24 Ocak 2012 Salı

Fransa Senatosu Soykırım Tasarısını Onayladı

Paris - Türk hükümetinin baskı, yaptırım ve tehditlerine rağmen Fransız Senatosu Ermeni Soykırımı’nı inkarı suç sayan yasa tasarısını onayladı. Soykırımı inkara bir yıl hapis ve 45 bin euro para cezası öngörülüyor.

Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin isteği doğrultusunda iktidar partisi UMP milletvekili Valérie Boyer tarafından sunulan önerge, 22 Aralık’ta tüm grupların desteği ile Fransız parlamentosunda kabul edildikten sonra bugün de Senato’da onaylandı. Fransa’nın resmi olarak 2001’de tanıdığı Ermeni Soykırımı’nı inkar edenlere bir yıl hapis ve 45 bin euro para cezası öngörüyor.

Öğleden sonra başlayan tartışmalar sonucunda Senato Yasa Komisyonu’nun tasarının gündemden düşürülmesi yönündeki önerisi saat 19.15 sıralarında yapılan oylamada reddedildi. Tasarının Yasa Komisyonu’na geri dönmesi önerisi de saat 20.30 sıralarında yapılan oylamada reddedildi. Kullanılan 238 oydan 42’si komisyona dönmesini isterken 196’sı ret oyu kullandı. Saat 22.24’te yasa tasarısının bir bütün olarak oylanmasına geçildi. Tasarı 86 oya karşı 128 oyla nihai olarak kabul edildi.
İki büyük grup olan iktidar partisi UMP ve Sosyalist Parti senatörleri arasında tasarı üzerine bölünmeler oldu. Ancak çoğunlukta UMP, Sosyalist Parti (SP) ve Komünist Parti (PCF) tasarıyı destekledi, çevreciler tasarıya karşı oy kullandı. Merkezci ve Cumhuriyetçi grubun çoğunluğu tasarıyı destekledi.

Tasarıda Ermeni Soykırımı veya herhangi bir ülkenin adı geçmiyor ancak evrensel anlamda soykırımların inkarını suç sayıyor. Tasarı 2001’deki Ermeni Soykırımı’nı tanıyan yasanın içeriğini doldurarak, Yahudi Soykırımı ile eşitliyor. Siyasi ve seçim hesapları bir yana, tasarı 10 yıldır var olan yasanın geç de olsa uygulanması anlamına geliyor.
Ermeni Soykırımı’nın inkarı hiçbir şekilde söz konusu olmasa da Senato’daki tartışmalarda tasarı karşıtı olanlar, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasından bahsederken, milletvekillerinin tarih yazma hakkı olmadığını söyledi. Türkiye’nin “büyüklüğünden” bahseden bazıları da Fransa’nın Ortadoğu ve Kafkas politikalarının zora gireceğini savunurken, ekonomik kaygılarını açık bir şekilde dile getirenler de oldu.

OLLIER: SOYKIRIMLAR ARASINDA HİYERARŞİ OLAMAZ

Senato’da yapılan tartışmalar sırasında Fransız hükümeti Parlamento ile ilişkiler Bakanı Patrick Ollier, Fransa’nın iki soykırımı tanımasına rağmen birinin inkarını cezalandırıp diğerini cezalandırmamasının doğru olmadığını kaydetti. Diğer bir ifadeyle sadece Yahudi Soykırımı değil, Ermeni Soykırımı’nın da suç sayılması gerektiğini kaydetti. Soykırımlar arasında “hiyerarşi olamayacağını” belirterek tasarının bütün soykırımların inkarını cezalandırmayı öngördüğünü söyleyen Bakan, böyle bir kararın siyasetçilerin sorumluluğuna olmadığı eleştirilerine, “Sorumluluk olmadan özgürlük olmaz” dedi. Bakan, bu yasanın özel tartışmaları, tarihçilerin araştırmalarını kapsamadığını, aşırı bir şekilde inkarı, bildiri veya afişlerle bunu yayanları hedef aldığını belirtti.
“Kimse Türkiye’nin reaksiyonlarını görmezden gelemez” diyerek Türkiye’nin Fransa açısından bölgesel ve uluslar arası alandaki önemine dikkat çeken Ollier, yasanın basın özgürlüğüne karşı değil, yasadaki bir boşluğu doldurma amacını taşıdığını söyledi.

SENATO YASA KOMİSYONU TASARIYA KARŞI

Sosyalist Partili (PS) Senato Yasa Komisyonu Raportörü Jean-Pierre Sueur, bir parti veya grup adına değil, komisyon adına konuştuğuna vurgu yaparak, komisyonun tasarıyı reddettiğini hatırlattı. Tasarı 18 Ocak günü beklenmedik bir şekilde Senato Yasa Komisyonu tarafından reddedilmişti.

Bu pozisyon üzerinden konuşma yapan Sueur, burada önemli olanın soykırıma ilişkin bir karar değil, yasanın rolü, neler yapıp neler yapamayacağı olduğunu söyledi. “Parlamento bir mahkeme değil” diyen Sueur, tarih ve hafızanın birbirine karıştırılmaması gerektiğini, tasarının kabulünün resmi bir tarih yazımı olduğunu savundu. Sueur, bu tasarının düşünce ve ifade özgürlüğünü de sınırlandırdığını savunurken, tasarının anayasaya aykırı olduğunu dile getirdi. Patrick Ollier ise yanıt olarak, sözkonusu tasarının zaten var olan soykırım yasanın uygulanışı olduğunu ifade ederek, nasıl oluyor da yasanın kendisi değil de uygulanışının anayasaya aykırı olduğu tepkisinde bulundu.

KOMÜNİST GRUP: TASARI SEÇİM HESABI, AMA KENDİ ANGAJMANIMIZ VAR

Komünist gruptan senatör Isabelle Pasquet, tasarının bu şekilde getirilmesinin iktidar partisinin seçim hesabı olduğunu ifade etti. Sarkozy’nin 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında bunun sözünü verdiğini ancak neden 2012 seçimleri yaklaşırken, bu kadar kompleks bir sorunu alelacele gündeme getirdiğini soran Pasquet, “Seçim hesapları gün yüzüne çıktı” dedi, bu da protesto seslerinin yükselmesine yol açtı. Pasquet, ancak kendi angajmanlarına ve Ermeni vatandaşlarına bağlı kalarak, soykırımı inkarın suç sayılmasından yana olduklarını söylerken, bu yönlü ilk tasarıda kendi imzaları olduğunu hatırlattı. Pasquet, 21 Ocak günü Paris’teki büyük Türk yürüyüşünde de binlerce kişinin soykırımı inkar niyetlerini bir kez daha ortaya koyduğunu ifade etti. Pasquet, gruplarının çoğunluğunun tasarı lehinde oy kullanacağını sözlerine ekledi.

UMP SENATÖRÜ: KATLİAMLAR ARASINDA AYRIMCILIK OLMAZ

İktidar partisi UMP grubu senatör Roger Karoutchi, parlamenterlerin tarih yazdığı tepkilerine yanıt vererek “Nasıl tarihçiler sorumluluk alabilir?” diye sordu ve tarihçilerin her konuda birbirinden farklı düşündüğünü ifade etti. Karoutchi, böyle bir sorumluğun siyasetçilerde olduğunu belirterek, neden “Yahudi Soykırımı’nı inkar suç sayılıyor da, Ermeni Soykırımı değil” dedi ve burada bir eşitlik olmadığını ifade etti. “Katliam katliamdır, kurban kurbandır” diyen Karoutchi, “Eğer tarihçiler yapmayacaksa, siyasetçiler yapmayacaksa o zaman kim yapacak?” diye sordu. UMP’den Bruno Gilles, tasarının tarihçiler değil kin ve nefret içeren ideolojilere karşı olduğunu belirtti.

ANTİ-KÜRT VE ANTİ-ERMENİ SÖYLEMLERE TEPKİ

UMP’li bir diğer senatör Sophie Joissains, tasarıyı hazırlayan Boyer’e yönelik tehdit ve hakaretlere dikkat çekerken, saldırılar sırasında Türkler tarafından gelen anti-ermeni, anti-yunan ve anti-kürt söylemlere tepki gösterdi. Joissains, siyasetçilerin sorumluluğunun tarihçilerden daha büyük olduğunu ifade ederken, Yasa Komisyonu’nun tezlerine tepki gösterdi. Joissains, Türkiye’nin büyüklüğünden bahsedenlere de yanıt vererek, “hafızaya saygının paradan daha önemli olduğunu” kaydetti.

ÇEVRECİLER TASARIYA KARŞI AMA AB KRİTERİ OLMASINI İSTEDİ

Çevreci Esther Benbassa, “Jön Türkler soykırım yaptı” dedi ancak bu tasarısının Ermeni Soykırımı’nın Türkiye tarafından tanınmasına ve Ermenistan ile Türkiye arasında bir yakınlaşmaya hiçbir şekilde hizmet etmeyeceğini belirtti. “Tarih parlamentoda yazılmaz” diyen Benbassa, çevreci senatörlerin tasarıya karşı olduğunu vurguladı. Çevreci grup başkanı Jean-Vincent Place de söz alarak, tasarı aleyhinde konuştu. Place, inkarı suç sayan yasa tasarısına karşı çıkmakla birlikte, soykırımı tanımanın Türkiye’nin AB üyeliği için bir kriter olmasını söyledi.

Merkezci ve Cumhuriyetçi gruptan Herve Marseille, Benhassa’nın tezlerine karşı çıkarak, burada sözkonusu olanın savaş suçları değil soykırımı mahkum etmek olduğunu ifade ederek, tasarıyı savundu.

SOSYALİST GRUP: GERİ ADIM ATMAK AHLAKİ BİR YENİLGİDİR

Sosyalist Partisi Grubu adına Philippe Kaltenbach, ne kadar güçlü olursa olsun bir ülkenin baskılarına boyun eğmeyeceklerini dile getirirken, daha önceki tasarıların sosyalistler tarafından parlamentoya getirildiğini hatırlattı. Kaltenbach bu konuda partizancı yaklaşımların aşılması gerektiğini ifade ederek, böyle bir yasanın tarihçiler için engel olmadığını aksine manipülatörleri eleyerek tarihçilere geniş bir araştırma alanı sunduğunu söyledi. Sosyalist senatör Luc Carvounas ise, Ermeni halkının geçmişe ait olmadığını, bugün var olduğunu belirterek, yasa üzerine geri adım atmanın ahlaki bir yenilgi olduğunu kaydetti.

FRANSA-TÜRKİYE ARASINDAKİ ANTİ-KÜRT İŞBİRLİĞİ

Sosyalist Parti’den Jean-Yves Leconte ise konuşmasında Fransa’nın Türkiye ile işbirliğini sert eleştirdi ve Kürtlere karşı yapılan işbirliğini hatırlattı. Fransız İçişleri Bakanı’nın Ekim ayında Ankara’da yaptığı PKK karşıtı anlaşması ile Dışişleri Bakanı’nın Kasım ayında Ankara ziyaretinde AKP hükümetinin baskı politikaları ile “tam dayanışma” içinde olduğu mesajı verdiğini hatırlatan Leconte, Suriye’ye karşı Türkiye ile Fransa arasındaki işbirliğini de dikkat çekti.

IRKÇILIK VE İNKARA “İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ”

Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda en kötü karneye sahip olan Türk hükümeti, tasarıya “insan hakları” ve “ifade özgürlüğüne” aykırı olduğu iddiasıyla karşı çıktı, tehditlerde bulundu, bir dizi yaptırım kararı aldı. İnsan hakları ihlalleri konusunda Türkiye’yi dünya şampiyonu yapan ve ifade özgürlüğü açısından dünyanın en büyük cezaevine çeviren Erdoğan iktidarının bu gerekçelerinin AKP çevresi dışında hiçbir inandırıcılığı bulunmadı. Zira Türkiye cezaevlerinde bugün 100 gazeteci tutuklu bulunuyor.

Hiç yorum yok: