Bugün yaşananlarla tek benzerliği de bununla sınırlı değil Maraş katliamının. O gün de ”gazeteciler” bu katliamın hazırlık sürecinde aktifti bugün de. Maraş katliamının saldırı mesajının TRT radyosunda yayınlanan bir haber bülteni ile verildiğini, bunu da o dönem radyoda görev yapan ”gazeteci” Muammer Yaşar Bostacı'nın yerel muhabirin yolladığı haberi tahrif ederek yayına verme suretiyle yaptığını yıllar sonra Mahmut Tali Öngören ortaya çıkardı.
Bugün de Taraf Gazetesi benzer bir hazırlığın yoluna taş döşüyor. Taraf'a kuruluşu itibari ile ”demir baş” olarak yerleştirildiği anlaşılan iki isim, Gülen Cemaati'nin resmen sahiplendiği-Zaman Gazetesi, Samanyolu TV- gibi yayın organlarında yapılmasını uygun bulmadığı riskli düzeydeki tetikçiliği bu gazete üzerinden bu personel eliyle yapıyor.
Kısa bir süre önce Veysi Sarısözen, ”Baransu Cemaat’in has yazarlarının sütre gerisine çekilmesine rağmen, MİT’e karşı operasyonun devamı için var güçle çalışmayı sürdürüyor. Şöyle yazıyor: “Bu ekip de tıpkı Ergenekoncu, Balyozcular gibi yargı önünde yaptıklarının hesabını verecek.” Onun yazdıklarından anlaşılıyor ki, hem bu operasyon sürecek hem de bu operasyon yalnız Türkiye içi iktidar kavgasıyla sınırlı değil. İran-Suriye sorunuyla ve Ortadoğu’da yaklaşan “mezhep savaşlarıyla” ilgili” diye yazarak bu ikiliden birinin faaliyetlerine dikkat çekti.
ADIYAMAN’DAKİ MUAMMER Y AŞAR!
Bu sefer de Emre Uslu, tam da Muammer Yaşar Bostancı'nın Maraş katliamındaki rolüne uygun bir göreve soyunmuş. Uslu, içinde olduğu hazırlığı bir adım daha ileri götürerek konuya sınır ötesi bir boyutta katarak, ”Adıyaman’daki olaydan bir buçuk ay önce benzer bir olay Hatay’da yaşanmış. Medya’ya yansıtılmayan bu olayda konu resmî makamlarca geçiştirilmiş. Medyaya yansımadı ama Hatay’daki durum biraz daha vahim. Zira Hatay’da bulunan uluslararası gözlemciler Hatay’ı Beşşar Esad’ın adamlarının cirit attığı bir yer olarak anlatıyorlar. Hatay’daki evlerin duvarlarının işaretlenmesi de Esad’ın adamlarının işi olarak görülüyor” diyor.
AKP Hükümeti'nin kamplara yerleştirdiği Suriyeli ”mülteciler” eli ile Esed yönetimine karşı silahlı provokasyonlar içinde olduğu uluslararası basına da yansımışken, Uslu'nun aksi istikamette bir adresi göstermesi amacı açık ediyor. Türk devleti tarafından silahlandırıldığı ifşa olan bu grupların olası provokasyonları adres saptırılarak perdelenmek isteniyor.
Nitekim, Hatay'da kurulan kampı ve Suriye içinde varlık gösteren muhalefeti temsil eden bazı isimlerin Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun himayesinde Türk uçaklarıyla, ”VIP” kontenjanından seyahat ettikleri de biliniyor.
Uslu'nun bu girizgahının asıl amacı ise konuyu PKK ile irtibatlandırmak. ”Ancak ev işaretleme işi burada da kalmıyor. Değerlendirmelere göre Alevi toplumunu hedef alan Hatay ve Adıyaman’da görülen ev işaretleme olayı Beşşar Esad ile Fehman Hüseyin arasında varılan bir anlaşmanın sonucu ortaya konulan bir PKK-Esad stratejisi” diyor Uslu. Dikkat edilirse Uslu'nun yazdıklarına dayanak olarak gösterdiği hiç bir kaynak yok.
USLU ALEVİLERİ HEDEF GÖSTERİYOR
Asli görevi polislik olduğundan ikinci iş gazete yazarlığında en acemi yalana baş vurarak, ”değerlendirmeler” gibi ne idüğü belirsiz provokatif uydurmalarına bir ‘dayanak’ oluşturuyor kendince. Aslında kullandığı yöntem asli işi polisliğe çok uygun. Uslu, Türk polisinin yıllarca uyguladığı vakadan suçluya ulaşma yöntemini uyguluyor. Bu işte öylesine mahir ki hem ”vakayı” hem de ”suçluyu” kendisi yaratabiliyor.
”Suçu ve suçluyu” yaratan Uslu bu sefer de hedefi oluşturuyor ve, ”Buna göre Esad Türkiye’deki Alevileri tedirgin ederek, bunun için de PKK’yı kullanarak Türkiye’ye ayağını denk al içini karıştırırım mesajı veriyor. Bu noktada PKK’nın kazancı da Aleviler arasında tedirginlik yaratarak Alevileri kendi yanına çekmeye çalışmak. Bu nedenle de Adıyaman pilot il seçildi, zira Adıyaman’da evlerin işaretlendiği mahalle BDP mahallesi olarak biliniyor ancak o mahalledeki Alevilerin bir kısmı CHP’ye oy veriyor. Evlerin kapıları işaretlendikten sonra gerek. Adıyaman ve çevre illerdeki Alevilerin çok tedirgin olduğu hatta gençlerin silahlanmaktan söz etmeye başladığı biliniyor. Bu noktada KCK yapılanması ki –Adıyaman da KCK operasyonu olmadığından özellikle Karapınar Mahallesi’nde çok aktif çalışıyor– Alevi yurttaşları kendi yanına çekmek için harıl harıl çalışıyor. Bu noktada KCK yapılanmasının içine sızmış MİT yetkililerinin bu durumu güvenlik birimleri ile paylaşma noktasında ketum davrandığı ifade ediliyor.”
KATLİAMA MEŞRU ZEMİN Mİ HAZIRLIYOR
Uslu ”Alevi gençlerinin silahlanmayı düşündüğü” gibi son derece tehlikeli bir provokasyonun içinde. Amacı, yarın oluşacak bir katliama şimdiden ”meşru” zemin hazırlamak. O'nun geçtiği rahle-i tedrisat komplo kurma, düzen ve desise, tertibinde ileri saflardadır. Ayrıca, Adıyaman'da ”KCK operasyonu” yapılmadığını ”hatırlattıktan” sonra, Kürtler'in yoğun olarak yaşadığı Karapınar Mahallesi'ni hedef gösteriyor. Çok açık ki önümüzdeki günlerde Karapınar Mahallesi'nde yaşanacak olası bir provokasyonun müsebbibi Emre Uslu olacaktır.
Ancak zekası ikinci bir kurgulama yapacak kader gelişmediği için yazının ikinci bölümünde KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık'tan yaptığı bir alıntı ile kendi tek kanallı zaviyesini de boşa çıkarıyor. Uslu'nu Bayık'tan yaptığı alıntı şöyle: “Alevilerin başta Kürtler olmak üzere demokrasi güçleriyle daha sıkı ve geniş bir ilişki ve ittifak içine girmeleri demokrasi mücadelesinde yeni boyutlar kazandıracaktır. Bu yaklaşım gelişirse, sadece Alevi PKK’yla ilişkilenmesi gerçekleşmeyecek, aynı zamanda Alevi Türklerin de PKK mücadelesini anlama, değer verme ve destekleme durumu ortaya çıkacak, bu da Kürt halkıyla Türkiye halkları arasındaki ilişkinin sağlanmasında köprü olacaktır.”
Bu ifadelerin herhangi bir noktasında Aleviler'e yönelik bir şiddet unsuru bulmak, ancak hedefi provokasyon olanların başarabileceği bir durumdur. Zira onların amacı doğrular değil, ne olursa olsun bir çatışmayı körükleyebilmektir. Burada da görüldüğü gibi ahlaksız ellerde bir ortak yaşam ve demokrasi mücadelesi önerisi bile bu hale getirilebilir. Hele Uslu'nun, ”Eğer Adıyaman’da yapılan bu yazılama işini çocuklar yapmış olsa bile bunun arkasında KCK’nın olmadığı anlamına gelmiyor” satırları, kendisi açısından gerektiğinde Van depremini PKK'nin yaptığını söyleyebilecek kadar sapkınlığa varabileceğini kanıtlıyor.
ROL ÜSTLENİYOR
Elbette Uslu'nun çabaları göz ardı edilebilecek bir meczubun faaliyetleri kapsamında ele alınamaz. Uslu'nun yazısının sonunda sarf ettiği şu sözler bir parçası olduğu tertibin ne denli acımasız ve tehlikeli olduğunu kanıtlıyor; ”Şurası kesin, PKK-Esad işbirliğinin Türkiye içinde Aleviler üzerinden bir karışıklık çıkarma girişimi, hatta bu karışıklığın özellikle Hatay’da diğer etnik ve dinî unsurlara da sıçratma planı biliniyor. Bu çerçevede özellikle PKK ve KCK unsurlarının önümüzdeki dönemde Hatay’da Alevilerin yoğun olduğu çatışamaya müsait yerlerde ve Suriye-Türkiye sınırında faaliyetlerini yoğunlaştıracağı ve Türkiye’de iç kargaşa için her yolu deneyeceği değerlendiriliyor.”
Uslu deneyimli bir polis olarak, Hatay'ı, ”çatışmaya müsait” bir alan olarak tayin ediyor. Uslu iki kimliğinden biri ile son olarak Gazi Olayları sırasında rol oynayan polislerin, diğeri ile de Muammer Yaşar Bostancı'nın Maraş katliamındaki rolünü üstleniyor.
ANF NEWS AGENCY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder