11 Ekim 2012 Perşembe

Alan Hakimiyeti Gerillada-1

19 Haziran 2012’de Zagros cephesinden Şîtazin ve Oramar eylemi ile başlayan ve Şemzînan kuşatması ile devam eden gerilla hareketliliği, Türk devletinin temel Kürt politikasını alt-üst etti. Gerillanın 23 Temmuz’da Şemzînan ve Çelê hattında başlattığı Türk ordusunu ve kentleri kuşatma günler, haftalar derken aylarca devam etti.

15 Ağustos 1984’den bu yana gerilla ile Türk ordusu arasındaki savaşta çok önemli bir süreç yaşanıyor. Kürt Özgürlük Hareketi’nin 2010 Haziran’ında ilan ettiği 4. Stratejik Dönemi’nin gerilla alanında “Devrimci Halk Savaşı” olarak uygulanması 2012 baharından itibaren önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Gerillanın 2011 sonbaharında başlattığı hamle, 2012 bahar ve yaz aylarında giderek yayılan ve etkin hale gelen gerilla eylemleri Kürdistan ve Türkiye’de gündemi temel olarak belirledi. 

Gerilla eylemlerinin en dikkat çekici özelliği ise klasik gerilla savaş taktiklerini aşmasıydı. Gerilla “Vur-Kaç” eylem taktiği yerine “Vur-Kal” taktiği uyguluyor, büyük yerleşim yerlerini kuşatıyor, asker mevzilerini ele geçiriyor, karakolları merkezi olarak basıyor ve geri adım atmıyor. Bu dönemde Kuzey Kürdistan’da iki merkez gerilla kuşatmasıyla öne çıktı. Bunlardan biri Şemzînan (Şemdinli) diğeri ise Çelê (Çukurca)… Botan, Amed, Dêrsim ve Serhat’da gerilla benzer kuşatma eylemleri yapıp alan hakimiyetini kurdu. Kent merkezlerine sarkan eylemlerin yanı sıra Akdeniz bölgesinde Amanoslar ile Ege ve Karadeniz bölgelerinde de gerilla kendi varlığını etkin eylemlerle geliştirdi. 


Ancak 19 Haziran 2012’de Zagros cephesinden Şîtazin ve Oramar eylemi ile başlayan ve Şemzînan kuşatması ile devam eden gerilla hareketliliği, Türk devletinin temel Kürt politikasındaki zamana yayılmış inkar ve imha planlarını alt-üst etti. Çünkü gerilla klasik eylem çizgisini aşan bir hamle içerisine girmişti. Şemzînan ve Çelê hattında Türk ordusunu ve kentleri kuşatma altına almıştı. 23 Temmuz’da başlayan kuşatma günler, haftalar derken aylarca devam etti.


Türk Silahlı Kuvvetleri, AKP Hükümeti ve medyası ise gerillanın bu kuşatmasını görmezden gelmeye, savaşın geldiği boyutları toplumdan gizlemeye çalıştı. Peki gerilla kuşatması ve kontrolünün olduğu Şemdinli ve Çelê’de neler yaşanıyordu? Gerilla bu alanları nasıl kuşatmış, eylemlerde neler yaşanmış ve hangi sonuçlar ortaya çıkmıştı? AKP Hükümeti, Türk ordusu hangi gerçekleri gizlemeye çalışıyordu? Bütün bu sorular ve daha fazlasının yanıtlarını almak için gerilla alanlarında yolculuğa çıktık. KCK yöneticileri, HPG ve YJA Star’ın komutanları, cephe sorumluları ve mevzilerdeki gerillalar ile gerillanın bu hamlesini konuştuk. Gözlemler yaptık. Kürdistan’ı parçalara ayıran sınırları geçtik. Gerilla eylemlerine, Türk ordusunun saldırılarına tanıklık ettik. Bu tanıklıklarımızı, gözlemlerimizi, sorduğumuz sorulara aldığımız yanıtları, Çelê ve Şemzînan yürüyüşümüzü sizler için kaleme aldık…

Her patikada, her tepede onlar


Dağlar... Kürdistan’ın asi ve isyana mekan dağları önümüzde uzayıp gidiyor. Dağların doruklarına doğru gerilla adımları ile oluşan patikalar ve gerilla mevzileri... O kadar uzun ki patikalar... O kadar çok ki gerilla mevzileri.


Kürdistan’ın bütün kentlerinden, köylerinden, sürgünlerinden gelmişler. Genç ve yaşlı. Kadın ve erkek. Her yaştan gerillalar özgürlük için şarkılar söyleyerek yürüyorlar. Her halk gibi onlar da özgür yaşamak için yaşama uğraşındalar. Biz onların yürüyüşünün sadece bir bölümüne tanıklık ediyoruz. Tanıklık edince dağ hatırlatıyor. Rüstem Cudi’yi, Alişer Koçgiri’yi, Brusk Amed’i, Çiçek Botan’ı, Ruken Bingöl’ü, Rubar Mardin’i, Arjin Garzan’ı, Armancı ve diğerlerini... Şimdi arkadaşları sömürgeciliğe karşı yaptıkları her operasyona onların adlarını veriyor. Biz yürüdüğümüz patikalarda, çıktığımız her tepede, suyunu içtiğimiz her çeşmede ve gerilla sohbetlerinde onları anımsıyoruz.

Gerillaların anısına devrimci operasyon


Bilge ve sabırlı duruşu ile Rüstem Cudi, Kürt isyanının devrimci intikamını anımsatan devrimci aydın Alişer Koçgiri, yerinde duramayan etrafına enerji saçan Brusk ve Ruken, mütevazi devrimciliğin örneklerinden Rubar ve Arjin, gözleri ile gülümseyen Armanc. Hepsini anımsıyoruz. Arkadaşları okullarına, sığınak duvarlarına ve mevzilerine taşımış resimlerini. Nereye gitsek ve dağların hangi güzelliğini görsek onları anımsıyoruz. Dağın duygugusu çok yoğun. Sağanak şeklinde gerillalar yürüyor mevzilere. Biz de onların peşindeyiz. Bir gerilla grubunun izinden gidiyoruz.


Ve biz dağların arasında her mevsim coşkusundan ödün vermeden akan Zap nehrine doğru yol alıyoruz. Sarp dağların arasındaki bir koyaktaki buluşmaya gidiyoruz. Bir yandan Basya-Avaşin suyu diğer tarafta Zap… Birbirleriyle yarışır gibi Kürdistan’ın heybetli dağlarını birbirinden ayıran vadilerde akıyorlar. Birbirlerinden uzak gibi olsalar da bu ırmaklar aynı ülkenin topraklarına ait olduklarının farkındalar. Kürdistan’ın en asi ve görkemli dağları arasında kendilerine yol bulan bu ırmaklar bütün görkemi ile akıp gidiyor. Biz Avaşin suyu kıyısından Zap’a doğru yol alıyoruz. Kürdistan’ın bu asi nehirleri gibi gerillalar da dağların doruklarında, vadilerinde yürüyüş halindeler. İnsana güven veriyor Kürdistan’ın dağları. Dağların güzelliği ve zenginliği Kürdistan ülkesini oluşturuyor.


Gerilla komutanlarıyla konuşuyoruz. Bize çatışmaların şiddetini ve gerillanın yaptığı “devrimci operasyonları“ anlatıyorlar. “Operasyon” kelimesi dikkatimizi çekiyor. Soruyoruz. Gerilla komutanı “Eylem” kavramı dar kalıyor. Savaşta yeni bir süreç yaşanıyor. 4. Stratejik Dönemin gerilla alanındaki yansıması olduğunu söylüyor. Gerillanın “Devrimci Halk Savaşı” yürüttüğünü ve sömürgeci devletin ordusu ve kurumlarının Kürdistan’da işlevsiz hale getirilmesi için yeni bir hamle başlatıldığını hatırlatıyor. Yapılan eylem ve yürütülen savaşın önceki dönemlerden farkını anlatıyor. Daha yakından görmek istediğimizi ve sıcak savaş alanındaki gerilla mevzilerini ziyaret etmek istediğimizi söylüyoruz. HPG Anakarargah komutanlığına soruyorlar. Güvenliğimiz için uyarıları yapıyorlar ve güvenliğimiz için her an yanımızda duruyorlar.

Askerler karakollardan çıkamıyor


Bize sağladıkları kuryelerle gerilla mevzilerine doğru yol alıyoruz. Kürdistan’ın dağları gerilla ile bütünleşmiş. Her yerde gerillalar ile karşılaşıyoruz. Ancak kuryemiz olmasa biz hiçbirini göremeyeceğiz. Çünkü gerilla gizliliğe özen gösteriyor. Dağla bir olmuş durumdalar. Medya Savunma alanlarındaki uç mevzilere doğru gidiyoruz. Gerillalar Türk karakollarının hemen yakınında. Karakolları, asker tepelerini 24 saat gözlemliyorlar. Askerlerin hareketlerini, cihazlarını, sevkiyatlarını öylesine yakından takip ediyorlar. Bir gerilla birliğine gidiyoruz. Ön mevzilerde bize araziyi gösteriyorlar. Sonra tek tek karakolları, askerlerin tutmaya çalıştıkları yerleri ve gerillaları anlatıyorlar.


Çukurca’nın dört bir tarafını tutan askerlerin sayısının ilçe nüfusunun neredeyse 2 ya da 3 katı olduğunu söylüyorlar. Türk ordusunun tekniği ve askeri gücünün çok fazla olduğunu sorduğumuzda bir gerilla bize gülümsüyor. Bu cephenin komutanlarından olan 35 ya da 40 yaşlarındaki gerillanın savaş tecrübesi çok. Uzun yıllardır gerilla saflarında. Türk ordusunun sayısal üstünlüğü ya da teknik donanımının gerilla için sorun olmaktan çıktığını örneklerle anlatıyor. 2012 yılının şubat ayında bir metreyi aşan kar ve dondurucu soğuğa rağmen Çukurca’ya yapılan gerilla eylemini anımsatıyor. Birçok koldan yapılan gerilla baskınının bahar ve yaz aylarında kuşatmaya dönüştüğünü söylüyor. Çukurca merkez ve çevresindeki askeri üslerin işlemez noktada olduğunu da bize özetleyerek anlatıyor.


Bu durumu yerinde görmek istediğimizi söylüyoruz. Kendi adlarına bir sorun olmadığını ama bizim için güvenlik sorunları çıkabileceği konusunda uyarıyor. Biz Çukurca ve çevresindeki gerilla kuşatmasını ve gerilla mevzilerini ziyaret etmek istediğimizi yineliyoruz. Küçük bir gerilla grubu ile gerilla alanlarında yürümeye başlıyoruz. Türk ordusunun top, havan bombardımanı aralıklarla devam ediyor. Keşif uçağı ise alanı tarıyor. Ancak gerillalar deneyimli ve tedbirli. Yol boyunca yanan ormanları görüyoruz. İnsanın içi burkuluyor. Meşe ağırlıklı ormanlar Türk ordusunun bombardımanı sonucu hala yanıyor. Dumanların içinde, kor haline gelmiş alanda zorlanarak da olsa yürüyoruz. Türkiye kentlerinde en küçük orman yangınını söndürmek için seferber olan Türk ordusu, Kürdistan’da ise ormanları yakmak için adeta özel bir çaba gösteriyor. İnsanın içi yanıyor yanan ormanı görünce. Kuryemiz ise bize takip etmemiz gereken patikaları anlatıyor.

Devrim içinde devrim eylem içinde fedai eylem


Bir gerilla mevzisinde mola veriyoruz. Önümüzde uzayıp giden heybetli dağlar ve vadiler var. Gerilla önce soğuk su ikram ediyor. Biraz dinlendikten sonra müthiş tadı olan o gerilla çayını yudumluyoruz. Sonra sohbet başlıyor. Yapılan eylemler sırasında ve sonrasındaki gerilla öykülerini anlatıyorlar. Soğukkanlı, güleç ve kendine güvenleri dikkatimizden kaçmıyor. Güpegündüz yapılan gerilla baskınlarını, bombardımanları ve neler yaşadıklarını anlatıyorlar. Karakolun içine kadar girdiğini anlatıyor bir gerilla. Yaralı arkadaşlarının bütün arkadaşlarını kurtarmak için yaptığı fedai eylemini anlatırken duygusallık ve derin bir hüzün çöküyor sohbetimizin üzerine. “O fedai arkadaşın adı Jin’di” diyor genç gerilla. Adı “Yaşam” anlamına gelen o gerilla, adının anlamına uygun olarak arkadaşlarını yaşamda tutuyor.


Bir arkadaşı “Jin arkadaş Zilan ve Beritan gibiydi” diyor. Ve anlatıyor; “Zilan, 1996 Haziran’ında Dêrsim’de fedai eylemi yapmıştı. Beritan ise 1992’de teslim olmamak için kendisini feda etmişti. Jin de hem teslim olmamış hem de eylem için de eylem gerçekleştirerek bu iki tarihi ismi kendisinde yinelemişti.” Sonra diğer gerilla eylemlerinin detaylarını öğreniyoruz. Karakolların yatakhanelerine, yemekhanelerine, komutanların odalarına kadar giriliyor. Karakol bahçelerindeki tanklar ve panzerler imha ediliyor. Karakolların güvenliğini tutan tepelerdeki gerilla baskınlarını dinliyoruz. 30 asker cenazesinin üzerine giden bir gerillayı işaret ediyor arkadaşları. Ona “ne oldu?” diye soruyoruz. Birkaç cümle ile özetliyor o çatışma anını; “Askerlerin bağırış ve çağırışları vardı. Biz tepeye girdik ve askerleri etkisiz hale getirdik. Daha sonra silahlarını aldık ve o alandan ayrıldık.” Çok sayıda ağır silah ve belgeye gerilla el koyuyor. Anlattıkları bu detaylar Ağustos başında Çukurca’daki Rindikê Karakol eyleminden.

Karakol da Kalekol da anlamsız!


Sonra yeni bir gerilla mevzisine doğru gidiyoruz. Karşımızda birçok noktada ışıklar var. Türk ordusuna ait karakollar ve o karakolların tepeleri görünüyor. Biz biraz tedirginiz. Gerillalar ise oldukça rahat. Karakolların yanlarına kadar yaklaşıyoruz. Mevzideki gerillalar gülümseyerek bizi karşılıyor. Biz ise şaşkınız. Tam karşımızda karakollar. Ancak karakollarda hareket yok. Sabaha kadar herhangi bir hareketlilik yok. Sabah oluyor. Gerillalar 24 saat boyunca askerleri gözlüyor. Karakol gündüz gözü ile daha iyi görülüyor. Bazı karakolları “KALEKOL” şeklinde yenilemişler. Ancak hiçbirinde asker hareketliliği gözlemlenemiyor. Bunun nedenini soruyoruz.


Gerillalar askerlerin eskisi gibi rahat hareket edemediğini anlatıyorlar. Çünkü stratejik bütün tepelerde gerilla mevzileri var. Ağır silahlarla donatılmış mevziler. Askerlerin en küçük hareketine gerilla müdahale ediyor. Askeri araç hareketliliği ise çok az. Çünkü yollarda da gerillanın kontrolü var. Biz bu durumu saatlerce bazı mevzilerde ise günlerce gözlemledik. Gerilla karakola doğru bir mermi atsa, karakollardan onlarca havan, obüs ve katyuşa füzesi atılıyor. Gerillalar bu durumu artık espri konusu haline getirmiş. “Bizim bir mermimiz onların 50 havan topu değerinde” diyorlar. Gerilla mevzisindeki karakolları gözlemleme süremiz sona eriyor. Bu süre içinde rastgele yapılan bombardımanı kayıt altına alıyoruz. Sonra başka bir gerilla birliğine doğru yol alıyoruz.

Dağların zenginliği gerillaya


Dağların zengin nimetlerinden biz de faydalanıyoruz. Buz gibi suları, gerillanın ektiği bostanlardaki taze sebzeleri, mevsimlik meyveleri tadarak, gerilla sohbeti ile ilerliyoruz. Daha kalabalık bir gerilla grubuna misafiriz. Röportajlar yapıyoruz. Gerillalar 2012 yılında yapılan bu hamleyi anlatırken gerekçelerini şu sözlerle ifade ediyor: “Önderliğimiz üzerindeki tecrit, halkımız üzerindeki baskılar, tutuklamalar, Roboskî ve Kortek katliamları, geçtiğimiz yıl yaşamlarını yitiren gerillaların intikamı ve halkımızın özgürlüğü eylemlerimizin temel gerekçesidir. AKP’nin baskı politikaları sürdükçe direnişimiz büyüyerek sürecek.” Bu sözler sürecin genel özelliğini de yansıtıyor.


Gerilla birliğindeki hareketlilik ise dikkatimizden kaçmıyor. Herkes heyecanla biryerlere birşeyler ulaştırma telaşında.  Herkes de müthiş bir canlılık ve enerji var. Yorulmak nedir bilmeyen gençleri ilgi ile izliyoruz. Sonra yola koyulma zamanını işaret veriyor deneyimli gerilla komutanı. Kurye gerillalar ile birlikte yola koyuluyoruz. Karakollara o kadar yakınız ki!.. Ancak gerillalar çok rahat. Önünden, yanından, üstünden altından geçtiğimiz karakolların özelliklerini anlatıyor gerilla komutanı bize. Uzun ve yorucu bir yürüyüşten sonra Medya Savunma Alanlarından Kuzey Kürdistan’a girdiğimizi işaret ediyor gerillalar. Bir telörgüyü geçiyoruz. Sınır taşlarını ve sınırların anlamsızlığını gösteren gerilla adımlarını izliyoruz. Çukurca yakınlarına gidiyoruz. Çukurca’yı izliyoruz. Yollar, evler ve sokaklar o kadar yakın ki. Gerillalar güvenliğimiz için fazlasıyla tedbirli. Bu yolculuğumuzun bizde uyandırdığı heyecan bir yana, gerillanın alana bu kadar hakim olması bir yana. Çukurca yollarındaki araba seslerini dinliyor, sokaklardaki insanları izliyoruz. Çukurca’nın çevresindeki askeri üsler ise ilçeden daha büyük.  Ama bütün bunlar gerilla için çok da önemli değil. Çünkü gerillalar o askeri üsleri de dört taraftan kuşatmış durumda. Gördüğümüz tablo gerillanın alan hakimiyetini de gösteriyor. Türk devleti, AKP Hükümeti, Türk genelkurmayı ve medyası bu tabloyu hiç göstermek istemiyor. Bu gerçeği inkar ediyor. Ancak biz olanı kayıt altına alıyoruz. Gerillalar bize Çelê’yi (Çukurca) anlatıyor. Tuttukları alanları gösteriyorlar. Çok rahat ve sakinler. Bizde heyecan dorukta. Sonra sohbetimiz bitiyor. Röportajlarımızı ve kenti kayıt altına alıyoruz. Sonra gerillaların öncülüğünde gösterdikleri yollardan gerilla birliğinin yanına geliyoruz.


Dönerken yolda hemen yakınımızda sesler geliyor. Ormanın içindeki tepede insan hareketliliği var. Gerilla mı olduğunu soruyorum bize eşlik eden gerilla komutanına. Gerilla komutanı “hayır, onlar askerler. Orası karakolun yakını” diyor. Şaşkınım. Gerilla ise rahat. Çünkü tedbirini almış. Biz oradan uzaklaşıyoruz. Ben şaşkınlığımı içimde gizlesem de tedirginliğim onların gözünden kaçmıyor. Sonra gerilla birliğine geliyoruz. Gerillalar yemek için hazırlık yapmış. Türk ordusunun attığı obüs toplarından et dövme makinası yapıp kendilerine köfte ve kebap hazırlamışlar. Bize de ikram ediyorlar. Gülerek anlatıyorlar yaptıklarını. Sonra biz yolumuza devam ediyoruz. Hareketli gerilla birliği de kendi yoluna devam ediyor. Şaşkın, heyecanlı ve tarihi anlara tanıklık ettiğimiz sorumlulukla başka bir gerilla alanına doğru yola koyuluyoruz...

YARIN:


* Şemzînan’daki gerilla ve AKP’nin yalanları,
* Uçak bombardımanına karşı gerilla yürüyüşü,
* Necdet Özel Şemzînan’da nasıl başarısız oldu?
* Gerilladan AKP’ye alet olan Kürtlere çağrı.

BAKİ GÜL/MEHDİ DOĞAN


Hiç yorum yok: