22 Aralık 2011 Perşembe

Asimilasyonist Kültürel Soykırımcı Hukuk Faşizmi

Türkiye’de Yeşil Türkî Faşizm Kürtlere karşı giderek çok ileri düzeyde bir soykırım politikası uyguluyor. Tarihte bildiğimiz, okuduğumuz, duyduğumuz soykırımların aksine yeşil Türkî faşizm çok sinsice, plan dahilinde belirledikleri bir yol haritasıyla, uzun vadeye yayılmış bu soykırımı tüm insanlığın gözlerinin içine baka baka uyguluyorlar. Ve bu insanlık suçunu işlerken de geçmişte işlenmiş olan soykırım girişimlerini, katliamları ve bilumum bu minvalde ele alınacak olan insanlık suçlarını eleştirerek, hatta kendince gündemleştirerek karşı çıkıyorlar. Böyle olunca bir tarafta günümüzde, daha doğru yaşadığımız an’da soykırım işlerken geçmişte yaşanmış olan insanlık trajedilerine güya sahiplenerek ne kadar hümanist ve ne kadar demokrat olduklarını söylemiş ve göstermiş oluyorlar.

Evet, Yeşil Türkî Faşizm tam gaz Kürtlere karşı bir soykırım uyguluyor. Bu soykırımı uygularken ilk elden yaptığı ve uygulamaya koyduğu asimilasyondur. Yani eritmedir. Kendi özünde çıkartarak kendine benzetmektir.

Kürt halk Önderliği asimilasyon hakkında şöyle der; Asimilasyon kavramı uygarlık toplumlarında iktidar ve sermaye tekellerinin kölelik statüsü altına aldıkları toplumsal grupların üzerine uyguladıkları ve kendi eki, uzantısı durumuna indirgemek için tek taraflı ilişki ve eylemini ifade eder. 

Asimilasyonda esas olan iktidar ve sömürü mekanizmasına en az maliyetle köle oluşturmaktır. Asimile edilen grubun öz kimliği ve direnci dağıtılıp kırılarak hakim elit içinde hizmetlerine en uygun kölelerin derlendiği konuma düşülür. Burada asimile edilen köleye düşen temel işlev efendisine mutlak benzeşme, eki, uzantısı olma uğruna her tür çabayı göstererek kendini kanıtlamak ve böylelikle sistemde kendine yer yapmaktır.

Dediğimiz gibi Yeşil Türkî Faşistler soykırımı Kürt halkına karşı asimilasyonla at başı götürmektedirler.

Nedir soykırım ya da jenosit:
“Asimilasyon yöntemleriyle üstesinden gelinemeyen halkın, azınlıkların, her türlü farklı din, mezhep, etnik grupların fiziki ve kültürel olarak tamamen tasfiyesini amaçlar. Fiziki soykırım yöntemi genellikle hakim elit kültürüne, ulus-devlet kültürüne göre üstün konumda olan kültürel gruplara uygulanır. Bunun tipik örneği Yahudi kültürüne ve halkına uygulanan jenositlerdir. Tarih boyunca Yahudiler hem maddi hem manevi kültür alanında en güçlü kesimleri oluşturduğundan karşıt kültürlerin fiziki darbe ve imhalarına maruz kalıp sık sık pogrom denilen soykırımlara da uğratılmışlardır.  

İkinci soykırım yöntemi olan kültürel soykırım denemeleri ise daha çok hakim elit ve ulus-devlet kültürüne göre zayıf ve gelişmemiş durumda bulunan halk, etnik ve inanç gruplarının üzerinde uygulanır. Temel mekanizma olarak hakim elit ve ulus-devletin dil ve kültürü içinde tümüyle tasfiye olmaya amaçlayan başta eğitim olmak üzere her türlü toplumsal kurumların cenderesi içine alınıp varlıkları sona erdirilmeye çalışılır. Fiziki imhaya göre daha sancılı ve uzun sürece yayılmış bir soykırım türüdür diyor Kürt Halk Önderliği.

Yeşil Türkî faşistler bugün Kürdistan’da sadece asimilasyona dayalı olarak bir soykırımı uygulamaya koymuyorlar. 21. Yüzyılda çağ atladıklarını söyleyen bu Yeşil Türkî Faşistlerin marifetiyle halen mahkemelerde insanlar Kürtçe konuşuyorlar diye yargılamalık olabiliyorlar. Yine 21. Yüzyılın parlayan güneşi olduklarını iddia eden bu zatlar halen Kürtlerin anadillerinde eğitim görme hakkı için “asla olamaz” diyorlar. Yine Kürtlerin kendilerini yönetebilme haklarına “katiyen hayır” diyorlar.

Evet, 21. Yüzyılda yaşıyoruz ancak Kürtlere sistematik olarak Kunta Kintalara 200 yıl önce uygulananlar halen uygulanıyor ve bu anti insani durum reva da görülüyor.

Yukarıda kültürel soykırımda: “Temel mekanizma olarak hakim elit ve ulus-devletin dil ve kültürü içinde tümüyle tasfiye olmaya amaçlayan başta eğitim olmak üzere her türlü toplumsal kurumların cenderesi içine alınıp varlıkları sona erdirilmeye çalışılır” deniliyordu.

Evet, 21. Yüzyılda Kürtlere yapılan tam da budur. Kürtleri eritmek, kendilerine benzetmek, olmazsa kendisi olmaktan çıkartılarak başka birisi yapılması için sistematik olarak özel bir çalışmanın yürütüldüğü her geçen gün daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Eskilerde Kızılelmacı İttihatçı ya da Kemalist Türkî Faşistler bu kendi olmaktan çıkarmayı çok açık ve kabaca yaparlardı. Bunu yaparlarken Kürt denen bir şeyin olmadığını söylerlerdi. Hatta kart kurt teorileri vardı. Özünde Türk olupta kendi gerçekliğini unutan bu insanlara ders verilmesi gerektiğini söylerlerdi. Ve doğrusu bunu yaparlarken yaptıklarını gizlemezlerdi. Çünkü Kürt demek zaten isimsiz olmaktı. Tarihsiz olmaktı. Kimliksiz olmaktı. Evet, Kızılelmacı Türkî Faşistler asimilasyonu da, soykırımı da harbi yaparlardı, aleni yaparlardı halk deyimiyle “mertçe” yaparlardı. Ve biz Kürtler bu faşizmi bilirdik. Buna göre de kendimizi konumlandırırdık. Ya direnişi seçerdik ya da devletin ajanı olmayı. Ya direnişçi ya da ihanetçi, hain olmayı.

Şimdiler de Yeşil Türkî Faşistler bu asimilasyonu ve soykırımı; bir, dini yani İslami kisve adı altında saklıyorlar. (Bu başka bir makalenin konusudur.)

İki, Kürtleri tanıdıkların söyleyerek, kardeşlik adı altında yapıyorlar. Haklarınızı tanıyoruz diyerek yapıyorlar.

Ve bir de dört, hukuk yani yargının yoluyla yapıyorlar.
Örneğin: Adana valisi Molotof atmayı silah kapsamına alacağını söyledi ve Molotof bomba kapsamına alındı.

Batman valisi trene taş atan çocukların ailelerini trene bindirerek çocuklara taş attıracak.

Diyarbakır valisi ise taş atan çocukların önce ailelerine yüklü parasal ceza verecek, eğer bir değişiklik olmazsa çocukları ailelerden yani Kürt ailelerden alarak Fetullah’ın Sevgi evlerine verecek.

Tabii daha önce Akepe’li olan Rize belediye başkanının “herkesin kendisine ikinci bir Kürt kadını getirmesi” cümleleri kamuoyuna yansımıştı.

Birkaç gün önce Mir Dengir Fırat’ın TRT-6’da Kürtçe çocuk programlarının yasak olduğunu söylediğini de Neşel Düzel’le yaptığı röportajda öğrendik.

Yukarıda sıralanan bu birkaç olaydan yola çıksak bile Yeşil Türkî Faşistlerin tam gaz Kürt halkını, onların gençlerini, çocuklarını eritmek ve adım adım kültürel olarak da soykırımda geçirerek tam da Kürt halk önderliğinin belirttiği “varlıklarını sona erdirme” politikasının ne kadar insanlık dışı yöntemlerle pratikleştiğini rahat görebilirsiniz.

Özcesi: Kürtlere karşı dediğimiz gibi tam gaz bir kültürel soykırım uygulanıyor. Bu tür asimilasyonist soykırımcı Hukuk Faşizmine karşı: Başta Kürtler olmak üzere, Kürtlerin dostlarını, Kürtlerle birlikte yaşayan komşu halkları ve tabii ki tüm demokratları, liberalleri, sanatçıları, feministleri, solcuları, anarşistleri cümle cemaat kendisine insanım diyen herkesi bu asimilasyonist, soykırımcı hukuk faşizmine karşı durmaya çağırıyoruz.

Hiç yorum yok: