22 Aralık 2011 Perşembe

AKP Faşizmi Direnişle Kırılabilir

Tüm tutuklamalara rağmen halk her yerde on binlerce katılımla siyasi iradesini ortaya koyunca, buna yeni siyasi soykırım operasyonlarıyla cevap verildi.

Siyasi soykırım operasyonları devam ediyor. Tüm tutuklamalara rağmen halk her yerde on binlerce katılımla siyasi iradesini ortaya koyunca, buna yeni siyasi soykırım operasyonlarıyla cevap verildi. Batman’da on binler meydanlara dökülünce iki gün sonra belediye çalışanlarının tümüne yakını tutuklandı. Bu rastlantı değildir. Yapılanlar, irade kırmaya yönelik bir psikolojik savaş harekâtıdır. Halka BDP’ye sahip çıkmayın, BDP’ye sahip çıkarak bizim saldırılarımızı durduramazsınız mesajı verilmektedir. Kürdistan’da sadece devlete bağlı olan siyasi güçler ve boyun eğenler siyaset içinde yer alabilir; siyasi sömürgecilik ve kültürel soykırıma karşı çıkanlar için sadece ölüm ve zindan yolu vardır, denilmektedir.

Batman belediye başkanı ve birçok yönetici daha önce zaten tutuklanmıştı. Şimdi belediyeyi tümden felç edecek bir operasyon başlattılar. Zaten önceden tüm belediyelere yapılacak operasyonun psikolojik altyapısını hazırlamışlardı. Belediyelerden PKK’ye para gittiğini iddia etmek yalanın ötesinde bir komplodur. Türkiye’de aleyhte kamuoyu oluşturmanın ve cezalandırmanın en kestirme yoludur. 

Bu siyasi soykırım operasyonlarının hiçbir hukuki temeli de delili de yoktur; tamamen siyasidir. Kim bu operasyonların gerekçelerine inanıyorsa o da AKP’nin bu siyasi soykırım operasyonunu haklı görüyor demektir. Bu siyasi soykırım operasyonları tamamen Kürt hareketini siyasi alanda zayıflatmaya yöneliktir. Tüm faşist otoriter hükümetlerin uyguladığı yöntem uygulanmaktadır. 12 Eylül ile 1990’lı yılların terörü bitirme konseptinin en bilinen uygulamalarıdır. Başka türlü değerlendirmek devekuşu gibi kafayı kuma gömmektir. AKP’yi ve devleti karşıya almamak için görmezlikten gelmek ya da iki taraflı eleştiriyle bu tutuklamaları meşrulaştırmaktır.

Bu siyasi soykırım operasyonlarıyla BDP’nin peşinden gitmeyin, BDP’den belediye başkanı ve milletvekili seçmeyin, seçseniz de bunları tutuklarız, etkisizleştiririz denilmektedir. Böylece Kürt halkına BDP’yi terk edin, BDP’yi desteklemekten vazgeçin dayatması yapılmaktadır. İşte AKP’nin ileri demokrasisi! Kimi liberal ve kendine demokrat diyenlerin ilerleme dedikleri budur. Kürtler için demokratik seçeneğin olmadığı bir Türkiye. Liberal ve kimi demokratların Kürtsüz demokrasisi! 

Kürdistan’da demokrasi yoksa Türkiye’de de demokrasi yoktur. Kürdistan’daki devlet ve hükümet politikaları neyse Türkiye’nin gerçek yüzü odur. Bu da ortadadır. Böyle bir Türkiye’de hangi ilerlemeden söz edilebilir? Kürdistan’daki siyasi sistem ve uygulamalar faşist değilse nedir? Türkiye tarafındaki bazı yumuşak yaklaşımlara bakarak AKP hükümetine faşist demekten çekinmek büyük bir yanılgıdır. Türk devletinin “Türkiye cephesini sağlama alıp Kürtleri ezeyim” biçimindeki özel savaşını anlamamaktır.

Kürdistan’da her gün onlarca sivil katledilmediğine bakılarak AKP hükümetinin faşist olmadığı sanılıyorsa bu büyük bir yanılgıdır. Kaldı ki Kürdistan'da kadın, çocuk, yaşlı, genç sivil öldürmeler de rutin hale gelmiştir. Günümüzde en açık faşist rejimler ve kişiler bile zorunlu kalmadıkça öldürmekten kaçınıyorlar. Günümüz dünyasında faşist söylem ve uygulamalar da çehre değiştirmiştir. 21.yüzyıl faşizmi de 20.yüzyıldakinden farklıdır. Belki buna post-modern faşizm de denilebilir. Faşizm, esas olarak halkın örgütlenmesini dağıtmak, talepte bulunmasını engellemek ve suskun toplum yaratmayı amaçlar. Şimdi Kürdistan’da yoğun baskılarla amaçlanan da uygulanan da budur. 

Kürdistan halkının demokratik örgütlenmesine izin verilmiyor; siyasi iradesi üzerinde faşist baskı uygulanıyorsa orada ne demokrasi vardır ne de sorunların demokratik siyasi yollarla çözüm ortamı vardır. Bu tür siyasi koşulların olduğu ortamlarda her türlü direnme meşru ve haktır. Aslında AKP hükümetinin 29 Mart seçimlerinden sonra 14 Nisan günü başlattığı siyasi soykırım operasyonlarıyla birlikte demokratik siyasi mücadele ve çözüm imkânları ortadan kalkmıştı. Ancak Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi belki zaman içinde çözüme uygun ortam yaratılır düşüncesiyle hep tek taraflı adımlar atmış, ama bundan sonuç alamamıştır.

Türk devleti bölgede kapitalist modernitenin ajanlığını kabul edip ABD'den siyasi ve askeri destek alınca Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezerek Kürt sorununu ortadan kaldıracağını düşünmüştür. Mevcut durumda Türk devletinin yaklaşımı ve hareket tarzı bu doğrultudadır. Dolayısıyla bu zihniyet ve saldırılar direnişle kırılabilirse ancak o zaman Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin önü açılabilir. Gelinen aşamada hiçbir yaklaşım ve yöntem Türk devletinin bu politikasını boşa çıkarıp Kürt sorunun siyasi çözümü için zemin yaratmaz. Artık bir müzakere ve çözüm zemini de ancak ciddi bir direnişle mümkündür. 

Bu saldırıların sürmesinden ve AKP hükümetinin çözümsüzlükte ısrar etmesinden birinci dereceden sorumlu olanlar kendine liberal ve demokrat diyen bazı çevreler ve işbirlikçi uşak Kürtlerdir. Bunlar AKP’nin politikalarını destekleyerek bu siyasi soykırım operasyonlarını da meşrulaştırıyorlar; Türk devletinin şiddetle ezme politikalarına da gübrelik oluyorlar. Bunlar bir de utanmadan Kürt sorununun çözülmemesini PKK’ye ve PKK’nin direnişine bağlıyorlar. Aslında bunlar Kürt halkına ve PKK’ye karşı savaş açan AKP’nin ‘Düşünce Yeniçerileri’dir. Bunlar 1990’lı yılların Mehmetçik basının kirli savaşı destekleyen kalemşorlarıyla aynı role soyunan tetikçiler olarak tarihe geçeceklerdir.

Cuma Ronahî

Hiç yorum yok: