Bugün dev bir Kürt medyası varsa, bunu büyük ölçüde onların sayesinde başardık. Yani yaşamı pahasına gazetecilik yapan ve bizlere örnek olan arkadaşlarımız olmasa, biz buralarda olamazdık.
Onların sayesinde...
Yirmi yıl kadar öncesinde bu işlere başladığımızda İstanbul-Cağaloğlu'ndaki küçük bir büroda birkaç kişiydik. Bugün geldiğimiz noktada, uydudan yayın yapan ve beş kıtadan izlenebilen televizyon kanallarımız, günlük gazetelerimiz, yerel televizyon kanalları, radyolarımız, aylık ve haftalık dergi ve gazetelerimizle dev bir medyamız var. Binlerce kişinin 24 saat haber üretip, kitlelere ulaştırmak için koşuşturduğu bu sektöre sahip olmamız kolay olmadı. Muazzam bir özgürlük mücadelesini tüm dünyaya yansıtma ihtiyacı ve sevinci bizlerin güç aldığı en büyük ilham kaynağıydı. Ama nasıl özgürlük mücadelesinde kahredici büyüklükte bedeller ödendiyse, bizler de bundan payımızı aldık.
Gazeteci arkadaşlarımız uğradıkları saldırılar sonrasında yaralandılar, öldüler. Sağ kalabilenlerden uzun yıllar hapiste yatmak zorunda kalanlar olduğu gibi, sürgüne gitmekten başka çarenin kalmadığı durumlar yaşandı. Bugün dev bir Kürt medyası varsa, bunu büyük ölçüde onların sayesinde başardık. Yani yaşamı pahasına gazetecilik yapan ve bizlere örnek olan arkadaşlarımız olmasa, biz buralarda olamazdık. Özgür basın geleneğinde şehit düşen arkadaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyor; onları Kürt halkının özgürlük mücadelesine armağan eden anne ve babalarımızın o mübarek ellerinden öpüyoruz. Özgür basın yürüyüşümüzde şehit düşen arkadaşlarımızı anlatan bu dosya, onlara ithaf edilmiştir...
MUSA ANTER
Musa Anter - Özgür Gündem
Diyarbakır - 20 Eylül 1992
İki taraf arasında arabuluculuk yapıp barıştırmak üzere birilerince Diyarbakır'a çağrılan Musa Anter, 20 Eylül 1992 günü Diyarbakır'ın Seyrantepe semtinde bir JİTEM elemanı tarafından öldürüldü. Nitekim, eski JİTEM elemanlarından Abdülkadir Aygan, Musa Anter'in kendisinin de arasında bulunduğu bir ekip tarafından öldürüldüğünü anlattı.
Anter'i ölüm tuzağına çeken aracı kullanan kişinin Hogir kod adlı Cemil Işık olduğunu ise Mahmut Yıldırım (Yeşil) 1994 yılında yakalandığında anlatmış. O gece Anter'i otelden almaya gelen şahıs, yani Dijwar kod adlı Hamit Yıldırım, aslında Musa Anter'i kendisini bekleyen kontrgerilla aracına teslim etmek için gelmişti. Ama söz konusu aracı bulamayınca, infazı kendisi gerçekleştirmişti. Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda ise devletin bu cinayetten daha sonra pişman olduğu yazılmıştı.
Apê Musa Mardin'e bağlı Nusaybin ilçesinin Zivingê (Eskimağara) köyünde 1920 yılında doğdu. İlkokulu Mardin, orta ve liseyi Adana'da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Kürtlere yönelik olarak yayınlanan kimi dergilerin kurucusu ya da yazarı olan Musa Anter, daha sonraları 49'lar ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları davalarında yargılandı.
27 Mayıs darbesi yapıldığında gözaltındaydı. 1959 ve 1970'lerde Devrimci Doğu Kültür Ocakları'na katılımı nedeniyle ve 12 Eylül'de de 'Kürtçülük' propagandası yapmaktan tutuklandı. Tüm yaşamı boyunca toplam 11.5 yıl hapis yattı. Halkın Emek Partisi'nin kurucu üyesi olan Musa Anter, merkezi İstanbul'da olan Kürt Enstitüsü'nün de başkanlığını yapmıştı.
1990'ların başlarında 'Bize hiçbir şey bırakmadınız, biz her şeye sıfırdan başladık' diyen bir 'yetkiliye' Apê Musa şöyle demişti: 'Evet, haklısınız, siz her şeye sıfırdan başladınız. Ama evlat, biz de onu eksi bilmem kaçlardan sıfıra getirebilmek için, az sopa yemedik ha!..'
HAFIZ AKDEMİR
Hafız Akdemir - Özgür Gündem
Diyarbakır - 8 Haziran 1992
Arkadan vurularak öldürülen arkadaşı Cengiz'in ardından yazılar yazan Hafız Akdemir'i aynı yöntemle katlettiler. 8 Haziran günü evinden Özgür Gündem bürosuna gitmek için sokağa çıkan Hafız, evinin 50 metre ötesinde kafasına sıkılan bir kurşunla katledildi. Yanında bulunan yeğeni katili kovaladı ama yakalayamadı. Kaldırıldığı devlet hastanesi acil servisinde de tedavisi savsaklanan Hafız, orada üç saat yoğun bakımda kaldıktan sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı ama kurtarılamadı.
1965 yılında Lice'de ailenin 11'nci çocuğu olarak doğan Hafız, halkına duyduğu sevgi ve halkı için verdiği mücadele yüzünden uzun bir süre cezaevlerinde kaldı. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde direnişlere katılan ve daha sonra gönderildiği Eskişehir ve Aydın cezaevlerinde Heyamola ve Kardelen isimli dergiler çıkaran Hafız Akdemir, 1984'ten 1991'e kadar yedi yıllık zindan yaşantısından sonra Yeni Ülke gazetesinde muhabirliğe başladı. Yeni Ülke gazetesinde bir yıl kadar çalıştıktan sonra Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosunda muhabirliğe devam etti.
Devlet, Hafız'ın ölüsünden bile korktuğunu gizleme gereği duymadan, cenazesini engellemeye kalkıştı. Morg görevlilerini silahla tehdit ettikten sonra döven özel time bağlı polisler, Hafız'ın cesedini kaçırdılar. Ailesinden izin alınmaksızın gizlice gömülen Hafız, ancak uzun uğraşlar sonucu doğduğu yer olan Lice'nin Sisi köyüne gömülebildi. Diyarbakır, Adana ve İzmir'de 27 yaşında öldürülen Hafız Akdemir için törenler yapıldı.
YAHYA ORHAN
Yahya Orhan - Özgür Gündem
Batman/Gercüş - 31 Temmuz 1992
Daha önceleri başka gazeteler için çalışan Yahya Orhan, en son çalıştığı Güneş gazetesi kapandıktan sonra katıldığı Yeni Ülke ailesinde çok mutluydu. 1984 yılında evlendiği eşi Türkan'a 'Artık kendimiz için çalışacağız' diyordu. Yeni Ülke'nin tüm Bölge muhabirleri gibi, o da günlük Özgür Gündem gazetesine geçti. Bu dönemde Yahya, defalarca tehdit edilmiş, hatta bir keresinde bizzat Gercüş Kaymakamı, öldürüleceğini söylemişti. Ama yüreği halkının sevgisiyle dolu olan bu insanın gerçekleri yazmasına engel olamadılar. Gercüş'te 21 Mart 1992 günü yapılan Newroz kutlamalarını izlerken gözaltına alınan Yahya'nın fotoğraf makinesi kırıldı, filmleri yakıldı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Ancak 28 Haziran 1992 günü Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı.
Yahya Orhan, 31 Temmuz günü saat 21:00 sıralarında gazete büfesini kapattı, bir süre kahvehanede oturdu ve saat 23:00 civarında geldiği evinin önünde kurşun yağmuruna tutuldu. Silah sesleri üzerine eşi ve annesi dışarıya çıktılar. Onların bağırması üzerine başkaları da oraya doğru koştu. Yüzükoyun yatan cesedi çevirdiler, katledilen Yahya Orhan'dı. Karanlık olduğu için boş kovanları bulamadılar, polis ise herhangi bir araştırma yapmadan cesedi alıp gitti. Sabahleyin yerlerden 27 tane boş kovan toplayıp savcıya teslim edildi. Polisler olaya çok kayıtsızdı. 31 Temmuz gecesi katledilen Yahya'nın da cenazesinden korktular. Bütün baskılara rağmen, Yahya, çok kalabalık bir cenaze töreni ile toprağa verildi. Öldüğünde 28 yaşında olan Yahya Orhan, ardında biri 1.5, diğeri 3 yaşında iki evladını, eşi Türkan'ın kucağında bıraktı.
ÇETİN ABAYAY
Çetin Ababay - Özgür Halk
Batman - 30 Temmuz 1992
Daha önce PKK davasından cezaevinde yatmış olan Çetin Ababay, 1992 yılının Mayıs ayı başlarında Özgür Halk'ın Batman temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Bunun üzerine Batman polisince birçok kez gözaltına alındı ve işkence gördü. O'nu bu şekilde yıldıramayanlar, başka bir yönteme başvurdular ve 29 Temmuz günü saat 19:30'da evine giderken saldırdılar. İkisi 18-19 yaşlarında, biri 25 yaşlarında olan üç saldırgan, daha sonra Çetin'in yanındaki arkadaşına da ateş etmek istedi ama silahları tutukluk yapınca kaçtılar. Kontrgerilla tarafından kurşunlanarak ağır yaralanan Çetin Abayay, Batman Devlet Hastanesi'ndeki ilk müdahalenin ardından kaldırıldığı Diyarbakır Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 30 Temmuz günü saat 10:00'da yaşamını yitirdi. Çetin'in ölümünün ardından Özgür Halk'ın birçok bürosu polisler tarafından basıldı ve bürolar talan edildi.
CENGİZ ALTUN
Cengiz Altun - Yeni Ülke
Batman - 24 Şubat 1992
Cengiz Altun, 24 Şubat 1992 günü sabah saat 09:20 sıralarında gazetemizin bürosuna giderken, arkadan yaklaşan dört kişinin silahlı saldırısına uğradı ve kaldırıldığı Batman SSK Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Cengiz saldırıya uğradığında üstünde silahı vardı ama katilleri bunu bildiğinden arkadan saldırmıştı. Batman'dan Cengiz Altun'un öldürüldüğü haberi, İstanbul merkez büromuza ulaştığında; kahrolası bir ölüm sessizliği çökmüştü üstümüze. Bazılarımız akan gözyaşlarını gizlemeye çalışıyordu çaresizce. Sonra arkadaşlarımızı toplantıya çağırdım. Arkadaşlara, 'Biz gazeteciyiz. İşimizi yapacağız. Bize düşen bu haftaki gazetemizi her zamankinden daha iyi yapmaktır. Cengiz'e ancak böyle layık olabiliriz' dedim. Herkes işinin başına dönerken, idareci arkadaşlarla yapılacakları tartıştık. Benim ertesi gün yapılacak olan cenaze törenine katılmam kararlaştırıldı. Ancak Diyarbakır'a o gün ve ertesi günkü uçaklarda yer yoktu. Normal otobüs seferleriyle de cenazeye yetişmek mümkün değildi. Özel bir otoyla yola koyulduk hemen; ancak Batman'a ulaştığımızda, son yılların en görkemli cenaze töreni sona ermişti.
Hemen Cengiz Altun'un evine taziye için gittik. Doğrusu ben biraz tedirgindim. Ailenin kimi haklı gerekçelerle bana sitemde bulunabileceğini tahmin ediyordum. Hani 'onu koruyamadınız' ya da 'oğlum gazeteci olmasaydı, şimdi yaşıyor olacaktı' gibi. Ancak ne aileden ne de taziyede bulunanlardan böyle bir yakınma gelmediği gibi, insanlar böylesi saldırılara karşı nasıl hazırlıklı olabileceğini tartışıyordu, o muazzam vakur halleriyle.
Yeni gelenlere yer açılabilsin diye bir süre sonra taziye evinden ayrıldık. Cenaze için Batman'a gelen Bölge'deki muhabirlerimizle kendi büromuza giderek bir toplantı yaptık. Orada, 'Arkadaşlar, Cengiz'i kaybettik. Buna benzer saldırılar, devam edebilir. Ayrılmak isteyen varsa, kimseye kızmayız; bu iş maalesef böyle!' dedim. Ne o akşam, ne de sonraki yıllarda 'korktuğu' için ayrılan olmadı gazetelerimizden. Elbette bizim kurup, devletin sürekli kapattığı yayın kuruluşlarımızdan ayrılan gazeteci arkadaşlarımız çok oldu; ama kesinlikle hepsi başka başka nedenlerle...
HÜSEYİN DENİZ
Hüseyin Deniz - Özgür Gündem
Ceylanpınar - 10 Ağustos 1992
Hüseyin Deniz. 1956 yılında Nusaybin'de doğdu. Büyük bir azimle başladı öğrenmeye. 1976 yılında Öğretmen okulunu bitirdi. Ülkesinin birçok yerinde öğretmenlik yaptı. 12 Eylül faşist darbesi geldiğinde, Hüseyin Hoca da diğer yurtseverler gibi işkencelerden geçirildikten sonra tutuklandı. Diyarbakır Cezaevi'nde 5.5 yıl hapis yattı. Tahliye olduktan sonra da, hiçbir zaman yavaşlatmadığı mücadelesini birçok gazete ve dergide yazarak daha da hızlandırdı.
Pazar günleri Özgür Gündem gazetesinin Forum köşesinde yazısı yayınlanan Hüseyin Deniz'in, Ceylanpınar'dan haberler de geçtiği oluyordu. Hüseyin Hoca, Diyarbakır muhabiri Burhan Karadeniz'in eli kanlı katillerce vurulmasından sonra nöbeti devralmak üzere hazırlık yaptığı sırada katledildi. Hüseyin Deniz'i, 9 Ağustos günü sabah saat 07:45 civarı işine giderken arkasından kafasına ateş ederek vurdular. Hemen kaldırıldığı Urfa Devlet Hastanesi'nde tam 28 saat ölüme direndi. Bütün çabalarına rağmen 10 Ağustos günü saat 11:50'de kaybettik onu. PEN üyesi Hüseyin Deniz, ardında acılı bir eş ve dört evladını ülkesine emanet bıraktı.
KEMAL KILIÇ
Kemal Kılıç - Özgür Gündem
Akçakale/Urfa - 18 Şubat 1993
Kemal Kılıç, 1963 yılında Urfa'ya bağlı Akyürek köyünde dünyaya geldi. Lise öğrenimini Urfa'da tamamlayan Kemal Kılıç, 1990 yılında Yeni Ülke gazetesi Urfa bürosunda gazeteciliğe başladı. Kemal Kılıç, 6 Haziran 1992 yılından itibaren de Özgür Gündem gazetesinin Urfa temsilcisi olarak gazeteciliğe devam etti. Kemal Kılıç, aynı zamanda İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi yönetim kurulu üyesiydi. 18 Şubat 1993 günü, saat 17:00 sıralarında Kemal Kılıç, gazetenin Urfa merkezindeki bürosundan ayrılarak 17:30 civarında, Kuyubaşı'dan Urfa Akçakale otobüsüne bindi. Urfa'dan itibaren Kemal'in bindiği otobüsü Renault marka bir otomobil takip ediyordu. Akçakale otobüsü Külünçe köyü yoluna gelmeden, otomobil otobüsü geçerek, köy yoluna saptı ve park edip farlarını söndürerek, Kemal'i beklemeye başladı.
Yakınlarda inşaatta gece bekçisi olan Ahmet Fidan'ın anlatımlarına göre, Kemal, saat 18:20 civarında otobüsten inerek köye doğru yürüdüğü sırada, park halindeki otomobilden üç kişi inerek, Kemal ile boğuşmaya başladı. Tetikçiler önce Kemal'i kaçırmak istedilerse de, Kemal'in direnmesi sonucu bu amaçlarına ulaşamadılar. Boğuşma seslerini duyan inşaat bekçisi Ahmet Fidan daha sonra iki el silah sesi duydu. Katiler geldikleri otomobille kaçtı. Kemal öldürülmeden bir süre önce dönemin Urfa Valisi Ziyaettin Akbulut'a can güvenliğinin sağlanmasını isteyen bir dilekçe vermişti. Kemal'in öldürülmesinde kullanılan Çeska marka tabanca, 24 Aralık 1993 günü Diyarbakır'da yapılan bir Hizbullah operasyonunda ele geçirildi. Ancak Kemal'in katilleri ortaya çıkarılamadı.
DEVAM EDECEK
Hüseyin Aykol
Onların sayesinde...
Yirmi yıl kadar öncesinde bu işlere başladığımızda İstanbul-Cağaloğlu'ndaki küçük bir büroda birkaç kişiydik. Bugün geldiğimiz noktada, uydudan yayın yapan ve beş kıtadan izlenebilen televizyon kanallarımız, günlük gazetelerimiz, yerel televizyon kanalları, radyolarımız, aylık ve haftalık dergi ve gazetelerimizle dev bir medyamız var. Binlerce kişinin 24 saat haber üretip, kitlelere ulaştırmak için koşuşturduğu bu sektöre sahip olmamız kolay olmadı. Muazzam bir özgürlük mücadelesini tüm dünyaya yansıtma ihtiyacı ve sevinci bizlerin güç aldığı en büyük ilham kaynağıydı. Ama nasıl özgürlük mücadelesinde kahredici büyüklükte bedeller ödendiyse, bizler de bundan payımızı aldık.
Gazeteci arkadaşlarımız uğradıkları saldırılar sonrasında yaralandılar, öldüler. Sağ kalabilenlerden uzun yıllar hapiste yatmak zorunda kalanlar olduğu gibi, sürgüne gitmekten başka çarenin kalmadığı durumlar yaşandı. Bugün dev bir Kürt medyası varsa, bunu büyük ölçüde onların sayesinde başardık. Yani yaşamı pahasına gazetecilik yapan ve bizlere örnek olan arkadaşlarımız olmasa, biz buralarda olamazdık. Özgür basın geleneğinde şehit düşen arkadaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyor; onları Kürt halkının özgürlük mücadelesine armağan eden anne ve babalarımızın o mübarek ellerinden öpüyoruz. Özgür basın yürüyüşümüzde şehit düşen arkadaşlarımızı anlatan bu dosya, onlara ithaf edilmiştir...
MUSA ANTER
Musa Anter - Özgür Gündem
Diyarbakır - 20 Eylül 1992
İki taraf arasında arabuluculuk yapıp barıştırmak üzere birilerince Diyarbakır'a çağrılan Musa Anter, 20 Eylül 1992 günü Diyarbakır'ın Seyrantepe semtinde bir JİTEM elemanı tarafından öldürüldü. Nitekim, eski JİTEM elemanlarından Abdülkadir Aygan, Musa Anter'in kendisinin de arasında bulunduğu bir ekip tarafından öldürüldüğünü anlattı.
Anter'i ölüm tuzağına çeken aracı kullanan kişinin Hogir kod adlı Cemil Işık olduğunu ise Mahmut Yıldırım (Yeşil) 1994 yılında yakalandığında anlatmış. O gece Anter'i otelden almaya gelen şahıs, yani Dijwar kod adlı Hamit Yıldırım, aslında Musa Anter'i kendisini bekleyen kontrgerilla aracına teslim etmek için gelmişti. Ama söz konusu aracı bulamayınca, infazı kendisi gerçekleştirmişti. Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda ise devletin bu cinayetten daha sonra pişman olduğu yazılmıştı.
Apê Musa Mardin'e bağlı Nusaybin ilçesinin Zivingê (Eskimağara) köyünde 1920 yılında doğdu. İlkokulu Mardin, orta ve liseyi Adana'da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Kürtlere yönelik olarak yayınlanan kimi dergilerin kurucusu ya da yazarı olan Musa Anter, daha sonraları 49'lar ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları davalarında yargılandı.
27 Mayıs darbesi yapıldığında gözaltındaydı. 1959 ve 1970'lerde Devrimci Doğu Kültür Ocakları'na katılımı nedeniyle ve 12 Eylül'de de 'Kürtçülük' propagandası yapmaktan tutuklandı. Tüm yaşamı boyunca toplam 11.5 yıl hapis yattı. Halkın Emek Partisi'nin kurucu üyesi olan Musa Anter, merkezi İstanbul'da olan Kürt Enstitüsü'nün de başkanlığını yapmıştı.
1990'ların başlarında 'Bize hiçbir şey bırakmadınız, biz her şeye sıfırdan başladık' diyen bir 'yetkiliye' Apê Musa şöyle demişti: 'Evet, haklısınız, siz her şeye sıfırdan başladınız. Ama evlat, biz de onu eksi bilmem kaçlardan sıfıra getirebilmek için, az sopa yemedik ha!..'
HAFIZ AKDEMİR
Hafız Akdemir - Özgür Gündem
Diyarbakır - 8 Haziran 1992
Arkadan vurularak öldürülen arkadaşı Cengiz'in ardından yazılar yazan Hafız Akdemir'i aynı yöntemle katlettiler. 8 Haziran günü evinden Özgür Gündem bürosuna gitmek için sokağa çıkan Hafız, evinin 50 metre ötesinde kafasına sıkılan bir kurşunla katledildi. Yanında bulunan yeğeni katili kovaladı ama yakalayamadı. Kaldırıldığı devlet hastanesi acil servisinde de tedavisi savsaklanan Hafız, orada üç saat yoğun bakımda kaldıktan sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı ama kurtarılamadı.
1965 yılında Lice'de ailenin 11'nci çocuğu olarak doğan Hafız, halkına duyduğu sevgi ve halkı için verdiği mücadele yüzünden uzun bir süre cezaevlerinde kaldı. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde direnişlere katılan ve daha sonra gönderildiği Eskişehir ve Aydın cezaevlerinde Heyamola ve Kardelen isimli dergiler çıkaran Hafız Akdemir, 1984'ten 1991'e kadar yedi yıllık zindan yaşantısından sonra Yeni Ülke gazetesinde muhabirliğe başladı. Yeni Ülke gazetesinde bir yıl kadar çalıştıktan sonra Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosunda muhabirliğe devam etti.
Devlet, Hafız'ın ölüsünden bile korktuğunu gizleme gereği duymadan, cenazesini engellemeye kalkıştı. Morg görevlilerini silahla tehdit ettikten sonra döven özel time bağlı polisler, Hafız'ın cesedini kaçırdılar. Ailesinden izin alınmaksızın gizlice gömülen Hafız, ancak uzun uğraşlar sonucu doğduğu yer olan Lice'nin Sisi köyüne gömülebildi. Diyarbakır, Adana ve İzmir'de 27 yaşında öldürülen Hafız Akdemir için törenler yapıldı.
YAHYA ORHAN
Yahya Orhan - Özgür Gündem
Batman/Gercüş - 31 Temmuz 1992
Daha önceleri başka gazeteler için çalışan Yahya Orhan, en son çalıştığı Güneş gazetesi kapandıktan sonra katıldığı Yeni Ülke ailesinde çok mutluydu. 1984 yılında evlendiği eşi Türkan'a 'Artık kendimiz için çalışacağız' diyordu. Yeni Ülke'nin tüm Bölge muhabirleri gibi, o da günlük Özgür Gündem gazetesine geçti. Bu dönemde Yahya, defalarca tehdit edilmiş, hatta bir keresinde bizzat Gercüş Kaymakamı, öldürüleceğini söylemişti. Ama yüreği halkının sevgisiyle dolu olan bu insanın gerçekleri yazmasına engel olamadılar. Gercüş'te 21 Mart 1992 günü yapılan Newroz kutlamalarını izlerken gözaltına alınan Yahya'nın fotoğraf makinesi kırıldı, filmleri yakıldı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Ancak 28 Haziran 1992 günü Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı.
Yahya Orhan, 31 Temmuz günü saat 21:00 sıralarında gazete büfesini kapattı, bir süre kahvehanede oturdu ve saat 23:00 civarında geldiği evinin önünde kurşun yağmuruna tutuldu. Silah sesleri üzerine eşi ve annesi dışarıya çıktılar. Onların bağırması üzerine başkaları da oraya doğru koştu. Yüzükoyun yatan cesedi çevirdiler, katledilen Yahya Orhan'dı. Karanlık olduğu için boş kovanları bulamadılar, polis ise herhangi bir araştırma yapmadan cesedi alıp gitti. Sabahleyin yerlerden 27 tane boş kovan toplayıp savcıya teslim edildi. Polisler olaya çok kayıtsızdı. 31 Temmuz gecesi katledilen Yahya'nın da cenazesinden korktular. Bütün baskılara rağmen, Yahya, çok kalabalık bir cenaze töreni ile toprağa verildi. Öldüğünde 28 yaşında olan Yahya Orhan, ardında biri 1.5, diğeri 3 yaşında iki evladını, eşi Türkan'ın kucağında bıraktı.
ÇETİN ABAYAY
Çetin Ababay - Özgür Halk
Batman - 30 Temmuz 1992
Daha önce PKK davasından cezaevinde yatmış olan Çetin Ababay, 1992 yılının Mayıs ayı başlarında Özgür Halk'ın Batman temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Bunun üzerine Batman polisince birçok kez gözaltına alındı ve işkence gördü. O'nu bu şekilde yıldıramayanlar, başka bir yönteme başvurdular ve 29 Temmuz günü saat 19:30'da evine giderken saldırdılar. İkisi 18-19 yaşlarında, biri 25 yaşlarında olan üç saldırgan, daha sonra Çetin'in yanındaki arkadaşına da ateş etmek istedi ama silahları tutukluk yapınca kaçtılar. Kontrgerilla tarafından kurşunlanarak ağır yaralanan Çetin Abayay, Batman Devlet Hastanesi'ndeki ilk müdahalenin ardından kaldırıldığı Diyarbakır Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 30 Temmuz günü saat 10:00'da yaşamını yitirdi. Çetin'in ölümünün ardından Özgür Halk'ın birçok bürosu polisler tarafından basıldı ve bürolar talan edildi.
CENGİZ ALTUN
Cengiz Altun - Yeni Ülke
Batman - 24 Şubat 1992
Cengiz Altun, 24 Şubat 1992 günü sabah saat 09:20 sıralarında gazetemizin bürosuna giderken, arkadan yaklaşan dört kişinin silahlı saldırısına uğradı ve kaldırıldığı Batman SSK Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Cengiz saldırıya uğradığında üstünde silahı vardı ama katilleri bunu bildiğinden arkadan saldırmıştı. Batman'dan Cengiz Altun'un öldürüldüğü haberi, İstanbul merkez büromuza ulaştığında; kahrolası bir ölüm sessizliği çökmüştü üstümüze. Bazılarımız akan gözyaşlarını gizlemeye çalışıyordu çaresizce. Sonra arkadaşlarımızı toplantıya çağırdım. Arkadaşlara, 'Biz gazeteciyiz. İşimizi yapacağız. Bize düşen bu haftaki gazetemizi her zamankinden daha iyi yapmaktır. Cengiz'e ancak böyle layık olabiliriz' dedim. Herkes işinin başına dönerken, idareci arkadaşlarla yapılacakları tartıştık. Benim ertesi gün yapılacak olan cenaze törenine katılmam kararlaştırıldı. Ancak Diyarbakır'a o gün ve ertesi günkü uçaklarda yer yoktu. Normal otobüs seferleriyle de cenazeye yetişmek mümkün değildi. Özel bir otoyla yola koyulduk hemen; ancak Batman'a ulaştığımızda, son yılların en görkemli cenaze töreni sona ermişti.
Hemen Cengiz Altun'un evine taziye için gittik. Doğrusu ben biraz tedirgindim. Ailenin kimi haklı gerekçelerle bana sitemde bulunabileceğini tahmin ediyordum. Hani 'onu koruyamadınız' ya da 'oğlum gazeteci olmasaydı, şimdi yaşıyor olacaktı' gibi. Ancak ne aileden ne de taziyede bulunanlardan böyle bir yakınma gelmediği gibi, insanlar böylesi saldırılara karşı nasıl hazırlıklı olabileceğini tartışıyordu, o muazzam vakur halleriyle.
Yeni gelenlere yer açılabilsin diye bir süre sonra taziye evinden ayrıldık. Cenaze için Batman'a gelen Bölge'deki muhabirlerimizle kendi büromuza giderek bir toplantı yaptık. Orada, 'Arkadaşlar, Cengiz'i kaybettik. Buna benzer saldırılar, devam edebilir. Ayrılmak isteyen varsa, kimseye kızmayız; bu iş maalesef böyle!' dedim. Ne o akşam, ne de sonraki yıllarda 'korktuğu' için ayrılan olmadı gazetelerimizden. Elbette bizim kurup, devletin sürekli kapattığı yayın kuruluşlarımızdan ayrılan gazeteci arkadaşlarımız çok oldu; ama kesinlikle hepsi başka başka nedenlerle...
HÜSEYİN DENİZ
Hüseyin Deniz - Özgür Gündem
Ceylanpınar - 10 Ağustos 1992
Hüseyin Deniz. 1956 yılında Nusaybin'de doğdu. Büyük bir azimle başladı öğrenmeye. 1976 yılında Öğretmen okulunu bitirdi. Ülkesinin birçok yerinde öğretmenlik yaptı. 12 Eylül faşist darbesi geldiğinde, Hüseyin Hoca da diğer yurtseverler gibi işkencelerden geçirildikten sonra tutuklandı. Diyarbakır Cezaevi'nde 5.5 yıl hapis yattı. Tahliye olduktan sonra da, hiçbir zaman yavaşlatmadığı mücadelesini birçok gazete ve dergide yazarak daha da hızlandırdı.
Pazar günleri Özgür Gündem gazetesinin Forum köşesinde yazısı yayınlanan Hüseyin Deniz'in, Ceylanpınar'dan haberler de geçtiği oluyordu. Hüseyin Hoca, Diyarbakır muhabiri Burhan Karadeniz'in eli kanlı katillerce vurulmasından sonra nöbeti devralmak üzere hazırlık yaptığı sırada katledildi. Hüseyin Deniz'i, 9 Ağustos günü sabah saat 07:45 civarı işine giderken arkasından kafasına ateş ederek vurdular. Hemen kaldırıldığı Urfa Devlet Hastanesi'nde tam 28 saat ölüme direndi. Bütün çabalarına rağmen 10 Ağustos günü saat 11:50'de kaybettik onu. PEN üyesi Hüseyin Deniz, ardında acılı bir eş ve dört evladını ülkesine emanet bıraktı.
KEMAL KILIÇ
Kemal Kılıç - Özgür Gündem
Akçakale/Urfa - 18 Şubat 1993
Kemal Kılıç, 1963 yılında Urfa'ya bağlı Akyürek köyünde dünyaya geldi. Lise öğrenimini Urfa'da tamamlayan Kemal Kılıç, 1990 yılında Yeni Ülke gazetesi Urfa bürosunda gazeteciliğe başladı. Kemal Kılıç, 6 Haziran 1992 yılından itibaren de Özgür Gündem gazetesinin Urfa temsilcisi olarak gazeteciliğe devam etti. Kemal Kılıç, aynı zamanda İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi yönetim kurulu üyesiydi. 18 Şubat 1993 günü, saat 17:00 sıralarında Kemal Kılıç, gazetenin Urfa merkezindeki bürosundan ayrılarak 17:30 civarında, Kuyubaşı'dan Urfa Akçakale otobüsüne bindi. Urfa'dan itibaren Kemal'in bindiği otobüsü Renault marka bir otomobil takip ediyordu. Akçakale otobüsü Külünçe köyü yoluna gelmeden, otomobil otobüsü geçerek, köy yoluna saptı ve park edip farlarını söndürerek, Kemal'i beklemeye başladı.
Yakınlarda inşaatta gece bekçisi olan Ahmet Fidan'ın anlatımlarına göre, Kemal, saat 18:20 civarında otobüsten inerek köye doğru yürüdüğü sırada, park halindeki otomobilden üç kişi inerek, Kemal ile boğuşmaya başladı. Tetikçiler önce Kemal'i kaçırmak istedilerse de, Kemal'in direnmesi sonucu bu amaçlarına ulaşamadılar. Boğuşma seslerini duyan inşaat bekçisi Ahmet Fidan daha sonra iki el silah sesi duydu. Katiler geldikleri otomobille kaçtı. Kemal öldürülmeden bir süre önce dönemin Urfa Valisi Ziyaettin Akbulut'a can güvenliğinin sağlanmasını isteyen bir dilekçe vermişti. Kemal'in öldürülmesinde kullanılan Çeska marka tabanca, 24 Aralık 1993 günü Diyarbakır'da yapılan bir Hizbullah operasyonunda ele geçirildi. Ancak Kemal'in katilleri ortaya çıkarılamadı.
DEVAM EDECEK
Hüseyin Aykol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder