30 Temmuz 2012 Pazartesi

'Sen Ne Terbiyesiz Bir Adamsın' ve Padişah Erdoğan

Mehdi Atay
 
 
Özellikle on yıllık AKP iktidarının son dönemlerinde Türk Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Osmanlıcılık” sosuna bulanmış “padişahlık” özlemleri kendisini devlet yönetiminde de hissettirir oldu. Hükümet üyelerinden, “bakanlarım” devlet memurlarından, valim” Kürt yandaşlarından, Kürt kökenli vatandaşlarım” sahiplenme kipi ile söz eden Erdoğan, birçok devlet hizmetinden de, “bakanıma talimat verdim, valime söyledim yaptılar” pederşahiliği ile söz ediyor.

Yüzde ellilik oy oranı ile devletin idari mekanizmasının ardından, basının büyük bir bölümünü de “hizaya” getiren Erdoğan varlığından rahatsız olduğu insanları devre dışı bırakması ile de dikkat çekiyor. İş dünyasını devlet olanaklarını üleşimi yolu ile terbiye ederken, aynı yöntemle gazetecilerin işine son vermesi için gazete patronların baskı yapıyor. Hatta son zamanlarda baskı yapmasına da gerek kalmıyor herkes Erdoğan'ın neye “kızıp” neye “kızmayacağını” bilerek hareket ediyor.
Erdoğan'ın, padişahlık kıvamında yaşadığı Başbakanlığı'nın başkenti Ankara'dan uzaklaşıp, dünyalı değerlere yaklaştıkça demokrasiyle ilişkilenmedeki sıkıntısı da yüzüne çarpıyor.

Olimpiyat oyunlarının 30'uncusuna katılan “sporcularını” desteklemek üzere Mahiyeti ile birlikte Londra'da bulunan Erdoğan'ın, padişahlığını ilan ettiğinden habersiz bir Olimpiyat komitesi personelinin kendini uyarmasına hiddetlendiği haberleri geliyor. Türk basınında yer alan habere göre, Türk kadın basketbol takımını soyunma odasında ziyaret eden Erdoğan'a, İngilizler “büyük bir terbiyesizlik yaptı..”

Haberden anlaşıldığı kadarı ile sporcuların soyunma odaları ile basın mensuplarının bulunduğu bölüm arasında geçişe izin verilmiyor. Ancak her hangi bir faninin kendisine her hangi bir doğruyu gösterme şansı olmayan Erdoğan çok sinirlendi. Habere göre, “Kendisine engel olmak isteyen görevliye önce sert bir bakış atan Erdoğan, kendini daha fazla tutamayarak, 'Sen ne terbiyesiz bir adamsın' diye fırça attı.!!!”

Başbakan olduğu günden bu yana, yarım yamalak olan Türk hukukunu da yasalarını da hiçe sayarak kendi politik referanslarının ışığında el yordamı ile yönetmeye çalışan Erdoğan, kendisi dışında konan kurallara uyması gerektiği hatırlatılınca dengesini bir kez daha kaybetti.
Her hangi bir Avrupa ülkesinde en son hangi başbakan bir başka resmi ya da sivil görevliye hatta kendi çocuğuna, “fırça” atmasıyla ülke basınını “gururlandırmıştır”. Hangi Avrupa dilinde bir başbakanın bir vatandaşa “fırça attığı” fiili günlük dilde bu denli rahat kullanılıyor. Hangi başbakan, görevini yaparken kendisinin istemediği bir uygulamada ısrar eden personeline, “terbiye” testi tapacak yetkiyi kendinde görüyor. Bu oyunları izlemeye gelen hangi başbakan Olimpiyat komitesi tarafından konan kuralların kendisini bağlamayacağını iddia ediyor?

Aksine, bu toplumlarda, kamunun koyduğu kurallara uymayan başbakan da olsa, “terbiye” sınırlarını aştığı düşünülür.

Eski Yunan'da ortaya çıkan dünyanın bu en büyük spor organizasyonunun temel hedefi “insanlar ve ülkeler arası barışın sağlanabilmesi” biçiminde özetlenir.

ABD, Rusya, İngiltere, Çin gibi kendi kıtalarının yanı sıra başka kıtalara da savaş açan güçlerin yanında Sudan, Fildişi Sahilleri ve İsrail gibi kendi içinde despotik ülkeler de katılsa da Olimpiyat oyunlarının temenni düzeyinde de olsa barışı gündeme getirmesi dikkate alınır.

Oyunlara ancak amatör sporcu ve ekiplerin katılması da sınırlı bir zaman diliminde de olsa dünyevi ihtirasların ötesine geçerek sporun doğasına uygun bir rekabetle yapılabileceğini göstermektir.

Olimpiyatların ortaya çıkardığı en çarpıcı özelliklerden biri de duyarlılıkları kendi ülkeleri ile sınırlı olsa da demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin geliştiği ülkelerde spordaki gelişmişliğin diğer ölçülerle ciddi bir paralellik göstermesidir.

Bu yüzden amatör sporun eşitlikçi, demokratik ilişkisi Olimpiyatlar'a egemen olsun istenir. Bu nedenle, demokratikleşme, insan hakları ve temel özgürlükler konusunda dünya sıralamasının dibinde olan TC'nin hemen hiç bir spor dalında da dünya genelinde birinci lige çıkmayı başaramaması tesadüf olmasa gerek.

Kendi hükümranlık alanında “ananı da al git” dediği köylüden, kendisini eleştiren gazeteciye, “namert” üniversite öğrencisine, “içkici”, köşe yazarlarına, “yalaka” diyerek elini kolunu sallayarak dolaşan Erdoğan, İngiliz demokrasisinin aynasına takıldı.

Ayna ayna...


ANF

Hiç yorum yok: