16 Temmuz 2012 Pazartesi

Erdoğan, Numan ve 28 Şubat'ın Çocukları

Adil BAYRAM
Her hafta yazdıktan sonra kendi içimden “gelecek hafta AKP üzerine yazmayayım” diyorum. Fakat bir hafta geçip de yazmak için kağıt kalemi elime alınca kendimi AKP manzaralarını yazmaktan alıkoyamıyorum. Eğer yapabiliyorsanız bravo size!

AKP’yi yazmaktan nasıl uzak durulabilir ki! İzlenen şu siyasete bir bakın: Hiçbir hukuki suçu yokken ve en başarılı belediye başkanlarından sayılan Van Belediye Başkanı Bekir Kaya tutuklandı. Başbakan Tayyip Erdoğan ise Van’a gidiyor. Elbette demagojiyle Van halkını etkilemeye ve oylarını almaya çalışmak için.


AKP’nin ve özellikle de Tayyip Erdoğan’ın Van’ın üzerinde özellikle durduğu ve Van belediye başkanlığını almak istediği biliniyor. Bu biçimde de işte bu isteğini yerine getirmeye çalışıyor. Ama izlediği siyasete bir bakın: Elindeki iktidar gücüne dayanarak rakibini zindana koy, ondan sonra da tek kale maç gibi meydanlara çık ve herkesi kötüleyerek oy almaya ve Van belediye başkanlığını ele geçirmeye çalış!


AKP demokrasisi işte bu oluyor. Bunun adına da “İleri demokrasi” deniyor. Sevsinler seni! İlerisini bir yana bırak da, bir kere demokrasi bunun neresinde? Bu durum tam da Kenan Evren’in herkesi zindana doldurduktan sonra meydan meydan dolaşarak kendini övmesine ve herkesi kötülemesine benzemiyor mu?


Yaşları benzemesin ama, Kenan Evren’in 12 Eylül rejimi ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iktidarı birbirine ne kadar da çok benziyor!.. Neredeyse aradaki farklılıklar tükenmek üzere. Onun için Kenan Evren kendini yargılamak isteyenlere şunu demedi mi?: “Bizi yargılayamazsınız, çünkü biz kurucuyuz, bizi yargılarsanız kendinizi de yargılamanız gerekir.”


Bir başka siyaset olayına bakalım. Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş AKP’ye geçiyormuş! Diğer Has Partililer şaşkınlık içindeler, ne diyeceklerini bilemiyorlar. Bu duruma “Komplo” diyorlar, olmuyor. Numan Kurtulmuş’u suçluyorlar, olmuyor. AKP oyunlarıyla başa çıkmak elbette kolay değil.


Biz aylardır, yıllardır AKP oyunlarını yazıyoruz. Ama belliki fazla para etmiyor. AKP’nin yeminli karşıtı olduğumuz sanılıyor. Halbuki gerçek öyle değil. AKP gerçeği ve tehlikesi üzerine herkesi uyarmaya çalışıyoruz.


Has Parti olayı bir kez daha AKP gerçeğini net bir biçimde ortaya çıkarıyor. AKP 28 Şubat 1997 postmodern darbesinin bir ürünüdür. AKP ve Başbakan Tayyip Erdoğan 28 Şubat darbesinin mağduru değil, muzafferidir. Mağdur edebiyatı yapıp gözyaşı dökmeleri yavrusunu yiyen timsahın gözyaşı dökmesi gibidir. Bununla oy avcılığı yapıyorlar. Necmettin Erbakan’ın tabutuna da bu temelde omuz vermediler mi?


Kaldıki Başbakan Tayyip Erdoğan bunu her yerde ve her fırsatta yapıyor. Diyarbakır’da 12 Eylül rejiminin katlettiklerini dile getirip ağlamadı mı? Halbuki kendisi 12 Eylül rejiminin destekçilerindendi. Diyarbakır zindanında katledilenler ve 12 Eylül rejimine karşı direnenler ise PKK’lilerdi!


Şimdi gerçekler bir kez daha net bir biçimde açığa çıkıyor. Derin devlet tarafından sosyalist akıma, Kürt özgürlük akımına ve İslami akıma yönelik tasfiye operasyonlarının yürütüldüğü bir gerçek. Tasfiye operasyonuna maruz kalan İslami akım Necmettin Erbakan hareketi oluyor. 12 Mart 1971 darbesi partisini kapattı. 12 Eylül 1980 darbesi partisini kapatarak kendisini dört yıl hapse attı. 28 Şubat 1997 postmodern darbesi iktidardan düşürüp partisini böldü. En son seçim öncesi Has Parti darbesi de son partisini bölerek baraj altında kalmasını sağlayıp AKP’nin yüzde elli oy almasının önünü açtı. Sonunda Erbakan kahrından ölerek devlet töreni bile istemeden bu dünyaya küs gitti.


Erbakan bu duruma düşerken, bir zamanlar yanında ve birlikte olanlar devletin ve hükümetin başındaydı. Yani yeni derin devlet onlar oluyordu.


Peki bu durum nasıl gerçekleşti? Bir topluluğun bir yanı sürekli operasyon yerken, diğer yanı operasyon yapar hale nasıl geldi? İşte burda bir bit yeniği var. Ve bu durum bizim iddiamızı doğruluyor. Erbakan hareketine yönelik 28 Şubat 1997 darbesinin ürünü AKP’dir. 2011 seçimi öncesi yapılan operasyonun ürünü de Numan Kurtulmuş’tur.


Şimdi bu iki ürün birleşiyor. Bundan daha doğal ne olabilir diye sorulabilir. Doğrudur, olanlarda bir terslik yok. Zaten Saadet Partisini bölerken de Numan Kurtulmuş’un muhtemel bir AKP ajanı olabileceğini söylemiştik. Çünkü söz konusu bölünmeden tek kazanan AKP oluyordu. O nedenle birleşmeleri geç bile kaldı.


Burada önemli olan AKP ile Numan Kurtulmuş’un birleşip birleşmemesi değildir. Önemli olan AKP ve Numan Kurtulmuş gerçeğinin doğru anlaşılmasıdır. AKP’nin nasıl bir siyaset cambazı olduğunun iyi görülmesidir. Bunu göremeyenler AKP karşısında başarılı olamazlar. Dahası AKP oyunlarıyla karşılaşınca da şaşa kalırlar!


AKP’nin iç siyaset manzarasını bir dış siyaset manzarasıyla tamamlayalım. Suriye siyasetinden bahsettiğim herhalde hemen anlaşılıyordur. Okuyucular hatırlarlar; AKP hükümeti ile Beşar Esat hükümeti “İki devlet, bir hükümet” idi. “Komşularla sıfır sorunlu dış politika” önce Suriye’de başlamıştı. Peki şimdi durum ne?


Dahası da var. ''Beşar Esat AKP’nin kafasını bozmamalıydı, yirmidört saatte Şam’a girer''lerdi! Peki iki haftadır savaş uçağı düşmüş, sonuç ne? Şam’a girmeyi bir tarafa bırakalım da, iki hafta geçmiş olmasına rağmen halâ uçağın nasıl düştüğü bile bilinmiyor.


Suriye yönetimi, kendi hava sahası içindeyken uçaksavar ateşi ile vurulup düşürüldüğünü açıkladı. AKP hükümeti bunu her bakımdan yalanladı. Düşen uçağın Suriye hava sahası içinde olmadığını açıkladı. Dahası uçaksavarla değil, füze ile vurulmuş olduğunu belirtti. Sonra füze değil, uçaksavarla vurulmuş olabileceğini ifade etti. Şimdi uçaksavarla da vurulmadığı, düşen uçakta ve pilotlarda hiçbir izin olmadığı belirtiliyor. Kısaca bu kadar süre geçmiş olmasına rağmen halen uçağın nasıl düştüğü bile bilinemiyor.


Nasıl düştüğünün bilinememesi gibi, henüz kimin vurduğu da bilinemiyor. AKP hükümeti tarafından önce “Suriye vurdu” açıklaması yapıldı. Sonra uçağı Rusların vurduğu yönünde açıklama ve tartışmalar geldi. Hatta ABD’nin vurdurtmuş olabileceğini söyleyenler bile var. Çünkü sonuçtan bakılınca olaydan en çok ABD siyaseti yarar sağlıyor.


Bu bilinmezliği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleri daha da karmaşık kılıyor. Kılıçdaroğlu, “Amerika, İngiltere ve Rusya ellerindeki bilgileri açıklasın” diye çağrı yapıyor. Burada Rusya ve ABD’nin vurma ihtimallerinin güçlü bir ima edilişi var. Kılıçdaroğlu, AKP hükümetini de bu çağrıyı yapmaya çağırıyor. AKP hükümeti Kılıçdaroğlu’nun istediği gibi bir çağrıyı yapmadı ama, Başbakan Tayyip Erdoğan Rusya’ya gidiyor. Rusya yönetimi ile Doğu Akdeniz’deki uçak düşme olayını görüşeceği açıklanmış bulunuyor.


Eskiden böyle oldu mu, “Bu ne perhiz ne lahana turşusu” derlerdi. Belliki Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da uçağı kimin düşürdüğü ve nasıl düştüğü konularında kafası karışık. Herhalde Rusya’dan sonra uçağı ABD’nin düşürtmüş olabileceğinden de ciddi ciddi kuşkulanıyor. Belliki Rusya Devlet Başkanı Putin’e bu meseleyi soracak ve gerçeği anlamaya çalışacak.


AKP’nin iç ve dış siyasette geldiği nokta işte bu! Fakat toplumdan aldığı destek, tahmini oy oranı ne durumda, onu biz bilemeyiz. Onu ancak kamuoyu yoklaması yapan anketörler bilir!..

Hiç yorum yok: