Habere göre, cami imamları aynı zamanda ailelerin de imamlığını yapacakmış…
İmam artık sadece camide bulunmayacak, dışarıda toplum hayatına daha fazla karışacakmış…
Anlaşmazlıkları çözecek, insanların dertlerini dinleyecek ve danışmanlık yapacakmış…
Bir yoruma göre, imamlar kitle içinden bilgi toplayıp yetkili makamlara bildirecekler…
Aile imamlığının başlıca görevi bu olacak…
Bu amaçla birkaç ilde pilot uygulama başlatılmış durumda ve uygulama giderek yaygınlaşacak…
Bu uygulama yıllardan beri değişik biçimde Almanya’da hayata geçiriliyor.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve onun Almanya’daki temsilcileri olan konsoloslukların Türkiye kökenli halkı denetlemekte ve etkilemekte başlıca kaynakları cami imamlarıdır.
İmamlar milliyetçi hutbeler verirler, insanların devletlerine bağlı kalması için konuşurlar, sohbetler yaparlar.
İmamlar başka işlere de yararlar…
Almanya’da ve genel olarak bütün Avrupa ülkelerinde yaşanılan büyük dolandırıcılık olayını biliyorsunuz: bazı şirketler yüksek kazanç payı dağıtacakları vadiyle çok sayıda insandan büyük miktarda para topladılar ve ardından da iflas edip ortadan kayboldular.
Mağdurların kesin sayısı bilinmiyor ama büyük çoğunluğu Almanya’dan olmak üzere Avrupa çapında 800 bin ile bir milyon arasında tahmin ediliyor. Toplanan para ise tahmini olarak 25 Milyar Avro…
Geniş bir çevreden bu kadar yüksek miktarda para toplanmasında camim hocaları etkin rol oynuyor. Genellikle işe doğrudan karışmıyorlar ama para toplamak amacıyla dolaşan kişileri cemaate tanıtıyorlar. Ya da dolandırıcıların sağlam referansları oluyorlar.
Ardından inanılması zor şeyler oluyor: çok kişi senet adı altında uyduruk bir belgeyi okumadan imzalıyor. Bazıları ise karşısındaki “dini bütün” kişilere güvenip, makbuz bile almadan yüksek miktarda parayı veriyor.
Yıllar sonra uyduruk da olsa senet imzalamış olanların bir bölümü mahkemeye gidip hakkını aramaya çalışıyor. Makbuz bile almamış olanların ise yapabilecekleri bir şey yok…
Sadece “kefen paramı çaldılar” diye gösteri yapıyorlar ama bununla ulaşabilecekleri sonuç da bulunmuyor.
Olup bitenler cami hocalarının Türkiyeli kitle üzerindeki etkisini gösteriyor.
Aile imamı adı verilen uygulama, esasen var olan bu etkinin başka alanlara da yayılmasını amaçlıyor.
Burada kitleden bilgi toplamak konunun sadece bir yanıdır.
Toplumu bir arada tutan bağlar gevşiyor. Devlet ve hükümet yıllardan beri Malazgirt Zaferi’nden başlayarak günümüze kadar kazanılmış başlıca savaşları resmi törenlerle kutlarlardı. Toplumları bir arada tutan önemli etkenlerden bir tanesi de ortak geçmiştir.
Bizde bu ortak geçmiş savaş yıldönümleri ve bitmek tükenmek bilmeyen törenlerden oluşur.
Filanca ilin kurtuluşunun bilmem kaçıncı yılı, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin bilmem kaçıncı yılı kutlanır. Eskiden İstanbul’un fethinin ve Çanakkale savaşının yıldönümleri sürekli kutlanırdı. Toplumu birbirine bağlayan bağlar zayıfladıkça akla gelen her şey kutlanmaya başlandı: Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, Preveze, Sarıkamış…
Anayasa referandumundan sonra “toplum üçe bölündü” olarak ifade edilebilecek saptamanın belirli bir gerçekliği var. Kimse ötekinin hakim değer yargılarını kabul etmiyor.
Bir toplumun bir arada yaşayabilmesinin ilk koşulu, herkesin ortaklaşa kabul edebileceği değerlerdir. Bu değerler bugüne kadar Türk milliyetçiliği ve şanlı tarihimiz çerçevesinde şekillenmişti. Bunların etkisi eskisine göre büyük oranda azalmış durumda. Milliyetçiliğin daha da güçlendirilmesinden vazgeçilmeyecek olsa bile, bunun da süreklilik kazanan Kürt muhalefeti karşısında eskisi kadar etkili olamayacağı görülüyor.
Devlet ve hükümet, ortak demokratik değerleri oluşturmak yerine, bu kez dini değerleri daha da öne çıkartmayı deneyecek gibi görünüyor.
“Hepimiz Müslümanız” ortak değeri temelinde toplumsal yapının sağlamlaştırılması öngörülüyor.
BDP’ye karşı İslamcı temelde bir muhalefetin örgütlenmesi ve bu örgütlenmenin devlet olanaklarıyla desteklenmesi söz konusudur.
Böyle bir durum zaten var ve yakın gelecekte daha fazla ortaya çıkacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder