Benjamin Franklin, “barış bile büyük ücretle satın alınır” diyor.
Ortadoğu’nun kan gölüne çevrildiği, üstelik çok daha şiddetli savaşların yaşanacağının beklendiği günümüzde insan, olası bir Kürt- Türk barışı için kimin, hangi ‘ücreti’ ödeyeceğini merak etmeden edemiyor.
Kaldı ki henüz kuzeyi içine almasa da Türk devleti ile Güney Kürdistan arasında sıcak bir ‘barış havası’yaşanıyor.
Güney liderliğin Türk devletine Kerkük petrollerini‘barışın diyeti’ olarak önerdiği de iddia ediliyor.
Türkiye’nin müstakbel Kürt devletine hamilik yapması karşılığında Kerkük petrolünden pay alacağı söyleniyor.
Tarafların Kerkük’ün statüsü konusunda ortak bir çözüm buldukları da söyleniyor! Mesud Barzani’nin “Türkiye’nin Kerkük siyaseti değişti” demesinin altında bu yatıyor!
Güney liderliğiyle Türk devleti arasında Kerkük ve petrol başta olmak üzere birçok alanda ‘stratejik işbirliği’ yapılmışa benziyor.
Gidişat Türkiye’nin Güney’i himayesi ya da egemenliği altına alacağına işaret ediyor. Elbette bu çok sorunlu ve deyim yerindeyse ‘bıçak sırtı’ bir süreç olacaktır.
Zira İran, Amerika’nın yönlendirdiği bu süreci bozmak için elinden geleni yapacaktır; yapmaktadır da.
Maliki’nin Irak ordusunun başında Kerkük’e çıkarma yapması, İslamcıların Hewlêr’de parlamento binasını basması ve ayrıca rejim yanlısı Arapların Halep’te Kürt mahallesine saldırması İran’ın gidişata duyduğu tepkiden kaynaklanıyor.
Sık sık Güneyli Kürtleri tehdit eden İran, çok ciddi sorunlar çıkaracağa, ortalığı karıştıracağa benziyor.
İran, gücü gidişatı önlemeye yetmese de, bölgesel altüs oluştan ve içine girdiği siyasal anafordan ciddi yara almadan çıkmak istiyor.
Bu amaçla da Kürtler ve Kürdistan üzerinden Türkiye’yle kıyasıya rekabet ediyor.
Irak ve Suriye’nin çözülmenin eşiğine gelmiş olması Kürtlerin önemini arttırdığı için İran, Kürtleri ve Kürdistan’ı etkisi altına almaya çalışıyor.
Tabii, İran gibi Amerika ve Türkiye’nin de gücü bölgesel gelişmeleri yönlendirmeye yetmiyor.
İran gibi Amerika’ya da Kürt takviyesi gerekiyor! Özellikle Suriye’de PKK’nin desteği ciddi önem arz ediyor. Birçok siyasal gözlemci Suriye’nin kaderinin Kürtlere bağlı olduğu fikrinde birleşiyor.
Anlayacağınız gözler PKK’ye çevrilmiş bulunuyor. PKK’nin alacağı kararın etkili olacağı ve dengeleri sarsacağı biliniyor.
Özellikle Amerika olası bir Şii-Kürt ittifakından çekiniyor. Türkiye’nin de aynı endişeyi taşıdığı ve kaygılandığı açıkça belli oluyor.
Amerika ve Türkiye’nin kaygılarından kurtulmasının yolu ise PKK’ye ‘barış diyeti’ ödemelerinden geçiyor.
Güney Kürtleriyle ilişkilerini geliştiren ve egemenliğini Kerkük’e kadar uzatmayı düşünen Türkiye’nin PKK’yi ikna etmeden bölgede adım atması zor görünüyor.
Bunun farkında olan Amerika-Türkiye cephesi, bir yandan PKK’yi yoğun bir kuşatma ve baskı altında tutuyor, diğer yandan onun ekseninde olduğu yeni bir süreci tartışıyor.
Yeni süreç ya PKK’yle yeni ve kapsamlı bir müzakere ya da şiddetli bir savaş başlatacaktır.
Kimi basın organlarında PKK’ye yönelik kapsamlı operasyon hazırlığı yapıldığına dair iddialar yer almaktadır. MHP’ye yakın Yeni Çağ gazetesi, Amerika’nın Kürt devletini himayesine almasına karşılık olarak Türkiye’ye PKK’yi teklif ettiğini yazıyor!
Türk Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile Başbakan Erdoğan arasındaki zirvede bunun konuşulduğunu iddia ediyor ve Özel Paşa’nın Amerika gezisini de buna bağlıyor.
Güney liderliğiyle Türkiye arasındaki ‘stratejik işbirliğinin’ geliştiği, bağımsızlık tartışmalarının alevlendiği bir dönemde PKK meselesinin tartışılıyor olması, yeni bir dönemin başlayacağını gösteriyor.
Doğrusu bunca tecrübeden sonra Türk devletinin varlığiını riske atacağına ihtimal vermek zor. Amerika da PKK’nin şiddet kullanılarak tasfiye edilemeyeceğini iyi biliyor. Ayrıca PKK’yi kuşatma ve baskılama politikasında takvim aşılmştır ve sonuç da alınamamıştır.
Yani Güney Kürtlerinden petrolü ‘barış diyeti’ olarak alan Türk devletinin, PKK’ye ‘barış diyeti’ ödeyeceği gün yaklaşıyor.
Kürt ve Türk halklarının özlemini çektiği barışın gerçekleşmesi, özgür ve ortak bir geleceğin inşa edilebilmesi için, şimdi Türk devletinin PKK’ye ‘barış diyeti’ ödemesi gerekiyor.
PKK, ‘barış diyeti’ olarak, Kürtlerin temel haklarının anayasal güvence altına alınmasını, özerkliğin sağlanmasını ve karşılıklı af temelinde büyük bir barış planının hazırlanmasını istiyor!
Borcunu ödemekten aciz Türkiye yakın erimde ‘toplu ödeme’ yapmak zorunda kalacağa benziyor!
Kürtlerin birliği ve direnişi sayesinde bölgenin olduğu kadar Türkiye’nin de iç siyasal dengelerinde radikal değişimler kaçınılmaz hale gelmiş bulunuyor.
Dolayısıyla umudu korumak ve sıkı durmaya devam etmek gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder