16 Ocak 2013 Çarşamba

Peri: Katliamla Özgürlük Çizgisi Hedeflendi


KJB Koordinasyon üyesi Sülbüs Peri, Paris katliamı ile, Kürt kadını, özgürlük hareketi ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yarattığı özgürlük çizgisinin hedeflendiğini belirtti. Amed halkına, her üç siyasetçi kadını, direniş ruhu ile karşılama çağrısı da yapan Peri, “Fransa devleti, katliamın sorumlularını açığa çıkarmak zorundadır” dedi.

PKK kurucu üyelerinden Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve Gençlik Hareketi üyesi Leyla Şaylemez’in katledilmesinde Türk devletinin de yer aldığını belirten Peri, soruşturmanın tamamlamasıyla gerçeklerin ortaya çıkacağını da belirtti. Uluslararası ya da anayasal güvence olmadan silah bırakılmayacağınında katliamla birlikte gözler önüne serildiğine dikkat çeken Peri sorularımızı yanıtladı.

Sizce bu katliamı kimler ne amaçla yaptılar?

Bu katliamı gerçekleştirenleri lanetliyorum. Bilmeliler ki bunlar amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Bu katliamı kim ya da kimler yaptı. Önümüzdeki günlerde Fransa devleti katliamı aydınlatmak isterse ortaya çıkarır. Ama katliamın gelişimine bakılırsa, hareketimize karşı güçlerden ayrı ele alınmaz. Bu olayda yüzde yüz Türk devleti yer almıştır. Türk devletinin yanında Fransız istihbaratı, İsrail ya da ABD istihbaratı da ne düzeyde yer almıştır önümüzdeki günlerde netleşecektir. Neden Türk develtinin bu katliamda yer aldığını söylüyorum. Türk devleti, hareketimizi terör ilan etmiş ve bize karşı da böyle mücadele edeceğini ilan etmiş.

Kürt Halk Önderi Abullah Öcalan ile görüşmelerin yapıldığı bir dönemde neden gereksinim duydular?

Önderlikle yapılan görüşmelerde Kürt sorununun çözümü tartışılırken hareketimizi tasfiye etmeyi geri plana atmıyorlar. 'Terörle mücadele' diyorlar. Bu işte böyle gelişiyor. Lice’de yaşanan katliam buna başka bir örnektir. Farklı yerlerde KCK operasyonları devam ediyor. Kürt hareketinin tasfiyesi plan dışı değildir. 'Terörle mücadele' işte böyledir. Kürt sorununun çözümü denirken Erdoğan 'terörle mücadele, siyasetle müzakere' söylemlerini bir kez daha yeniledi. Ve hareketimize, halkımıza dönük operasyonlar şeklinde devam ediyor.

Bazıları 'Türk devleti içinde değil' diyorlar, işte 'Kürt sorununu çözmek istiyorlar' diyorlar. Böyle değildir. Hareketimize dönük imhadan kesinlikle vazgeçmemişler. Bu tür değerlendirmeler de maniplasyondur. Bu tür katliamlarla müzakerede elini güçlendirmek istiyor. Bu katliamı Avrupa’da gerçekleştirdiler. Daha önce Önderliğimize, hareketin yönetimine dönükte yapmaya çalıştılar. Başarılı olamadılar.

O zaman bu aniden gelişen bir katliam değildir denilebilir mi?

Evet kesinlikle böyledir. Bu bir hazırlık sürecinden sonra gerçekleştirilmiştir. Bunu farklı yerlerde, dağ sahasında denediler, başarılı olamadılar. Avrupa’da gerçekleştirdiler. Kadrolarımızın savunmasız oldukları, siyasi çalışmalar yürüttükleri yerde yaptılar. O alanda uluslararası güçlerden de destek alabiliyorlardı.

Sakine Cansız’ın özellikle seçildiğinde söz edebilir miyiz?


Evet kesinlikle. Bunun için hazırlık yapılmış.

Peki neden Cansız?

Çünkü Sakine Cansız arkadaş bu hareketin kuruluşunda yer almış. Bu arkadaşlar sayılıdırlar. Sakine arkadaş bunlardan biridir. Önderliğin en yakın arkadaşlarındandır. 12 Eylül darbesi sonrası Diyarbakır Zindan direnişinde yer almış, Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin takipçisi olmuş bir arkadaştır. Bu direniş ve mücadelesiyle hareketimizin bugüne gelmesinde büyük bir rol oynamış bir arkadaştır. Bir direniş geleneği yarattı bu arkadaşlar. Sakine arkadaş 40 yıldır öncü düzeyde hareket içinde rol oynadı. Yine kadın özgürlük hareketinin kuruluşunda, gelişiminde büyük bir öncülük rolü oynadı. Özgürlük sembolüdür.

Üç kadının seçilmesi de aynı şekilde bilinçli midir sizce?

Evet. Çünkü Kürt toplumun özgürleşmesinde kadın öncü güçtü. Hareketimizin bu düzeye gelmesinde kadın hareketinin büyük rolü vardı. Bu açıdan kadının hedeflenmesi PKK hareketinin hedeflenmesidir, PKK felsefesinin hedeflenmesidir. Sakine arkadaş da burada öncü bir kişiliktir.

Bu katliamla Önderliğin felsefesini, kadın hareketini, özgürlük hareketini sarsmak istediler. Bu öyle 'hadi bu PKK’lidir bunu vuralım' diye yapılmış bir saldırı değildir. Kuşkusuz tüm kadrolarımız çok değerlidirler. Ama bazı kişiler hareketin vazgeçilmezleridir. Hareketin gelişminde büyük bir öncü güçtürler. İşte Sakine arkadaş bunlardan biridir.
Hasan Bindal, Kürt Halk Önderi Abdullah Öclan’ın en yakın arkadaşlarından biriydi. O da katledildiği zaman Öcalan, ‘Bana sana bu kadar yakınız, mesajını vermek istediler’, diyordu. Bu katliamla da aynı mesajın verilmek istenmiş olacağını söylemek mümkün mü?

Tabii, aynıdır. Bu hem Önderliğimize, hem PKK hem de kadın hareketine verilmiş bir mesajdır. Buradan ders çıkarmak önemlidir. Sakine arkadaş çünkü her koşulda önderliğimize bağlıydı. Sonuna kadar bağlı, mücadeleci bir arkadaştı. Önder Apo’yu iyi tanıyordu. Hepimizden çok Önderliğimizle kalan bir arkadaştı. Bu açıdan her koşulda müthiş bir direnişle mücadele eden, Önderliğimize bağlı kalan bir arkadaştı. 12 Eylül vahşetinde yapılmayan işkence kalmadı. Ama buna rağmen o kadrolar hareketi düze çıkardılar. Sakine arkadaş 40 yıllık mücadelesinde, dağda her yerde mücadele yürüttü. Neredeyse orada mücadele vardı. Yaşamı bunun üzerine kurulmuştu. Önderliğe ve özgürlüğe sonsuz bir inançla bağlıydı. Bu açıdan iyi seçilmiş bir hedefti.

Bu katliam hepimizde önemli bir durum yarattı. Sakine arkadaş nasıl ki ilk günden bugüne tereddütsüz mücadele yürüttüyse, katledilmesiyle de bize her koşul altında savunmamızı almamız gerektiğini gösterdi. Birileri 'silah bıraksınlar, gelsinler siyaset yapsınlar' diyorlar. Bu üç arkadaşımız silahlı mıydı, hayır. Peki neden vuruldular. Avrupa’da, Avrupa devletlerinin hukuku içerisinde, onların güvencesinde yaşıyorlardı. Ama vuruldular. O açıdan her koşul altında kendi savunmamızı almalıyız. Öyle gelsinler silahlar bırakasınlar demenin hiçbir garantisi olmadığı açığa çıktı. Ya uluslararası ya da anayasal güvenceler olur.

Katliamın akabinde Erdoğan ve Hüseyin Çelik can havliyle açıklama yapıp PKK’yi suçladılar. Sizce bu acelecilik, bu telaşa ne sebep oldu?

Aslında onlar suçluluk psikolojisiyle hareket ettiler. AKP siyaseti ahlaktan yoksundur. Sen polis değilsin, olayı araştırmıyorsun. Siyasetçisin. Bekle de bu işi araştıranlar ortaya çıkarsın, sonra konuş. Fakat AKP kirli bir siyaset yürütüyor. Maniplasyon, yalan, hedef şaşırtma üzerine siyasetini kurmuş bir partidir. Çünkü bunlar karanlık yerlerde ancak başarılı olurlar. O açıdan kendilerine yönelik şüpheleri bertaraf etmek, Kürtleri terddüte koymak istediler. Bu telaşın nedenini sormak gerek, bununla neyi saklamaya çalışıyorsun. Suçunu mu gizlemeye çalışıyorsun. Sonra kamuoyu tepki gösterince Erdoğan ve Arınç vaziyeti kurtarmaya çalıştılar. Ama bunlar politikadır. İnsan yaşamı dahi bunlar için politika malzemesidir. Hedef şaşırtmaya çalışıyorlar. Toplumu bu şekilde kendilerine inandırmaya çalışıyorlar.
Ellerinde bir delil yok. Erdoğan kapı şifrelerinden söz ediyor, ona ne demeli?

Bunu bilmek, öğrenmek o kadar çok da zor değil. Ama dikkat edin Erdoğan, ‘biz Kasım ayında Sakine Cansız’ın Avrupa’da olduğuna dair istihbarat aldık ve bize vermeleri için girişimlerde bulunduk’ diyor. Bu aslında gerçekleri gösteriyor.

AKP bir yandan 'Kürt sorununu çözmek istiyoruz' diyor ama bir yandan da tasfiyeyi gündeminde tutuyor. Aslında bu çözüm tartışmaları sürerken hareketi mümkün mertebe zayıflatıp kendi çizgisini dayatmaya çalışıyorlar.

Siz bu katliamı uluslararası komplonun devamı olarak değerlendirdiniz? Nasıl?

Önderliğimiz uluslararası komployla Türkiye’ye teslim edilirken hareketin önderlikten yoksun bırakılarak tasfiye edilmesi hedeflenmişti. Ama başaramadılar. Önderlik direndi, hareket direndi. Öyle iki günde oluşan bir hareket değildi. Köklü bir harekettir, tasfiyesi öyle kolay değildir. Dünyanın bir çok gücü destek veriyor, saldırıyorlar. Ama hareketimiz direniyor. İdeolojik felsefik bir harekettir. Kendisini yeniliyor. Darbelerle yıkılıp gidecek bir hareket değil. Şimdi bunda başarılı olmadıklarında, bu sefer de hareketin öncü kadrolarına yöneldiler. Bu da aynı şekilde hareketin tasfiyesi temelinde önceden kapsamlı geliştirilen bir saldırıdır. Öncü kadroyu tasfiye edip geri kalanı moral-motivasyon olarak bitirip teslim almak, önderliğe de 'işte bak sen istediklerimizi kabul etmezsen biz böyle yaparız, onun için gelin teslim olun' demek istiyorlar. Mesajları budur. Ama hiçbir zaman bu tür yönelimler sonuç alamaz. Bu harekete en büyük darbe Önderliğimizin tutuklanmasıydı. Ama hareket yine de ayakta kaldı, mücadele etti. Bugün Önderliğimizle görüşmek zorunda kaldılar. Bu öyle kendiliğinden gelişen bir durum değildir. Bu direnişin sonucudur. Bugün sadece kuzeyde değil, batıda, doğuda her yer de Kürtler direniyor.
Katliamın aydınlatılması için Fransa’nın üzerine düşen sorumluluk nedir?

Tabii ilk önce bu olayı Fransa ortaya çıkarmalı. Eğer yapmazlarsa suç onun üzerine kalacak. O arkadaşlarımız Fransa’nın güvencesindeyken katledildiler. Fransa’nın korumasındaydılar ve Fransa bu katliamı aydınlatmalıdır. Eğer Fransa ortaya çıkarmazsa bu şu iki anlama gelir, birincisi; demek ki Fransa’da suç ortağıdır ondan dolayı ortaya çıkarmıyor, ikincisi; o zaman o kadar büyük güçler bu katliamda yer almışlardır ki Fransa’nın bunu ortaya çıkarmaya gücü yetmiyor demektir. Fransa kendi prestiji, hukuku gereği bu katliamın faillerini ortaya çıkarmalıdır. Yoksa o da bu suçtan kurtulamaz.

Katliam ardından ortaya çıkan dünya genelindeki devrimci hareketlerin dayanışmasını nasıl buluyorsunuz?

Şimdi kendi halkları için özgürlük mücadelesi verenler Kürt halkıyla dayanışmalarını ortaya koydular, hareketimize karşı dayanışmalarını ortaya koydular. Fransa devletinden de bu olayın aydınlatılmasını istediler. Biz bu açıklamaları çok değerli görüyoruz. Bundan dolayı da o kesimlere teşekkür ediyoruz.

Kürt halkının ilk sahiplenmesi açısından neler söyleyeceksiniz?

Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan’a yönelik yapılan bu katliam Önder APO, Özgür Kadın çizgisine, aslında bu katliam Kürt kadını ve Kürt insanına yönelik yapıldı. Bu üç yoldaşımız Kürt özgürlük hareketiyle, Özgür kadın hareketiyle sembolize olmuşlardı. Özgürlük mücadelesi için çalışıyorlardı. Uluslararası alanda Kürtlerin daha iyi tanınması için çalışılıyordu. Diplomasinin daha iyi yürütülmesi ve örgütün sisteminin daha iyi anlaşılması için çalışıyorlardı. Elbette Kürt halkı bu katliam karşısında sessiz kalmayacaktır. Çünkü bugün katliam ve yönelimler onların varlığına yöneliktir. Önder Apo’nun özgürlüğüne yönelik yapıldı. Bu yönüyle Kürt halkı içinde çok acı vericiydi. Fransa ve diğer yerlerde Kürtler kendi tepkilerini ortaya koydular.

Cenazeler Kürdistan’a getiriliyor. Bunun için mesajınız, çağrınız ne olacak

Evet bu arkadaşlar, önce Amed’e getiriliecekler, sonra da kendi memleketlerinde son yolculuğa uğurlanacaklar. Kürtler için direniş kalesi olarak bilinen ve Kürdistan’ın başkenti Amed zindan direnişiyle tanınıyor. Mazlum, Hayri, Kemallerin, dörtlerin direnişiyle biliniyor. Sakine arkadaş da zindanda çok büyük bir direniş ortaya çıkardı ve sembol oldu. Zindanlardaki direnişi dışarı çıkaran ve gençlik, kadın eylemselliklerine çevirdi. Sakine arkadaşın mücadele duruşu ve direnişiyle karşılanmalıdır. Amed zindan direnişinin sembolü olan arkadaşların ruhuyla karşılanmalıdırlar. Sakine arkadaşı kendi yaşam duruşuna denk karşılamalıyız. Tabii yas tutulmayacak. Kesinlikle bu arkadaşların bu şekilde katledilmeleri bizi derinden etkiledi. Onlara sıkılan kurşunlar Kürt kadınına, özgürlük ruhuna, direniş ruhuna sıkılmış, onu hedeflemiştir. Buna karşı bizde bu arkadaşları görkemli karşılamalıyız. Dolayısıyla acımızı direnişe çevirmeliyiz. Bundan dolayı KJB olarak biz bir haftayı Sara, Fidan ve Leyla yoldaşlar için Direniş Haftası ilan ettik.

Umutlarımızı kırmak isteyenlere karşı bizler de Sakine’nin ruhuyla, Fidan ve Leyla’nın fedakarlığıyla ve onların özgürlük duruşuyla, ruhuyla, felsefesiyle karşı durmalıyız. Direnişimizi yükseltmeliyiz. Kirli güçlere karşı siz ne yaparsanız yapın asla başarılı olamazsınız, demeliyiz. Sakine, Leyla, Fidan arkadaşlar katledildiler ama, bizlerde onların hedefleri, özgürlük amaçları için mücadeleyi daha da yükseltmeliyiz. Bundan dolayı Amed, Dersim, Maraş ve tüm Kürdistan halkı ulusal direniş içerisinde arkadaşlarımızı, kahramanlarımızı karşılamalıdırlar.


ANF

Hiç yorum yok: