30 Ağustos 2010 Pazartesi

Egemenlikli Erkek=Devlet


Kadının biyolojik farkları insanın insanlaşma evresinde en temel ve yaşamsal adımı olan toplumsallık, topluluk kurmanın esasıdır.
Kadının biyolojik farkları insanın insanlaşma evresinde en temel ve yaşamsal adımı olan toplumsallık, topluluk kurmanın esasıdır. Doğuran, besleyen, koruyan duyguları ve vasıfları kadın merkezli yaşam gerçeğini beraberinde getirmiştir. Toplumsal tarihin % 98’ni oluşturan kadın öncülüklü bu yaşam tarzından günümüze kadar gelen, arkeolojik kazılarda 15 bin yıl öncesinin yerleşim yerlerinde en çok rastlanan kadın heykelcikleri bunun en somut göstergesidir. Kadın bedeninde üreme organlarının fazla öne çıkartan bu heykelcikler, kadın bedeni üzerinden sürdürülen yaşamın topluluk tarafından farkında lığının bilincini, saygısı ve değerini kanıtlar. Dolayısıyla kadın bedeni kutsanmayı hak eden ve layık olandır. Kadın bedeninden akan yaşama karşı sadece minnettar olunur. Bir ölçüsü karşılığı olmayan en özgür emek bu açıdan kadının bedeninden başlatarak yaratığı yaşamın emeğidir. Çünkü o olmasa insan adına hiçbir şey olmaz.

Dolayısıyla egemen erkeğin kadın bedenine yönelimi, köleleştirme halkasının ilkini ifade eder.     Bu açıdan bakıldığında anlaşılır bir gerçekliktir. Ana kadın Tanrıça Tiamat’ın bedeni erkek tanrılar tarafından parçalandıktan sonra, artık kadın Tanrıçalık statüsünden düşürülmüş olur. Ondan sonra da kadın bedeni pandoranın kutusu gibi akla gelebilecek her kötülükle anılır, erkek tarafından yüklenilir. Gaspa, talana, hükmetme üzerinden kendini var eden iktidar zihniyetinin mimarı ve sürdürücüsü erkekliktir. Sırlarla dolu olduğu kadar çekici, estetik, güzel, yaratıcı, kadın bedeninden korktuğu kadar kıskanan, kıskançlığını kontrole almadığı için de öfkeye ve kine dönüşen bir erkek gerçeğidir. Erkek, kadın bedenini horlama, çirkin gösterme, ahlaksızlığın tetikleyicisi yani her an erkeği yoldan çıkarmanın nedeni göstererek özgür yaşamın dolayısıyla emeğin temelini dinamitleyip onun tozu dumanı içinde de gerçek yüzünü saklar. Kadın bedeninden başlayıp yaşam karşıtlığı biriktirme üzerinden şekillenen erkekliğin en üst düzeydeki örgütlülüğünün ifadesi devlet gerçeğidir. Özgürlüğü, hakkı, ulusu, vatanı vs. korumanın güvencesi yalanı, gerçekte daha çok erkeklik hakkı demektir. İktidar doğası gereği aşağılar, parçalar, sınırlar ve nihayetinde yok etmeyi hedefler. Kendi çıkarının sınırları dışına taşan bir damla özgürlük istemini yok etmek için her türlü yöntemi kullanmaktan geri kalmaz. Ama en etkili sindirme yöntemi olan tecavüz erkekçe intikam duygularını tatmin eden kusursuz bir silahtır. Hangi özgür iradelere bu yöntemle boyun eğdirmemiş ki!  Tecavüz kültürünün kahramanı egemen erkeklik bu açıdan çok engin ve uzun bir pratik tecrübe mirasına sahiptir. Kadın bedenini sınırsız aşağılamak tecavüz nesnesi olarak bakılmasını ve uygulanmasını haklı çıkarmaz mı zaten. Böyle sınırsız aşağıladıktan sonra tecavüz nesnesi olarak bakılmasını ve uygulanmasını haklı çıkarır. Tüm bu vahşet gerçeğin kaynağı deşilirse, erkeğin hayvani cinsel güdüleri ortaya çıkar. Yani insanlık dışı güdülerine tatmin imkânı bulmak için kadın bedeni şahsında emekçi halkların, ezilenlerin özgürlük umutlarını, direnişlerini kırmaya, sindirmeye çalışıyor. Hâkim olma duygusu kadının bedeni, ruhu, bilinciyle başlar ve biter. İlk halkası da son halkası da kadın bedeni olmasa iktidarcı zihniyetin uygulama halkaları tamamlanmaz. Birkaç yüz yıl önce Grek’lerde kız çocukları on yaşına geldikten sonra evleninceye kadar babalarına görünmemeleri gerektiği yönünde bir gelenekleri varmış. Bu babaları da olsa yani en yakını olan erkekten bile korunma gereğini ortaya koyuyor. Sahip olduğu gerçeğe karşı benimsediği yöntemle bir tedbir alma biçimidir. Egemenlikli erkek gerçeği ömür uzattıkça daha çok çirkinlik biriktiriyor. Bu birikintinin içinden de her gün daha vahşi yeni yüzleriyle karşı karşıya kalıyoruz.

Kürt halkının özgürlük mücadelesi, başından beri özgür kadın öncülüğünü ideolojik yaklaşımın özü olarak esas almıştır. Özgürlüğe yol alan tüm mücadelelerin tıkanma ve sonuçta kırılma noktaları sömürünün ilk halkası olarak kadını ezilen bir cins, sınıf ve ulus olarak ele almamaları eleştirisi üzerinden kadın sorununa eğilmiştir. Kadın köleliği çözümlendikçe Kürt kadınında yeni bir gelişim düzeyi ortaya çıkmıştır. Bir süre önce Kürdistan coğrafyasının her yerinden ve hemen,  hemen tüm siyasi örgütlenmelerden, değişik statü ve mesleklerden bir araya gelerek kadını ve Kürt sorununu tartışan, çözüm arayan ve bu anlamda ciddi kararlara ulaşan Amed kadın konferansı Kürt özgürlük mücadelesi içinde kadının geldiği düzeye bir örnektir. Ancak diğer yandan varlıklarını Kürt halkı ve kadını şahsında ezilenler üzerine kuran egemenlikli sistemin karşıt saldırıları da binbir yöntemle devam etmektedir. Kürt halkının en hassas yönü olarak bilinen kadının bedenine yönelim tüm iktidar güçlerinin elerinde sürekli hazır bulundurdukları silahları olan tecavüz, Kürt kadınana karşıda yoğun olarak kullanılmıştır. Cansız gerilla kadınlarının bedenleri dâhil bu barbarlıktan kurtulamamıştır. Kürt analarına ve kız çocuklarına karşı işkence odalarında sayısız tecavüz uygulamaları yaşanmıştır. Kürt halkının ve kadınının bu tür uygulamalar karşısında mücadeleden vazgeçerek teslim bayrağı çektiği tarih otuz yıl öncesine aittir. Kürt kadını ve halkı biçimi ne olursa olsun her saldırı karşısında özgürlük düzeyini katlayarak sürdürmek, özgürlük hareketinin bir özelliği haline getirmiştir. Söz konusu, Siirt’te bir süreden beri gündemde olan tecavüz vahşeti tüm kadınlık kimliğine, Kürt halkı şahsında ezilen halklara karşı, devletin bir saldırı politikasıdır. Kürt halkını açlıkla terbiye ederek kontrole alma, özelliklede ahlaki yönden düşürmek stratejik yöntemlerindendir. Bu saldırıya karşı Kürt halkı gereken cevabı elbette vermesini biliyor. Yine kadınlık onuru ve kimliği adına söz söyleme gücü ve cesareti olan tüm kadınlar bir biçimde seslerini yükseltmeliler.
Çaresizliğin, korkunun, namertliğin silahı olan tecavüz kültürü kadınların örgütlü özgürlük yürüyüşü karşısında yenilmeye mahkûmdur  

Nergiz Faraşin

Hiç yorum yok: