9 Ekim 2010 Cumartesi

9 Ekim'e Giden Süreçte Türkiye-PKK Görüşmeleri

Türk Genelkurmayı neredeyse tüm 1998 yılı boyunca PKK ile görüşme halindeydi. Görüşmeler Selim Okçuoğlu'nun arabuluculuğuyla gerçekleşiyor ve PKK lideri Abdullah Öcalan'dan ateşkes ilan etmesi talep ediliyordu. 9 Ekim komplosuna giden süreçte Türk Genelkurmayı belki de ilk defa Kürt hareketinin ateşkes ilan etmesinin ardından kendilerinin de ateşkes ilan edeceğini iletmişti Kürt tarafına. Ancak bu açılımın arkasında çok sinsi bir tezgah yatıyordu.

1998 yılı PKK hareketi için belki de en belirleyici dönemlerden biri oldu. Bu yıl Kürt halkının tarihinde karşı karşıya kaldığı en büyük komplolardan birinin taşlarının adım adım örüldüğü bir yıl olacaktı.

9 Ekim komplosuna doğru giden süreci daha iyi kavramak için biraz daha gerilere gitmek gerekiyor.

ERBAKAN'IN MEKTUPLARI

1997 yılı başladığında Kürt sorunu konusunda son derece ilginç gelişmeler yaşanmaya başladı. Necmettin Erbakan'ın başında olduğu Refah-Yol hükümeti döneminde Öcalan nezdinde savaşın sona erdirilmesi için girişimlerde bulundu. Bu konuda Suriye Cumhurbaşkanı yardımcısı Abdülhalim Haddam, Erbakan'a aracılık ediyordu.

Abdullah Öcalan bu girişime cevap vererek Erbakan'a bir mektup yazdı. Bu mektup Suriye'nin Ankara Büyükelçisi aracılığıyla Erbakan'a ulaştırıldı.

Haddam, Nisan 2006’da basına verdiği bir röportajda bu iddiasını şöyle ortaya koyuyor; “Biz de (Öcalan’ın) bu teklif mektubunu Ankara'daki büyükelçiliğimiz aracılığı ile dönemin Başbakanı Erbakan'a gönderdik. Bunu okudu ve çekinerek, büyükelçimizden mektubu beraberinde geri götürmesini istedi. Büyükelçimiz, ‘Neden bana geri veriyorsunuz? Bunlar sizin ve sizden yanıt bekliyoruz’ dedi. Bunun üzerine, Erbakan, yanıtlayacağını ancak önce TSK'dan bir komutanla görüşeceğini söyledi, tekrar dokümanların geri gitmesini talep etti. TSK reddetti. Zaten daha sonra Türkiye'nin Öcalan'la bu konuda diyalog sürdürmeyi tamamen reddettiği haberi geldi. Talebin kimden geldiğini sorarsanız, tahmin ediyorum Erbakan, Lübnan'daki bu gruptan, Suriye üzerinden bu bağlantıyı kurmasını istedi.”

Erbakan daha sonra ne bu görüşme sürecine ne de Abdullah Öcalan'a gönderdiği mektuplara sahip çıkacaktı. Zaten 28 Şubat süreciyle de siyaset sahnesinden yok oldu.

GENELKURMAY PKK İLE İLİŞKİ KURUYOR

1997 yılının ilerleyen günlerinde ise PKK ile Türk genelkurmayı arasında tarihinde ilk kez direkt olarak görüşmeler yaşanmıştı. Selim Okçuoğlu aracılığıyla yapılan görüşmelerin haricinde, Genel Kurmaylık 2. Başkanlığı’na (dönemin Genel Kurmaylık 2. Başkanı Çevik Bir’di) bağlı çalışan Halkla İlişkiler Dairesi’nde görevli bir Albay’ın PKK temsilcisi Şahin Cilo ile yaptığı görüşmeler, Kürt Özgürlük Hareketi tarihinde Genel Kurmaylık ile PKK arasında gerçekleşen ilk yüz yüze görüşmeler oldu.

Albay, PKK temsilcisi Cilo'ya bu savaşın bundan sonra bu şekilde sürdürülemeyeceğini, karşılıklı bir mekanizma oluşturularak savaşı durdurmanın gerekliliğini anlattı. Bunun sonucunda bir ateşkes havası yaratılmıştı ki 1997 sonbaharında Güney Kürdistan'a yönelik olarak düzenlenen Şafak Harekatı işleri bozdu. Görüşmeler PKK tarafından kesildi.

Bu dönemde Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman da Kürt iş adamı Mehmet Mehmetoğlu aracılığıyla PKK yetkililerine biz uzlaşma zemini oluşturulması için mesajlar gönderdi. Mehmet Mehmetoğlu ile görüşen dönemin Avrupa PKK sorumlusu Şahin Cilo, bu mesajlardan eski MİT’çi Mahir Kaynak'ın da bilgisi olduğunu ifade etmişti.

GENELKURMAY: ABDÜLMELİK FIRAT HADEP'İN BAŞINA GEÇSİN

Aynı dönemlerde Abdulmelik Fırat Şam ile Avrupa arasında mekik dokumaya başladı. PKK yetkililerinin ifadelerine göre Türk Genelkurmay'ı da PKK'den A. Melik Fırat’a Kürt hareketi içinde rol verilmesini talep ediyordu. Şam'a giden Fırat, Öcalan ile bir araya geldi. Öcalan'dan HADEP'in başına geçmeyi talep eden Fırat'a Öcalan şu yanıtı verdi: “HADEP bir halk hareketidir ve yasaldır. Bu konuda biz bir şey diyemeyiz. Git halk seni kabul ederse olabilir, etmese karışmayız.“

Fırat, Şam'dan ayrılarak bu kez de Avrupa'ya gelerek Şahin Cilo ile bir araya geldi. ‘Beni HADEP başkanı yaparsanız, işiniz hal olur. Üzerinizde baskı kalmaz. Çünkü Genelkurmaylık beni kabul ediyor ve beni istiyor’ diyerek net bir mesaj verdi. Ancak Cilo'dan bir yanıt alamadı.

O dönem arabuluculuk yapan Selim Okçuoğlu da Fırat'ın HADEP başkanı olmasının daha iyi olacağı yönündeki tavsiyeyi PKK temsilcisi Cilo'ya iletti. Ancak Cilo, Öcalan'ın verdiği cevabı tekrarlamakla yetindi.

Daha sonra HADEP bünyesinde kabul görmeyen Fırat, Cilo'yu arayarak büyük bir hata yaptıklarını, Genelkurmayın kendisini HADEP başkanı olarak istediğini, bu gerçekleşmediği için HADEP'e yönelimler olacağını söyledi.

Nitekim bu yönelimler de fazlasıyla oldu. Yüzlerce HADEP yöneticisi tutuklandı, saldırılar yoğunlaştı.

GENELKURMAY PKK'DEN ATEŞKES İSTEDİ

1998 ilerleyen günlerinde Genelkurmayın daha önce Avrupa'ya gönderdiği Albay yeniden ortaya çıkarak Avrupa'daki PKK temsilcileri aracılığıyla ilişki kurdu. Bu kez daha somut önerilerle görüşmelere gelmeye başlayan Albay, Genelkurmay'dan PKK'nin ateşkes ilan etmesi yönündeki mesajı PKK yetkililerine iletti.

Albay Cilo'ya ateşkes ilan edilmesi durumunda buna karşı Genelkurmay'ın somut adımlar atarak cevap vereceğini ve karşılıklı bir ateşkes gelişmesi için bir mekanizmanın yaratılması gerektiğini söyledi.

Bu bir ilkti. Genelkurmay ilk kez PKK'nin ateşkes ilanına karşı somut adımlarla cevap vereceğini söylüyor ve Kürt ve Türk kamuoyunun barışa hazırlanması gerektiğini belirtiyordu.

MEDTV'DE ATEŞKES İLAN EDİLDİ

Cilo bu görüşmenin sonuçlarını Suriye'de bulunan Öcalan'a aktardı. Öcalan komutanlarıyla görüşerek 1 Eylül 1998 tarihinde MedTV'de canlı olarak yayınlanan bir programda tek taraflı ateşkes ilan etti.

Bu programa Türkiye'den sınırlı sayıda gazeteci de katıldı. PKK ile görüşen Albay, Türk tarafının ateşkes açıklamasının yapılacağı programa Türk gazetecilerin katılımını engellemeyeceklerini Cilo'ya ifade etmişti. Cilo'ya göre Türk devleti gazetecilerin bu programa katılımlarını engellemedi ama bunu tasvip etmediğini hissettirdi. Bu nedenle sınırlı sayıda gazeteci Öcalan'ın ateşkes açıklamasını yaptığı programda yer aldı.

VE KOMPLOCULAR DÜĞMEYE BASTI

Açıklama Kürt cephesinde büyük bir heyecan yarattı. Ancak bu rüzgar 16 gün sonra Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde Orgeneral Atilla Ateş'in konuşmasıyla tersine döndü.

Süleyman Demirel’in başkanlığında Çankaya Köşkünde yapılan Milli Güvenlik Kurulu Eylül ayı toplantısı Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin güvenlik konseptinin değiştiğini gösteriyordu. Bunun ilk işaretini Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş 16 Eylül 1998’de Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yaptığı konuşmada verdi.

Ateş, yaptığı konuşmada, Suriye'ye karşı Öcalan'ı ülkeden çıkarmaması durumunda güç kullanma konusundaki kararlılığın altını çizerken, “artık sabrımız kalmadı” diyordu.

Bu açıklamanın hemen ardından PKK'nin Avrupa temsilcisi Şahin Cilo, Türk Genelkurmayı temsilcisi Albay ile yeniden görüşerek açıklamaların ne anlama geldiğini sordu. Aldığı cevap ilginçti: “Taktiksel yaklaşıyoruz, kötü niyetimiz yok. Biz Suriye’yi sıkıştırıyoruz, başka bir şey yok. İleride bizde ateşkes ilan edeceğiz.”

TÜRKİYE ULUSLARARASI ALANDA DESTEK SAĞLAMIŞTI

Ateş'in konuşması Öcalan'a karşı komplonun açık bir şekilde ortaya konulmasından başka bir şey değildi. Düğmeye basılmıştı. Nitekim Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de TBMM’de yaptığı konuşmada Suriye’yi daha sert bir şekilde uyarıyor, mukabelede bulunma haklarını saklı tutuklarını üstüne basa basa tüm dünyaya ilan ediyordu. Bunu takip eden günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri -5 Kasım’da- Suriye sınırının sıfır noktasında 35 bin askerle tatbikat hazırlıkları yapmaya ve Türk savaş uçakları Suriye sınırında denetim uçuşları yapmaya başladı. Aynı dönemlerde İsrail-ABD-Türkiye ortak bir tatbikat yapma gerekçesiyle Akdeniz’de içinde füze rampaları da bulunan askeri güç yığınağı yaptılar.

Aynı günlerde Şam’da yakalanan bazı Türk istihbaratçıların üzerinde PKK lideri Öcalan’ın kaldığı ev ve Şam’daki eğitim kamplarının krokilerinin çıkması Türkiye’nin harekete geçtiğini gösteriyordu.

Öcalan’ın 1979’dan bu yana Suriye’de yaşadığı biliniyordu. Türkiye birçok sefer Suriye’yi tehdit etmişti, ama ilk defa bu kadar sert ve kendinden emin hareket ediyordu. Çünkü bu kez uluslararası güçlerden açık çek alınmıştı. Atilla Ateş'in açıklamalarından önce PKK ile Suriyeli yetkililer arasında yoğun bir diplomasi trafiği vardı. Ancak bu trafik tek yönlü bir baskı mekanizmasına dönüşmeye başladı. Öcalan da bu gelişmeleri Suriye'den çıkmaması durumunda bu ülkenin kesin olarak vurulacağı şeklinde yorumladı.

Türkiye'nin yoğun tehditleri Şam yönetimini diplomasi arayışına yöneltti. Ancak bu girişimler sonuçsuz kaldı. Bu dönemde Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek arabuluculuğa soyunarak, 3 Ekim’de Ankara’yı ziyaret etti. Üç günlük ziyaretin ardından Şam’a doğru yola çıkan Mübarek, koltuğunun altında üzerinde ‘gizli’ ibaresi bulunan dosyada Ankara’nın mesajını taşıyordu.

BAAS GİZLİ TOPLANTISINDA 'ÖCALAN'A ÜLKEYİ TERK ET' MESAJI

Suriye’nin iktidar partisi olan BAAS’ın bu dönemde bir toplantı yaptığını söyleyen Suriye’nin eski Cumhurbaşkanı yardımcısı Abdulhalim Haddam, toplantıda konuştuklarını şöyle özetliyordu: “Öcalan'ın Suriye'den çıkış kararı, Türkiye ile durumun ciddileşmesi üzerine BAAS Partisi Komuta Konseyi'nin yaptığı, saatler süren gizli bir toplantıda alındı. Hafız Esad, sonunda ikna edildi. Konseyin kararına göre Öcalan, ülkeden çıkarılacaktı ve bu tebligat da kendisine Dışişleri Bakanı Faruk Şara tarafından yapılacaktı.”

BAAS Partisi Komuta Konseyi’nde alınan karar Faruk Şara yerine Abdulhalim Haddam tarafından Öcalan’a iletildi. Bu mesajda “Biz iki cephede orduyu toplayamayız. Zaten İsrail cephesinde Golan’da ve Lübnan’da ordumuz var. Biz bu güçlerimizi Türkiye cephesine kaydıramayız. Bırakalım Türkiye’yi, bir NATO savaşı yürütemeyiz” deniliyordu.

ÖCALAN NEDEN AVRUPA'YI SEÇTİ?

Öcalan önce Kürdistan dağlarına dönmek fikrini kafasına koymuştu. Ancak daha sonra Avrupa sahasına geçerek Kürt sorununu dünya gündemine sokmak fikri baskın geldi. Çünkü dağa dönmesi Kürt sorununa karşı şiddet içerikli yaklaşımı derinleştirecek. Bu nedenle Avrupa'ya çıkış için hazırlıklar başladı.

Öcalan, 9 Ekim l998 günü, yanında dönemin PKK Yunanistan temsilcisi Ayfer Kaya ve bazı dostları ile birlikte normal bir yolcu uçağıyla Suriye’den çıkış yaptı.

Böylece Öcalan'ın 15 Şubat 1999 günü Kenya'nın başkenti Nairobi'de sonlanacak olan fırtınalı yolculuğu başlıyordu…

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: