Müslümanların hayat haritasında Ramazan ayı, kimi günahların terk edilip, sonra yeniden uygulama alanı bulduğu bir geçici dönem değildir. Günah olarak tanımlanan davranışları tümüyle hayatın dışına itmek için bir perhiz ve nefis terbiyesi girişimidir. Sanki diğer aylarda işlenmesinde bir beis görülmeyen davranışları, sadece Ramazan ayında terk etmek gerekiyormuş gibi bir algı, geleneksel din anlayışının bir parçası haline gelmiştir.
Bu sene Ramazan ayının aynı zamanda referandum kampanyasına denk gelmesi, başka bir tartışmayı da yapmayı zorunlu hale getirmektedir. Oruç ibadetinde ağza hakim olmak, sadece yiyip içmekle ilgili değildir. Ağızdan çıkan sözlere dair dikkat ve sorumluluk göz ardı edildiğinde, oruç tutmanın aç kalmaktan başka bir anlamı kalmayacağını bizzat Kur'an ortaya koymuştur.
Liderlerin seçim meydanlarında kullandığı dil ve polemik tarzı, toplumsal ahlak açısından kaygı duyulacak bir seviyeyi yansıtmaktadır. Toplumsal sorunlarda yanlışları teşhir etmek nasıl bir görevse, kişisel kusurları örtmek de bir o kadar önemli ahlaki hassasiyettir. Özellikle iktidar ve ana muhalefet partilerinin liderleri, kullandıkları dil ve propaganda üslubu itibarı ile topluma kötü örnek oluşturan bir rol üstlenmişlerdir.
Liderlerin takındığı bu tutum, iki tarafta saf tutan medya ve sivil toplum temsilcilerinin de seviyesine yansımaktadır. Hakareti, aşağılamayı, yalanı, gıybeti, iftirayı, referandum propaganda yarışının doğal bir parçası gibi görme eğilimi gittikçe yaygınlaşıyor. Kazanmak için her yolu mübah gören bir anlayışla kıran kırana bir kampanya dili inşa etmenin bedelini hepimiz ödemek zorunda kalıyoruz.
Her gün ana haber programlarını, liderlerin birbirlerine neler söylediğini aktararak açan televizyon kanalları, yayın akışlarını iftar sohbetleri ile süslemeyi de ihmal etmiyorlar. Yardım kampanyalarını haber yapıp, yolsuzluk iddialarının üzerini örten bir yayıncılık anlayışını İslam ahlakı ile izah etmek mümkün olabilir mi ?
Ramazan ayının manevi atmosferi seçmen davranışlarına ne kadar yansıyacak bilmiyoruz. Ancak yürütülen kampanyanın, içinde bulunulan ayın manevi atmosferine yakışmayan bir seyir izleyeceği kesin gibi gözüküyor. Sinirlerine, hırsına hakim olamayıp ağzına geleni milyonların huzurunda dile getiren liderleri dinlemek, orucumuza zarar verecek boyuttadır. Kötü sözün dile getirildiği ortamda bulunmak, gıybet, yalan, iftira kokan ifadelerin yayılmasına ortak olmak en azından takva açısından ele alınmaya değer bir durumdur. İftar sofralarında televizyondan liderlerinin hasımları için söylediği ağır sözleri haz duyarak dinleyenler, oruçlarını yeniden gözden geçirseler kendilerine büyük bir iyilik ederler.
Ayhan BİLGEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder