Evet, tam 5 kez PKK bitirilmiş de meğerse haberimiz yokmuş. Genel
manada süreci takip edenler bilirler ki bu tür söylemleri sadece Yeşil
Türki Faşistler kullanmıyor. Bu tür söylemleri Türkiye cumhuriyeti
devleti diye bilinen aygıtının hangi iktidar gücü gelmişse kullanmıştır.
Ve bu söylemler sadece bugünle sınırlı değildir. Kürdistan’da yaşanan
direnişlerde de her zaman bu tür söylemlere başvurarak direnişçilerin
ruhsal dirençlerini kırmayı hedeflemişlerdir.
Özcesi yeniden
dönüyoruz “bin yalan sadece bir doğru etse bile bu yalana devam et”
stratejisine. Denilecek ki dünyanın her yerinde iktidar odakları
iktidarlarını pekiştirmek için bu tür yalanlara başvururlar. Bu da
elbette yabana atılacak bir tespit değildir. Dünyanın tüm egemenleri,
iktidar odakları mutlaka iktidarları pekiştirmek için yalana, dolana,
insan psikolojisiyle oynamaya, yönlendirmeye, moral bozukluğu yaratmaya
başvururlar. Lakin dünyanın hiçbir yerinde bu kadar asılsız, mesnetsiz,
desteksiz, dayanaksız yalana kimse başvurmaz. Dünyanın başka yerlerinde
böyle aslı astarı olmayan yalan dolana başvursalar bile kitlelerin önüne
çıktıklarında en azında renk atarlar, kızarırlar, bozarırlar. Biraz
utanırlar, öksürürler, insanın gözlerinin içine direk bakarak
konuşmazlar. Ne de olsa yalan söylediklerini bilirler, içlerinde az da
olsa var olan ar perdesi onları böyle yapmaya zorlar. İnsan denilen
varlık ciddi tahribatlara uğramışta olsa bir toplumsallığı vardır.
Toplumsallık ise ahlak demektir, moral değerleri demektir. Başka bir
deyimle onur demektir.
Ne var ki Türkiye cumhuriyeti devletinin
ve özelde de bu aygıtın son temsilcisi durumunda olan Yeşil Türki Faşist
yapı tüm bu değerlerden yoksun olarak korkunç ve bayatlamış yalanlar
üstüne yalan üretiyor. Bu gayri ahlaki yapının en son hokkalı yalanı 28
Şubat post modern darbesinin kendilerine dönük yapılmış olduğunu
söylemeleridir. Öyle ki televizyonlarda, gazetelerde çarşaf çarşaf
mağduriyet teorileri yaparak kitlelerin duyguları sömürülmektedir.
Çok
derin teorik analizler yapmadan basit bir soru ile Akepe’nin 28
Şubat’ın mağduru mu yoksa 28 Şubat’ın yaratımı mı olduğunu tespit
edelim.
Soru şudur:
28 Şubat post modern darbede en kazançlı çıkanlar kimlerdir?
Ya da tersini soracak olursak 28 Şubat post modern darbesiyle en çok kaybeden kimlerdi? Ya da bu darbe kimlere karşı yapıldı?
İkinci
soruya verilecek cevap herhalde Sayın Erbakan ve partisi ile Kürt
özgürlük hareketidir demek yanlış olmayacaktır. Sayın Erbakan’a yapılan
darbe ayan beyandır. O yıllarda Sayın Erbakan’ın Kürt özgürlük
hareketiyle, akan kanın durması için ilişkiye geçtiği biliniyor. 1997
yılının başında çeşitli kanallarla Sayın Erbakan’ın bu sorunu çözmeye
dönük girişimde bulunduğu dediğimiz gibi biliniyor. 28 Şubat post modern
darbesiyle birlikte Erbakan istifaya zorlanmış, Kürt özgürlük
hareketine karşı da kapsamlı bir saldırı başlatılmıştır. 14 Mayıs 1997
yılında gerçekleştirilen Çevik operasyonu ya da 14 Mayıs operasyonu bu
post modern darbenin sonucudur. O meşhur “Zap Cumhuriyetine karşı
operasyonlar” hep o dönemin saldırılarıdır.
Birinci soruya
verilecek cevabın tek bir şıkı vardır: Bugünün Akepelileri. Dönemin
Refah Partisi biliniyor kısa bir süre sonra kapatıldı. İçeride Erbakan’a
karşı yeni bir çıkış yaptırılmak istense de başarılı olmadı. Bu
oluşumun adı Fazilet’ti. Fazilet’i de hızla kapatarak, önemli isimlerine
siyaset yasağı getirtilerek sözde yenilikçilerin önü açılmış oldu.
Unutulmasın, Sayın Erbakan’a karşı post modern darbenin özü milli görüşe
karşı yapılan darbedir. Eskinin sözde milli görüşleri olan bugünün
Akepelileri yenilikçi olduklarında sarf ettikleri ilk sözler “milli
görüş gömleğini çıkarttık” olmuştur. Başka bir deyimle darbeye maruz
kalanları terk ederek, hatta arkadan hançerleyerek vurmaları olmuştur.
Her
şey bu kadar ayan beyan ortadayken Akepelilerin 28 Şubat post modern
darbenin mağdurları olduğunu söylemeleri tek kelimeyle yalandır.
Sahtekârlıktır, yüzsüzlüktür. Akepe 28 Şubat post modern darbesinin nur
topu çocuğudur. Hem de altın çocuğudur. Sistemi zorlayacak olan Sayın
Erbakan gitmiş yerine sistemle uyumlu hale gelen ya da getirilmiş olan
Akepeliler gelmiştir.
Başka çarpıcı bir gerçeklik ise 28
Şubatçıların milliyetçi ve militarist zihniyetlerinin herkesçe
bilinmesidir. Andıç olayı esasta 28 Şubatçılar’ın başka bir yüzüdür.
Peki, Andıç gerçekliği en çok kime karşı kullanılmıştır ya da Andıçla en
çok kime vurmuştur bu faşizan zihniyet? Verilecek cevap özgürlük
hareketine ve ona yakın duran dostlarına, tabanınadır.
Peki,
bugün 28 Şubat post modern darbesinin nur topu çocuğu olan Akepe ne
yapıyor? Özgürlük hareketine, dostlarına, gerillasına, özgürlükçü Kürde,
sivil toplumuna, legal siyasetine, aydınlarına, basınına, kültürüne
derken ne kadar özgürlükçü duruş sergileyen Kürt varsa hepsini
hedefliyor. Başka bir söylemle 28 Şubat post modern darbesinin 1997
yılında yaptıklarını şimdilerde onların yaratımı olan nur topu çocukları
olan Akepe yapıyor.
Gerçekler bunlarken bayatlamış oyunlarla ortamı bulandırmak sadece ve sadece yalandır. Sahtekârlıktır, yüzsüzlüktür.
Daha önce de belirttiğimiz gibi “suç üzerine kurulu olan bu sistem” Naziler’in propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in koyduğu ilkeler temelinde hareket ediyorlar:
“1- Söylediğin yalan ne kadar büyük olursa, o kadar çok kişi inanır
2- Yalanı, daha büyük bir yalanla kapat
3- Sen suçla, o temizlemeye çalışsın.”
Türklerin
bir atasözü vardır: “Geçti Bolu pazarı sür eşeğini Niğde’ye” diye.
Bayatlamış yalanlarınız değil, Bolu’da malınızı satın alacak kimse
kalmamıştır. En iyisi siz geç olmadan malınızı gidin Niğde’de satın. O
da eğer oraya kadar malınız bozulmaz ise…
Kasım Engin
Kasım Engin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder