Partisinin Diyarbakır'da gerçekleştirdiği dayanışma yemeğinde konuşan BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Bizler açısından bıçak sırtı bir dönemi ifade eden şu günlerde bu dayanışma bizler açısından çok önemlidir” dedi. AKP Hükümeti’nin yaklaşımlarını eleştirerek Demirtaş, “Madem bizden fazla Kürtleri temsil ediyorsun. Kürtler, 'önderliğim' dediğini özgürleştirmek istiyor. Sayın Öcalan’ı serbest bırak o zaman. Kürtler özerklik istiyor. Bizden daha fazla seviyor ve temsil ediyorsan Kürtleri, buyurun Kürtlere özerklik verin” dedi.
BDP Diyarbakır İl Başkanlığı, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da katılımıyla Demirok Tesisleri’nde geleneksel dayanışma yemeğini gerçekleştirdi.
BDP Milletvekili Altan Tan, BDP PM üyeleri, BDP İl ve ilçe yöneticileri, Barış Anneleri, Tuhad-Der, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, ESP, Diyarbakırlı işadamları ve birçok sivil toplum örgütünün de katıldığı yemekte, BDP Amed İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, yemeğe katılanlara kendilerini yalnız bırakmadıkları için teşekkür etti.
BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, sözlerine böylesi bir dayanışma yemeğinde konuklarla bir arada bulunmaktan onur duyduğunu söyleyerek başladı.
“Bizler açısından bıçak sırtı bir dönemi ifade eden şu günlerde bu dayanışma bizler açısından çok önemlidir” diyen Demirtaş, şöyle konuştu: “Bu parti bazı partiler gibi beş yıldızlı otellerin salonlarında kurulmuş, orada tasarlanmış, programı oralarda yazılmış bir parti değildir. Kuruluş aşamasından, kurulduğu ilk günden bu yana sokakta, mahallelerde tartışılmış, halkın emeği, dişi, tırnağı ile mücadelesi ile var olmuş bir partidir. Ve bu partiyi bu güne taşıyan inanç, kararlılık da böylesine kutsal bir emektir. On binlerce yoldaşımızın, değerimizin canı üzerine, yüzbinlerce insanımızın gördüğü işkence, zulüm üzerine, milyonlarca insanımızın kendi topraklarından sürgünü, zorla göç ettirilmesi üzerine oluşturulmuş bütün değerlerin bileşkesidir partimiz. Ve bu parti ile böylesi bir dayanışmada bulunmak siyasi dayanışmanın da ötesinde ahlaki, insani bir duruştur. Kürt olmanın da ötesinde insan olmanın ne kadar erdemli bir tavırla ortaya konulduğunun göstergesidir."
BDP’ye destek sunan, dayanışmada bulunan hiçbir kimsenin özgürlük ve kardeşlik dışında bir beklentisi olmadığını belirten Demirtaş, “Belki kişisel olarak götürüsü vardır ancak getirisi yoktur. Bu parti ile dayanışmak, mücadele etmenin bedelleri ağırdır” dedi.
Ödenen ağır bedellere rağmen 1990’lardan bu yana BDP’yi bu günlere taşıyan başta özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler olmak üzere dayanışma gösteren herkese teşekkürlerini sunan ve özgürlük mücadelesi şehitlerini saygıyla andığını ifade etti. Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnanın bugünlerde yaptığımız yapacağımız her şey, attığımız atacağımız her adım, söylediğimiz söyleyeceğimiz her söz artık sadece bizimle ilgili değil, çocuklarımızla, torunlarımızla onların torunlarıyla ilgilidir. Biz bu dönemin siyasetçileri, bu dönemin sorumluluğunu yüklenmiş her bir insanımıza, dostumuza, kardeşimize, yoldaşımıza düşen şeyin tarihi bir vebal olduğunu farkında olarak siyasetimizi yürütüyoruz. Biz artı yüz yıllık baskı, sömürge, inkar, asimilasyon tarihi, bu gidişatı değiştirmiş ve kendi geleceğini, kendi kaderini özgürlük çizgisinde yazmaya karar kılmış bir halksak işte o yazının yazılacağı günlerden geçiyoruz.
Bugün bizler bu salonda yakın geleceğimizi tartışırken, Kürt sorununun geleceğine ilişkin dayanışmamızı gösterirken yakın geçmişimizi, tarihimizi de unutmadan hareket etmek zorundayız. Karşımızdaki muhataplarımızın ne yapmak istediklerini, siyasi hamlelerini, niyetlerini, amaçlarını unutmadan adımlarımızı atmak zorundayız."
‘BİZ SÜTTEN DEFALARCA AĞZI YANMIŞ BİR HALKIZ’
“Biz sütten defalarca ağzı yanmış bir halkız” ifadesini kullanan Demirtaş, Kürt halkının Osmanlı’dan bu yana oynanan oyunlardan ve bu deneyimlerden yola çıkarak siyaset yürüttüğünü söyledi.
Demirtaş şöyle devam etti: “Bizim tüm halkımızdan ve bize güvenen tüm dostlarımızdan ricamız şudur; siz ne kadar politik bir birinize inançlı, kararlı ve bağlıysanız bu halkın tüm öncüleri, önderliği, hareketi, partisi de aynı şekilde halkına bağlıdır. Halkın talepleri, halkın özgürlük talepleri dışında asla tek bir adım atmadı atmayacaktır. Biz bu güne kadar bu güven ilişkisi ile geldik. Şimdi dikkat edin özellikle bizimle muhatap olmak isteyenler bu güven ilişkisini sorgulamak, bu güven ilişkisinde kafa karışıklığı yaratmak üzere bir suni tartışma ortamı sunuyor. Tüm bunlara karşı halkımızın dikkatli olması gerekiyor. Biz bu günlere bir birimize güvenerek geldik. Kürt halkını rencide edecek, bütün o bedelleri ödemiş, değerleri yaratmış ailelerimizi rencide edecek tek bir çözümün asla ama asla ne tarafı ne destekçisi olmayız. Bu konuda halkımızın içi eminim rahattır. Bu kadar örgütlü bu kadar politikleşmiş bir halkın artık kendi eliyle, öz gücüyle çözümü yaratması da geçmişe nazaran çok daha mümkündür. “
‘GELİNEN NOKTA ÖNEMLİ BİR ADIMDIR’
İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile hükümet heyeti arasındaki görüşmelere de değinen Demirtaş, görüşmelerin Türk devleti olarak değil AKP Hükümeti olarak yapıldığını ifade ederek Türk Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Biz adaya heyet gönderdik” ifadesini de hatırlattı. Demirtaş şunları söyledi: “Başbakan olarak gönderdiysen siyaseten arkasında dur o zaman. Devlet heyeti demekten çıkaralım bunu. Bu bir siyasi heyet siyasi irade ise, arkasında bir siyasi irade varsa bunu da artık açıkça ifade etmekte bir sakınca olmaması gerekir. Bu bizim arzuladığımız, talep ettiğimiz bir gelişmeydi. Biz bu gelişmenin bu noktaya gelmesi için az bedel ödemedik. Belki bu salonda hakkında soruşturma açılmamış hiçbir kimse yoktur. Sırf müzakereler başlamalıdır ve Sayın Öcalan’da müzakerelere dahil edilmeli, onunla görüşülmelidir. O Kürt sorunun da en önemli muhatap, aktördür dediği için herhalde bu salonda cop yemeyen, ceza almayan, gözaltına alınmayan, hakaret görmeyen hiç kimse kalmamıştır. Yüzbinlerce insan sırf bunu söylediği için yargılandı. Bu nedenle gelinen nokta bir lütuf değildir. Gelinen nokta tüm bu halkın, milyonların taleplerinin, beklentilerini makul bir çerçevede karşılanmış olmasıdır. Biz bu nedenle bunu küçümsemiyoruz ve küçümsemeyeceğiz. Bu önemli bir adımdır. Kamuoyunun gözü önünde şeffaf bir şekilde İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşüyoruz demek gelinen aşama itibarıyla önemlidir. Fakat bu kadar bedel ödenerek gelinen bu önemli gelişmenin heba olmaması için yine doğru adımı atmak gerekir. Biz ilk günden bu yana sabırlı davrandık. Ve barışın kıymetini bilen bir halk ve onun temsilcileri olarak bundan sonra da sabırlı davranacağız” diye konuştu.
KÜRT HALKI ZOR OLANI BAŞARIYOR
Hükümet kanadından yapılan açıklamaları tahrik edici olarak değerlendiren BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Eğer barışta cesaretiniz yoksa bu işi tahrik ederek bir yerde koparma niyetiniz varsa, bundan daha kolay olanı yoktur. Zor olan sabırlı davranarak barış adımlarını kalıcı bir şekilde, karşılıklı güven oluşturacak bir şekilde atabilmektir. Bizim halkımız işte bu zor olanı başarıyor” dedi.
Yapılan operasyonlara ve gelen ölüm haberlerine rağmen Kürt halkının, anaların barış çığlıklarını yükseltmeye devam ettiğini ve bunun onurlu bir duruş olduğunun altını çizen Demirtaş, “Kürtler artık bu kadar örgütlü politik bir halk olarak dünyanın tüm güçleri bir araya gelse de ne kandırılacak bir halktır ne tasfiye edilebilecek ne de taleplerinden vazgeçirilebilecek bir halktır. Bu konuda öz güvenimiz, inancımız, kararlılığımız tamdır” diye kaydetti.
‘KURUMLARIMIZA YAKLAŞIMDA CİDDİYET İSTİYORUZ’
BDP ve DTK’nın yönetim ve karar mekanizmaları olan birer kurum olduğunu söyleyen Demirtaş, görüşleri farklı olsa da her partinin saygınlığı olduğunu ve partilerinin tüzel kişiliğinin hiç partiden daha aşağı olmadığını ve böyle bir yaklaşımı asla kabul etmeyeceklerini belirtti. Demirtaş, “Bu kadar zorluklarla var edilmiş bir partiyi kurumsal olarak dikkate, ciddiye almayan bir anlayışı biz asla ciddiye almayız” ifadelerini kullanarak BDP ve DTK’nin sürecin içinde olması gerektiğini vurguladı.
Demirtaş, “Biz yüzyıllık bir sorunu çözeceksek, buna niyetiniz varsa bu konuda ciddiyetiniz varsa muhataplıkta da ciddiyet görmek istiyoruz. Kurumlarımıza yaklaşımda ciddiyet istiyoruz. Bu sorun Ali, Veli, Ayşe üzerinden değil kurumlar üzerinden çözülür” dedi ve AKP Hükümeti’nin yürüttüğü tartışmalara dikkat çekti.
DEMİRTAŞ: SAYIN ÖCALAN’I SERBEST BIRAK O ZAMAN
“Biz Kürt sorunun çözümünde muhataplardan biriyiz” diyen Demirtaş, “Katkı sunmamız isteniyorsa halkımızdan aldığımız güç ve destekle bunu yapmaya hazırız. Ama hayır biz BDP ve DTK’nin desteği olmadan çözmek istiyoruz deniliyorsa, bunu da engellemeyiz" diye kaydetti. Demirtaş, hükümete şöyle seslendi: "Madem bizden daha fazla Kürtleri temsil ediyorsunuz, siz kendi içinizden Kürt vekilleri seçip İmralı’ya gönderin çözebiliyorsanız çözün biz engel olmayız. Bir deneyin bakalım, ama yok ne buna gücünüz, ne iradeniz, ne temsil etme kabiliyetiniz ne de buna cesaretiniz var gerçeğini kabul ediyorsanız o halde bizim kurumlarımıza saygı duyun. Ben Kürtlerden daha fazla oy aldım diyorsan buyur o zaman elini tutan mı var? Kürtlerin talepleri belli, anadilde eğitim istiyorlar. Madem bizden fazla Kürtleri temsil ediyorsun bizden daha fazla sahip çık Kürtlerin anadilde eğitim talebine. Kürtler, Önderliğim dediğini özgürleştirmek istiyor, Sayın Öcalan’ı serbest bırak o zaman. Kürtler özerklik istiyor. Bizden daha fazla seviyor ve temsil ediyorsan Kürtleri, buyurun Kürtlere özerklik verin."
‘HEM DEVLETİ HEM KÜRTLERİ TEMSİL MÜZAKERENİN RUHUNA AYKIRIDIR’
AKP Hükümeti’nin müzakere masasının iki tarafına da kendisinin oturmak istediğini ifade eden Demirtaş, “Ben hem devleti temsil ediyorum hem de Kürtleri temsil ediyorum diyor. Bu nasıl bir masadır? İki tarafında da ben oturacağım diyor. Böyle müzakere olur mu? Bir tarafta sen olacaksın bir tarafta yüz yıldır inkar edilen Kürtler olacak. Sen Kürtlerden de oy alıyorsun saygı duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil ediyorsun saygı duyuyoruz. Ancak aynı zamanda Kürtleri de temsil ediyorum demek müzakerelerin ruhuna aykırıdır. Bu tartışmaların doğru rotaya oturması için uğraşıyoruz. Müzakere başlamış değil. Sayın Öcalan ile devlet heyeti bir masa kurdu. Ancak bu masada görüşmelere henüz başlanmadı. Başlasın istiyoruz. Bin bir zorlukla, artık akan kan dursun, sorunlarımızı konuşarak çözelim diye kurulduysa masanın hakkını verelim istiyoruz. O yapılması gereken, bu masa etrafında oturması gereken herkese bir sandalye bırakıp tartışmaları başlatmaktır” diye konuştu.
DEMİRTAŞ: KÜRTLERİN HAKKININ 1921 ANAYASASI’NDA TESLİM EDİLMESİ GEREKİRDİ
Müzakerelerin lütufla olmayacağının altını çizen Demirtaş, bunun yüz yıl geciken bir hakkın teslim edilmesi olduğunu söylediği konuşmasının devamında, “O 1921’de kurulması gerekirdi. Kürtlerin hakkının 1921 Anayasası’nda teslim edilmesi gerekirdi. Şimdi yüzyıl sonra kurulmuş bir masa nedeniyle Kürtlere lütufta bulunulmuş, sadaka veriliyormuş gibi bir tavrı kabul etmeyiz. Siz barışmak istediğinize, onun temsilcisine hakaret edemezsiniz. İki kişi arasında bile bir barış sağlayacaksanız, bir birinize saygı duymak zorundasınız. Onun haysiyetine, şerefine, onuruna saygı duymak zorundasınız” dedi ve Şeyh Şamil’in Rus Çarına esir düşmesini ve Rus Çarı ile diyaloğundan örnek verdi.
AKP Hükümeti’nin onurlu bir barış gereği Kürt halkı ve onun temsilcisi ile saygın bir diyalog kurması gerektiğini kaydeden Demirtaş, “Saygı gösterdiğin ölçüde saygı göreceksin. Barış kanun nizam işi değildir. Anayasa işi değil, ahlak vicdan işidir. Geri kalan teferruattır. Biz eğer barışı konuşacaksak işin ahlak ve vicdan boyutunu atlayarak onurlu bir barış gerçekleştiremeyiz” ifadelerini kullandı.
‘BİZ SAMAN ALEVİ İSTEMİYORUZ’
“Bu tren eğer rayına oturmazsa yürümez. Şuanda trenin lokomotifi rayların dışında bekliyor. Tren gürültü çıkarıyor ama gitmiyor, gitmez de. Çünkü raya oturması lazım, raya oturursa o tren gider artık” diyen Demirtaş, “Şimdi bize, raya gerek yok bu tren asfaltta da gider diyorlar. Gitmez kardeşim. Biz istiyoruz ki süreç sağlam olsun, ayakları yere bassın. Müzakere sağlam başlasın ki sağlam yürüsün” diyerek 1993 yılından bu yana başarısızlıkla sonuçlanan müzakere denemelerini hatırlattı.
Demirtaş, “Biz saman alevi istemiyoruz. Bir hafta, on günlük, bir aylık barış saman alevi yanıp sönsün istemiyoruz” ifadesini kullandığını konuşmasını, “Biz kalıcı bir barış istiyoruz. Her barış girişiminden sonra yeniden taraflar savaşa tutuşuyor ve her seferinde daha fazla kan akıyor. Biz bunu kaldıramayız artık, bu riski göze alamayız” dedi.
TÜRKİYE TOPLUMUNUN YÜZDE 80’İ BARIŞ İSTİYOR
Sabrın tek başına bir işe yaramadığını, akıllı ve cesaretli olmak gerektiği sözlerini tekrarlayan BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Türkiye toplumunun yüzde 80’nin onurlu bir barış isterken Hükümetin artık bu fırsatı kaçırmaması gerektiğini vurguladı ve kendilerinin buna hazır olduğunu kaydetti.
Demirtaş son olarak, Paris’te 9 Ocak günü katledilen 3 Kürt kadın siyasetçinin cenaze törenin de de Diyarbakır halkının bir kez daha barış mesajını verdiğinin altını çizdi. “Kameralara yansımıyor, görülmüyor ancak gerilla cenazelerinde analar babalar evlatlarının parçalanmış cenazelerini mezara koyarken barış mesajı veriyor” diyerek sözlerini tamamladı.
ANF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder