22 Aralık 2011 Perşembe

Fetullah Faşizmi

Fetullahcılığı biz cemaat kültürü olarak biliyorduk. Öyle de yer yer cemaat kültürü olduğu içinde saygıda duyuyorduk. Sonuçta toplumsal sorunlara belki de en iyi cevabı ya da bireyleri kapitalist modernist kültürde korumayı cemaatler geçmişten beri iyi bildiler. Bunun için de olsa cemaat kültürüne saygımız hep olmuştur.
Ne var ki Fettulah Gülen’in son sitelere düşen konuşmasını dinledikten sonra kısa da olsa geçmişine eğilme ihtiyacı duyduk.

Fettulah Gülen: "Ayıptır bu, ârdır, otuz senedir dağdaki bir avuç şakînin hakkından gelemiyorsun" diyor ve hızını alamadan şöyle devam ediyor:  

"Allah'ım, birliğimizi sağla, aramızı te'lif buyur, bizi vifak ve ittifaka muvaffak kıl. Hidayet ve ıslahını murat buyurduğun insanları ıslah eyle, kalb ve kafalarına salah ver. Şayet düşmanlık yapanlar arasında ıslahını murat buyurmadığın ve kendileri hesabına ıslah istemeyen kimseler varsa, onların da altlarını üstlerine getir, birliklerini boz, evlerine ateş sal, köklerini kurut ve işlerini bitir." diye niyaz etmelidir.”

“Onların altlarını üstlerine getir, birliklerini boz, evlerine ateş sal, köklerini kurut ve işlerini bitir” sözleri topyekün imhayı dillendiren sözler olduğu açıktır.

Açık olmasına açık olan bu sözlerin kamuflaji ve halkları güdülmeye layık gören bir zihniyet dışa vurumu ise:
“Keşke, o bölgeye gönderilen muallimler, bugün dünyanın dört bir tarafına ciddi fedakârlıklarla hicret eden gönüllüler gibi, dönmemek, orada ölmek ve oraya gömülmek üzere gitselerdi. Keşke o halkın karakterini çok iyi bilen, çok ciddi bir empati mülahazasıyla onları doğru okuyan ve ona göre muamelede bulunan vaizler gönderebilseydik. Keşke her köye olmasa bile birkaç tanesine bir sağlık memuru, pratisyen hekim gönderebilseydik de okullardaki sağlık derslerini onlar verseler; hem mesleklerini icra etme yoluyla hem de okuttukları çocuklar vesilesiyle ailelerin içine girseler ve kendilerini ifade etselerdi. Keşke halkı öyle kucaklayabilecek adliyeden insanlar ve mülkiye memurları gönderebilseydik. Keşke evleri teker teker gezip toplumun dertlerini dinleyen ve güvenin teminatı olan emniyet memurları gönderebilseydik.”

Evet, keşke bu “geri” kalmış Kürtlerin evlerine, o faşist emniyet memurlarınızı, emniyet müdürlerinizi gönderip onları kendi Kürtlüklerinden vazgeçirebilseydik. Evet, okuttukları çocuklar vesilesiyle ailelerinin içine girip onları hem Kürtlükten “uzaklaştırsaydınız” hem de Kürtler arası bölünmeyi parçalanmayı çoğu zaman sahte dincilik adına yapabilseydik.

Evet, Fettulah’ın tek derdi neden Kürtlerin yeterince asimile edilmediği üzerine kurulu olan dertlerdir. Neden direnen Kürtleri yeterince sertlik üzerine giderek TC askeri güçlerinin ezemediğine dönük dertlerdir. Yoksa “Çoklarının dediği gibi, mensup olduğumuz Birleşmiş Milletler ve NATO içinde önemli güce, kuvvete ve mekanize birliklere sahip sayılı devletlerden biriyiz. Bir espriye bağlı ifade edersek, o güç, kuvvet ve mekanize birliklerin neler yapabileceğini görmek istiyorsanız, 27 Mayıs ihtilal’ına bakabilirsiniz” sözleri kolay kolay sarf edilmez. Bu sözlerin sarf edilmesi sadece ve sadece bir halkın ve öncüsü olan gücün ezilememesinin serzenişlerden kaynaklı hayıflanmalardır.

Bir cemaat liderinin bir halkı ve onun öncü gücünü açıkça yok etmek için hedeflemeye kalkmışsa orada artık onun ve cemaatinin sivil bir yanı kalmamıştır. Bu yaklaşımlarıyla artık Fettulah ve yandaşları bire bir askeri ve emniyet güçleridir. Yani sivil olmaktan çıkararak askeri ve emniyetçilerin üniformalarını giymişlerdir.

Bu durumda ise ortaya çıkacak olan tablo kendiliğinden anlaşılırdır. Madem Fettulah ve cemaati askeri ve polis üniforması giymişlerdir o zaman bizim de yapacağımız Fettulah ve cemaatini öyle ele almamızdır. Zaten şimdiden Kürdistan’ın birçok iline kendi emniyet müdürlerini göndermişlerdir. Bizim de yapacağımız halkımızla birlikte dediğimiz gibi halkımıza karşı ilan edilen bu savaşı kabul etmektir ve gereken cevabı halkımızla birlikte vermektir.

Ancak Fetullah’a ilişkin birkaç bilgi vermeden de yazımızı kapatmayalım. Dini cemaat olarak kabul ettiğimiz bu cenah meğerse ezelden beri devletçi ve askerci bir gelenekten gelirlermiş. Fettulah ta 1980’lerde yaptığı bir konuşmada 12 Eylül faşist darbesine meğer de nasıl da methiyeler dizermiş.

Sızıntı dergisinde Ekim 1980’de Son Karakol başlıklı yazısında Fettulah şöyle yazıyor:
“Millet teknesi, sağa sola yalpa yapan bir vapur gibi, batması her an mukadder görünüyordu. Dillerde bin bir yabancı türkü, dudaklarda bin bir öldürücü şarap… Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, milli bünyeyi kemiren yıllanmış seretanlar (kanser) bertaraf edilebilsin. Ve işte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz… Sahnenin bu rengârenk aldatıcılığı, ortalığı inleten valsin korkunç uyutuculuğu ve kostümün göz bağlayıcılığı karşısında, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahşetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamızda yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi temin etti. Aslında buna bir sezme demek de uygun değildir. Bu, düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimâî bünyenin, haricî bir kısım erâciften temizlenme, arındırılma ve aslına ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk’ün zaferler hanesinde en muallâ yeri işgal edecektir. Böyle bir ilk tefahhus ve sezişe, başka bir yazımızda selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri Mehmetçiğe teşekkürler sunulmuştu” diye bitirecektir.

Fettulah “Türk’ün zaferler hanesinde en mualla yeri işgal edecektir” dediği kurum ya da zafer 12 Eylül faşist cuntasıdır. Hani bugünlerde güya ret ettikleri 12 Eylül faşist cuntası var ya işte o cuntadır. Hani bugünlerde çokça yargılıyoruz diye söz ettikleri Ergenekoncular var ya işte Fettulah yazısında bu Ergenekonlara selam çakıyor.

Hani Türkiye toplumunda meşhur bir atasözü vardır: katrandan şekerde yapsan cinsine çeker misali, Fettulah cemaat adına harekette etse özü 12 Eylül faşizmdir. 

HAYRİ ENGİN

Hiç yorum yok: