Berlin -
Almanya eski federal milletvekili ve hukukçu Prof. Dr. Norman Paech,
AKP iktidarında Türkiye’nin despotik bir rejime dönüşmekte olduğunu
belirterek hükümeti şiddetten vazgeçmeye çağırırken, Almanya Federal
Parlamentosu Sol Parti Milletvekili Ulla Jelpke Türkiye’de "paralel
devleti" KCK'nin değil "derin devlet" şeklinde AKP ve onun arkasındaki
Gülen Cemaatinin geliştirdiğini söyledi. Almanya Federal Parlamentosu
Sol Parti Milletvekili Heidrun Dittrich ise Erdoğan’ın savaş suçlusu
olduğunu ifade etti.
Seçilmişler açısından Dünyanın en büyük cezaevi unvanına sahip Türkiye’de ‘KCK Operasyonları’ kapsamında tutuklananların durumuna dikkat çekmek için, Almanya’da çoğu alman aktivistin başlattığı “Demokrasi Parmaklıklar Ardında” kampanyası genişleyerek devam ediyor.
Hükümetin izlediği politikalardan dolayı Türkiye’de siyasi ve toplumsal sorunlar her geçen gün daha da derinleşirken, Avrupa‘da resmi kurum ve kuruluşların sessizliği, duyarsızlığı ve tavırsızlığına tepki gösteren kampanya yürütücüleri, KCK operasyonları kapsamında tutuklu bulunanlara siyasetçi ve aktivistlere yönelik dayanışmayı imza kampanyası, mektup gönderme gibi değişik biçimde çalışmalar yürütüyor. Kampanya aktivistleri duyarlılık yaratmak için uluslararası tanınmış akademisyen, yazar ve siyasetçilerden görüş alarak siyasi tutsaklar ile dayanışmasını sürdürüyor.
Daha önce aralarında Prof. Dr. Noam Chomsky, Prof. Dr. Georg Auernheimer, Prof. Dr. Ulrich Gottstein, Dr. Peter Strutynski, Luisa Morgantini, Lucina Kathmann gibi aydın ve barış savunucuları, KCK operasyonları adı altında Kürtlere yönelik baskıları kınayarak, Türk devletine “Siyasi tutsakları serbest bırakın” çağrısında bulunmuşlardı. Kampanyanın taleplerine destek bu sefer de Alman Federal Millettekilerden Ulla Jelpke ve Heidrun Dittrich, gazetecilerden Edgar Auth ve Michel Warschawski, Akademisyenlerden Prof. Dr. Norman Paech, Dr. Les Levidow ve Dr. Ahmet Djavit An geldi.
PAECH: TÜRK HÜKÜMETİ DESPOTİK BİR REJİME DÖNÜŞÜYOR
Almanya eski federal milletvekili ve hukukçu Prof. Dr. Norman Paech son zamanlarda Türkiye’den gelen haberlerin, bu büyük ve önemli ülkede yaşanan gelişmeler konusunda kendilerini korkuttuğunu ve kaygılandırdığını söyledi. Paech, "Türkiye bir tarafta Avrupa’da eşit haklara sahip bir ülke olmak istiyor, diğer tarafta ise siyasetçilere, entelektüellere ve vatandaşlarına karşı yürütülen keyfi tutuklamalar, yine Kürt yerleşim yerlerine karşı geliştirmiş olduğu askeri saldırılarda suçsuz insanlar öldürülmesiyle, askeri darbe ve şiddet ortamının yaşandığı bir zamana dönüyor " dedi.
Profesör Paech, Türkiye‘de siyasi tutsakların sayısının sürekli yükseldiğini ve bununla birlikte polis ve mahkemelerin yaklaşımlarının da giderek antidemokratik bir hal aldığına dikkat çekerek şunları söyledi: "Sorunun politik çözümü için Kürtlerin uzattığı eli tutmak yerine hükümet Kürtler ile Türklerin bir arada yaşamasını askeri şiddet ile sağlayabileceğine inanıyor. Bizim korkumuz şudur, Türk hükümeti giderek despotik bir rejime dönüşüp, tüm toplumun barışçıl olarak bir arada yaşamasını gözden kaçırıyor.” Paech ayrıca Türk hükümetine ve ordusuna şu çağırıda bulundu: "Biz hükümete ve orduya, hukuk devleti kanunlarına dönmeye ve şiddetten vazgeçmeye çağırıyoruz".
LEVİDOW: ANTİ-TERÖR YASALARI, YASAL DEĞİLDİR
Kampanyaya destek veren diğer akademisyenlerden birisi de İngiltere Londra’da yaşayan Dr. Les Levidow. Toplulukları kriminalize etmeye karşı kampanyanın (Campaign Against Criminalising Communities) yöneticisi Dr. Les Levidow, Arap ayaklanmalarındaki talepler için Türk hükümetinin kendisini demokratik bir modeli olarak sunduğuna dikkat çekti. Levidow KCK operasyonları kapsamında AKP hükümetinin kendi özel hukuk sistemine ve buna dayanarak içine girdiği tutumu eleştirirken şunları ifade etti: "Türk devleti ülkesinde demokratik haklar ve ifade özgürlüğü için mücadele edenleri kriminalize ediyor. Kürt aktivistleri ve onlar ile dayanışma içerisinde olanlara baskı ve Anti terör yasaları uyguluyor. Bu yasal yetki Türkiye’nin Avrupa Birliği ve İngiltere’nin yasalarını referans almaya götürüyor, ki buralarda da ‘terörizm’ çok genel ele alınıyor, dolayısıyla bu durum beraberinde her hangi bir siyasi muhalefeti ‘terörizm’ olarak yorumlamaya götürebiliyor."
AKP’nin “İngiltere ve AB’den feyiz alarak Kürtlere ve muhaliflere uyguladığı bu hukuk dışılığa” vurgu yapan Levidow, "Bu yasalara dayalı her tutukluluk hukuka aykırıdır ve derhal durdurulmalıdır. Bu aynı zamanda temel demokratik haklarının korunması için gerekli bir ön koşuldur " dedi.
JELPKE: ERDOĞAN TÜRKİYE’Yİ 12 EYLÜL CUNTASI GİBİ HAPİSHANEYE ÇEVİRDİ
Almanya Federal Parlamentosu Sol Parti Milletvekili Ulla Jelpke ise AKP’nin çıkış koşullarındaki söylemler ile günümüzde içinde bulunduğu antidemokratik siyasetine dikkat çekerek şunları ifade etti: "İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, tüm bu temel demokratik özgürlükler 2002 seçimlerinde AKP’yi hükümet yapan talep ve söylemlerdi. Fakat bugün Türkiye’de bugüne kadar hiç olmadığı kadar bu özgürlükler ayaklar altına alınıyor."
Jelpke AKP-Gülen İttifakına da işaret ederek, "Muhalif görüşler, AKP hükümetini ve onun arkasında duran Gülen Cemaatini eleştirenler takip ediliyor ve binlerce muhalif geliştirilmiş saçma gerekçeler ile tutuklanıyor. Başbakan Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti döneminde Türkiye yeniden 12 Eylül cuntası gibi bir hapishaneye çevrildi."
'PARALEL DEVLET, AKP DERİN DEVLETİ OLARAK GELİŞİYOR'
Ulla Jelpke açıklamasında ayrıca Erdoğan’ın KCK Operasyonlarını savunarak, Kürtleri Türkiye’de paralel bir devlet geliştirmeye çalıştıklarına dair açıklamasına ilişkin ise şu ifadeleri kullandı: "Erdoğan KCK Operasyonları kapsamında tutuklanan Kürt siyasetçi ve aktivistlere Türkiye’de ‘paralel devlet’ kurmakla suçladı. Fakat siyasi muhaliflik, yine AKP’ye ait olmayan Belediye başkanları ve milletvekili seçmek, paralel bir devlet kurmak değil, sadece demokratik haklarını hayata geçirmektir. Gerçekte ise paralel devleti yani yeni ‘derin devleti’ AKP ve onun arkasındaki Gülen Cemaati geliştiriyor.”
Jelpke tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını talep ettiği açıklamasında "Türkiye’deki solcu, laik ve Kürt siyasi tutsaklar ile dayanışma içerisinde olduğumu ifade ediyorum. Dolayısıyla hepimiz onların özgürlüğü için mücadele içinde olalım." dedi.
WARSCHAWSKI: ORDUYU KIŞLAYA GÖNDERMELİ
İsrail-Filistin için alternatif bilgilendirme merkezi (AİC) kuruyucularından Küdüs’te yaşayan İsrail’li gazeteci Michel Warschawski, Türkiye bölgesel bir güce dönüşerek Ortadoğu’da daha bölük bir rol oynamak istediği bir süreçten geçtiğine dikkat çekti. Warschawski şöyle dedi: "Türkiye, İsrail devleti ile olan ittifakı sorgulayarak, İsrail’in sömürgeci işgaline son vermek için bölgede yürütülen çabalara bir zenginlik katabilir. Ama Türkiye Ortadoğu’da üstlenebileceği ve üstlenmesi gereken bu rol için öncelikle yapması gereken vatandaşların haklarını baskı altına alan, kanlı askeri ve siyasi saldırılarıyla Kürt halkına karşı sürekli devam ettirdiği savaş durumuna son vermelidir.”
Warschawski Orduyu kışlaya çığırarak şunları ifade etti: "Türkiye’de milyonlarca kadın ve erkek biliyor, artık orduyu kışlaya gönderme zamanı gelmiştir."
AUTH: DEMOKRATİK ÖZERKLİK TÜRKİYE’NİN İÇ BÜTÜNLÜĞÜNÜ GELİŞTİRİR
Almanya Frankfurt’ta yaşayan eski Frankfurt Rundschau gazetesi Ortadoğu Editörü, serbest gazeteci Edgar Auth ‘Demokrasi Parmaklıklar Ardında’ kampanyasına destek amacıyla yaptığı açıklamada, Türkiye’nin kendi içerisinde değişik halklara yönelik uyguladığı asimilasyon politikasına dikkat çekti. Gazetici Auth, "Türkiye çoğu zaman gururlu bir ülke olarak tanımlanır. Fakat Kürtlere, Ermenilere ve diğer azınlıklara karşı ise hor yaklaşıyor. Kürt siyasetçileri, avukat, gazeteci ve akademisyenlerine yönelik toplu tutuklamalarda, derin bir güvensizlik ve korkular ile sarsılmış bir ülkenin, kendine güvenden yoksun, tüm halk gruplarına yapıcı, hoşgörülü ve sakin yaklaşmadığının açık göstergesidir. Kuruluşundan yaklaşık 90 yıl sonra mevcut Türkiye artık korkusuzca ülkede bulunan büyük vatandaş gruplarının taleplerini gözden geçirip, tabu ve şiddetten uzak bir biçimde masaya yatırması gerekiyor" dedi.
14 Temmuz 2011’de DTK tarafından ilan edilen Demokratik Özerkliğin Türkiye için birleştirici bir konsept olduğuna dikkat çeken Edgar Auth "Kürtlerin, Türkiye çatısı altında bütünsellik içerisinde Demokratik Özerklik konseptini geliştirme çabaları ülkede iç bütünlüğü ve sağlıklı bir özgüveni geliştirecektir, dolayısıyla hemen her farklı düşünceye karşı temeline kadar bir sarsıntı yaşamayacaktır” ifadelerini kullandı.
'KÜRT İSYANCILAR İLE EŞİT KOŞULLARDA MÜZÜKERE EDİLMELİ'
AKP hükümetinin talimatları ile süren askeri operasyonlara dikkat çeken Auth, çözümün Kürt isyancılar ile eşit koşullarda müzakereden geçtiğine vurgu yaparak şunları belirtti: "Eğer İslamcı temele dayanan AKP hükümeti kendi siyasi modelini Arap coğrafyasındaki arayışlara örnek olarak sunmak istiyorsa, öncelikle kendi ülkesinde demokratik ilişkiler yaratmalı ve Kürt isyancılarına karşı askeri saldırıları ve toplu tutuklamaları durdurmalıdır. İsyancıların barışa hazır olduklarını defalarca ateşkes süreçlerini geliştirerek ispatladılar. İsyancılar ile artık eşit koşullarda korkusuzca müzakere etmek iyi olur. "
DITTRICH: ERDOĞAN SAVAŞ SUÇLUSU
Almanya Federal Parlamentosu Sol Parti Milletvekili Heidrun Dittrich ise Kürt Sorunun uluslararası boyutuna dikkat çekerek şunları ifade etti: "Türk-Kürt Sorunu uluslararası bir sorundur. Sol Parti Federal Parlamento üyeleri Erdoğan hakkında ‘savaş suçlusu’ olarak dava açtı."
Türkiye’de Kürt sorunu ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğini vurgulayan Dittrich, önümüzdeki dönemde Hannover’de yapacağı bir panelde "Kürt bölgelerinde savaş ve barış" konusunu irdeleyeceklerini ifade etti. Yine kamuoyunu bilgilendirmek için bu panelde Kürt sorunun tarihçesini ve AKP-Gülen hareketinin etkisini ve 34 sivil insan öldürüldüğü Roboski katliamı işleyeceklerini söyledi. Heidrun Dittrich ayrıca ‘Siyasi tutsakların serbest bırakılması, Kürt sorununa siyasi çözümünü ve Kürt halkının demokratik özerklik projesine karşı saldırıların bir an önce sona erdirilmesini’ talep eden "Demokrasi demir parmaklıklar arkasında" kampanyasının taleplerini desteklediğini açıkladı.
DJAVIT AN: SİYASİ TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILSIN
Kıbrıslı Sağlıkçı ve Tarihçi Dr. Ahmet Djavit An, Kıbrıslı Türk demokratlar olarak, Türkiye’deki gelişmelerden çok kaygı duyduklarını ifade ederek şu çağrıda bulundu: "tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını ve Kürt sorununa siyasi çözüm geliştirilmesi için çağrıda bulunuyoruz."
Türk devletinin saldırgan ve işgalci politikalarının Kıbrıs’a yansımalarına da değinen Djavit An "Ayrıca Kıbrıs sorununda da, Kıbrıs‘ın Türkiye tarafında işgal ve sömürüsüne son verecek bir çözüm talep ediyoruz" dedi.
KAMPANYA ÇALIŞMALARI DEVAM EDECEK
“Demokrasi Parmaklıklar Ardında” kampanyası aktivistleri kamuoyunda bilinen isimlerden destek almanın yarınısıra, KCK operasyonu kapsamında son üç yılda tutuklanan 6200 kişiye kartpostal göndereceklerini, önümüzdeki dönemde değişik etkinliklerle çalışmalarını sürdüreceklerini ve AKP’nin Kürtlere yönelik siyasi soykırım politikalarını kamuoyuna duyurmaya devam edileceklerini belirtti. Kampanya aktivistleri, kampanyaya destek vermek isteyen herkesin http://demokratiehintergittern.blogsport.de adresinde bilgi alabileceklerini vurguladılar.
ANF NEWS AGENCY
Seçilmişler açısından Dünyanın en büyük cezaevi unvanına sahip Türkiye’de ‘KCK Operasyonları’ kapsamında tutuklananların durumuna dikkat çekmek için, Almanya’da çoğu alman aktivistin başlattığı “Demokrasi Parmaklıklar Ardında” kampanyası genişleyerek devam ediyor.
Hükümetin izlediği politikalardan dolayı Türkiye’de siyasi ve toplumsal sorunlar her geçen gün daha da derinleşirken, Avrupa‘da resmi kurum ve kuruluşların sessizliği, duyarsızlığı ve tavırsızlığına tepki gösteren kampanya yürütücüleri, KCK operasyonları kapsamında tutuklu bulunanlara siyasetçi ve aktivistlere yönelik dayanışmayı imza kampanyası, mektup gönderme gibi değişik biçimde çalışmalar yürütüyor. Kampanya aktivistleri duyarlılık yaratmak için uluslararası tanınmış akademisyen, yazar ve siyasetçilerden görüş alarak siyasi tutsaklar ile dayanışmasını sürdürüyor.
Daha önce aralarında Prof. Dr. Noam Chomsky, Prof. Dr. Georg Auernheimer, Prof. Dr. Ulrich Gottstein, Dr. Peter Strutynski, Luisa Morgantini, Lucina Kathmann gibi aydın ve barış savunucuları, KCK operasyonları adı altında Kürtlere yönelik baskıları kınayarak, Türk devletine “Siyasi tutsakları serbest bırakın” çağrısında bulunmuşlardı. Kampanyanın taleplerine destek bu sefer de Alman Federal Millettekilerden Ulla Jelpke ve Heidrun Dittrich, gazetecilerden Edgar Auth ve Michel Warschawski, Akademisyenlerden Prof. Dr. Norman Paech, Dr. Les Levidow ve Dr. Ahmet Djavit An geldi.
PAECH: TÜRK HÜKÜMETİ DESPOTİK BİR REJİME DÖNÜŞÜYOR
Almanya eski federal milletvekili ve hukukçu Prof. Dr. Norman Paech son zamanlarda Türkiye’den gelen haberlerin, bu büyük ve önemli ülkede yaşanan gelişmeler konusunda kendilerini korkuttuğunu ve kaygılandırdığını söyledi. Paech, "Türkiye bir tarafta Avrupa’da eşit haklara sahip bir ülke olmak istiyor, diğer tarafta ise siyasetçilere, entelektüellere ve vatandaşlarına karşı yürütülen keyfi tutuklamalar, yine Kürt yerleşim yerlerine karşı geliştirmiş olduğu askeri saldırılarda suçsuz insanlar öldürülmesiyle, askeri darbe ve şiddet ortamının yaşandığı bir zamana dönüyor " dedi.
Profesör Paech, Türkiye‘de siyasi tutsakların sayısının sürekli yükseldiğini ve bununla birlikte polis ve mahkemelerin yaklaşımlarının da giderek antidemokratik bir hal aldığına dikkat çekerek şunları söyledi: "Sorunun politik çözümü için Kürtlerin uzattığı eli tutmak yerine hükümet Kürtler ile Türklerin bir arada yaşamasını askeri şiddet ile sağlayabileceğine inanıyor. Bizim korkumuz şudur, Türk hükümeti giderek despotik bir rejime dönüşüp, tüm toplumun barışçıl olarak bir arada yaşamasını gözden kaçırıyor.” Paech ayrıca Türk hükümetine ve ordusuna şu çağırıda bulundu: "Biz hükümete ve orduya, hukuk devleti kanunlarına dönmeye ve şiddetten vazgeçmeye çağırıyoruz".
LEVİDOW: ANTİ-TERÖR YASALARI, YASAL DEĞİLDİR
Kampanyaya destek veren diğer akademisyenlerden birisi de İngiltere Londra’da yaşayan Dr. Les Levidow. Toplulukları kriminalize etmeye karşı kampanyanın (Campaign Against Criminalising Communities) yöneticisi Dr. Les Levidow, Arap ayaklanmalarındaki talepler için Türk hükümetinin kendisini demokratik bir modeli olarak sunduğuna dikkat çekti. Levidow KCK operasyonları kapsamında AKP hükümetinin kendi özel hukuk sistemine ve buna dayanarak içine girdiği tutumu eleştirirken şunları ifade etti: "Türk devleti ülkesinde demokratik haklar ve ifade özgürlüğü için mücadele edenleri kriminalize ediyor. Kürt aktivistleri ve onlar ile dayanışma içerisinde olanlara baskı ve Anti terör yasaları uyguluyor. Bu yasal yetki Türkiye’nin Avrupa Birliği ve İngiltere’nin yasalarını referans almaya götürüyor, ki buralarda da ‘terörizm’ çok genel ele alınıyor, dolayısıyla bu durum beraberinde her hangi bir siyasi muhalefeti ‘terörizm’ olarak yorumlamaya götürebiliyor."
AKP’nin “İngiltere ve AB’den feyiz alarak Kürtlere ve muhaliflere uyguladığı bu hukuk dışılığa” vurgu yapan Levidow, "Bu yasalara dayalı her tutukluluk hukuka aykırıdır ve derhal durdurulmalıdır. Bu aynı zamanda temel demokratik haklarının korunması için gerekli bir ön koşuldur " dedi.
JELPKE: ERDOĞAN TÜRKİYE’Yİ 12 EYLÜL CUNTASI GİBİ HAPİSHANEYE ÇEVİRDİ
Almanya Federal Parlamentosu Sol Parti Milletvekili Ulla Jelpke ise AKP’nin çıkış koşullarındaki söylemler ile günümüzde içinde bulunduğu antidemokratik siyasetine dikkat çekerek şunları ifade etti: "İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, tüm bu temel demokratik özgürlükler 2002 seçimlerinde AKP’yi hükümet yapan talep ve söylemlerdi. Fakat bugün Türkiye’de bugüne kadar hiç olmadığı kadar bu özgürlükler ayaklar altına alınıyor."
Jelpke AKP-Gülen İttifakına da işaret ederek, "Muhalif görüşler, AKP hükümetini ve onun arkasında duran Gülen Cemaatini eleştirenler takip ediliyor ve binlerce muhalif geliştirilmiş saçma gerekçeler ile tutuklanıyor. Başbakan Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti döneminde Türkiye yeniden 12 Eylül cuntası gibi bir hapishaneye çevrildi."
'PARALEL DEVLET, AKP DERİN DEVLETİ OLARAK GELİŞİYOR'
Ulla Jelpke açıklamasında ayrıca Erdoğan’ın KCK Operasyonlarını savunarak, Kürtleri Türkiye’de paralel bir devlet geliştirmeye çalıştıklarına dair açıklamasına ilişkin ise şu ifadeleri kullandı: "Erdoğan KCK Operasyonları kapsamında tutuklanan Kürt siyasetçi ve aktivistlere Türkiye’de ‘paralel devlet’ kurmakla suçladı. Fakat siyasi muhaliflik, yine AKP’ye ait olmayan Belediye başkanları ve milletvekili seçmek, paralel bir devlet kurmak değil, sadece demokratik haklarını hayata geçirmektir. Gerçekte ise paralel devleti yani yeni ‘derin devleti’ AKP ve onun arkasındaki Gülen Cemaati geliştiriyor.”
Jelpke tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını talep ettiği açıklamasında "Türkiye’deki solcu, laik ve Kürt siyasi tutsaklar ile dayanışma içerisinde olduğumu ifade ediyorum. Dolayısıyla hepimiz onların özgürlüğü için mücadele içinde olalım." dedi.
WARSCHAWSKI: ORDUYU KIŞLAYA GÖNDERMELİ
İsrail-Filistin için alternatif bilgilendirme merkezi (AİC) kuruyucularından Küdüs’te yaşayan İsrail’li gazeteci Michel Warschawski, Türkiye bölgesel bir güce dönüşerek Ortadoğu’da daha bölük bir rol oynamak istediği bir süreçten geçtiğine dikkat çekti. Warschawski şöyle dedi: "Türkiye, İsrail devleti ile olan ittifakı sorgulayarak, İsrail’in sömürgeci işgaline son vermek için bölgede yürütülen çabalara bir zenginlik katabilir. Ama Türkiye Ortadoğu’da üstlenebileceği ve üstlenmesi gereken bu rol için öncelikle yapması gereken vatandaşların haklarını baskı altına alan, kanlı askeri ve siyasi saldırılarıyla Kürt halkına karşı sürekli devam ettirdiği savaş durumuna son vermelidir.”
Warschawski Orduyu kışlaya çığırarak şunları ifade etti: "Türkiye’de milyonlarca kadın ve erkek biliyor, artık orduyu kışlaya gönderme zamanı gelmiştir."
AUTH: DEMOKRATİK ÖZERKLİK TÜRKİYE’NİN İÇ BÜTÜNLÜĞÜNÜ GELİŞTİRİR
Almanya Frankfurt’ta yaşayan eski Frankfurt Rundschau gazetesi Ortadoğu Editörü, serbest gazeteci Edgar Auth ‘Demokrasi Parmaklıklar Ardında’ kampanyasına destek amacıyla yaptığı açıklamada, Türkiye’nin kendi içerisinde değişik halklara yönelik uyguladığı asimilasyon politikasına dikkat çekti. Gazetici Auth, "Türkiye çoğu zaman gururlu bir ülke olarak tanımlanır. Fakat Kürtlere, Ermenilere ve diğer azınlıklara karşı ise hor yaklaşıyor. Kürt siyasetçileri, avukat, gazeteci ve akademisyenlerine yönelik toplu tutuklamalarda, derin bir güvensizlik ve korkular ile sarsılmış bir ülkenin, kendine güvenden yoksun, tüm halk gruplarına yapıcı, hoşgörülü ve sakin yaklaşmadığının açık göstergesidir. Kuruluşundan yaklaşık 90 yıl sonra mevcut Türkiye artık korkusuzca ülkede bulunan büyük vatandaş gruplarının taleplerini gözden geçirip, tabu ve şiddetten uzak bir biçimde masaya yatırması gerekiyor" dedi.
14 Temmuz 2011’de DTK tarafından ilan edilen Demokratik Özerkliğin Türkiye için birleştirici bir konsept olduğuna dikkat çeken Edgar Auth "Kürtlerin, Türkiye çatısı altında bütünsellik içerisinde Demokratik Özerklik konseptini geliştirme çabaları ülkede iç bütünlüğü ve sağlıklı bir özgüveni geliştirecektir, dolayısıyla hemen her farklı düşünceye karşı temeline kadar bir sarsıntı yaşamayacaktır” ifadelerini kullandı.
'KÜRT İSYANCILAR İLE EŞİT KOŞULLARDA MÜZÜKERE EDİLMELİ'
AKP hükümetinin talimatları ile süren askeri operasyonlara dikkat çeken Auth, çözümün Kürt isyancılar ile eşit koşullarda müzakereden geçtiğine vurgu yaparak şunları belirtti: "Eğer İslamcı temele dayanan AKP hükümeti kendi siyasi modelini Arap coğrafyasındaki arayışlara örnek olarak sunmak istiyorsa, öncelikle kendi ülkesinde demokratik ilişkiler yaratmalı ve Kürt isyancılarına karşı askeri saldırıları ve toplu tutuklamaları durdurmalıdır. İsyancıların barışa hazır olduklarını defalarca ateşkes süreçlerini geliştirerek ispatladılar. İsyancılar ile artık eşit koşullarda korkusuzca müzakere etmek iyi olur. "
DITTRICH: ERDOĞAN SAVAŞ SUÇLUSU
Almanya Federal Parlamentosu Sol Parti Milletvekili Heidrun Dittrich ise Kürt Sorunun uluslararası boyutuna dikkat çekerek şunları ifade etti: "Türk-Kürt Sorunu uluslararası bir sorundur. Sol Parti Federal Parlamento üyeleri Erdoğan hakkında ‘savaş suçlusu’ olarak dava açtı."
Türkiye’de Kürt sorunu ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğini vurgulayan Dittrich, önümüzdeki dönemde Hannover’de yapacağı bir panelde "Kürt bölgelerinde savaş ve barış" konusunu irdeleyeceklerini ifade etti. Yine kamuoyunu bilgilendirmek için bu panelde Kürt sorunun tarihçesini ve AKP-Gülen hareketinin etkisini ve 34 sivil insan öldürüldüğü Roboski katliamı işleyeceklerini söyledi. Heidrun Dittrich ayrıca ‘Siyasi tutsakların serbest bırakılması, Kürt sorununa siyasi çözümünü ve Kürt halkının demokratik özerklik projesine karşı saldırıların bir an önce sona erdirilmesini’ talep eden "Demokrasi demir parmaklıklar arkasında" kampanyasının taleplerini desteklediğini açıkladı.
DJAVIT AN: SİYASİ TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILSIN
Kıbrıslı Sağlıkçı ve Tarihçi Dr. Ahmet Djavit An, Kıbrıslı Türk demokratlar olarak, Türkiye’deki gelişmelerden çok kaygı duyduklarını ifade ederek şu çağrıda bulundu: "tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını ve Kürt sorununa siyasi çözüm geliştirilmesi için çağrıda bulunuyoruz."
Türk devletinin saldırgan ve işgalci politikalarının Kıbrıs’a yansımalarına da değinen Djavit An "Ayrıca Kıbrıs sorununda da, Kıbrıs‘ın Türkiye tarafında işgal ve sömürüsüne son verecek bir çözüm talep ediyoruz" dedi.
KAMPANYA ÇALIŞMALARI DEVAM EDECEK
“Demokrasi Parmaklıklar Ardında” kampanyası aktivistleri kamuoyunda bilinen isimlerden destek almanın yarınısıra, KCK operasyonu kapsamında son üç yılda tutuklanan 6200 kişiye kartpostal göndereceklerini, önümüzdeki dönemde değişik etkinliklerle çalışmalarını sürdüreceklerini ve AKP’nin Kürtlere yönelik siyasi soykırım politikalarını kamuoyuna duyurmaya devam edileceklerini belirtti. Kampanya aktivistleri, kampanyaya destek vermek isteyen herkesin http://demokratiehintergittern.blogsport.de adresinde bilgi alabileceklerini vurguladılar.
ANF NEWS AGENCY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder