Londra -
Eylül'de New York şehrinde "Wall Street'i işgal et" parolasıyla
başlayan ve ABD'de son yıllardaki en büyük muhalefet hareketini yaratan
işgal hareketi, durgun geçen kış aylarından sonra baharın gelmesiyle
birlikte yeniden atağa geçti. Mart ayının başından beri ülke çapında
onlarca eyleme imza atan hareket bünyesinde eşzamanlı olarak birçok
kampanya sürdürülürken, yeni dalgada eylemlerin giderek biçim
değiştirdiği dikkat çekiyor.
İşgal eylemleri başlangıçta sistemden canı yanan herkesin belirli bir bölgeyi çadırlarla işgal ederek aynı anda yüzlerce farklı talebi dile getirdiği bir platform niteliğindeydi. Hareketin bu geniş doğası hızla popülerleşmesini sağladı ama birçok çevre bu yöntemin aynı zamanda onun zayıflığı olduğunu öne sürüyor, daha somut hedeflere yönelmek gerektiğini savunuyordu. Yeni dönemdeki ilk işaretler bu eleştirinin tabanda karşılık bulduğunu gösteriyor. Eylemler artık çok daha somut taleplerle doğrudan şirketleri, kurumları ve hatta belirli patronları hedef alıyor.
İLK HEDEF 'ALEC'
Yeni dönemde hareketlenen protestocular, ilk olarak hedeflerine ALEC olarak bilinen oluşumu aldılar. Şirket temsilcileriyle politikacıları aynı masa etrafında buluşturan bir oluşum olan ALEC, ABD'de son dönemde kapalı kapılar ardında şirketlerin lehine birçok yasal düzenlemenin yapılmasını sağlamakla eleştiriliyor. Bunların en bilinenleri sendikaların yetki alanını kısıtlayan bir yasal düzenlemeyle Arizona'da yürürlüğe giren göçmen karşıtı kanun tasarısı. Ancak bunlar buzdağının sadece görünen kısmı. ALEC mekanizmasından geçerek yasalaşan tasarıların sayısının binden fazla olduğu tahmin ediliyor.
Bu gidişe dur demek ve ALEC'i teşhir etmek için harekete geçen eylemciler, 29 Şubat'ta "Şirketleri kapat" sloganıyla 70 kentte eşzamanlı olarak ALEC'te yer alan firmaları hedef alan eylemler gerçekleştirdiler. New York'ta Bank of America'nın merkez binası eylemciler tarafından kuşatılarak çalışamaz hale getirildi. İlaç devi Pfizer'in araştırma merkezi kuşatma altına alındı. Kaliforniya'da gıda tekeli Wal-Mart'ın üç dağıtım deposu koordineli bir eylemle işgal edildi. Ülke çapında Citibank'tan BP'ye kadar onlarca başka şirket protestoların hedefindeydi.
Başarılı geçen ALEC protestolarından bir gün sonra, 1 Mart'ta 50 kolej ve sendikaların çağrısıyla öğrenci eylemlerine start verildi. Eğitimde yapılan kesintilere, işten çıkarmalara ve son beş yılda üçe katlanan harçlara karşı "Eğitim bir insan hakkıdır" sloganıyla yapılan çağrıya destek veren yüzden fazla oluşum ülke çapında üniversitelerde birçok eyleme imza atarken bazı üniversitelerin girişi yüzlerce öğrenci tarafından saatlerce bloke edildi. Aynı gün Oakland'dan yola çıkan öğrencilerse Sacramento şehrine doğru 150 kilometrelik bir yürüyüş başlattı. Bugün şehre varması beklenen öğrenciler, buradaki eylemcilerle birlikte hükümet binasını işgal etmeyi planlıyor.
İŞGAL GENELLEŞİRSE
Meydanlardan sonra belirli binaların işgal edilmeye başlaması egemen çevrelerde de rahatsızlık yaratmaya başladı. Financial Times gazetesinde yer alan bir yorumda "işgal"in "sevimsiz" bir kelime olduğu söylenip eylemcilere başka yöntemler bulmaları öğütleniyordu. Egemenler rahatsız olmakta haklı. Çünkü ABD'de artık hemen her yer işgal konusu olabilmeye başladı.
Bunun en tipik örneklerinden biri geçtiğimiz haftalarda Chicago şehrinde yaşandı. Hemen hemen tamamen yoksul azınlıklara hizmet eden bir okulun bütçe kesintisi nedeniyle kapatılacağı açıklanınca tepesi atan öğrenciler, öğretmenler ve veliler okulu işgal etti. Aynı anda olay yerine gelen başka bir grup protestocu da okul girişine 40'tan fazla çadır kurarak "destek işgali" eylemi başlattı. Eylemciler karar geri alınana kadar işgali sürdürmeyi planlıyor.
Okul işgali devam ederken şehrin diğer tarafında bir cam fabrikası işçiler tarafından işgal edildi. Gerekçe yönetimin fabrikayı kapatma kararıydı. Karara karşı "işçi yönetimiyle fabrikayı biz çalıştırırız" diyen işçiler sadece 11 saatte yönetime geri adım attırmayı başardı ve karar geri alındı.
Chicago'daki fabrika işgalini değerlendiren bir sendikacı, Amerikan işçi hareketinin geleneğinde fabrika işgali yönteminin fazla köklü olmadığını ama Latin Amerika'da bunun adeta bir gelenek olduğunu söyleyerek, Latin Amerika kökenli yüzbinlerce işçinin çalıştığı güney eyaletlerinde bu eylemlerin yayılma potansiyelinin hayli fazla olduğunu söylüyordu.
İsgallerin gündemde olduğu bir başka alansa evler. Genel eylemlere paralel bir kampanya olarak süren ve boş evleri işgal etmekten evden atılanlara hukuki yardıma kadar birçok alanda çalışma yürüten "Evleri işgal et" kampanyası da kısmi mücadelelerden sonra hedefini somutlayarak bankaları karşısına aldı. Onbinlerce insanı önce borçlandırıp sonra ipotekle evlerine el koyan bankalara karşı ülke çapında eylem çağrısı yapan oluşum, 12-16 Mart tarihleri arasında birçok banka genel merkezi ve şubelerini hedef alacak eylemler planlanıyor.
AMERİKAN BAHARI MI?
Mart ayı boyunca yapılacak eylemler bunlarla sınırlı değil. Gerek yerel grupların inisiyatifiyle gerekse farklı şehirlerdeki grupların ortaklığıyla şirketleri ve politikacıları hedef alan birçok kampanya paralel olarak sürdürülüyor. Ortak kampanyaların en büyüğüyse Washington'daki işgal gruplarının çağrısıyla başlatıldı. Eylemciler 30 Mart'ta "iktidarı işgal et" sloganı altında eylemleri başkente taşımayı planlıyor.
Eylemin çağrı bildirgesinde artık halkın iki partili oyuna tahammülünün kalmadığından hareketle gerek Cumhuriyetçilerin gerekse Demokratların boğazlarına kadar yolsuzluğa battığı ve şirketlerin sesi olduğu, %1'in çıkarlarına hizmet eden mevcut sistemin yerine halkın %99'unun çıkarlarını esas alan katılımcı bir demokrasinin hayata geçirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Yaklaşan başkanlık seçimleri öncesinde ABD'de artık oyunun kurallarının değiştiğini göstermek isteyen protestocuların başkent Washington'daki eylemleri 30 Mart'ta başlayıp 30 Nisan'a kadar devam edecek. Şimdiye dek 13 kentten işgal grupları eyleme destek verdiklerini açıkladılar.
ABD'de yükselişe geçen işgal eylemlerinin ikinci safhası ilk dönemle kıyaslandığında şimdilik yer yer daha az kitlesel olsa da çok daha organize ve ne istediğini bilen bir karaktere sahip gibi görünüyor. Bahar ayları boyunca yapılacak onlarca kampanya ve yüzlerce eylem bir "Amerikan Baharı"na dönüşecek mi bunu önümüzdeki günler gösterecek. Ancak yaşananlar Amerikan halkı, özellikle de gençliği içinde hoşnutsuzluk ve değişim arayışının giderek büyüdüğünü gösteriyor.
ANF NEWS AGENCY
İşgal eylemleri başlangıçta sistemden canı yanan herkesin belirli bir bölgeyi çadırlarla işgal ederek aynı anda yüzlerce farklı talebi dile getirdiği bir platform niteliğindeydi. Hareketin bu geniş doğası hızla popülerleşmesini sağladı ama birçok çevre bu yöntemin aynı zamanda onun zayıflığı olduğunu öne sürüyor, daha somut hedeflere yönelmek gerektiğini savunuyordu. Yeni dönemdeki ilk işaretler bu eleştirinin tabanda karşılık bulduğunu gösteriyor. Eylemler artık çok daha somut taleplerle doğrudan şirketleri, kurumları ve hatta belirli patronları hedef alıyor.
İLK HEDEF 'ALEC'
Yeni dönemde hareketlenen protestocular, ilk olarak hedeflerine ALEC olarak bilinen oluşumu aldılar. Şirket temsilcileriyle politikacıları aynı masa etrafında buluşturan bir oluşum olan ALEC, ABD'de son dönemde kapalı kapılar ardında şirketlerin lehine birçok yasal düzenlemenin yapılmasını sağlamakla eleştiriliyor. Bunların en bilinenleri sendikaların yetki alanını kısıtlayan bir yasal düzenlemeyle Arizona'da yürürlüğe giren göçmen karşıtı kanun tasarısı. Ancak bunlar buzdağının sadece görünen kısmı. ALEC mekanizmasından geçerek yasalaşan tasarıların sayısının binden fazla olduğu tahmin ediliyor.
Bu gidişe dur demek ve ALEC'i teşhir etmek için harekete geçen eylemciler, 29 Şubat'ta "Şirketleri kapat" sloganıyla 70 kentte eşzamanlı olarak ALEC'te yer alan firmaları hedef alan eylemler gerçekleştirdiler. New York'ta Bank of America'nın merkez binası eylemciler tarafından kuşatılarak çalışamaz hale getirildi. İlaç devi Pfizer'in araştırma merkezi kuşatma altına alındı. Kaliforniya'da gıda tekeli Wal-Mart'ın üç dağıtım deposu koordineli bir eylemle işgal edildi. Ülke çapında Citibank'tan BP'ye kadar onlarca başka şirket protestoların hedefindeydi.
Başarılı geçen ALEC protestolarından bir gün sonra, 1 Mart'ta 50 kolej ve sendikaların çağrısıyla öğrenci eylemlerine start verildi. Eğitimde yapılan kesintilere, işten çıkarmalara ve son beş yılda üçe katlanan harçlara karşı "Eğitim bir insan hakkıdır" sloganıyla yapılan çağrıya destek veren yüzden fazla oluşum ülke çapında üniversitelerde birçok eyleme imza atarken bazı üniversitelerin girişi yüzlerce öğrenci tarafından saatlerce bloke edildi. Aynı gün Oakland'dan yola çıkan öğrencilerse Sacramento şehrine doğru 150 kilometrelik bir yürüyüş başlattı. Bugün şehre varması beklenen öğrenciler, buradaki eylemcilerle birlikte hükümet binasını işgal etmeyi planlıyor.
İŞGAL GENELLEŞİRSE
Meydanlardan sonra belirli binaların işgal edilmeye başlaması egemen çevrelerde de rahatsızlık yaratmaya başladı. Financial Times gazetesinde yer alan bir yorumda "işgal"in "sevimsiz" bir kelime olduğu söylenip eylemcilere başka yöntemler bulmaları öğütleniyordu. Egemenler rahatsız olmakta haklı. Çünkü ABD'de artık hemen her yer işgal konusu olabilmeye başladı.
Bunun en tipik örneklerinden biri geçtiğimiz haftalarda Chicago şehrinde yaşandı. Hemen hemen tamamen yoksul azınlıklara hizmet eden bir okulun bütçe kesintisi nedeniyle kapatılacağı açıklanınca tepesi atan öğrenciler, öğretmenler ve veliler okulu işgal etti. Aynı anda olay yerine gelen başka bir grup protestocu da okul girişine 40'tan fazla çadır kurarak "destek işgali" eylemi başlattı. Eylemciler karar geri alınana kadar işgali sürdürmeyi planlıyor.
Okul işgali devam ederken şehrin diğer tarafında bir cam fabrikası işçiler tarafından işgal edildi. Gerekçe yönetimin fabrikayı kapatma kararıydı. Karara karşı "işçi yönetimiyle fabrikayı biz çalıştırırız" diyen işçiler sadece 11 saatte yönetime geri adım attırmayı başardı ve karar geri alındı.
Chicago'daki fabrika işgalini değerlendiren bir sendikacı, Amerikan işçi hareketinin geleneğinde fabrika işgali yönteminin fazla köklü olmadığını ama Latin Amerika'da bunun adeta bir gelenek olduğunu söyleyerek, Latin Amerika kökenli yüzbinlerce işçinin çalıştığı güney eyaletlerinde bu eylemlerin yayılma potansiyelinin hayli fazla olduğunu söylüyordu.
İsgallerin gündemde olduğu bir başka alansa evler. Genel eylemlere paralel bir kampanya olarak süren ve boş evleri işgal etmekten evden atılanlara hukuki yardıma kadar birçok alanda çalışma yürüten "Evleri işgal et" kampanyası da kısmi mücadelelerden sonra hedefini somutlayarak bankaları karşısına aldı. Onbinlerce insanı önce borçlandırıp sonra ipotekle evlerine el koyan bankalara karşı ülke çapında eylem çağrısı yapan oluşum, 12-16 Mart tarihleri arasında birçok banka genel merkezi ve şubelerini hedef alacak eylemler planlanıyor.
AMERİKAN BAHARI MI?
Mart ayı boyunca yapılacak eylemler bunlarla sınırlı değil. Gerek yerel grupların inisiyatifiyle gerekse farklı şehirlerdeki grupların ortaklığıyla şirketleri ve politikacıları hedef alan birçok kampanya paralel olarak sürdürülüyor. Ortak kampanyaların en büyüğüyse Washington'daki işgal gruplarının çağrısıyla başlatıldı. Eylemciler 30 Mart'ta "iktidarı işgal et" sloganı altında eylemleri başkente taşımayı planlıyor.
Eylemin çağrı bildirgesinde artık halkın iki partili oyuna tahammülünün kalmadığından hareketle gerek Cumhuriyetçilerin gerekse Demokratların boğazlarına kadar yolsuzluğa battığı ve şirketlerin sesi olduğu, %1'in çıkarlarına hizmet eden mevcut sistemin yerine halkın %99'unun çıkarlarını esas alan katılımcı bir demokrasinin hayata geçirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Yaklaşan başkanlık seçimleri öncesinde ABD'de artık oyunun kurallarının değiştiğini göstermek isteyen protestocuların başkent Washington'daki eylemleri 30 Mart'ta başlayıp 30 Nisan'a kadar devam edecek. Şimdiye dek 13 kentten işgal grupları eyleme destek verdiklerini açıkladılar.
ABD'de yükselişe geçen işgal eylemlerinin ikinci safhası ilk dönemle kıyaslandığında şimdilik yer yer daha az kitlesel olsa da çok daha organize ve ne istediğini bilen bir karaktere sahip gibi görünüyor. Bahar ayları boyunca yapılacak onlarca kampanya ve yüzlerce eylem bir "Amerikan Baharı"na dönüşecek mi bunu önümüzdeki günler gösterecek. Ancak yaşananlar Amerikan halkı, özellikle de gençliği içinde hoşnutsuzluk ve değişim arayışının giderek büyüdüğünü gösteriyor.
ANF NEWS AGENCY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder