Bu komitelerden bazıları;
Savunma komitesi: Geçtiğimiz dönem kuruluşunu ilan eden “Halk Savunma Birliklerini” denetliyor. Halk savunma birlikleri Kürtlerin yönetimi devraldığı kentlerdeki asayişi sağlıyor. Yanı sıra; Qamışlo ve Halep gibi kentlerde sivil halkın güvenliğini sağlamak için devriye geziyor, sistematik olarak faaliyet yürütüyor.
Diplomasi komitesi: 10 üyeden oluşuyor ve bu komitenin görevi Batı Kürdistan’daki Kürtler adına diplomasi yapmak. Yani başka bir deyimle her Kürt örgütü ayrı ayrı değil bu komite Kürtler adına görüşmeler yapıyor. Komite Yüksek Konseyin çizdiği çerçevede çalışmalarını yapıyor ve yapılan anlaşma gereği görüşmeleri tüm Kürt partilerini bağlıyor.
İçişleri komitesi: Kürt kentlerindeki günlük yaşamı, toplumları sorunları, gıda, mitingler, sağlık, eğitim vb. Konulardan sorumlu. Diğer komitelerde olduğu gibi bu komitenin alt birimleri var ve her birim bir alandan sorumlu.
LOZAN’DAN SONRA BİR İLK
Yüksek Kürt Konseyi’nin tüm örgüt ve partilerin ortak kararıyla oluşturulması yakın dönem Kürdistan’ının Lozan’da dörde bölüştürülüp parçalamasından sonra bir ilktir. Zira ilk defa Kürdistan’ın bir parçasında tüm Kürt grup, örgüt ve partileri bir araya geliyor, ortak bir yönetim erki oluşturuyor. Daha da önemlisi ilk defa çok sayıda Kürt partisi birlikte diplomasi yapıyor ve halkı korumak amacıyla ortak bir çalışma yürütüyor.
Batı Kürdistan halkı da bu durumun farkında olmalı ki; 29 Temmuz akşamı yapılan gösterilere yoğun bir katılım sergiledi. Evde kimse kalmamıştı. İnsanların yüzde 90’ı gösterilere katıldı ve “konsey benim temsilcimdir” mesajı verdi.
“BİZ BİRİZ, BİZ KÜRDÜZ VE HAKLARIMIZI İSTİYORUZ. GEREKİRSE BEDELİNİ DE VERİRİZ”
Yüksek Kürt Konseyi sözcülüğüne seçilen Ahmet Süleyman’a halkın bu ilgisini sorduk. Ahmet Süleyman; “Halkımız iki mesaj verdi. Birincisi bize, ikincisi ise dışarıya. Halkımız bize özgürlüğün ancak birlikten doğacağının mesajını verdi. Artık hiç bir Kürt örgüt bu birlik perspektifi dışında hareket edemez. İkinci mesajı ise Dünya’ya, dışarıya, özellikle de buradaki gelişmelerden rahatsız olanlara verdi ve dedi ki; biz biriz, biz Kürdüz ve haklarımızı istiyoruz. Gerekirse bedelini de veririz.” diye belirtti.
Konseyin mevcut durumda önüne koyduğu en temel çalışma ise yeni Suriye’de Kürtlerin taleplerini formüle etmek. Zira Kürt örgütleri bu konuda geçmişte değişik modeller öneriyordu. Artık partilerin değil konseyin çıkaracağı taslak Kürtler için bağlayıcı olacak. Tartışmalar bunun üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak uzlaşma büyük oranda sağlandı.
SALİH MÜSLÜM: KÜRTLERİN HAKLARININ TANINMASI BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
Yüksek Kürt Konseyi Üyesi ve aynı zamanda PYD Eşbaşkanı olan Salih Müslüm, yapılan tartışmaları ve Kürtlerin taleplerini şöyle formüle ediyor; “Suriye genelinde demokratik bir anayasa istiyoruz. Yapılacak bu demokratik anayasa’da ise Kürtlerin bir ulus olarak kabul edilmesi ve bu çerçevede haklarının tanınması bizim temel talebimizdir, kırmızı çizgimizdir. Konsey olarak bu konuda uzlaşmış bulunmaktayız. Kendi bölgemizi yönetme şekli ise Şam’da konuşacağımız bir konudur. Biz Suriye’nin parçalanması değil bütünlüğü çerçevesinde anayasal haklarımızla yaşamak istiyoruz…”
Peki, Kürtler açısından mevcut durumda en acil konu nedir? Bu sorunlar karmaşası içerisinde Kürtler ve Suriye geneli için öncelik verdikleri konular nelerdir? Yüksek Kürt Konseyi Üyesi ve PYD Eşbaşkanı Salıh Müslüm ve Konseyin basın Sözcüsü Ahmet Süleyman aynı noktalara dikkat çekiyor:
1-Yaşanan savaşın Kürt bölgesine yansımaması için tedbir almak ve kendilerini savunmak amacıyla Halk Savunma Kuvvetlerini güçlendirmek. Başka bir deyimle Öncelik verdikleri temel konu savunma.
2. Suriye genelinde yaşanan şiddet ve çatışmaların durması.
BATI KÜRDİSTAN DA HAYAT YANSITILMAK İSTENENDEN ÇOK DAHA BAŞKA
Yüksek Kürt Konseyi’nin diğer muhalif çevrelerle ilişkileri var mı sorusuna Konsey üyeleri tüm gruplarla ilişkilerinin olduğu bu ilişkiler istisnasız devam edeceklerini belirtiyorlar. Zaman zaman görüştüklerini belirtiyorlar. Kürt inkârcılığını öne çıkarmak isteyen bazı muhalif unsurlarında Türkiye destekli çıkışlar olarak yorumlanıyor. Türkiye’nin teşvik etmek istediği başka bir konu da, Kürtlerin parçalı hareket etmesi. Bu siyaseti Güney Kürdistan üzeri yürütmek istiyor. Davutoğlu’nun son Hewler ziyaretinin bir amacı da bu. Suriye’de yaşanan Kürtler arasında böyle bir zemin gözükmüyor. Batı Kürdistan’da sokaklarda hayat başka, konuşulanlar, düşünceler, duygular dışarıdan göründüğünden veya yansıtılmak istendiğinden çok çok başka.
ANKARA YÖNETİMİ “KÜRTFOBİSİNDEN” KURTULMALI
Kürtler geri dönemeyecek bir adım attılar ve şimdi bunun güçlendirilmesi için çalışıyorlar. Kazanımların bir sisteme kavuşması için yoğun bir çalışma, kurumlaşma var. Ayağı dışarıda olup bu kazanımlara, birliğe zarar vermek isteyenlerin toplumdan kendilerini soyutlayacaklarını biliyorlar. Hiç bir siyasetçinin bunu göze alması mümkün değil. Bu sebeple Ankara’nın çabaları beyhude.
Peki Ankara ne yapmalı? Yüksek Konsey Üyeleri Ankara bizimle uğraşmasın, bizden korkmasın, Oradaki Kürt sorununu çözsün, eğer çözemezse bu korkularından kurtulamayacak diyorlar. Salih Müslüm tek çözümün Ankara yönetiminin ‘Kürt fobisinden’ kurtulmasıyla mümkün olacağını belirtiyor.
ANF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder