İşgal edilmiş bir ülkenin ya da şehrin fotoğraflarını ya da çekimini göreniniz var mı bilemiyorum. Size işgal edilmiş bir yerin tarifini ya da resmini hayal gücünüzün sınırlarını zorlayarak çizin deselerdi acaba neyi çizebilirdiniz? Bana sorsalardı herhalde en fazla Sırbistan ile Kosova veya Bosna-Hersek savaşında televizyonlara yansıyan görüntülerini hayal ederdim. Ancak Musul, Tılefer ve Şengal bir bütün olarak Irak’ın durumu alışık olduğumuz bu işgal görüntülerinden çok farklı bir izlenim edindim. En son 2006 yılında Musul’a gitmiştim. O zaman Musul şehrinin güvenliğini ABD askerleri sağlıyordu. Askerler Musul’un en stratejik yerlerini işgal etmiş, Saddam saraylarını askeri karargâh kılarak bulundukları yerleri adeta kale haline getirmişlerdi. Karadan hareket alanları sınırlandırılmış ancak havadan helikopterlerle hareket edebiliyorlardı. Musul’un tüm mahallerine İslami direniş güçleri hâkimdi. Musul’da ki tüm alış- veriş fiyatlarını onlar belirliyorlardı. Gündüz ortası ABD askerinin kaldığı yerlere havan saldırısı yapılıyordu ve bu tür olaylar rutin olmuştu. Bunun yanı sıra Irak askerleri ya da Peşmerge güçleri Musul’un belirli noktalarına askeri kontrol noktaları kurmuşlardı. Bu noktalarda sanki iş olsun diye kurulmuş görüntüsü veriyordu. Her ne kadar Musul işgal edilmiş olsa da bu görüntü verilmiyordu. Ancak Musul giriş ve çıkışlarına kurulan askeri kontrol noktalarına denk geldiğinde bu durum fark ediliyordu.
Oysa bu sefer ki gidişimde tam anlamıyla klasik anlamda ki bir işgalin resmini gördüm. Musul’da attığın her adımda, aldığın her nefeste askeri işgali hissediyorsun. Adeta Musul karış karış deyim yerindeyse toprağın her metre karesi askeri işgal altındadır. Girdiğin her mahalle, döndüğün her köşe başı ve alış-veriş merkezlerinin hepsi askeri abluka altına alınmış.
Bu işgal resmini gördüğüm ve tanık olduğum kadarıyla tarif etmeye çalışacağım. Gördüklerimi tarif etmek belki zor olmayacaktır. Ama o görüntüler karşısında hissettiklerimi olduğu gibi ifade etmekte güçlük çekeceğim. Çünkü bazı şeyler ancak yaşanarak fark edilir. Musul’a hemen girerken dört beş metre yüksekliklerde oluşturulmuş beton bloklarla içi toprak durdurulmuş etrafı tellerle örülmüş her birisi altı metre karelik yeri kaplamış blokajlardan yaklaşık olarak beş yüz metre uzunlukta iki üç otoban genişliğinde ve birbirlerinden ayrılmış(giriş, çıkış, kırmızı alarm arama v.b)koridorlardan oluşan askeri kontrol noktası söz konusudur. Her bir yüz metrede bu toprak blokajlar üzerine kurulmuş biksi silahlarla mevzilenmiş askerler. Zaten beş yüz metre uzunlukta ve dört metre yükseklikte ki bu koridora girildi mi insan kendini bir tuhaf hissediyor. Böyle bir koridordan sonra Musul’a giriliyorsun. Şayet yolcu arabasıyla seyahat etmişsen ilk uğrayacağın yer garajdır. Her garajın giriş ve çıkışına sıkı bir askeri kontrol noktası kurulmuş. Garajda şehir içi çalışan tüm taksiciler her hangi bir kaçırma olayına tedbiren sicilleriyle birlikte oradaki askeri güçler tarafında kayıt altına alınıyor. Yani rast gele taksiciler orada çalışamaz ya da yolcu alamazlar. Garajdan çıkıp Musul içine seyahat ederken son dönemlerde orayı iyi bilen biriyle hareket etmeniz gerekiyor. Çünkü hangi yolun veya sokağın arabalara kapatılıp kapatılmadığını onlar daha iyi biliyor. Çünkü Musul’u çoğu sokağı arabalara kapatılmış. Musul’da ana caddelere açılan tüm sokaklar çimento blokajlarla arabalara kapatılmış. Yine pazarlar ve kalabalık alış-veriş merkezleri aynı şekilde kapatılmış. İstisnasız Musul’un tüm mahallerinin girişi ve çıkışlarına askeri kontrol noktası kurulmuş. İki yolun kesiştiği noktalara da betondan yapılmış dört metre uzunluğunda askeri gözetleme kuleler kurmuşlar. Bunun yanı sıra hemen hemen her tarafta dikenli tellere rastlamak mümkündür. Musul içinde Dicle nehri üzerine kurulan köprülerin her iki başına da askeri kontrol noktaları koymayı ihmal etmemişler. Şehir içinde kurulan askeri noktalardan kaynaklı arabalar ancak bir at arabası hızında ilerleyebilmektedirler. Yine trafik sadece ana caddeler üzerinde ilerlediğinden sürekli yoğunluğu söz konusudur. Eskide beş dakikalık bir yol şuan bir saati bulmaktadır. Ayrıca günün her saati Musul’un semalarında birkaç helikopter ve keşif uçağı bulabilirsin. Tüm bu tedbirler saldırıların önüne geçmek ve Musul’da kontrolü elde tutmak içindir.
Tabi diğer taraftan yedi yıldır bu alanda sürdürülen savaştan kaynaklı yıkık binalar, caddeler ve sokaklarda molozların yanı sıra çöp görüntüleri Musul’a terk edilmiş bir şehir görünümü vermektedir. Şehrin hemen hemen her yerinde güvenlik için vazgeçilmez olan dört beş metre yükseklikte ki beton blokajlar Musul’un asıl görünümünü yansıtıyor. Yanımda ki taksi şoförüne Musul’un güvenliği ne kadar askerle korunuyor? Diye sorduğumda gülerek ne güvenliği kendilerinin güvenliğini alabilseler ne ala onu bile almaktan acizler. Sayısı konusunda da vallahi bir buçuk milyonlu ve çok geniş bir arazi üzerinde kurulan bir şehri düşünün her mahallenin giriş ve çıkışları askeri kontrol altında olsunda sence ne kadar asker olur diye cevap veriyor. Sonra da yani en az yüz elli bin asker vardır diyor.
Bu yoğun tedbirler bir nebze de olsa arabalı intihar saldırılarının önüne geçmiş ama bu sefer direnişçiler susturucu silahlar kullanmaya başlamışlar. Son dönemlerde en fazla eylem susturucu silahlarla yapılmaktadır. Yani yakın mesafede suikastlar yapılmaktadır.
Musul’da mevcut durumda kadın, erkek, yaşlı ve çocuklar için günün her saati işkencedir. Musul şehir olarak tümden açık cezaevi görünümü vermektedir. İnsanlar sanki esir kamplarına alınmış her davranışı ve hareketi kontrol altında tutulmaktadır. Dışarıda kuşkulu ya da tedirginlik yaratacak bir davranışta bulunmak kurşuna dizilmek için bir sebeptir. Onun için hareket ve davranışların üzerinde kontrol sağlamalısın.
Musul’da halk çoktan kaybedilmiş zaten bu kadar tedbirde halka karşı alınmış durumdadır. Mevcut rejim için en büyük tehdit halkın kendisi olmuştur. ABD’nin neden Irak’ta askerlerini çektiğini anlamak için Musul’da bir tur atmak yeterlidir. ABD hiçbir zaman bu savaşı kazanmayacaktır. Çoktan kaybedilmiş bir savaşın uzatmalarını oynuyor. Gördüklerimi kameraya çekebilseydim dünya kamuoyuna ABD’nin yenilgili yüzünü gösterebilirdim. Maalesef buralarda kamera ve fotoğraf makinesi kullanmak oldukça riskli ve tehlikelidir. Ama ona rağmen yanımda ki taksiciye fazladan para vererek hareket halinde birkaç resim çektim. Bu resimler belki de ABD’nin yenilgili yüzünün küçük bir kesiti olacaktır.
Oysa bu sefer ki gidişimde tam anlamıyla klasik anlamda ki bir işgalin resmini gördüm. Musul’da attığın her adımda, aldığın her nefeste askeri işgali hissediyorsun. Adeta Musul karış karış deyim yerindeyse toprağın her metre karesi askeri işgal altındadır. Girdiğin her mahalle, döndüğün her köşe başı ve alış-veriş merkezlerinin hepsi askeri abluka altına alınmış.
Bu işgal resmini gördüğüm ve tanık olduğum kadarıyla tarif etmeye çalışacağım. Gördüklerimi tarif etmek belki zor olmayacaktır. Ama o görüntüler karşısında hissettiklerimi olduğu gibi ifade etmekte güçlük çekeceğim. Çünkü bazı şeyler ancak yaşanarak fark edilir. Musul’a hemen girerken dört beş metre yüksekliklerde oluşturulmuş beton bloklarla içi toprak durdurulmuş etrafı tellerle örülmüş her birisi altı metre karelik yeri kaplamış blokajlardan yaklaşık olarak beş yüz metre uzunlukta iki üç otoban genişliğinde ve birbirlerinden ayrılmış(giriş, çıkış, kırmızı alarm arama v.b)koridorlardan oluşan askeri kontrol noktası söz konusudur. Her bir yüz metrede bu toprak blokajlar üzerine kurulmuş biksi silahlarla mevzilenmiş askerler. Zaten beş yüz metre uzunlukta ve dört metre yükseklikte ki bu koridora girildi mi insan kendini bir tuhaf hissediyor. Böyle bir koridordan sonra Musul’a giriliyorsun. Şayet yolcu arabasıyla seyahat etmişsen ilk uğrayacağın yer garajdır. Her garajın giriş ve çıkışına sıkı bir askeri kontrol noktası kurulmuş. Garajda şehir içi çalışan tüm taksiciler her hangi bir kaçırma olayına tedbiren sicilleriyle birlikte oradaki askeri güçler tarafında kayıt altına alınıyor. Yani rast gele taksiciler orada çalışamaz ya da yolcu alamazlar. Garajdan çıkıp Musul içine seyahat ederken son dönemlerde orayı iyi bilen biriyle hareket etmeniz gerekiyor. Çünkü hangi yolun veya sokağın arabalara kapatılıp kapatılmadığını onlar daha iyi biliyor. Çünkü Musul’u çoğu sokağı arabalara kapatılmış. Musul’da ana caddelere açılan tüm sokaklar çimento blokajlarla arabalara kapatılmış. Yine pazarlar ve kalabalık alış-veriş merkezleri aynı şekilde kapatılmış. İstisnasız Musul’un tüm mahallerinin girişi ve çıkışlarına askeri kontrol noktası kurulmuş. İki yolun kesiştiği noktalara da betondan yapılmış dört metre uzunluğunda askeri gözetleme kuleler kurmuşlar. Bunun yanı sıra hemen hemen her tarafta dikenli tellere rastlamak mümkündür. Musul içinde Dicle nehri üzerine kurulan köprülerin her iki başına da askeri kontrol noktaları koymayı ihmal etmemişler. Şehir içinde kurulan askeri noktalardan kaynaklı arabalar ancak bir at arabası hızında ilerleyebilmektedirler. Yine trafik sadece ana caddeler üzerinde ilerlediğinden sürekli yoğunluğu söz konusudur. Eskide beş dakikalık bir yol şuan bir saati bulmaktadır. Ayrıca günün her saati Musul’un semalarında birkaç helikopter ve keşif uçağı bulabilirsin. Tüm bu tedbirler saldırıların önüne geçmek ve Musul’da kontrolü elde tutmak içindir.
Tabi diğer taraftan yedi yıldır bu alanda sürdürülen savaştan kaynaklı yıkık binalar, caddeler ve sokaklarda molozların yanı sıra çöp görüntüleri Musul’a terk edilmiş bir şehir görünümü vermektedir. Şehrin hemen hemen her yerinde güvenlik için vazgeçilmez olan dört beş metre yükseklikte ki beton blokajlar Musul’un asıl görünümünü yansıtıyor. Yanımda ki taksi şoförüne Musul’un güvenliği ne kadar askerle korunuyor? Diye sorduğumda gülerek ne güvenliği kendilerinin güvenliğini alabilseler ne ala onu bile almaktan acizler. Sayısı konusunda da vallahi bir buçuk milyonlu ve çok geniş bir arazi üzerinde kurulan bir şehri düşünün her mahallenin giriş ve çıkışları askeri kontrol altında olsunda sence ne kadar asker olur diye cevap veriyor. Sonra da yani en az yüz elli bin asker vardır diyor.
Bu yoğun tedbirler bir nebze de olsa arabalı intihar saldırılarının önüne geçmiş ama bu sefer direnişçiler susturucu silahlar kullanmaya başlamışlar. Son dönemlerde en fazla eylem susturucu silahlarla yapılmaktadır. Yani yakın mesafede suikastlar yapılmaktadır.
Musul’da mevcut durumda kadın, erkek, yaşlı ve çocuklar için günün her saati işkencedir. Musul şehir olarak tümden açık cezaevi görünümü vermektedir. İnsanlar sanki esir kamplarına alınmış her davranışı ve hareketi kontrol altında tutulmaktadır. Dışarıda kuşkulu ya da tedirginlik yaratacak bir davranışta bulunmak kurşuna dizilmek için bir sebeptir. Onun için hareket ve davranışların üzerinde kontrol sağlamalısın.
Musul’da halk çoktan kaybedilmiş zaten bu kadar tedbirde halka karşı alınmış durumdadır. Mevcut rejim için en büyük tehdit halkın kendisi olmuştur. ABD’nin neden Irak’ta askerlerini çektiğini anlamak için Musul’da bir tur atmak yeterlidir. ABD hiçbir zaman bu savaşı kazanmayacaktır. Çoktan kaybedilmiş bir savaşın uzatmalarını oynuyor. Gördüklerimi kameraya çekebilseydim dünya kamuoyuna ABD’nin yenilgili yüzünü gösterebilirdim. Maalesef buralarda kamera ve fotoğraf makinesi kullanmak oldukça riskli ve tehlikelidir. Ama ona rağmen yanımda ki taksiciye fazladan para vererek hareket halinde birkaç resim çektim. Bu resimler belki de ABD’nin yenilgili yüzünün küçük bir kesiti olacaktır.
Yusuf Ziyad
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder