1 Şubat 2012 Çarşamba

Demirtaş: Kendi Kaderini Tayin Hakkı Tanınmalı

Londra - Temaslarda bulunmak üzere İngiltere'nin başkenti Londra'da bulunan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve BDP Dış ilişkiler Komisyonu Başkanı Nazmi Gür'un katılımıyla İngiliz parlamentosunun alt kanadı House of Commons'da bir toplantı düzenlendi. Kürt özgürlük mücadelesinin ulaştığı nokta konusunda önemli değerlendirmelerin yapıldığı toplantıda konuşan Demirtaş, Kürt sorununun çözümünde kritik ve belirleyici olan noktanın Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı olduğunu belirterek öncelikle bu hakka saygı duyulması gerektiğini belirtti.

Demirtaş ve Gür'ün yanısıra işçi Partisi Milletvekili Jeremy Corbyn, Galler parlamentosu Plaid Cymru Partisi temsilcisi Hywel Williams ve Lord Rea'nın konuşmacı olarak katıldığı toplantı, İngiltere'de faaliyette bulunan çeşitli Kürt organizasyonlarının ve Kürdistan'da Barış Kampanyası'nın desteğiyle gerçekleştirildi.

'TÜRK YARGISININ GELDİĞİ NOKTA BİR FELAKETTİR'

Toplantının açılış konuşmasında Türkiye'deki genel siyasi durum ve son dönemde Kürdistan'da artan devlet baskısı hakkında görüşlerini açıklayan Demirtaş, BDP'nin Kürt kimliğinin tanınması, bütün halkların kendi dillerini özgürce kullanabilmesi, Kürtlerin kendi kimlikleriyle örgütlenme ve politika yapma özgürlüğünün sağlanması ve demokratik özerklik altında Kürt halkının kendi kendini yönetmesi olmak üzere dört temel talebi olduğunu söyledi. Demirtaş son yapılan seçimlerde Kürt halkının yarıdan fazlasının bu çerçeveyi desteklediğini ve aslında Kürt halkının kendi kaderini belirlediğini vurguladı.

Buna karşın AKP hükümetinin Kürt halkının BDP'ye verdiği desteği baskı ve zulümle ezmeye çalıştığını söyleyen Demirtaş, "Şu an itibariyle cezaevlerinde bulunan tutuklu arkadaşlarımızın sayısı 6200'ü geçti. Bunların arasında 6 vekil, 27 belediye başkanı ve meclis üyesi, 94 gazeteci, 34 avukat ve yüzlerce kadın ve genç siyasetçi bulunuyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir" dedi.

Kürdistan'da Barış Kampanyası üyesi avukat Margaret Owen da konu hakkında yaptığı konuşmada AKP hükümetinin sürdürdüğü tutuklama terörünü kınayarak, "Burada sorulması gereken asıl büyük soru Suriye'de Esad'ı yerden yere vuran Batı'nın sivil halka karşı aynı uygulamaları yapan Türk hükümetine karşı neden sessiz kaldığıdır. En temel insan haklarını talep ettiği için binlerce insan Türkiye'de cezaevlerine dolduruldu. Türkiye'de şu an yargının ulaşmış olduğu nokta bir felakettir" şeklinde konuştu.

'İMRALI'DA BÜYÜK BİR DİRENİŞ VERİLİYOR'

AKP'nin Kürt hareketine karşı sürdürdüğü baskı politikasının bir diğer boyutu olarak İmralı'da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan hukuk dışı tecride de değinen Demirtaş, İmralı'daki uygulamaların bir kişiyle değil Kürt halkının bütünüyle ilgili olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "İmralı'da 12 yıldır süren tecride karşı büyük bir direniş vardır. Bir halkın sembolize edilmiş bir direnişi vardır. Biz tecridin ortadan kalkmasını Öcalan'ın avukatlarıyla veya yakınlarıyla görüşmesinin sağlanmasıyla sınırlamıyoruz. Öcalan'ın özgür olması gerektiğini düşünüyoruz."
'ROBOSKİ'DE ULUSLARARASI GÜÇLERİN DE ROLÜ VAR'

Toplantıda söz alan konuşmacılar, Roboski'de 34 Kürdün Türk savaş uçakları tarafından katledilmesi üzerinde özel olarak durdular. Bu konudaki görüşlerini açıklayan Demirtaş, "Roboski katliamının üzerinden 34 gün geçti. Şimdiye dek tek bir yetkili hakkında soruşturma açılmadığı gibi halktan bir özür bile dilenmedi. Tersine, Başbakan Erdoğan bugün bile partisinin grup toplantısında partimize ve halkımıza hakaret etme tutumunu devam ettirdi" diye konuştu.

Roboski'de uluslararası güçlerin de sorumluluğu olduğunu söyleyen Demirtaş, şunları söyledi: "Katliamda uluslararası güçler hem istihbarat sağlayarak doğrudan, hem de katliamın ardından sessiz kalma yoluyla dolaylı olarak rol aldılar. Biz buna rağmen uluslararası mekanizmaları işletmeye çalışıyoruz. Savaş uçakları tarafından parçalanan insanların Kürt, Alman, Ermeni veya Arap olması farklı yorumlanmamalıdır. Eğer farklı yorumlanıyorsa o zaman insanlık değerlerinin ulaştığı noktayı sorgulamak gerekir."

Roboski katliamında Batı'nın gösterdiği ikiyüzlü tutumu eleştiren İşçi Partisi Milletvekili Jeremy Corbyn de, bu çifte standardın bir diğer örneğinin de AKP'nin Filistin politikası olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu: "Erdoğan'ın Filistin'de yaşanan insanlık dramı hakkındaki sözlerini duyunca onaylıyorum ama sonra 'Sınırda kendi halkını bombalayan, binlerce insanı cezaevine dolduran da bu aynı hükümet değil mi' diye kendi kendime soruyorum. İngiltere, ABD ve NATO nasıl bu ikiyüzlülüğe sessiz kalabiliyor? Temel olan Kürtlerin tanınmasıdır."

'SORUN PAZARLIK KONUSU OLARAK KULLANILIYOR'

Toplantıda başta İngiltere olmak üzere Avrupa hükümetlerinin Kürt sorununda izlediği politikalar da ayrıntılı olarak ele alındı. Bu konuda Avrupa hükümetlerinin samimiyetsiz bir tutum takındığını belirten Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ne yazık ki Avrupa hükümetleri Kürt sorununda çözüm yanlısı bir politika izleyeceklerine sorunu bir pazarlık konusu olarak kullanıyorlar. Fransa'nın Roj TV ile ilgili aldığı karar bunun en tipik örneğidir. ABD'nin Roj TV'yi susturmak için verdiği çaba bunun örneğidir. AKP'nin destekleniyor olması esasta bir karşı-devrimdir. Biz bu konuda Avrupa hükümetlerinden çok Avrupa halklarının vicdanına güveniyoruz. Kürt halkının doğal müttefikleri emperyalizme karşı çığ gibi büyüyen sosyal hareketlerdir, halklardır. Bizim yürüttüğümüz diplomasi, halklar arası diplomasidir".
İngiliz hükümetinin Kürt sorununun derinleşmesinde özel bir yeri olduğunun da altını çizen Demirtaş, "İngiltere'nin Kürt halkına yüz yıllık bir borcu vardır" dedi. Demirtaş, akan kanın durdurulması için İngiltere'nin artık çözümden yana ve barış lehine bir tutum takınması gerektiğini, özellikle yeni anayasanın yapım sürecinde Kürt halkına verilecek desteğin belirleyici olacağını belirtti.

'AKP'NİN SIFIR SORUN POLİTİKASI ÇÖKMÜŞTÜR'

Toplantının önemli konu başlıklarından biri de Orta Doğu'da son dönemde yaşanan demokratikleşme hareketleriydi. Orta Doğu'da yaşanan olaylarda bazı Batılı hükümetlerin AKP'yi bölgeye bir model olarak sunmaya çalışmalarına dikkat çeken BDP Milletvekili Nazmi Gür, "AKP, yanıltıcı bilgi verme konusunda çok başarılı bir parti. Türkiye, bu hükümet altında insan hakları bakımından tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. AKP'nin reformist bir parti olduğu iddiası doğru değildir" diye konuştu.

AKP'nin dış politikasında son dönemde yaşanan değişikliğin iç politikada Kürtlere karşı izlediği sertlik yanlısı tutumun bir devamı olduğunu vurgulayan Gür, Türkiye'nin şu anda İran'dan Suriye'ye, Irak'tan Yunanistan'a bütün komşularıyla ciddi sorunlar yaşadığına dikkat çekerek, "O çok bahsedilen komşularla sıfır sorun politikası artık çökmüştür. AKP, Orta Doğu'da iyi bir aktör de iyi bir model de değildir" şeklinde konuştu.

‘ULUSAL KONFERANSIN TOPLANMASI HAYATİ ÖNEMDEDİR’

Orta Doğu'nun kaderinin belirlenmesinde Kürtlerin son derece kritik bir konumda olduğunu belirten Selahattin Demirtaş da, özellikle Suriye ve Irak'ta Kürtlerin belirleyici bir dinamik olduğunu belirterek, "Bizim Türkiye için söylediğimiz her şey dört parçaya yayılmış Kürtlerin tümü için geçerlidir. Irak'ta da Suriye'de de Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde bir anlaşma sağlanmalıdır. Bu anlamda dört parçadaki Kürt partilerinin bir araya geleceği Kürt Ulusal Konferansının toplanması bizim için hayati önemdedir" diye konuştu.

Hiç yorum yok: