AKP iktidarı özellikle de Recep Tayyip Erdoğan, Kürt sorununun geldiği durumu ve önümüzdeki dönem bu sorun etrafında nelerin gelişebileceğini göremiyor.
Erdoğan ve ekibinin karşısındaki Ankara merkezli siyaset aktörleri söylemleri ve eylemleri ile sadece AKP’yi güçlendiriyorlar. Özellikle MHP ve CHP’nin Kürt sorunu merkezli söylemleri başta olmak üzere temel sorunlarda tarz-ı siyaset hiç değişmiyor. CHP’nin öylesine liderliğine soyunmuş Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP’nin bilinen söylemlerini tekrarlayan Devlet Bahçeli ile bazı siyasal yapılar AKP’nin iktidarına ve Erdoğan’ın giderek toplumu baskı altına alan politikalara hizmet ediyor. Erdoğan da bunu çok iyi anlamış olmalı ki siyasetinin merkezine bu siyasi aktörleri alarak polemik yapıyor. Hatta BDP’yi de bu zemine çekmek için söylemler tazeliyor. Ama Erdoğan ve ekibi siyasal gündemi öyle eksik okuyor ki yakın gelecekte olabileceklerin farkında bile değil.
KÜRT SORUNUNDA TARİHSEL DÖNÜŞÜM YAŞANIYOR
Diyarbakır’a giderek hem Kürt sorununu, hem de “tek dil, tek millet tek bayrak tek vatan” söylemi ile de Türk milliyetçilerinin sorununu çözdüğünü düşünüyor. O kadar günübirlik düşünüyor ki, Diyarbakır’da topladığı insanların eline verilen Türk bayrakları ile Kürdistan sorununu çözmüş, seferden başarılı geri dönen komutan olarak İstanbul’u fethettiğini sanıyor.
Oysa bu AKP yönetimi Türkiye’yi bölgenin en güçlü, dünyanın da sayılı ülkesi haline getireceğini söylüyordu. Ne hikmetse Ortadoğu’nun en önemli iki sorunu olan Kürt ve İsrail/Filistin meselesinde önemli dönemeçlerin yaşandığı bu dönemde AKP saha dışı kalmış durumda. Kürt meselesinde PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çabaları ve çağrıları ile KCK’nin 13 Ağustos’ta ilan ettiği eylemsizlik süresinde son iki haftaya girilirken AKP’nin kendisini bu sürecin dışında tutması, soruna kendini muhatap olarak görmemesi çok anlaşılır değil. Sürecin gelişmesi için açık ve gizli yol ve yöntemlerle böyle bir sürecin gelişmesini isteyen AKP’nin neden böyle davrandığı konusu Kürtler açısından çok yönlü değerlendiriliyor. Şimdi bu değerlendirmelerin ne olduğuna kısaca göz atalım:
Birinci değerlendirme Öcalan’dan: İmralı’da çözüm ve çatışmasızlık sürecinin gelişmesi için gelen her çağrıyı ve çabayı desteklediğini söyleyen Öcalan’ın geçtiğimiz hafta avukatları ile paylaştığı şu analizi ve uyarısı oldukça önemli: Çözümün gelişmemesi durumunda Kürdistan’da ikili iktidar durumu ortaya çıkar. Bir taraftan KCK iktidarı diğer taraftan devlet iktidarı olur, bu şekliyle yürür. İşte Kosova, Kuzey Kıbrıs örnekleri var, devletten bir beklenti içine girmezler. Gelişmeler gösteriyor ki yeni bir çatışma süreci ihtimal dahilindedir. KCK de bundan sonra bir karar alırsa bu devrimci bir karar olmalıdır.
İkincisi; KONRA GEL 4. Ara Dönem toplantısı ve KCK Yürütme Konseyi toplantısında da AKP’nin ve Türkiye devletinin bu sürece yönelik tutumu çok yönlü olara değerlendirildi. 20 Eylül’e kadar devletin adım atmasını bekleyeceklerini belirten Kongra Gel Başkanlık Divanı ve KCK Yürütme Konseyi yetkilileri şu noktalara dikkat çekiyor; “13 Ağustos’tan bu yana siyasi ve askeri operasyonların durmadığına dikkat çeken toplantımız; yüksek bir olasılıkla Türk devletinin referandumdan sonra sınır ötesi askeri operasyona girişeceği ihtimali de göz önünde bulundurularak hazırlıkların yapılması gereği üzerinde titizlikle durmuştur.”
Üç; KCK imha amaçlı topyekün bir saldırının başlamasına karşı tüm Kürdistan parçalarında ve yurtdışında direnişe geçeceklerini açıklayarak şu noktalara vurgu yapıyor: “Buna göre güçlü meşru savunma taktiğiyle gerilla ile sömürgeci sistemde niteliksel dönüşüm yaptıracak serhıldanlarla halk sürecin esas belirleyicisidir.’’
Dört; Demokratik Toplum Kongresi, Güney Kürdistan’da Kürt siyasetçileri ve kurumları ile görüştüler. DTK Eş Başkanı Ahmet Türk açıklamasında Kürt Ulusal Konferansı konusunda ortak görüşün yakalandığına dikkat çekiyor. Hem Talabani, hem Barzani hem de diğer Kürt siyasal yapılarının görüşleri de Kuzey Kürdistan’daki temel sorunun çözüm yöntemi etrafında ortaklaşıyor. Türk devletinin anti-Kürt ittifak çabalarına karşı Kürtlerin ulusal birlik çalışmaları yoğunluk ve gerçeklik kazanıyor.
Beşincisi; Türkiye’de 12 Eylül’de yapılacak olan Referandum ile Kürtlerin “Boykot” kararı 22 Temmuz 2007 Genel, 29 Mart 2009 Yerel seçimlerinde aldıkları başarılı sonuçlardan çok daha büyük başarı getirebilir. Özellikle Kürdistan’da Boykot oranı Kürtlerin Türkiye ile olan tarihsel bağlarını siyasal-kültürel ve sosyal olarak yeniden tanımlamasını beraberinde getirecektik. TC Anayasası ve TC devletinin Kürdistan’da meşruiyetini tamamen kaybetme durumunu sağlayacaktır. Bunun anlamı da Kürtlerin istediği Demokratik Özerklik çözümünden daha radikal bir çözümü beraberinde getirebilir.
TÜRK ORDUSU KENDİSİNİ AKP DE HALKI KANDIRIYOR
Bütün bu uyarılar ve açık çağrılara rağmen AKP’nin MHP’nin azılı şoven söylemi ile özdeşleşmesi, yeni Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ile aynı düşünceleri paylaşması; AKP’nin çözüm yerine 2008’de Yaşar Büyükanıt ile birlikte denedikleri Zap Operasyonu sürecindeki politikaları izleyeceğini gösteriyor.
Yine AKP’nin İran, Suriye ve Irak ile anti-Kürt, anti-PKK merkezli ittifak çabalarını derinleştirmesi de bunun göstergesi. Zaten Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve AKP’nin derin ismi Cemil Çiçek’in de son dönem açıklamalarında ortaya çıkan mesaj da bu yönlü. İsrail-Filistin görüşmelerinin yeniden başladığı bu süreçte AKP’nin kendisini bu sürecin dışında tutması yada bulması da izlediği politikaların şekilsizliğini göstermek açısından dikkat çekici. Ancak hem bölgesel hem de Kürt sorunu merkezli gelişmeler gösteriyor ki TSK’nin yeni genelkurmay Başkanı 17 Ekim Tezkeresinin uzatılmasını isteyerek kendisini, AKP de bu isteklere destek verip, Kürtlere karşı MHP ile milliyetçilik yarışına girere halkı kandırıyor.
ÇÖZÜM OLMAZSA DEVRİMCİ SAVAŞ GÜNDEMDE
Türk devletinin ve AKP iktidarının söylemlerini değerlendiren Kürt tarafının daha da çoğaltılabilecek alt başlıklardaki mesajları açık ve net. Şimdiye kadar demokratik dönüşüm çabaları sonuç almazsa devrimci demokratik dönüşüm çabasına girilecek. Gerilla ve halk ortaklaşacak. Kentlerdeki serhildanlara gerilla dinamiği eklenecek… Kürdistan’daki sömürgecilik niteliksel dönüşümü sömürgeciliğin bir bütün olarak Kürdistan’dan çıkarılması olarak ele alınacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder