Yeni ve bayat kavramlarını yan yana kullanmak abes kaçabilir. Ne de olsa
bir durum bayatlaşmışsa bir kere yeni bir durum değil demektir. Ya da
öyle söylenebilir. Ama sahiden Türk özel savaş sistemi öyle bir
sistemdir ki evire çevire, binlerce kez denenmiş sınanmış ayak
oyunlarını, bayatlamış numaraları yeniden yeniden temcit pilâvı gibi
ısıtıp, pişirip insana yedirmekten vazgeçmiyor. Biz bu duruma “bin yalan
sadece bir doğru etse bile bu yalana devam et” dedik.
Son
bayatlaşmış özel savaş numaraları gerillaya katılan gençlere dönük olan
sözde istatistik araştırmalarıdır. Bu istatistik araştırmalarını da
ciddiye alınması için özel savaş uzmanlarıyla yapıyorlar. Özel savaş
uzmanlarına birde dönemin ve çağımızın moda kavramı olan “terör uzmanı”
sıfatını takarak yaptırıyorlar. Terör kavramı başlı başına ilgi
uyandıran bir kavram, bu kavramın yanına birde uzman kelimesi eklendi mi
gerisi herkesi ikna etmeye yeten bir gerçeklik oluyor ya…
Evet, son
zamanlarda gerillaya dönük çok tartışma yürütülüyor. Her cepheden özel
savaş uzmanları onlara verilen misyon gereği Kürdistan Özgürlük
Hareketine karşı bir taarruz başlatmışlardır. Bu taarruzu şimdilik
gerillaya katılımlar üzerinde endeksleyerek yürütüyorlar. Ve öyle
görülüyor ki bunu yapmaya devam da edeceklerdir. Durum böyle olunca
gerillalar olarak bizim de birkaç söz söyleme hakkımız doğuyor. İleri ki
birkaç yazımızda bu durumu işleyeceğiz.
Birinci iddiaları
gerillaya katılımların azaldığıdır. Bunu gerekçelendirirlerken de
gerillaya yılda Türkiye’de en fazla 200 gencin katıldığıdır. Gerillaya
katılımın en büyük payı “Türkiye” diye isimlendirilen sınırlar
içerisinde gerçekleşiyor. Oran yaklaşık yüzde 57’dir. Bu demektir ki
yılda gerilla saflarına en fazla 400 genç katılıyor. Bu sayıyı
verirlerken TSK’nin, devletin, hükümetin, meşhur olan Türk basının ve
tabii ki cümle cemaat kendilerinin yani özel savaş uzmanlarının gerilla
kayıplarını bir yılda neredeyse binlerle vermeleridir. Gerillaya yılda
400 genç katılamayacak ancak yılda binlerce gerilla vurulmuş olacak,
yüzlercesi etkisizleştirilmiş olacak, yüzlercesi kaçmış olacak ve birde
gerilla içerisinde gerillanın “vurduklarını” da eklerseniz binleri çok
çok aşan bir rakam ortaya çıkacak ama gerilla da her yıl sayısını
artarak mücadelesine devam edecek. Ne yaman çelişki değil mi?
Ya bu
terör uzmanları resmen ve fiilen yalan söylüyorlar. Ya da bir şeyleri
özenle gizlemeye çalışıyorlar. Ya da dediğimiz gibi ısrarla bin yalanın
bir doğru kadar etkili olabilmesi için kıtırcılık üstüne kıtırcılık
yapıyorlar. Evet, söylemeye söyleyebilirsiniz. Yalanın en hokkalısını da
atabilirsiniz. Ancak yalan atarken biraz destekli atılmasını salık
veriyoruz. Bu toplum belki sizin gözünüzde balık hafızalıdır ancak yine
de “yalanın mumu yatsıya kadar yanar” diye de bir de atasözü vardır. Bu
atasözünün hatırına da olsa yalanlarınızı görecektir.
Başka bir
iddiaları ise katılanların geri kalmışlıklarıdır. Doğrusu geri
kalmışlığı, ilerlemiş olmayı yani barbarlığı ve medeniyeti biz gerçekten
farklı ele alıyoruz.
Öncelikli olarak medeniyeti bizim bazılarının
baktığı gibi görmediğimizi belirterek başlayalım. Medeniyet eğer
şehirleşmeyse yani uygarlaşmaysa uygarlaşmanız sizin olsun. Uygarlaşma
tarihi dedikleri tarih, boydan boya savaş ve kandır. Bunu, tarihi
okuyanlar bilir.
Medenileşme yani uygarlaşma dedikleri insanın
insan üzerine tahakküme açılmasıdır. Belki insanı köleleştirmeden önce
doğa üzerinde başlayan bir tahakküm olmuştur. Ardından kadının
köleleştirmesi ardından da tüm insanlığın köleleştirilmesi adımın ismine
medeniyet diyorsanız sizin medeniyetiniz sizin olsun. Böyle bir
medeniyete biz yokuz.
Eğer medeniyet kültürlerin yok edilmesiyse,
insanlığın baskı altına alınmasıysa, başka halkların dillerinin egemen
bir dilin içerisinde eritilmesiyse, insanlığa köleliği reva görmeyse,
başka halkların topraklarını işgalse, katliamsa, yok etmeyse, soykırımsa
o zaman bu medeniyet tamda sizi anlatan bir kavram oluyor.
Biz
medeniyetin karşısında duran, insanın ilk temiz toplumsal yapısı olan
komünal değerleri temsil eden, neolitik bir toplum yaşam biçimine daha
yakın duruyoruz. Sizin deyiminizle ilkel toplumdan yanayız. Sizin
deyiminizle ‘barbar’ olan bu toplumdan yanayız. Kaldı ki barbar
kelimesini sözde kendilerini insanlık kanıyla palazlandıranların direnen
halklar için kullandıkları bir söz olduğunu bildiğimiz için bu sözü de
onurla taşımaya hazırız. Nasıl ki bugünlerde ne kadar sistem karşıtı,
faşizm karşıtı, Yeşil Türki Faşist karşıtı kesimlere terörist damgası
yapıştırılıyorsa, tarihin fi döneminde de insanları baskı altına
alanlara karşı direnen halklara barbar denilmiştir. Evet, sizin gibi
böyle kan emici medeni olmaktansa tarihin şafak vaktindeki direnişçileri
gibi barbar olmayı ve hatta o çok sevdiğiniz “geri” olmayı yeğliyoruz.
Yukarıda dile getirdiklerimiz bir yana sahiden siz gerillaya katılanların kandırılarak dağa çıkartıldıklarına inanıyor musunuz?
Ya da dağa çıkanların niçin dağa çıktıklarının farkına varmadıklarına inanıyor musunuz?
Ne
bilelim dağa çıkanların geri ve cahil olduklarına, okuma yazmalarının
olmadığına, öyle ne yapacaklarını bilmedikleri için dağa çıktıklarına
hakikaten inanıyor musunuz?
Ve birde katılanların çoğunun çocuk yaşta olduklarına, reşit olmadıklarına dediğimiz gibi sahiden inanıyor musunuz?
Madem
gerillaya katılanların durumu budur, ya da böyledir o zaman 1984
yılından bu yana süren hem de şiddetlenerek, güçlenerek, yaygınlaşarak
gürbüzleşen gerillaya ne diyeceksiniz. Hele bu duruma sizin o meşhur
“bir Türk dünyaya bedeldir” tarihi tespitinizi de yanına koyarsanız
gerçekten ortaya yaman bir çelişki çıkmıyor mu?
Doğrusu Türk toplumu ve tabii ki Kürt toplumu bu konuda da söyleyeceklerinize şimdiden beklemektedir.
Devam edecek.
Devam edecek.
Kasım Engin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder