4 Mart 2012 Pazar

Suudi Muafiyeti

Serge Halimi *
 
 
Temel özgürlüklere saygı konusunda Suudi Arabistan’ın sicili İran’ınkinden daha iyi değil. Öyleyse Suudi Arabistan’ın en çok petrol ihraç eden ülke ve ABD’nin güvenilir müttefiki olması yüzünden mi “uluslararası toplum” Vahabi krallığına karşı aşırı hoşgörü gösteriyor?

Suudi Arabistan Bahreyn’e müdahale edebilir, bu ülkedeki demokratik protestoyu ezebilir, (“büyücülük”le suçlanan bir kadın dahil) 76 kişiyi infaz edebilir, Twitter’daki hesabından Peygamber’le hayali bir söyleşi yayınlayan blogcuyu idam etmekle tehdit edebilir, hırsızları ellerini keserek cezalandırabilir, tecavüz, oğlancılık, zina, eşcinsellik, uyuşturucu ticareti, din değiştirme için ölüm cezası uygulanacağını ilan edebilir ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri dışında hemen hemen hiç kimsenin umurunda olmaz...

Ne BM Güvenlik Konseyinin, ne Suudi Arabistan’ın üyesi olduğu G20’nin, ne de genel direktörü geçenlerde dünya ekonomisinin istikrarı için Riyad’ın oynadığı “önemli rolü” selamlayan Uluslararası Para Fonu’nun (IMF).

Bu krallık, hâlâ yanlarında kocaları ya da şoför yoksa arabaya binemeyen kadınların olimpiyat oyunlarına katılmasını yasaklamakta ayak diretiyor. Olimpiyat Şartının en az iki ilkesinin[1] bu ihlali de pek gürültü koparmadı. Eğer İran bu tür bir cinsiyet ayrımcılığından suçlu bulunsaydı uluslararası protesto kampanyalarından ve haberlerinden geçilmiyor olurdu.

Vahabi hanedanı yararına bu kayırıcılığın bir örneğini Tunus Başbakanı sergiledi. Eski başkan Abidin Bin Ali’nin vahşice ezdiği hareketten gelen Hamadi Cibali, ilk yurtdışı gezilerinden birini yaptığı Riyad’da Suudi ev sahiplerine methiyeler düzdü. Oysa sonuna kadar Bin Ali klanını desteklemiş olan Riyad, düşük diktatörü iade etmeyi reddediyor ve haram servetine güvenli sığınak sunuyor. Öte yandan Körfez ülkelerinin parası Tunuslu Selefilerin provokasyonlarını cesaretlendiriyor ve İslamın ortaçağ yorumunun propagandasını yapan televizyon kanallarını finanse ediyor.

Ocak 2008’de Fransa Başkanı Nicolas Sarkozy, “majesteleri Kral Abdullah’ın teşvikiyle” Suudi Arabistan’ın “uygarlık politikası” geliştirdiğini ileri sürdü. 4 yıl sonra, yozlaşmanın hüküm sürdüğü bu ülke, Arap dünyasında aşırı muhafazakar Sünniliğin en önde gelen destekçisidir. Suudi gençliğinin protestolarını “terörizmin yeni biçimi” olarak gören Riyad’ın ihtiyarları, yalnızca bölgesel rakiplerinin “radikal” ya da Şii rejimlerine karşı bir silah olarak kullanabildiklerinde halkların haklarını umursamaktadır.

Krallık, halkın protestolarından, petrol gelirlerinden bir damlayı sosyal hizmetlere akıtarak, Sünni çoğunluğun, krallığın doğu bölgesinde homurdanan Şii %10-%20’ye duyduğu hor görmeyle, ve en sonu İran korkusuyla korunabileceğine inanmaktadır. Suudi krallığına gösterilen uluslararası müsamaha fazladan bir koruma sağlamaktadır.

[1] Olimpizmin Temel İlkeleri 4. madde: “Her birey, her türden ayrımcılıktan azade spor yapma olanağına sahip olmalıdır.” 6. madde: “Bir ülkeye ya da kişiye yönelik ırk, din, politik, cinsiyet kaynaklı herhangi bir ayrımcılık biçimi Olimpik hareket aidiyeti ile bağdaşmaz.”

** Le Monde Diplomatique Mart sayısından sosyalistdemokrasigazete.net tarafından çevirildi

Hiç yorum yok: