12 Eylül’de yapılacak refeandumun ana konularının Anayasa Mahkemesi ile HSYK’nın yapılarını değiştirecek maddeler olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte, başta iktidar partisi olmak üzere paketi destekleyen çevreler, geçici 12. maddenin kaldırılmasının da pakette yer almasını alabildiğine abartıyor, bu arada oylama gününün 12 Eylül’e denk gelmesinden de istifade ederek referandumun 12 Eylül 1980 askeri rejimiyle hesaplaşma anlmaına geldiğini söylüyorlar. Kuşkusuz böyle yaparak, 12 Eylül’den birinci derecede mağdur olmuş Kürtlerin, solcuların ve ülkücülerin de desteğini kazanmaya çalışıyorlar.
Olabilir, fakat gerek 12 Eylül rejimini, gerekse onun hazırladığı anayasayı itirazsız kabullenmiş bazı kişi ve çevrelerin, hiçbir özeleştiri girişiminde bulunmadan, pakete “evet” vermeyecekleri “darbeci” olmakla itham etmeleri ne derece inandırıcı?
Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde bir mülakat verip “mezardakilerin bile” evet oyu için kaldırılmaları çağrısında bulunan Fethullah Gülen’in 12 Eylül faşizmiyle ilişkisine bir kere daha değinmek istiyorum. Daha önceki yazılarımda Gülen’in 12 Eylül’e övgü ve desteğini kendi kaleminden örneklerle göstermiştim. Bu kez vaktinde Zaman Gazetesi’ne verdiği bir mülakata bakarak Gülen’in 12 Eylül’e nasıl baktığını kendi ağzından dinleyelim.
“Şımartılan illegal sol”
Gülen’in 12 Eylül’e verdiği desteğin temelinde, onun sıkı bir anti-komünist olması yatıyor. Örneğin şöyle anlatıyor: “O günlerde şımartılan illegal sol, gelişmiş, güçlenmiş, eski soldan çok farklıydı. Hatta iktidara geleceğine inanıyordu. Bu itibarla da, o güne kadar hiç yapmadıkları şeylerle sokağa dökülmeye başlamışlardı. Nice defa şahit olmuşumdur; bu ülkede Marks’ın, Lenin’in resmi olduğu halde nümayişler yapılmıştır.. Ve hele bir iki yerde gördüğüm manzara karşısında -samimi söylüyorum- ben, acaba kabus mu görüyorum dediğim olmuştur. Bir keresinde, Lüleburgaz’dan geçerken, insanın tüylerini diken diken eden acaip bağırış, çağırışları görüp duyduğumda donakalmıştım. Bu nasıl iştir böyle! Türkiye’de hükümet ve devlet yok mu? Ne oldu askere? Polisler nerede? Marks’ın bayrağı altında miting yapılıyor ve bunlara müdahale eden çıkmıyor! Aslında bunlar askeri de karşılarına almışlardı. O günlerde çok söylenen sözlerdendir. ‘Komünizme selam dur, Türk askerini arkadan vur.’“
Gülen’in “çok söylenen söz” dediği sloganın Tükiye’de hiçbir solcu tarafından kullanılmadığını, fakat anti-komünizmin en büyük uydurmalarından biri olduğunu biliyoruz. Solun eylemlerine bakıp “Ne oldu askere?” diye soran Gülen daha sonra gelen 12 Eylül askeri darbesini “Allah’ın işi” olarak niteliyor:
“Ancak, Allah bu haince düşüncelerin hiçbirine fırsat vermedi. O rahmetle tecelli edip sebepler yarattı ve milleti kurtardı. Milleti bertaraf etmek isteyenler büyük ölçüde suçüstü yakalandılar ve te’sirsiz hale getirildiler. Evet bu defa dengeli olunmaya çalışıldı. Komünistler saf dışı edilirken, Rusya da bir başka dünyada bunlara arka çıkmadı. Hatta solcu Batılılar da sahip çıkmadılar. Gerçi işkence var diye geldiler, onları himaye etmeye çalıştılar ama, hem sağ hem sol herkesin tokatlandığını gördüler hem de belli kararlılıkla karşılaştı ve istediklerini tam alamadılar.”
“Faşist paşalar, faşist generaller”
Gülen, darbeci paşalarla kendisininki dahil bazı İslami cemaatler arasında bir tür mutabakat olduğunu da itiraf ediyor: “Bu arada bazı İslamÓ çalışmaları Cenab-ı Hakk onlara olduğu gibi gösterdi. Onlar da, bir kısım endişelerinin vehim olduğunu anladılar.. Aynı zamanda cepheyi genişletmek istemediler. Zaten radikal sol, bunlara her yerde ‘faşist paşalar, faşist generaller’ diyordu. Bir de inanan insanların camilerde ve şurada burada aleyhlerine dönmesine sebebiyet vermesi kâr-ı akıl değildi. Ne var ki, inanan kesime emniyet edip güvenmedikleri de bir gerçekti.”
Gülen’in Anayasa’ya zorunlu din dersi koyduğu için Kenan Evren’i neredeyse “cennetlik” ilan etmiş olduğunu biliyorduk, ama aynı mülakatta 12 Eylül faşizmine daha fazla “hayır” atfediyor: “Bu son hareketin mimarları bazı müspet icraatta da bulundular. Toplumu, dirilmesi için bir kere daha silkelediler. Sovyet imparatorluğu yıkılma sath-ı mâiline girdiği bir dönemde maceracı gençlerin Türkiye’yi Sovyetler’in peyki haline getirme oyununu bozdu ve ülkemizin içinden çıkılmaz bir bataklığa sürüklenmesini bilerek veya bilmeyerek önlediler. Bazı kıymetli vatan evlatlarına millete hizmet etme yollarını açtılar. İmam-hatiplerin açılmasına göz yumdu ve mekteplere ahlak, din dersi koymak suretiyle bir tarihi yanılgıyı düzelttiler.”
Gülen’in 12 Eylül 1980 darbesini nasıl olumladığı hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler şu linkten yararlanabilir: http://tr.fgulen.com/content/view/3178/157/
Olabilir, fakat gerek 12 Eylül rejimini, gerekse onun hazırladığı anayasayı itirazsız kabullenmiş bazı kişi ve çevrelerin, hiçbir özeleştiri girişiminde bulunmadan, pakete “evet” vermeyecekleri “darbeci” olmakla itham etmeleri ne derece inandırıcı?
Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde bir mülakat verip “mezardakilerin bile” evet oyu için kaldırılmaları çağrısında bulunan Fethullah Gülen’in 12 Eylül faşizmiyle ilişkisine bir kere daha değinmek istiyorum. Daha önceki yazılarımda Gülen’in 12 Eylül’e övgü ve desteğini kendi kaleminden örneklerle göstermiştim. Bu kez vaktinde Zaman Gazetesi’ne verdiği bir mülakata bakarak Gülen’in 12 Eylül’e nasıl baktığını kendi ağzından dinleyelim.
“Şımartılan illegal sol”
Gülen’in 12 Eylül’e verdiği desteğin temelinde, onun sıkı bir anti-komünist olması yatıyor. Örneğin şöyle anlatıyor: “O günlerde şımartılan illegal sol, gelişmiş, güçlenmiş, eski soldan çok farklıydı. Hatta iktidara geleceğine inanıyordu. Bu itibarla da, o güne kadar hiç yapmadıkları şeylerle sokağa dökülmeye başlamışlardı. Nice defa şahit olmuşumdur; bu ülkede Marks’ın, Lenin’in resmi olduğu halde nümayişler yapılmıştır.. Ve hele bir iki yerde gördüğüm manzara karşısında -samimi söylüyorum- ben, acaba kabus mu görüyorum dediğim olmuştur. Bir keresinde, Lüleburgaz’dan geçerken, insanın tüylerini diken diken eden acaip bağırış, çağırışları görüp duyduğumda donakalmıştım. Bu nasıl iştir böyle! Türkiye’de hükümet ve devlet yok mu? Ne oldu askere? Polisler nerede? Marks’ın bayrağı altında miting yapılıyor ve bunlara müdahale eden çıkmıyor! Aslında bunlar askeri de karşılarına almışlardı. O günlerde çok söylenen sözlerdendir. ‘Komünizme selam dur, Türk askerini arkadan vur.’“
Gülen’in “çok söylenen söz” dediği sloganın Tükiye’de hiçbir solcu tarafından kullanılmadığını, fakat anti-komünizmin en büyük uydurmalarından biri olduğunu biliyoruz. Solun eylemlerine bakıp “Ne oldu askere?” diye soran Gülen daha sonra gelen 12 Eylül askeri darbesini “Allah’ın işi” olarak niteliyor:
“Ancak, Allah bu haince düşüncelerin hiçbirine fırsat vermedi. O rahmetle tecelli edip sebepler yarattı ve milleti kurtardı. Milleti bertaraf etmek isteyenler büyük ölçüde suçüstü yakalandılar ve te’sirsiz hale getirildiler. Evet bu defa dengeli olunmaya çalışıldı. Komünistler saf dışı edilirken, Rusya da bir başka dünyada bunlara arka çıkmadı. Hatta solcu Batılılar da sahip çıkmadılar. Gerçi işkence var diye geldiler, onları himaye etmeye çalıştılar ama, hem sağ hem sol herkesin tokatlandığını gördüler hem de belli kararlılıkla karşılaştı ve istediklerini tam alamadılar.”
“Faşist paşalar, faşist generaller”
Gülen, darbeci paşalarla kendisininki dahil bazı İslami cemaatler arasında bir tür mutabakat olduğunu da itiraf ediyor: “Bu arada bazı İslamÓ çalışmaları Cenab-ı Hakk onlara olduğu gibi gösterdi. Onlar da, bir kısım endişelerinin vehim olduğunu anladılar.. Aynı zamanda cepheyi genişletmek istemediler. Zaten radikal sol, bunlara her yerde ‘faşist paşalar, faşist generaller’ diyordu. Bir de inanan insanların camilerde ve şurada burada aleyhlerine dönmesine sebebiyet vermesi kâr-ı akıl değildi. Ne var ki, inanan kesime emniyet edip güvenmedikleri de bir gerçekti.”
Gülen’in Anayasa’ya zorunlu din dersi koyduğu için Kenan Evren’i neredeyse “cennetlik” ilan etmiş olduğunu biliyorduk, ama aynı mülakatta 12 Eylül faşizmine daha fazla “hayır” atfediyor: “Bu son hareketin mimarları bazı müspet icraatta da bulundular. Toplumu, dirilmesi için bir kere daha silkelediler. Sovyet imparatorluğu yıkılma sath-ı mâiline girdiği bir dönemde maceracı gençlerin Türkiye’yi Sovyetler’in peyki haline getirme oyununu bozdu ve ülkemizin içinden çıkılmaz bir bataklığa sürüklenmesini bilerek veya bilmeyerek önlediler. Bazı kıymetli vatan evlatlarına millete hizmet etme yollarını açtılar. İmam-hatiplerin açılmasına göz yumdu ve mekteplere ahlak, din dersi koymak suretiyle bir tarihi yanılgıyı düzelttiler.”
Gülen’in 12 Eylül 1980 darbesini nasıl olumladığı hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler şu linkten yararlanabilir: http://tr.fgulen.com/content/view/3178/157/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder