Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen 7. Düşünce Özgürlüğü Sempozyumuna katılmak üzere İstanbul’a gelen Amerikalı dilbilimci ve düşünür Noam Chomsky, Kürt meselesinin çözümü için İrlanda modelini işaret etti.
Kürt halkının anadil taleplerinin kabul edilmemesini Türk hükümetinin samimiyetsizliğinin bir ifadesi olarak yorumlayan Chomsky, Kürt halkını tanımanın ilk adımının hukuksal bir zemine oturtmaktan geçtiğine dikkat çekti.
ABD’nin Kürtlerin dostu olmadığını, sadece çıkarlarını düşündüğünü kaydeden Chomsky, ‘Kürtlerin aslında dağlardan başka dostu’ olmadığını söylüyor.
Noam Chomsky, Türk hükümetinin Kürt politikası, barışa giden çözüm yolları, Obama yönetiminin dış politikası ve medyanın durumuyla ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.
‘KÜRTÇE EĞİTİMİN OLMAMASI KABUL EDİLMEZ’
* Türkiye'de hala yazılarından ve düşüncelerinden dolayı insanlar tutuklanıyor. Sizce demokrasinin olmazsa olmaz şartı ifade ve basın özgürlüğü müdür?
- Tabii ki öyle. Bu tavrı, Türkiye'de olduğu gibi her ülkede insanların en temel haklarına karşı yanlış bir müdahale olarak görüyorum ve bunu kabul etmem söz konusu olamaz.
*Türkiye'nin en önemli sorunu Kürt sorunu. Düşünce ve ifade özgürlüğüne konan engeller, Kürt halkının anadil taleplerinin Ankara yönetimi tarafından reddedilmesi Kürt sorununa bakış açısından ne gibi ipuçları veriyor?
- Samimiyetsizliğin kesin bir ifadesi. Bence bu kesinlikle çok önemli bir problem. Ama Amerika gibi dünyada ifade özgürlüğünün en çok geliştiği bir ülkede bile, bugün çok büyük bir nüfus olan İspanyollara okullarda İspanyolca öğretilmesi ve konuşulması yasak. Ben 18 sene önce Türkiye'ye gelmiştim ve bu kez Kürt sorununun da bir iyileşme görüyorum; en azından artık daha açık konuşuluyor. Ancak televizyonlar ve radyolar kurulmasına rağmen, hala Kürtçe eğitimin olmaması ve baskıların sürmesi tabii kabul edilemez.
* Kürtlerin Türkiye'de hala anayasal olarak tanınmaması konusunda ne düşünüyorsunuz? Buna bağlı olarak da uluslararası toplumun bu konudaki duyarsızlığını nasıl yorumluyorsunuz?
- Demin de ifade ettiğim gibi samimiyetsizlik olarak değerlendiriyorum, çünkü burada varolan bir halkı görmezden gelemezsin. O halkı tanımanın ilk adımı hukuksal bir zemine oturtmaktır.
Dünyanın Kürt sorunu hakkında duyarsızlığına gelecek olursak, uluslararası toplum dediğimiz zaman aslında ABD ve onun arkadaşlarından söz ediyoruz.1990'lı yıllarda Kürt meselesinin en yakıcı olduğu dönemlerde Türkiye'ye silah satışının yüzde 80'i ABD tarafından sağlandı. 1997'de Clinton soğuk savaş döneminde satıldığından daha fazla silahı Türkiye'ye sattı. Amerika bu baskının en temel oyuncusudur.
Türkiye'de New York Times gibi ABD'nin en büyük gazetelerinin büroları var, herkes her şeyi görüyor ve biliyor. Sadece bu olanlar halka yansıtılmıyor, hem devlet hem de basın tarafından sansürleniyor. Burada yaşanan şiddet, baskı, insanların öldürülmesi, hiçbir şey yansımıyor. Buna da sözde Amerika’da ifade özgürlüğü deniyor. Hele Kürt sorunu söz konusu olunca kulaklar sağır, gözler kör oluyor. ABD'nin Kürt sorunu konusunda Türkiye'ye verdiği silah olsun uygulanan baskıya destek olsun dünya devletleri ve basını tarafından bilinmesine rağmen halktan gizleniyor, yansıtılmıyor.
‘ABD KÜRTLERİN DOSTU DEĞİL’
* ABD'nin Güney Kürdistan yönetiminin şekillenmesi konusunda aktif olurken, Kuzey Kürdistan'da yürütülen mücadeleye karşı Ankara'yı desteklemesi sizce bir çelişki değil midir?
- Bu soruyu cevaplamadan önce şunu belirteyim: ABD, Irak'ta demokrasiyi önlemek için çok uğraştı. İlk etapta seçimlerin olmaması için çok uğraştı, ancak büyük bir direnişle karşılaştı. Bu kez seçimlerin olacağını anlayan ABD, seçimleri etkilemeye çalıştı ama onu da yapamadı. Washington yönetimi Irak'ta aslında çok başarısız oldu.
Türkiye'nin ABD'nin çok iyi bir dostu olduğunu unutmamak gerek, ABD Türkiye'yi her konuda destekliyor. Bu konuda yanılgıya düşmemek gerek; ABD'nin Güney Kürdistanlı Kürtlerle olan iyi ilişkisi tamamen çıkar üzerine kurulu. Saddam Hüseyin Kürtleri katlettiği zaman ABD'nin verdiği desteğe bakıldığında, ABD'nin Kürtlere karşı temel politikası açığa çıkar.
Ama maalesef Kuzey Kürdistan'daki Kürtler bunu çok çabuk unutuyorlar. Bugün ABD kendi çıkarı için Kuzey Irak'ta ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyor. Hiç bir zaman Kürtlerin dostu olmadılar. Kürtler bunu iyi anlamalıdırlar. Kürtlerin aslında dağlardan başka bir dostu yoktur, bunu hatırlamalı ve buna göre davranmalıdırlar. Ayrıca, Amerikan medyası ancak ABD’nin Irak'a girmesine yönelik yardım tezkeresi TBMM'de reddedildiği zaman Kürtlerin yanında tavır aldı, Türk devletinin 'senelerdir Kürtlere şiddet uyguladığını yazmaya başladı.
KUZEY İRLANDA MODELİNE BAKMAK LAZIM
* Kürt tarafının siyasal çözüm konusunda gösterdiği çabaya karşın Türk yönetiminin hala ‘çözümsüzlükte’ ısrarını nasıl yorumlamak lazım?
- Şu anda askeri müdahaleler olmakla birlikte düne göre bazı iyileştirmeler ve ilerlemeler var. Tabii ki daha fazlasının yapılması gerekiyor, bunun için sonuna kadar mücadele etmek gerekiyor. Bu açıdan barışı sağlamak için bu süreci desteklemeye devam etmek gerekir, vazgeçmemek gerekir.
Bu konuda dünyadaki başarılı örneklere de bakmak lazım; Kuzey İrlanda bunlardan bir tanesi. Orada da ciddi bir sorun vardı ve İngilizler bunu baskıyla çözmeye çalıştıkça gün geçtikçe durum daha da çıkılmaz bir hal almıştı. Ben tam o dönemde 1993’te Belfast’a gittiğimde savaşın en acımasız yüzüyle karşılaştım. Fakat sonradan baskıyla, şiddetle bir şeyin değişemeyeceğini anlayan İngilizler, oradaki insanların ne istediğini, neye ihtiyaçları olduğunu dinlemeye başladılar. Bugün Belfast'a yeniden gittiğimde gergin olsa da barışın hakim olduğu açıkça fark ediliyor ve görülüyor.
BELFAS’TA İRA MİLİTANI İLE GÖRÜŞME
* İspanya ve İrlanda modellerine bakıldığı Kürt sorununda nasıl bir çözüm olabilir sizce? Türkiye'de yakın zamanlarda çokça konuşulduğu gibi bir genel aftan başlanabilir mi?
- Sizin saydığınız modellere bakarak Kürt sorunu çözülebilir. Burada esas önemli olan insanların gerçekten ne istediğini dinlemek, onların yaşadığı baskılara, buna karşı verdikleri haklı tepkilere dikkat ederek birlikte bir çözüm üretmeye caba göstermek.
Affa gelince size yaşamımdan bir örnekle cevap vereceğim, 1993’te Belfast'a gittiğimde hapisten kaçmış IRA'lı bir militanla gizli bir yerde buluştum ve ona ne yapacağını sormuştum: O da ‘kazanana kadar silahları bırakmayacağım’ demişti. Ancak 5 sene sonra, aynı adam İngilizlerle görüşme masasındaydı ve bugün ise hükümette. O yüzden tabii ki af olmalıdır ben destekliyorum.
‘OBAMA BUSH’UN POLİTİKALARINI SÜRDÜRÜYOR’
* Bush'tan sonra Obama döneminde Washington’un Ortadoğu politikasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
- Birçok bakımdan daha kötü oldu, çünkü Bush'un politikalarını aynen sürdürüyor. Irak'ta asker çekeceğini söylüyor, ancak Bush'un yaptıklarını yapıyor. Afganistan'da savaşın dozunu daha da artırdı. İran etrafında askeri kuşatmayı büyütüyor, gerginliği üst seviyelere çıkartıyor, Filistin politikalarında da sözden başka bir şey yok.
* Kafa karıştıran konulardan biri de terör tanımı. Filistin’de ve Kürdistan’da taş atan çocuğa da 'terörist' deniliyor, El Kaide’nin saldırılarına da…
- 'Terörist' kavramı, devletin sevmediği ve onun politikalarına ters giden kurum, parti, insan, kişiler için bizzat devlet tarafından kullanılıyor. Ancak ABD ve onların arkadaşları çok daha kötü şeyler yapıyor o yüzden burada ‘terörist’ yakıştırması yapmadan önce kendilerine bakmalılar.
MEDYANIN DURUMU
* Medyaya gelecek olursak, yönlendirme, yanlış bilgi içinde okuyucu ne yapmalı? Doğru bilgiye nasıl ulaşacağız?
- Doğru bilgi edinmek bu bilgi kirliliği içinde gerçekten çok zor. Mesela Beyrut'ta camiye CIA tarafından bir bomba yerleştirilmişti ve orada tam 80 kişi hayatını kaybetmişti, ancak medya CIA'nın terörist olduğunu değil de yanlış yaptığını yazdı. Bunu CIA yaptığında ‘yanlış’ ama başka biri yaptığında ‘terörist’ deniliyor. Bu nasıl bir adalet? ABD adaleti mi? Bu sadece bir örnek. Bence insanlar bu bilgi kirliliğinden sizin çalıştığınız haber ajansı gibi ajansları daha çok okuyarak kurtulabilir, doğru bilgiye ulaşabilir.
ANF NEWS AGENCY
Kürt halkının anadil taleplerinin kabul edilmemesini Türk hükümetinin samimiyetsizliğinin bir ifadesi olarak yorumlayan Chomsky, Kürt halkını tanımanın ilk adımının hukuksal bir zemine oturtmaktan geçtiğine dikkat çekti.
ABD’nin Kürtlerin dostu olmadığını, sadece çıkarlarını düşündüğünü kaydeden Chomsky, ‘Kürtlerin aslında dağlardan başka dostu’ olmadığını söylüyor.
Noam Chomsky, Türk hükümetinin Kürt politikası, barışa giden çözüm yolları, Obama yönetiminin dış politikası ve medyanın durumuyla ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.
‘KÜRTÇE EĞİTİMİN OLMAMASI KABUL EDİLMEZ’
* Türkiye'de hala yazılarından ve düşüncelerinden dolayı insanlar tutuklanıyor. Sizce demokrasinin olmazsa olmaz şartı ifade ve basın özgürlüğü müdür?
- Tabii ki öyle. Bu tavrı, Türkiye'de olduğu gibi her ülkede insanların en temel haklarına karşı yanlış bir müdahale olarak görüyorum ve bunu kabul etmem söz konusu olamaz.
*Türkiye'nin en önemli sorunu Kürt sorunu. Düşünce ve ifade özgürlüğüne konan engeller, Kürt halkının anadil taleplerinin Ankara yönetimi tarafından reddedilmesi Kürt sorununa bakış açısından ne gibi ipuçları veriyor?
- Samimiyetsizliğin kesin bir ifadesi. Bence bu kesinlikle çok önemli bir problem. Ama Amerika gibi dünyada ifade özgürlüğünün en çok geliştiği bir ülkede bile, bugün çok büyük bir nüfus olan İspanyollara okullarda İspanyolca öğretilmesi ve konuşulması yasak. Ben 18 sene önce Türkiye'ye gelmiştim ve bu kez Kürt sorununun da bir iyileşme görüyorum; en azından artık daha açık konuşuluyor. Ancak televizyonlar ve radyolar kurulmasına rağmen, hala Kürtçe eğitimin olmaması ve baskıların sürmesi tabii kabul edilemez.
* Kürtlerin Türkiye'de hala anayasal olarak tanınmaması konusunda ne düşünüyorsunuz? Buna bağlı olarak da uluslararası toplumun bu konudaki duyarsızlığını nasıl yorumluyorsunuz?
- Demin de ifade ettiğim gibi samimiyetsizlik olarak değerlendiriyorum, çünkü burada varolan bir halkı görmezden gelemezsin. O halkı tanımanın ilk adımı hukuksal bir zemine oturtmaktır.
Dünyanın Kürt sorunu hakkında duyarsızlığına gelecek olursak, uluslararası toplum dediğimiz zaman aslında ABD ve onun arkadaşlarından söz ediyoruz.1990'lı yıllarda Kürt meselesinin en yakıcı olduğu dönemlerde Türkiye'ye silah satışının yüzde 80'i ABD tarafından sağlandı. 1997'de Clinton soğuk savaş döneminde satıldığından daha fazla silahı Türkiye'ye sattı. Amerika bu baskının en temel oyuncusudur.
Türkiye'de New York Times gibi ABD'nin en büyük gazetelerinin büroları var, herkes her şeyi görüyor ve biliyor. Sadece bu olanlar halka yansıtılmıyor, hem devlet hem de basın tarafından sansürleniyor. Burada yaşanan şiddet, baskı, insanların öldürülmesi, hiçbir şey yansımıyor. Buna da sözde Amerika’da ifade özgürlüğü deniyor. Hele Kürt sorunu söz konusu olunca kulaklar sağır, gözler kör oluyor. ABD'nin Kürt sorunu konusunda Türkiye'ye verdiği silah olsun uygulanan baskıya destek olsun dünya devletleri ve basını tarafından bilinmesine rağmen halktan gizleniyor, yansıtılmıyor.
‘ABD KÜRTLERİN DOSTU DEĞİL’
* ABD'nin Güney Kürdistan yönetiminin şekillenmesi konusunda aktif olurken, Kuzey Kürdistan'da yürütülen mücadeleye karşı Ankara'yı desteklemesi sizce bir çelişki değil midir?
- Bu soruyu cevaplamadan önce şunu belirteyim: ABD, Irak'ta demokrasiyi önlemek için çok uğraştı. İlk etapta seçimlerin olmaması için çok uğraştı, ancak büyük bir direnişle karşılaştı. Bu kez seçimlerin olacağını anlayan ABD, seçimleri etkilemeye çalıştı ama onu da yapamadı. Washington yönetimi Irak'ta aslında çok başarısız oldu.
Türkiye'nin ABD'nin çok iyi bir dostu olduğunu unutmamak gerek, ABD Türkiye'yi her konuda destekliyor. Bu konuda yanılgıya düşmemek gerek; ABD'nin Güney Kürdistanlı Kürtlerle olan iyi ilişkisi tamamen çıkar üzerine kurulu. Saddam Hüseyin Kürtleri katlettiği zaman ABD'nin verdiği desteğe bakıldığında, ABD'nin Kürtlere karşı temel politikası açığa çıkar.
Ama maalesef Kuzey Kürdistan'daki Kürtler bunu çok çabuk unutuyorlar. Bugün ABD kendi çıkarı için Kuzey Irak'ta ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyor. Hiç bir zaman Kürtlerin dostu olmadılar. Kürtler bunu iyi anlamalıdırlar. Kürtlerin aslında dağlardan başka bir dostu yoktur, bunu hatırlamalı ve buna göre davranmalıdırlar. Ayrıca, Amerikan medyası ancak ABD’nin Irak'a girmesine yönelik yardım tezkeresi TBMM'de reddedildiği zaman Kürtlerin yanında tavır aldı, Türk devletinin 'senelerdir Kürtlere şiddet uyguladığını yazmaya başladı.
KUZEY İRLANDA MODELİNE BAKMAK LAZIM
* Kürt tarafının siyasal çözüm konusunda gösterdiği çabaya karşın Türk yönetiminin hala ‘çözümsüzlükte’ ısrarını nasıl yorumlamak lazım?
- Şu anda askeri müdahaleler olmakla birlikte düne göre bazı iyileştirmeler ve ilerlemeler var. Tabii ki daha fazlasının yapılması gerekiyor, bunun için sonuna kadar mücadele etmek gerekiyor. Bu açıdan barışı sağlamak için bu süreci desteklemeye devam etmek gerekir, vazgeçmemek gerekir.
Bu konuda dünyadaki başarılı örneklere de bakmak lazım; Kuzey İrlanda bunlardan bir tanesi. Orada da ciddi bir sorun vardı ve İngilizler bunu baskıyla çözmeye çalıştıkça gün geçtikçe durum daha da çıkılmaz bir hal almıştı. Ben tam o dönemde 1993’te Belfast’a gittiğimde savaşın en acımasız yüzüyle karşılaştım. Fakat sonradan baskıyla, şiddetle bir şeyin değişemeyeceğini anlayan İngilizler, oradaki insanların ne istediğini, neye ihtiyaçları olduğunu dinlemeye başladılar. Bugün Belfast'a yeniden gittiğimde gergin olsa da barışın hakim olduğu açıkça fark ediliyor ve görülüyor.
BELFAS’TA İRA MİLİTANI İLE GÖRÜŞME
* İspanya ve İrlanda modellerine bakıldığı Kürt sorununda nasıl bir çözüm olabilir sizce? Türkiye'de yakın zamanlarda çokça konuşulduğu gibi bir genel aftan başlanabilir mi?
- Sizin saydığınız modellere bakarak Kürt sorunu çözülebilir. Burada esas önemli olan insanların gerçekten ne istediğini dinlemek, onların yaşadığı baskılara, buna karşı verdikleri haklı tepkilere dikkat ederek birlikte bir çözüm üretmeye caba göstermek.
Affa gelince size yaşamımdan bir örnekle cevap vereceğim, 1993’te Belfast'a gittiğimde hapisten kaçmış IRA'lı bir militanla gizli bir yerde buluştum ve ona ne yapacağını sormuştum: O da ‘kazanana kadar silahları bırakmayacağım’ demişti. Ancak 5 sene sonra, aynı adam İngilizlerle görüşme masasındaydı ve bugün ise hükümette. O yüzden tabii ki af olmalıdır ben destekliyorum.
‘OBAMA BUSH’UN POLİTİKALARINI SÜRDÜRÜYOR’
* Bush'tan sonra Obama döneminde Washington’un Ortadoğu politikasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
- Birçok bakımdan daha kötü oldu, çünkü Bush'un politikalarını aynen sürdürüyor. Irak'ta asker çekeceğini söylüyor, ancak Bush'un yaptıklarını yapıyor. Afganistan'da savaşın dozunu daha da artırdı. İran etrafında askeri kuşatmayı büyütüyor, gerginliği üst seviyelere çıkartıyor, Filistin politikalarında da sözden başka bir şey yok.
* Kafa karıştıran konulardan biri de terör tanımı. Filistin’de ve Kürdistan’da taş atan çocuğa da 'terörist' deniliyor, El Kaide’nin saldırılarına da…
- 'Terörist' kavramı, devletin sevmediği ve onun politikalarına ters giden kurum, parti, insan, kişiler için bizzat devlet tarafından kullanılıyor. Ancak ABD ve onların arkadaşları çok daha kötü şeyler yapıyor o yüzden burada ‘terörist’ yakıştırması yapmadan önce kendilerine bakmalılar.
MEDYANIN DURUMU
* Medyaya gelecek olursak, yönlendirme, yanlış bilgi içinde okuyucu ne yapmalı? Doğru bilgiye nasıl ulaşacağız?
- Doğru bilgi edinmek bu bilgi kirliliği içinde gerçekten çok zor. Mesela Beyrut'ta camiye CIA tarafından bir bomba yerleştirilmişti ve orada tam 80 kişi hayatını kaybetmişti, ancak medya CIA'nın terörist olduğunu değil de yanlış yaptığını yazdı. Bunu CIA yaptığında ‘yanlış’ ama başka biri yaptığında ‘terörist’ deniliyor. Bu nasıl bir adalet? ABD adaleti mi? Bu sadece bir örnek. Bence insanlar bu bilgi kirliliğinden sizin çalıştığınız haber ajansı gibi ajansları daha çok okuyarak kurtulabilir, doğru bilgiye ulaşabilir.
ANF NEWS AGENCY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder