1 Mart 2012 Perşembe

Devlet Güdümünde Irkçılık/Militarizm

Ercan AKTAŞ
Pazar günü Beyoğlu/İstiklal sokaklarında İçişleri Bakanı Naim Şahin ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun da arasında bulunduğu kalabalıklar ellerinde Türk bayrakları, “Dişe diş, kana kan, intikam intikam”, “Bozkurtlar burada, Hrantlar nerede?”, “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” sloganları ve dövizleriyle bir kez daha bize bu devletin “öteki” tarihini gösterdi. Bir araya geliş nedenlerini “Hocalı katliamını protesto” olarak ifade etmişlerdi. Günlerce billboardlarda, metro istasyonlarında, gazete sayfalarında bu çağrıları gördük. Neden bu yıl ??? diye düşünenler de elbette olmuştur.

Miting için ellerinde Türk bayrakları ile sokak aralarında yürüyen grupları gördüğümüzde, bu fotoğraf başka bir şeyi çağrıştırdı. 6-7 Eylül, Maraş, Sivas katliamları... Bu ülkede ırkçılık/faşizm her zaman devletin güdümünde geliştirildi, kontrol altında tutuldu. Devlet geleneği işgal/talan üzerine kurulu olduğu için kendini besleyen kitleleri de bu bağlamda her zaman arkasında hazır kıta olarak bulundurdu/bulunduruyor. Hem ülke içinde muhalif yapı ve grupları baskı altında tutmak ve hem de uluslarası siyasette istediğini yapmak için bu gücü zaman zaman sokaklara salar.


Aslında bütün devletler soykırımcı ve katliamcıdır. Zaten devlet dediğimiz yapı belli bir ırkı yücelterek, diğer ırkları yok sayarak, inkâr ederek, belli bir ayrımcılığı temel alarak kendisini var eder. Halklar ise devletlerin iktidar oyunlarıyla tarihte ve günümüzde birbirine düşman edilmiş ve edilmektedir. Bu anlamıyla Ermenistan devletinin yapmış olduğu bir katliamdan dolayı ne Osmanlı devletinin Ermeni Soykırımı unutulabilir ve ne de geçmişteki tarih gerekçe gösterilerek yeni katliamlara çağrı yapılabilir.


Ellerinde bayraklar, ırkçı dövizler, dillerinde/sloganlarında nefret/ırkçılık ve önlerinde İçişleri Bakanı Naim Şahin. T.C’nin fotoğrafı budur. Bu fotoğraf tek partili/CHP faşizminde başlayıp bugün çok partili/AKP faşizmi ile devam etmektedir. Zira “karanlık devleti yargılıyorum” diye içeride tuttuğu Ergenekoncular ekranlarda Pazar gününün Beyoğlu sokaklarını gördüklerinde “bizler içerideyiz, ancak fikrimiz iktidarda” demişlerdir.


Fransa’da devam edegelen Ermeni soykırım yasa tasarısı sürecini bahane ederek gelenekselleştirdiği gasp/talan/işgal oyununa T.C. hiçbir değişiklik katmadan tekrardan sahneye koymuştur. Irkçı hezeyanlar ile ellerinde balta/kazma sokakları doldurup akıl almaz şekillerde insanları katleden, sonrasında ise geride bıraktıkları mal varlıklarına konan bu kalabalıkların “vatan sevgisi”nde de Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana bir değişiklik olmamıştır.


Bu korkunç fotoğrafı Tayyip Erdoğan; “marjinal ve de münferit birkaç pankart” diyerek geçiştirmeye çalışıyor. O’na göre 28 Aralık’ta Roboski köyünde 34 genç Kürdün savaş uçakları ile bedenlerinin parçalanması da “münferit” bir olaydı. Gene Tayyip Erdoğan’ın münferit olayları Adana/Pozantı cezaevinde bu kez de çocuk bedenleri üzerinde taciz/tecavüz olarak devam ediyor. Bu çocuklar yargılandıkları mahkemelerde kendi hayatlarının 4-5 katı cezalara çarptırıldılar. TMK değiştirildi, çocuklardan bazıları bırakılırken diğerler ise “bunlar güzel çocuklar” denilerek adlilerin koğuşlarına bırakıldılar. Bırakılanlar aynı gerekçelerle tekrardan demir parmaklıkların ardındalar bugün. Savaşın içine doğan çocuklar bunlar. Sokaklardan, arkadaş çevrelerinden, ailelerinden, yaşamlarından koparıldılar. Yaşadıkları ağır travmalar ile kendi bedenlerinde devletin nasıl bir şey olduğunu deneyimlediler.


Bu ülkenin sokaklarda, cezaevlerinde, mahkeme salonlarında, üniversite anfilerinde, TBMM’de, Milli Güvenlik Kurulu salonlarında her defasından yeniden yeniden ırkçılık/militarizm üretiliyor. “Makbul” kurum ve de isimlerce üretilen bu düşmanlığın, nefretin hayatlarımız üzerindeki işgali her gün daha da çoğalarak devam ediyor. Dünyada en çok çocuk pornosunun izlendiği devlet Türkiye, elinde en büyük porno arşivini bulunduran TSK, sorumlu olduğu ağır hak ihlallerini, şiddeti, insan ölümlerini, ırkçılığı, faşizmi görmeden dünyaya demokrasi dersi vermeye çalışan tek “lider” ise Recep Tayyip Erdoğan.


Hafta sonu yapılan mitingden dolayı Naim Şahin istifa etmeyecek. 34 Kürt gencinin katilleri hesap vermeyecek. Kürt çocuklarına tecavüz edenler yargılanmayacak. Ta ki bu ülkenin lanetlileri; emekçiler, Kürtler, sosyalistler, kadınlar, Aleviler, Ermeniler, Rumlar, Hıristiyanlar, anarşistler, vicdani retçiler, LGBTT bireyleri, ekolojistler, bir bütün savaşkarşıtları olarak savaşı durdurmak için bu ülkenin sokaklarını doldurmayana kadar.

Hiç yorum yok: