklarının ve güzel cümle kurmalarının da bir sınırı var. Ve o sınır Kürt meselesi olunca o kadar darlaşıyor ki, en temel doğruları bile göremez duruma geliyorlar. Bütun yazarlar diyor ki “tam da barış gelecekti ama!..” Bunu söylerken bile yaşananı tam olarak göremiyor ve yanlışın içine saplanıp kalıyorlar.

Bu “tam da...” ile cümlesine başlayanlar grubunda bir de tatlı su liberalleri ve devletin çeşmesinden sulanan bazı Kürtleri de koymak gerekiyor. Onlar da “Tam da bir şeyler olacaktı ama...” ile cümlelerini başlatıp bir ileri iki geri yorumlarda bulunurlar. Bütün bu zevatın toplamı ise yorumlarında son dönemde PKK, KCK yetkilileri başta olmak üzere bazı Kürt siyasetçilerinin açıklamalarını da kendilerine göre yorumluyor ve “aslında örgüt içinde farklılık var, Karayılan şöyle demişti, Bahoz Erdal şöyle demişti” diyerek kendilerince sonuçlar çıkarıyorlar.

Bütün bu yaklaşımların, akıl yürütmelerin sorunlu olduğunu belirtmekte fayda var. Bu konuda Kürt meselesi üzerinden büyük hesap hatası yapıldığı görülüyor. Özellikle AKP iktidarı tarafından uygulanan politikalarla ortaya çıkan sonuçlar arasında hiçbir bağlantı kurulmuyor. Örneğin gerilla eylemlerinin neden yoğunlaştığı ve yaygınlaştığını hiç kimse bir yıl öncesine giderek anlamaya çalışmıyor. 2011 sonbaharı ve kış boyunca gerillalar üzerindeki imha politikaları, kimyasal silahların kullanılması ve onlarca gerillanın yaşamını yitirdiğini anımsamak istemiyor.

Yine İmralı’daki ağırlaştırılmış tecrit “savaş ve çatışmayı derinleştirir” sözlerini, yukardaki yorumları yapanlardan hiç kimse dikkate almamış. Roboskî katliamının hala hiçbir sorumlusunun açığa çıkmadığını da, Pozantı’da çocuklara yapılan işkence ve insanlık dışı uygulamaları da herkes unutmuş. En son Wan il ve ilçe belediye başkanları ile BDP’lilerin tutuklanmasını da hatırlayan yok. Gaz bombaları ve polis şiddeti ile katledilenler zaten hiç gündemde değil. En kötüsü de bütün bu konular hakkında HPG’nin yaptığı açıklamalara hiçkimse değinmiyor. Oysa HPG Anakarargah Komutanlığı, halk üzerinde zulüm sürerse, tecrit sona ermezse, askeri operasyonlar durmazsa eylemler gelişecek diye onlarca kez uyarılar yapılmıştı. Şimdi bütün bunları görmezden gelip, “tam da devlet adım atacaktı, tam da Leyla Zana konuşmuştu, tam da bilmem ne olmuştu” diyenler ile “ben zaten söylemiştim” diyen polis kurusu akademisyenler ve savaş kışkırtıcısı medyanın hiç de doğruyu söylemediklerini belirtmek durumundayız.

Bütün bunlar bir hesap hatasından kaynaklanıyor. Bu hesap hatası yukarıda da belirttiğimiz gibi AKP iktidarının Kürtler üzerinde uyguladığı politikalarının sonuçları olarak karşımıza çıkıyor. Yalçın Akdoğan, Ömer Çelik vb’nin dediği gib “reformlar sürerken” diye bir durum sözkonusu değildir. Aksine Tayyip Erdoğan daha yeni en son grup toplantısında Öcalan’ın idamı konusunu MHP üzerinden gündeme getirmişti. Tecrit konusunda Kürtlerle alay eden, Kürtlere hakaret eden açıklamalar yapmıştı. Yaşamını yiteren her gerillanın cenazesinde, hükümeti protesto eden her gösteride “HPG Cepheye Misillemeye, İntikam, İntikam” sloganları atılırken olabilecekleri kimse görmedi.

İşte Erdoğan ve şurekası ne söylediğini bilmediği için, ortaya koyduğu politikaların da sonucunu çok anlayamıyor. En temel eksiklik buradadır. Kimse kendisini kandırmasın. Ortaya çıkan sonuç AKP’nin büyük bir hesap hatasıdır! Çünkü devlet cephesinden yorumlara göre “zaten bitmiş, kolu kanadı kırılmış bir PKK var”. Ama gerçek öyle değil, köşeye sıkışmış bir AKP iktidarı, tedavülden kalkmak üzere olan bazı siyasetçilerin lafları ile durumu kurtarmaya çalışan eksik akıl politikaları ve giderek kabaran Kürt öfkesinin kendini dışavurma hali ile karşı karşıyayız...

Kaynak: Yeni Özgür Politika

Hiç yorum yok: