İspanya devletinin Basklılara tanıdığı özerklik sınırlı özerklik olarak ifade edilen ikinci kategorideki özerkliktir. Basklılar ise, birinci kategorideki tam özerlik talebinde bulunuyor. |
Ulusal ve Toplumsal Sorunlarda Barış Arayışları Üzerine - 1
Devletin silahlı gücü son 26 yılda Kürtlere karşı çok kirli bir savaş yürüttü. Bu savaşta Devlet uluslararası ilişkilerini, legal ve illegal bütün savaş gücünü devreye soktu. Ama gelinen aşamada sonuç almak bir yana, Türkiye misaki milli sınırlar tanımlamasıyla, belki tarihinde (Birinci paylaşım savaşı hariç) ilk defa bu kadar bölünme tehlikesiyle karşı karşıya oldu. Bu realite Türk devletini bazı ‘yeni’ arayışlara yönlendirdi. Kürt açılımı olarak ileri sürülen ‘yeni’ arayış işte bu zorlanmanın bir sonucu oldu. Bu çıkış geniş toplumsal çevrelerde umut dalgasına yol açtı. Kürt tarafı Gerilladan ve Avrupadan gelecek iki barış gurubuyla sürece cevap verdi.Gerilladan gelen gurubun Kürt toplumunda sevgi infialine yol açması, devleti telaşa düşürdü. Bu gelişmeden sonra devlet Kürt özgürlük hareketine ve Kürt legal toplumsal örgütlerine şiddetle yöneldi. DTP kapatıldı, içinde seçilmiş belediye başkanlarınında bulunduğu 1500 siyasetçi tutuklandı. Gerillaya karşı aralıksız operasyonlara paralel olarak Kürtlere karşı topyekün bir sindirme ve baskı kampanyası geliştirildi. Bütün bunlara rağmen Kürt sorununda çözüm mümkün değil mi sorusunu ortaya atmak ve diğer deneyimleri aktarmak yararlı olacaktır. Bu konuda Bask sorunu çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Çünkü Bask sorunu ve çözümü, Kürt sorunu ve çözümüne iyi bir örnek teşkil edebileceği kanaatindeyiz. Çünkü hem iki devletin, hem de bu ülkelerde var olan toplumsal sorunların hayli ortak yönleri var.
Bask ve Kürt ulusal hareketinde benzerlik
İki ulusun hem tarihsel, hemde toplumsal olarak çok ortak yanları var.İkisi tarihte devlet kurmuş, bir İmparatorluğun sistemi içinde yer almış; ulus devletler ortaya çıkınca inkar ve imhaya maruz kalmışlardır. İmparatorluğun egemenlik sahasında yer almalarından kaynaklı ulus devlet döneminde ikisi de iç sömürge statüsüne düşerek egemen ulusun bir parçası olarak ilan edilmişlerdir. Birden fazla ülkenin iç sömürgesi olmalarından ötürü iki ulusun sorunu, sınırları aşarak uluslararası bir sorun haline gelmiştir.Bağımsızlık talepleri bölücülükle suçlanıp ayrılıkçı ilan edilmişlerdir. Bütün bu ortak yanlar yanında hiç ortak olmayan yanlarda mevcut. Basklılar tarih boyunca hep Özerk ve iç işlerinde yasaya dayalı güvencelere sahip oldular. Kürtlerin Osmanlı dönemindeki görece ‘Özerk’ yapısı yasal güvenceye değil toleransa dayanıyordu. Basklılar elindeki Özerklikle yetinmiyor bağımsızlık istiyor, Kürtler Kürt kimliğinin tanınması için mücadele ediyor. Basklılar İspanyanın 1833,1931 ve 1978 Anayasalarında geniş ulusal güvencelere sahip olurken, Kürtler 1924 Anayasasıyla inkar ediliyor ve varlığı dahi kabul edilmeyen bir statüsüzlüğe mahkum oluyor.
İspanya ve Türk devletinin ortak özellikleri
İkisi İmparatorluklar kurmuş, kıtalara hükmetmiş, uluslaşma sürecine geç girmiştir. Devlet eliyle ulus yaratmaya çalışmış, büyük yenilgiler alarak koca bir imparatorluktan küçük devletçik haline gelmiştir. Kaybetmenin piskolojisiyle yeni ülke diye tanımlanan sınırlar içinde ki halklara zulüm etmiş, inkar ve imha siyaseti yürütmüştür. Ve ikisi uzun yıllar tek partinin faşist diktatörlüğü altında yaşamıştır.
Bask tarihine kısa bakış
Basklar, Pirenelerin batısında yer alan dört bölgesi İspanya, üç bölgesi Fransa’da bulunan Bask ülkesi olarak bilinen ve çoğunluğu Kuzey Navara’da yaşayan,nüfusu yaklaşık 3 milyonu bulan yerli bir halktır.Kökenleri Akitanyalılara kadar gitmektedir.Bilinen ilk Bask devleti 9.yy’da kurulan Pamplona kırallığı’dır. Bu devlet daha sonra Navara Krallığı adını almıştır.
Bask diasporası
Pek çok Bask ekonomik ve siyasi sorunları dolayısıyla bölgeden göç etmek zorunda kalmıştır.En büyük göç Arjantin’e olmuştur.Yaklaşık % 10 Bask kökenlinin olduğu tahmin edilmektedir. Meksika’da Bask toplulukları genellikle Monterrey ve Durango eyaletlerine yerleşmişlerdir. Diğer bir önemli Bask topluluğu ise ABD’nin Idaho eyaletinde yaşamaktadır. Boise şehrinde bir Bask Müzesi ve Kültür Merkezi bulunmaktadır. (1)
İspanyol uluslaşması denemeleri Bask sorununun ortaya çıkışı
İspanya’nın çekirdeği olan Aragon ve Kastilya krallıklarının başından beri ayrı kurumlara sahip olması, yönetsel yaklaşım farkları ve en önemlisi birbirleriyle tarihsel süreç içinde entegre olamamaları sonucu,Ulus devlete tekabul edecek bir İspanyol ulusal bilinci oluşamamıştır. 1700-1715 yılındaki İspanya Veraset Savaşları sonunda, Bourbonlar’dan 5.Felipe’nin İspanya tahtına geçmesi ile merkezi devlet yapılanması süreci başlamıştı. 17. ve 18. yy’da devlet oluşturma adına yapılan merkezileştirme çabaları, özellikle yüzyıllar boyunca özerk olan Bask ülkesi ve Katalonya gibi tarihi bölgelerin merkeze karşı tepkilerine neden oldu.19. yy’da ise, İspanya büyük bir imparatorluğu yitirmiş, geçmişte yaşadığı altın devrini geride bırakmış, ekonomik devrimini yapamamış, devlet kurumlarını yerleştirememiş ve çeşitli ideolojik akımların birbiriyle sürtüştüğü (laiklik-dincilik, monarşistler-cumhuriyetçiler, gelenekselciler-liberaller) (19.yy ve 20. yy Osmanlı İmparatorluğunda yaşanan durumla büyük benzerlik oluşturan bir durum) bir ülke durumundaydı. Bu koşullarda, İspanya’nın ulus oluşturma çabaları başarıya ulaşamamıştı. (2)
Bask milliyetçiliğinin ortaya çıkışı
Devletin merkezileşme süreci başlatmakla birlikte, Bask bölgesi ve Katalonya gibi özerk bölgelerin bazı yönetsel hakları ve imtiyazları ellerinden alındı. Kastilya’ya bağlı özerk bir bölge olan Basklıların asırlardır sahip oldukları bu ayrıcalıklarının ortadan kalkması, Bask ülkesinde tepkilere yol açtı. Sürgündeki 7.Carlos’u destekleyen Karlizm akımı, özellikle Bask ülkesi, Navarre ve Katalonya’da destek buldu. 1833-1839 yıllarındaki 1. Karlist Savaşlarından sonra Basklılar, yönetsel haklar ve vergi konusundaki bazı ayrıcalıklarını sürdürdü. 1870-1876 yıllarındaki 2.Karlist Savaşlarından sonra ise, yönetsel özerklik tamamen ortadan kalktı. Asırlardır özerk yaşayan ve önemli imtiyazlara sahip olan Basklılar, tüm bu ayrıcalıklarının ellerinden alınması sonucu, merkezi devlete karşı isyana başladı. (3)
Bask ulusal mücadelesi
II.Cumhuriyet döneminde(1931-39) Bask ülkesi, Katalonya ve Galicia gibi tarihi bölgelere özerklik tanınmıştı.14 Nisan 1931 tarihinde Bask ülkesinin Aiber kentinde İspanya’nın ikinci cumhuriyeti ilan edildi.1936 tarihinde Franco önderliğinde askeri ayaklanma başladı.1936 yılında İspanya Parlamentosu Bask Otonomi statüsünü kabul etti. Jose Antonio Aguirre Bask Otonom devletinin ilk başkanı oldu. 1937 Santona antlaşmasıyla bütün Bask ülkesi Franconun işgalci güçlerinin eline geçeti.1939 tarihinde Franco faşist dikttörlüğünü ilan etti. Yaklaşık 40 yıl süren Franko faşist diktatörlüğü, bölgeselciliğe, komünizme ve demokrasiye karşı bir dikta rejimiydi.(Türkiyedeki tek parti dönemi gibi 1924-1946). Franko döneminde Bask Milliyetçi Partisi (PNV) Paris ve Londra’ya yerleşti. Bu dönemde, PNV’nin durumu uluslar arası konjonktürün etkisiyle bu ülkelerde tolere ediliyordu. (4)
Franko faşist diktatörlüğüne karşı Bask mücadelesi
1945-47 faşist Franko rejimine karşı olan Batılı müttefikler için PNV bir müttefikti.Fransa ve İngiltere’nin bu tutumu, sürgündeki PNV’nin prestijini arttırdı. Fakat bu durum soğuk savaş yıllarında tam tersi bir etki yarattı.1948-52 soğuk savaş döneminde batılı ülkeler nezdinde anti-komünist Franko rejimi mütefik haline gelmişti.
ETA’nın doğuşu
Franko döneminde, özellikle Bask bölgesinde koyu bir faşizm uygulandı. Sürekli olağanüstü hal ilan edildi. Bask dili, kültürü, kimliğiyle ilgili herşey baskı nedeni oldu. Yaşanan dikta rejiminin ve PNV’nin zayıflamasının etkisiyle, Bask milliyetçiliğinde önemli değişiklikler oldu.(Türkiyede 1938-78 arası dönem Kürdistanda yaşananan süreç gibi) 1952 yılında PNV’nin liderliğinden hoşnut olmayan bir grup genç, Ekin adlı bir dergi çıkardı. Bu oluşum 1958’de ETA (Euzkadi Ta Azkatasuna- Bask Ülkesi ve Özgürlük) adını aldı. ETA‟nın ortaya çıkışını yalnızca Franko rejimi değil, Bask burjuvazisi de kendisine karşı bir tehdit olarak görüyordu. Çünkü sanayiye ve maliyeye hakim bu kesim, Franko’nun ekonomik politikalarına bağımlıydılar.
Franko’ya karşı, muhalefet ve mücadelede komünistler kadar, ETA’nın da önemli bir rolü vardı. Öyle ki, 1973’te 10 tutuklu komünist liderin yargılanmasına 15 dakika kala, Başbakan Carrero Blanco’ya suikastte bulunmuş ve bu olay tüm İspanya çapında diktatörlerin baskısına karşı bir direniş sembolü olarak büyük yankı uyandırmıştı. 1974 yılında ETA’nın ETA p-m (sosyalistler) ve ETA-m (milliyetçi ) şeklinde ikiye ayrılmasına neden oldu. ETA p-m, 1981 yılında ordudaki aşırı sağcı subayların hükümeti ele geçirmek için yaptıkları başarısız darbe girişiminden sonra, demokratik platformda mücadele etmeye karar verdi.
İspanya’nın demokrasiye geçişinde toplumsal mutabakat
Franko 1975’te öldüğü zaman, İspanya çoğulcu demokratik rejime nihayet geçme umudundaydı. Bu umudun nasıl realize edileceği ise belirsizdi.Çünkü hem tarihten,hemde 40 yıllık faşist diktatörlükten kalma sosyal ve toplumsal engeller mevcuttu. Ordu ise, faşist ideolojinin bekçisi olarak hazırlanmıştı. Bütün bu faktörler demokratikleşme sürecini zora sokuyordu. Özellikle Basklıların tam bağımsızlık talepleri ve sosyalist ve Komünistlerin tam demokrasi istemleri de süreci zorluyordu. İspanya’nın demokrasiye geçişi, krallığın, solun ve Franko taraftarlarından ‘yenilikçi’ kesiminde içinde yer aldığı bir uzlaşma ortamı ve onun üzerinde bu güçlerin temsiliyetine dayanan blokun(LOAPA: Ley Orgánica de Armonización del Proceso Autonómico) oluşmasıyla mümkün oldu. Buna karşılık ETA ve Bask ülkesi KAS’la(Koordinadora Abertzale Sozialista Bask ülkesi bağımsızlık hareketleri sol birliği) görüşmelere katıldı. Adolfo Suarez’in liderliğindeki UCD(Demokratik Merkez Biliği)1977’deki ulusal seçimleri kazandı. 1978’de İspanya’nın demokratik anayasası yürürlüğe girdi. Bu arada, İspanya radikal bir devlet yapılanması sürecine girerek, 17 özerk bölgeye ayrıldı.(5)
Özerklik anlaşmaları
Hemen belirtmek gerekirki İspanya devletinin Basklılara tanıdığı özerklik sınırlı özerklik olarak ifade edilen ikinci kategorideki özerkliktir. Basklılar ise, birinci kategorideki tam özerlik talebinde bulunuyordu ve hala bu talebinden vazgeçmiş değildirler. Tam özerklik, özerklik sıralamasında bağımsız devleti ifade ediyor. Tabii buna bağlı olarak Bask ülkesinde İspanyolca dili ve kimliği ikinci dil ve kimlik olarak ele alınıyordu. Basklılar ise, Bask ülkesinde Bask dili ve kimliğinin birinci dil ve kimlik olması gerektiğini dayatıyordu. Daha sonra yapılacak bütün barış görüşmelerinin çıkmazı ve silahlı mücadelenin tekrar gündemleşmesi esasında bu iki noktadaki tıkanıklıktan kaynaklanmıştır.
2. Cumhuriyet döneminde taslakları hazırlanan ve onaylanan Bask ülkesi Özerklik kanunları, 1936’daki iç savaş döneminde uygulanmadı. Franko Faşizmi döneminde ise, tamamen uygulamadan kaldırıldı. İspanya’nın demokratikleşme sürecinde en önemli oluşum, yönetimsel gücün toprak bazında değerlendirilmesiydi. Dolayısıyla, 2. Cumhuriyet döneminde yarım kalan bu sürecin tamamlanması gerekiyordu. Bu amaçla 1981 yılında Özerklik Antlaşması yapıldı. Buna göre, ulusal kanunların özerklik kanunu yapabilmeye destek vermesi ve yönetimsel gücün merkezden özerk bölgelere kayabilmesi için gerekli düzenlemeler yapıldı. İspanyol Anayasası’nın (1978) 2.maddesi: “Anayasa, İspanyol ulusunun parçalanmaz birliğine, bütün İspanyolların ortak yurdunun bölünmezliğine dayanır; ulusu oluşturan milliyetlerin ve bölgelerin özerklik hakkını ve kendi aralarında dayanışmasını tanır ve güvence altına alır.’’ Bask Ülkesi dahil, İspanya 17 Eyalete ayrılıyor. Fakat 1978 anayasası, Basklıların %65‟i tarafından, yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı reddedildi. Basklılar, reddini şöyle gerekçelendirdi: ‘’Self-determinasyon hakkı yeni anayasada yer almıyor. Özerkliğe daraltılmış yetkiler sunulurken, merkezi yapı bir dehdit gibi güçlü yetkilerle donatılıyor. Bask ülkesi bölgelere ayrılıyor. Bask dili ve kimliği Bask ülkesinde ‘ikinci’ dil ve kimlik olarak ele alınıyor; bu asla kabul edilmez.’’
Anayasanın 3. maddesine göre, İspanyolca tüm İspanyolların resmi dili idi, fakat diğer dillerde, sözkonusu olduğu özerk bölgelerde İspanyolca’yla birlikte resmi dil olarak kabul edilecekti. İspanya’da İspanyolca, Baskça, Katalanca ve Galiçyaca olmak üzere 4 resmi dil vardır. Bu arada, kral Juan Carlos’da Bask ülkesindeki şiddetin sona erdirilmesi ve demokratik sürecin hızlanması için, Basklıların ulusal bayrağını resmi olarak tanıdı ve 1978’de ETA’nın siyasi kanadı HB’nayı(Herri Batasuna) yasallaştırdı. Tüm bunlar, Legal Bask örgütleriyle İspanyol hükümeti arasındaki yakınlaşmaların başlangıcını oluşturuyordu.(6).
KAS’ın alternatif kanun teklifi (Bask Ulusal Örgütleri Birliği)
Bask ulusal örgütleri birliği KAS yukarıda değinilen gerekçelerden hareketle kendi yasa taslağını hazırladı ve bunu kamuoyuna ve İspanya Anayasa Özerklik komisyonuna sundu. Bu kanun teklifinin en önemli maddeleri şunlar: Bask ülkesine bağımsız bir devlet kurma hakkı tanıma, Güney ve Kuzey Bask ülkelerinin arasındaki bağın tanınması (İspanya ve Fransa’da ki bask ülkesi kastediliyor BN), Navarre’ın Bask ülkesine tekrar dahil edilmesi, Bask ülkesinde bulunan İspanyol polis ve güvenlik gücünün buraları terketmesi.
Özerklik kanunu’nun İspanya bürokrasisi ve ordusu üzerindeki etkileri
Özerklik kanunu, 1979’da onaylanıp, yürürlüğe girdikten sonra iki önemli sorun ortaya çıktı: Birincisi, Basklıların asırlardır elde ettikleri ayrıcalıkları İspanyol anayasasına aykırı olmayacak şekilde sürdürebilmeleri ilkesiydi. Basklılar buna,‟bu ayrıcalıklar bizim tarihsel hakkımız, anayasanın bir lütfu olamaz‟ diyerek karşı çıktı. İkincisi ise, Navarre’ın bask ülkesine dahil edilmesi isteği idi. Tüm bunlar olurken, İspanya’nın giderek federalleşmesi ve merkezin zayıflamasına tepki duyan aşırı sağ basın ve ordu mensupları, Suarez’in bu uygulamalarına karşı tepki gösteriyorlardı. 23 Şubat 1981’de Madrid Parlamentosu’nda UCD Partisi içinden yeni bir başbakan seçimi yapılırken, General Tejero, 200 askerle meclise girip, tüm kabine üyelerini ve 300 milletvekilini 18 saat rehin aldı.(7)
Gonzales hükümeti döneminde açılım ve ETA’ya karşı şiddet konsepti
1982 yılında yapılan ulusal genel seçimlerde, PSOE(Sosyalist İşçi Partisi) birinci parti oldu. Gonzalez hükümeti, terörle mücadele adı altında polis gücüne büyük yetkiler verdi ve GAL gibi terör örgütlerini kurdu. Polis gücünü desteklemek için ‘’Sivil Koruyucular’’ adlı paramilliter terör örgütleri oluşturuldu. 1980’li yılların ilk yarısında, Bask ülkesinde PNV(Milliyetçi Bask Partisi) hem bölgesel hem de ulusal seçimlerde birinci parti, PSOE ise 2. parti durumundaydı. HB ise oyların beşte birini alabilmişti. 1980-1985 yılları arasında, artan şiddet eylemleri PNV içinde ayrılıklara yol açtı. Bask ülkesindeki 1990 seçimlerinde, PNV %28, PSOE %19, HB %18, EA %11 ve EE %8 oranında oy aldı. Madrid’deki ulusal parlamentoda PNV’nin 5, HB’nin 4 sandalyesi vardı.
Gonzalez, ETA ve HB’yi siyasi taktik açıdan soyutlamak için ulusal ve özellikle Bask bölgesindeki tüm partilerle(HB ve ETA hariç) terörle mücadele konusunda anti-terör antlaşması yaptı. ETA’yla mücadelede Gonzalez hükümeti polis gücünü kullanmıştır. Güvenlik güçlerinin terörü, etnik milliyetçilik ve ETA’nın şidet eylemleri bu hassas bölgede,Gonzalez hükümetinin olaylara sert ve aşırı müdahalesi (Franko döneminde olduğu gibi), bölge halkının tepkisine neden oluyordu. (8)
Yarın:Fransa ve İspanya’nın ETA karşıtlığı
ALİ ÇATAKÇIN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder