13 Kasım 2012 Salı

KCK: Tek Yol Kaldı, Direnişi Yükseltmek

Açlık grevleriyle ilgili tüm yapıcı girişimlere rağmen Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın zindanlarda ölümlere kendini yatırdığını kaydeden KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, “karşımızda ölümlerden vicdanı sızlamayan ve siyasal kazanç elde etmek isteyen sadist bir Başbakan ve tek adamla yönetilen bir diktatörlük sistemi bulunmaktadır. Tehlikeli bir hal alan bu gidişata dur demek için, tek yol direnmek ve mücadele etmek kalmıştır” dedi. KCK, Kürt halkını, Kürdistan’daki tüm parti ve kuruluşları direnişi toplumsal düzeyde yükseltmeye, demokratik kesimleri Kürt halkıyla eylem birliğini geliştirmeye çağırdı.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, cezaevlerindeki süresiz dönüşümsüz açlık grevlerinin ölüm sınırına ulaşmasıyla ilgili yazılı açıklamada bulundu.

Hareket olarak ölümler yaşanmadan makul taleplerin karşılanarak açlık grevinin sonlandırabileceği şeklinde bir yaklaşımın sahibi olmalarına rağmen Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın zindanlarda ölümlerin yaşanmasına kendini yatırdığına dikkat çeken KCK, gerek cezaevlerinde gerekse dışarıda yaşanacak ölümlerden ve olaylardan bizzat Başbakan Erdoğan’ın kendisinin sorumlu olacağını belirtti. Tüm yapıcı girişimlerin sonuçsuz kaldığı yerde tek yolun direnmek olduğunu vurgulayan KCK, tüm demokratik kesimlere de daha aktif devreye girme çağrısında bulundu.

KCK’nin açıklaması şöyle:

“Son derece insani, haklı ve meşru taleplerle süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatan zindan direnişçileri 63. gününü doldurarak ölüm sınırına dayanmıştır. Başbakan Erdoğan, eylemin başından 63. gününe kadar açlık grevi eylemcilerinin direniş ve taleplerine ilişkin her türlü gayri insani ve siyasi ahlaktan uzak tutumunu sürdürerek adeta ölümleri teşvik eder bir duruma girmiştir. Erdoğan ve hükümeti, halkımıza ve Kürt siyasetine karşı izlediği saldırgan-faşist politikalarla, suçlu olmasına rağmen zindan direnişçilerini karalamaya, suçlamaya çalışarak ortamı germeyi esas alan bir siyaset üslubunu izlemiştir. Ancak halk ve kamuoyu vicdanı bu egemen ve sömürgeci zihniyet ve faşizm karşısında direniş bayrağını yükselterek insani değerlere, demokrasi ve özgürlük değerlerine sahip çıkmıştır.
FAŞİSTLERİN LÜGATINDA ŞANTAJ, HALKLARIN LÜGATINDA DİRENMEK!

Bedeniyle, düşüncesiyle direnmenin dışında kendisine başka bir yol bırakılmayan Kürt siyasetçilerinin, demokrat ve aydınların, yurtseverlerin eylemini şov ve şantaj olarak nitelemek Başbakan Erdoğan’ın akıl, vicdan, ahlak ve siyasi anlayışını ortaya koymaktadır. Her gün adım adım ölüme yaklaşmak nasıl bir şantaj olabilir? Faşistlerin lügatında bunun adı şantaj; halkların lügatında bunun adı direnmek, insanlık onurunu yaşamı pahasına korumaktır. Elbette ezilenlerle ezenler, hükmedenlerle mazlumlar, diktatörlerle halk, faşistlerle demokratlar, vicdansızlarla vicdanlılar, sömürgeci egemen güçlerle sömürge olanlar halklar ve kesimler aynı dilli kullanamazlar. Ancak sözcüklerin taşıdığı anlam üzerinden hiç düşünmeden sadece kin, intikam kusmak için konuşuyor olmak bir duruma öyle yapıştırıverince tutacağını sanmak Erdoğan siyasetinde olduğu gibi sapır sapır dökülmeyi getirir.

İdam tartışmalarını yeniden gündemleştirerek Kürt halkını ve özgürlük hareketini idam şantajıyla ölümle tehdit etmeyi bir politika olarak belirleyen kendisidir. Cumhuriyet tarihi boyunca zaten Kürtlere Dersim, Ağrı, Zilan, Hani, Sivas, Maraş katliamlarıyla soykırım uygulanmış ve bir gecede ileri gelenlerin boynuna idam ipi geçirilmiş ve mezarları bile bilinmektedir. Buna rağmen Kürt halkı boyun eğmemiş ve tam tersine PKK ve Önderliği, bu zulme, inkarcılığa karşı örgütlü bir başkaldırı hareketi olarak tarih sahnesine çıkmıştır. AKP hükümeti idam, soykırım politikalarıyla Kürt halkına boyun eğdiremeyeceğini, teslim alamayacağını yakın tarihine bakıp ders çıkarmasını bilmelidir.

AKP hükümeti, Kürt halkının demokratik, siyasal haklarına günlük olarak saldırarak tamamen siyaset alanını Kürtlere kapatıp demokratik eylem ve demokratik örgütlenme çalışması yürüten on binlerce kişi hakkında düşünceleri ve siyasi faaliyetlerine ilişkin düzmece iddianamelerle haklarını gasp ederek cezaevlerini doldurmuştur. AKP hükümeti, siyasi yöntemleri devre dışı bırakarak iktidarının zorba gücüyle sonuç alacağını zan etmektedir. Oysa tarihin tüm insanlığa öğrettiği yegane ders; gözünü iktidar hırsı bürümüş, zulümle iktidarını sağlamlaştırmak isteyen, akıttığı kanlar üzerinden kendini güç yapan nice zorba, zalim, diktatör ve faşistlerin hazin sonu hep aynı olmuştur. Tarihin karanlık sayfalarında lanetli yerlerini almanın ötesinde yüce insanlık ailesinde hiçbir yer edinememişlerdir.

‘KARŞIMIZDA ÖLÜMLERDEN VİCDANI SIZLAMAYAN BİR DİKTATÖR VAR’

Açlık grevi eylemcilerinin makul taleplerinin karşılanabileceği, hükümetin bu konuda adım atarak direnişin, ölümlere yol açmadan sonlandırılabileceği yönünde bir yaklaşım sahibi olduk. Sorunun çözülmesi konusunda Hareketimizin ortamı yumuşatma çabalarına ve başta BDP olmak üzere tüm duyarlı kesimlerin, Türkiyeli aydın ve demokratların çabasına zerre kadar değer vermeyip gerçekten zindanlarda direnenlerin ölmesine, ağır sakatlanmasına kendisini yatırmıştır. Başbakan Erdoğan bizzat eylemin ilk gününden ve bugüne değin ağır hakaret ve tahriklerle ortamı germiş, çıkmazı dayatmıştır.

Karşımızda ölümlerden vicdanı sızlamayan ve siyasal kazanç elde etmek isteyen sadist bir Başbakan ve tek adamla yönetilen bir diktatörlük sistemi bulunmaktadır. Tek dil, tek millet ülküsü tek adam ülküsü olarak şimdi de Türk usulü Başkanlık sistemiyle yasal hale getirilmek istenmektedir. Başbakan Erdoğan bu çizgisiyle, Kürt halkının öncü kadrolarını zindanlarda şahadete ulaşmalarını sağlamak, dışarıdaysa imha operasyonlarıyla özgürlük militanlarını tasfiye ederek sonuç almayı yeğlemektedir. Oysa zindan direnişçilerinin canları pahasına ortaya koyduğu tutum, çatışmayı durdurma ve yeni barışçıl demokratik çözüm sürecinin başlamasına dönük ortam hazırlayan çok insani bir tutumdur. Kürt halkının en değerli evlatlarının uğruna yaşamını feda ederek barış yolunu açmak için kendi öz iradeleriyle başlattıkları bu direnişe Erdoğan’ın sömürgeci faşist şiddeti dayatması AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımını ortaya koymaktadır. Böylece AKP’nin gerçek yüzü zuhur etmiş, vicdan, hukuk ve ahlaktan yoksun tamamen zulümle sonuç almak isteyen bir zihniyeti temsil ettiği açığa çıkmıştır. Geçmişte de çokça denenen bu yolun hiçbir sonuç almayacağı ortadayken, bundan sonra gerek cezaevlerinde ve gerekse de dışarıda yaşanacak ölümlerden, şahadetlerden ve olaylardan bizzat Başbakan Erdoğan’ın kendisi sorumlu olacaktır. AKP’nin bu zulüm siyasetine karşı özgürlük hareketimiz ve halkımız her biçimde direnecek ve gereken cevabı vermesini bilecektir. Kanla beslenen bu zulüm iktidarının halkımızın iradesi karşısında başarısız kalacağı kesindir.


‘DİRENİŞ TOPLUMSAL DÜZEYDE YÜKSELTİLMELİ’


Tüm yapıcı girişimlerin, çağrıların sonuçsuz kaldığı ve tehlikeli bir hal alan bu gidişata dur demek için, tek yol direnmek ve mücadele etmek kalmıştır. Tüm yurtsever halkımız bilmelidir ki, öz evlatları olan zindan direnişçileri Kürt halkının da kendi dili ve kültürüyle insanca bir yaşama kavuşmaları için hayatlarını ortaya koymuşlardır. Egemen güçler tarafından Önderliği ve öncüleri imhaya tabi tutulan bir halkın özgür olması asla mümkün değildir. Tarihin bu aşamasında Kürt halkı, Önderliği ve öncüleriyle ancak ve ancak onurlu bir yaşam olanağına sahip olabilir. Bu gerçekten hareketle dağlarda, şehirlerde başlayan direniş halkasına zindanlardan katılan yoldaşlarımızın ortaya koyduğu iradeyle bütünleşmek, direnişi toplumsal bir düzeye çıkarmak temel bir yurtseverlik görevi haline gelmiştir. Zindanlarda yaşanacak şahadetlerin önüne geçmek ve şiddet, soykırım politikasına dur demek için başta Kürdistan gençliği ve kadınları olmak üzere tüm halkımız, Kürdistan’daki tüm parti ve demokratik kurum-kuruluşları harekete geçmelidir. Kürt özgürlük hareketinin en değerli kadrolarının adım adım şahadete gittiği böylesi bir süreçte yurtseverlerin ve kadroların tüm Kürdistan’da ve yurt dışında cevap olması gereken bir dönemdeyiz. Direniş her yerde toplumsal düzeyde yükseltilmelidir.

Türkiye’nin birliğinden bütünlüğünden ve halkların kardeşliğinden yana olan demokratik-devrimci tüm kesimleri, vicdan sahibi tüm insanları daha aktif devreye girmeye, Kürt halkıyla omuz omuza faşizme karşı eylem birliğini geliştirmeye çağırıyoruz! Kazanan halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesi olacaktır.”


ANF

Hiç yorum yok: